İçeriğe geç

Mandarinler Kitap Alıntıları – Simone de Beauvoir

Simone de Beauvoir kitaplarından Mandarinler kitap alıntıları sizlerle…

Mandarinler Kitap Alıntıları

Düşünce biçimi ne olursa olsun, hiçbir insan sömürülmeyi, kötü beslenmeyi, haklarından mahrum edilmeyi, bir yere zorla kapatılmayı, ağır işlerle bitap düşürülüp soğuktan, iskotbütten ya da dermansızlıkdan ölmeye mahkûm edilmeyi doğal karşılayamaz.
Kim bilir.! Belki bir gün yeniden mutlu olacağım . Belki de . Kim bilir .??
Diğer günlerden hiçbir farkı olmayan bir gün ve görünürde gök masmavi. Ama devasa bir boşluk bu. Her şey sessizlik içinde. Belki de kalbimin sessizliği bu. İçimde artık kimseye ve hiçbir şeye karşı sevgi kalmadı. Bir zamanlar Dünya kocaman, zenginliklerle dolu; onları tatmak için bir ömür yetmez, diye düşünürdüm. Şimdiyse kayıtsızlıkla bakıyorum çevreme. Sanki kocaman bir sürgün alanıymış gibi. Beni asla tanımayacak milyarlarca insandan, uzaktaki galaksilerden bana ne! Benim için tek önemli olan, kendi yaşamım; o da artık önemini yitirdi. Bu dünyada yapacak hiçbir şey bulamıyorum.
Ben kitaplara çok değer veriyorum, belki de biraz fazla. Geçmişte kalan günlerimde onları gerçek dünyaya yeğlerdim.
.. Her insan yalnızdır..
Mademki:
yüreğim
çarpmaya devam ediyor, bir şeyler için, birileri için çarpmak zorunda Kim bilir! Belki bir gün yeniden mutlu olacağım. Belki de Kim bilir?
Doğruydu, insan diğerlerine yeğlediğini tam bir sevgiyle severdi.
Katılımı kabul etmk için tek yol vardır :seçmek! Yürekten bağlnmk içinse, yeğlemek! Tümüyle bağlanmak için oturup mutlak bir kusurszluğu beklersek, ne kimseyi sevebiliriz, nede bir şey yapabiliriz..
Güvensizlikle karşılaşa, karşılasa insan sonunda sinir hastası oluyor..
Yabancı bir ülke’ye gitmek, geçmişle bağlantıyı kesmenin en iyi yoludur
Yürümek gerektiğinde ağlamak kadar zaman öldürmeye yarayabilirdi.
Kaderimi milyonlarca kişinin arasından sadece bir tanesine bağlamak için aklımı yitirmiş olmalıydım.
Artık toparlanmam gerek.. diye düşündüm.. Kesilmiş bir mayonezi halletmek gibi bir şeydi bu.. Olabilirdi neden olmasın?
İnsan sırtını yaslayıp yasadığı kaygılara, sıkıntılara söyle bir bskabilirdi.
Günler sanki bir yıl kadar uzun sürüyor, hareketler gün boyu yineleniyor ve hiçbir şey hiçbir zaman değişmiyor gibiydi.
İnsan döndüğünde olsun, yola çıktığında olsun, aslında günlük hayatın ayrıntılarından daha önemli olmayan bazı şeyler keşfeder. Var olan tüm tuzaklar önceden bilinebilse bile, yine de aptalca içine düşülür. Ama bunları düşünmek o tuzaklardan kurtulmama yardımcı olmuyor: Kurtulamıyordum işte.
Aslında hepimiz sinir hastası sayılırız !!
Madem ki yüreğim çarpmaya devam ediyor, bir şeyler için, birileri için çarpmak zorunda. ”
Bilgisizlik asla bahane olamazdı.
Kızlara her türlü yasaklamalar, erkeklereyse yükümlülükler yakıştırılıyor. Her iki tür baskı da son derece zararlı.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
İnsan sevince özgür olamaz. Ama üstünüzde hak iddia eden birini sevmekle kendine hiçbir hak tanımayan birini sevmek oldukça farklı şeylerdir.
