İçeriğe geç

Maksatlı Tesadüfler Kitap Alıntıları – Samet Atasoy

Samet Atasoy kitaplarından Maksatlı Tesadüfler kitap alıntıları sizlerle…

Maksatlı Tesadüfler Kitap Alıntıları

&“&”

Gözlerimi ardına kadar açtım ama gözbebeklerim hiç kimsenin geçmediği bir sokakta ellerini açmış bir dilenci gibiydi. Işık en iyi ihtimalle burada geçmeyen bir para birimiydi.
İnsanın aklını alışkanlıklar muhafaza eder.
İnsanın aklını alışkanlıklar muhafaza eder."
Kendime ait bir ütopya vardı ve bildiğim kadarıyla ütopyalar herkese nasip olmazdı.
Dübel üretir gibi çocuk üretiyorlar dizi dizi. Dünya her gün değişirken aynı kitapla yeni nesil mi yetişirmiş?
Dokuz canımız varmışmış, hiç sormuyorlar kedilerin kaç aklı vardır diye.
Kafamı karıştıran onca şeyin arasında emin olduğum tek şey vardı; bu kadar genç insanın birlikte yaşadığı bir yer sağlıklı olamazdı.
Havaalanında yürüyen bantta durmak yerine, koşturan yayalar gibi şendik.
İnsanın aklını alışkanlıklar muhafaza eder." diye gülümsedi Bir.
Başka boyutların var olduğuna inanmaktan daha komiği, başka boyutlara hazırlık yapmak için çantama doldurduğum iç çamaşırlarıydı.
Yetişkinliğin eşiğinde, sorumluluğu yirmi geçe bir yerdeyim.
Ben bir şeye benzeyeceğim diye ne kadar çok ağaç gebermişti. Akvaryum hobim, zamanında kaç lepistesin hayatına mal olmuştu.
Temmuzun, hazirandan sonra geldiğini öğrenince bir şeyler bitmişti. Ardından Ağustos geliyordu. Sonra Eylül. Bütün bunları Haziran ayından bilmeyi kim akıl etmişti?"
Vücudundaki hücrelerden hiçbiri diğerlerinin yaşadığını bilmez ama her hücrenin hayattan beklentileri vardır. Hücreler çok cahil olduğu için bu kadar bencildir. Onları suçlayamayız. Sen yeni şarkılar dinleyebilirsin, yeni yemekler yiyebilirsin, tanımadığın insanlara merhaba diyebilirsin ama hücreler büyük değişikliklere katlanamaz. Çok şey bilmedikleri için kısa ömürlerinde hep bildiklerini yaparlar. Etraflarında tanıdık yoksa da kafayı üşütürler."
Vücudundaki hücrelerden hiçbiri diğerlerinin yaşadığını bilmez ama her hücrenin hayattan beklentileri vardır. Hücreler çok cahil olduğu için bu kadar bencildir. Onları suçlayamayız. Sen yeni şarkılar dinleyebilirsin, yeni yemekler yiyebilirsin, tanımadığın insanlara merhaba diyebilirsin ama hücreler büyük değişikliklere katlanamaz. Çok şey bilmedikleri için kısa ömürlerinde hep bildiklerini yaparlar. Etraflarında tanıdık yoksa da kafayı üşütürler.
Sanayi devrimiymiş. Dübel üretir gibi çocuk üretiyorlar dizi dizi. Dünya her gün değişirken aynı kitapla yeni nesil mi yetişirmiş?
Gözlerimi ardına kadar açtım ama gözbebeklerim hiç kimsenin geçmediği bir sokakta ellerini açmış bir dilenci gibiydi. Işık, en iyi ihtimalle burada geçmeyen bir para birimiydi.
Ruhların insan bedeninden sızdığı yerler, duyguların yok olduğu deliklerdir.
2000 yılına ait kullanılmamış ajandalar çekmecelerden taşıyordu. Zaman, galiba o zaman bozulmaya başladı.
Şımarık isteklerimden biri de orijinal yaşamaktı.
Önce tenimde rüzgârı hissettim. Ardından siyah beyaz gölgeler, sonra hareketler ve son olarak renkler ortaya çıktı. Hayatımda hiç duymadığım kokular burnuma dolmaya başladığı an öteki tarafa vardığımdan emindim artık.
Unutma, kedilerin hep bir bildiği vardır.
İnsanın, aklını, alışkanlıklar muhafaza eder.
Sonbaharın başında gelen rüzgarlar daha hain oluyordu.
Sokağın iki yanında, taburesine kurulmuş esnafın kafası rahattı.
Kahkahalar atarken bıngıldayan 130 kiloluk sarı gömlekli tekelcinin çift böbreği, büyük ihtimalle şehirde gezinen sayısız insanınki gibi dertsiz tasasız çalışıyordu. Melike’nin böbrekleri ise cılız vücuduna yetişemiyordu. Bazen doğanın adaletsizliğine kızacak kadar saflaşıyordum.
Birbirlerine internetten ıvır zıvır yollayarak dünyayı değiştirecekler. Akılları fikirleri para olmuş. Öleceklerini bile bile birbirlerini kandırmaya çalışıyorlar. Sorsan her şeyin başı eğitim filan derler. Okul diye gönderdikleri yerler de fabrika. Sanayi devrimiymiş. Dübel üretir gibi çocuk üretiyorlar dizi dizi. Dünya her gün değişirken aynı kitapla yeni nesil mi yetişirmiş? Her sene yeni telefon yapıyorlar ama çiçek çocuklarının dibine kaç senedir aynı boku gübre diye döküyorlar.
Yeşilliğin arasına gömülü çizgi, doğal olamayacak kadar düzgündü ve ormanın derinliklerine kadar uzanıyordu. Uzun zamandır hiç rastlamamış olsam da insanları hatırlıyordum. İnsanlar biraz yaramazdı ve bir ormanı başka kimse böyle bölemezdi.
Ruhların insan bedeninden sızdığı yerler, duyuların yok olduğu deliklerdir.
İnsanın aklını alışkanlıklar muhafaza eder.
Burası Yok Yok Kırtasiye. Bizde yok diye bir şey yok."
Temmuzun, hazirandan sonra geldiğini öğrenince bir şeyler bitmişti. Ardından Ağustos geliyordu. Sonra Eylül. Bütün bunları Haziran ayından bilmeyi kim akıl etmişti?
Onun böbrekleri çalışmıyordu, benim de kalbim durmuştu.
Birbirlerine internetten ıvır zıvır yollayarak dünyayı değiştirecekler. Akılları fikirleri para olmuş. Öleceklerini bile bile birbirlerini kandırmaya çalışıyorlar. Sorsan her şeyin başı eğitim filan derler. Okul diye gönderdikleri yerler de fabrika. Sanayi devrimiymiş. Dübel üretir gibi çocuk üretiyorlar dizi dizi. Dünya her gün değişirken aynı kitapla yeni nesil mi yetişirmiş