İnsan;
yalan söylese de, söylemese de gerçek asla bilinemez.,,
İyi anlayabilmek için çocukluğunu iyi bilmek lazım…
Sabahtan akşama kadar üstüyle başıyla uğraşan bir kadın istiyorsan, şunu bil ki, yanlış kapıyı çaldın.
İnsan birbirini yeterince severse, mutluluk duyarak bekleyebilir.,
Her şey geçer, her şey dağılır, bıktırır, her şey aşılır.
Zaman zaman insan kendini kaybetmeli ve tekrar arayıp bulabilmeli. Hiçbir risk almayan, hiçbir şey elde edemez.
.Aşk her şey demek değildir ki
İnsan alkolle yanlışlarını, doğrularını, nefreti, her şeyi unutabilirdi.
Kimseye güven kalmadı artık.
Bir zamanlar insanlar dostlarını düşmanlarından ayırt edebilirler, birbirlerini yaşamı bitirme pahasına severler, ölesiye nefret ederlerdi. Şimdiyse tüm dostluklara belli bir yanılma payıyla bakılıyordu. Nefret o eski şiddetini kaybetmişti; kimse artık yaşamını ne bir şeyler uğruna yitirmeye ne de başkasını öldürmeye fazla istekliydi
Tamam, bir zamanlar yanılmış olabilir; ama yine de gelecekte yanlışlarla dolu bir yaşam sürdüreceklere, geçmişte yanlışları olan insanları yeğlerim ben.
Mutluluk ile mutsuzluk arasında sanıldığından çok daha az fark var.
Acı çekmeye son vermenin bir tek yolu vardı: Her şeyi yadsımak
Sessizliğimizin nedeni, birbirimize söyleyecek hiçbir şeyimiz olmamasındandır.
Kitabım yok. Kitaplarımı okur okumaz bir dostuma veririm. Geri alamayacağımı bile bile.
Sessizliğimizin nedeni, birbirimize söyleyecek hiçbir şeyimiz olmamasındandır.
Zaman öldürmekmiş! Oysa bir tek dakikanın bile boşa harcanmaması gerekiyor.
Şöyle rahat bir yere gitsek. Bir fincan kahve içer, birkaç sandviç yeriz; oturup birbirimizi seyrederiz.
Artık sıkıcı insanlardan kesinlikle uzak duruyor, sadece hoşuma gidenlerle geziyordum.
Değişik insanlar tanıyorum; insanlara başkalarının gerçekte nasıl olduklarını göstermek istedim. Çevrede o kadar yalan söyleniyor ki!
Sırasında seyyar satıcılık, bulaşıkçılık, garsonluk, masörlük, inşaat işçiliği sırasında da hırsızlık yapmış.
İnsanlar değişir, inan bana! Düşünceler ve duygular da. Bunu er geç kabullenmen gerekecek.
Milyonlarca insanın yoksulluktan ne yapacağını bilmez hale geldiği, hayvanlardan farksız yaşadığı durumlarda hümanizm gülünç kalıyor, bireysellikse gerçek bir alçaklık oluyordu, insan, bu üstün hakları salt kendi için istemeye nasıl cesaret edebilirdi? Yargılamak, karar vermek, serbestçe tartışmak gibi.
Sırf evlenmek için;
evlenmek mutluluk getirmez.
Zenginlik her zaman ortadadır, gözler önündedir yani. Yoksulluksa daha özeldir, daha kendine dönüktür.
Deterjan ve dolar kokusundan nefret ediyordum.
Aşk biter..!! Bazende artık sevmemekle haksızlık ettiğimi düşünüyorum,, ona Paula hiç değişmedi ki..!
Sanırım sevmekde başlı başına bir haksızlık ..
. insanlar değişiyor , demiştim gerçi ama, bunun ne kadar bilincinde olsak bile yinede yakınlarımızı, bir çok konuda değişmez görmekte ısrar ederiz.. İşte kendi gökyüzümdeki sabit yıldızlardan biri daha, ansızın n harekete etmeye başlamıştı..
Tüm bakışların üstüme çevrildiği bu anlardan nefret ederim. Bir anda varlığımın bilincine varır ve kendimi rahatsız hissederim
Kadınları sevmem, nene konuşulacağını bilemem onlarla.. Ya siz.?
Yo hayır, kadınlarla iyi anlaşırım
Bana biraz üzgün, biraz da sitemli bir bakış attı Gerçekten çok çok garip Bende bir anormallik var herhalde ..
Ewet doğru, it herifin tekiydi.. Ne yapalım? Yeryüzünden bir itin.Eksilmesi neye yarar ki.?
insanlar kendilerini biraz fazla ciddiye alırlar. Aslında ne davranışlarımızın ne de dünyanın öyle pek bir ağırlığı vardır. Hafif, dayanıksız bir dünya bu işte.
Benim kişisel isteklerim umurunda bile değil, ;İnsanı kullanmayı aklına koydu mu dostluk filan bilmiyor sanki
İnsan sardalyelerin fiyatını düşünmeden de deniz kenarında gezinebilir.
Hayır, entelektüelim işte. Bu sözcüğün hakaret gibi kullanılması beni sinirlendiriyor, insan kara cahil olunca, nedense kendini pek yürekli sanır
Ne olursa olsun, insanın düşüncelerini açıklaması en doğal hakkıdır.
Tuhaf doğrusu. Doğru dürüst bir şey ortaya çıkarttığınız zaman bu durum size bazı haklar tanıyacağına, tam aksine görevler yüklüyor.
Edebiyat ın neşe dolu olması şart değil
Aksine öyle olması gerekir ;hüzünlü olan şeyler bile sanata dönüştürüldüğünde neşe dolar
Kitabım yok. Kitaplarımı okur okumaz bir dostuma veririm. Geri alamayacağımı bile bile.
Var olan beş duyumuzla algıladıklarımızdan öyle çabuk sıkılır ki insan.
Çok zengin insanların olduğu yoksul bir ülke.
Kuaför insanın ne kadar vaktini alır, tahmin edemezsin.
Paule peşinden geldi, ellerini omzuna doladı..
Senin özgürlük dediğin bana acı çektirmek mii?
Birlikte sürdürülen bir yaşam, bir insanı ne kadar özgür kılıyorsa o kadar işte Oysa benim için özgürlük, her şeyden önce yalnızlık demek.. Hatırlıyor musun, buraya yerleştiğimde bunun savaş sürecince böyle olmasını kararlaştırmıştık .
Sizin sevdiğiniz edebiyatı sevmiyorum.
Bazı insanlar vardır, onları gördüğünüz zaman kendilerine nasıl tahammül ettiklerini düşünürsünüz. Beyinleri sulanmadıysa eğer, kendilerinden nefret etmeleri gerek .
Çocukluk öfkelerim, gençlik günlerimde kalbimin o hızlı atışları, ağustos ayının beni yakıp tutuşturan o ateşi Artık hepsi geçmişe aitti. Gerçek şuydu ki, hiçbir kıpırdanma olmuyordu içimde. Saçlarımı taradım, makyajımı tazeledim, insan sürekli olarak korku içinde yaşamayı sürdüremezdi. Yorulurdu en sonunda.
Yaşamak için kimsenin, kimseye gereksinimi yoktur..
mutluluk sözcüğünün artık hiçbir anlamı kalmadı.
Bazı şeyleri zamanında feda edersek, ileride bize acı vermelerini engellemiş oluruz.
Onlardan çok daha fazla çalıştın, değil mi ama? Tatile çıkmaya pekâlâ da hakkın var.
İnançları, görüşleri zorla benimsetmek yerine bu insanlara kendi başlarına karar vermeyi öğretmek gerekiyordu.
Çevresindekilere hayretle bakıyordu. Farkında değil miydiler? Hep aynı yüzler, aynı mekân, aynı konuşmalar, aynı sorunlar. Her şey değiştiği oranda birbirine benziyordu, Sonunda da insan, diri diri gömülmüş hissine kapılıyordu.
Hiç dostu yoktu. Sadece ortakları, yandaşları, amaçları için kullandığı insanlar vardı. Amma da iyi bir dinleyiciydi nasıl da içtenlikle konuşurdu! Oysa ilk fırsatta sizi çiğneyip geçmeye hazırdı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir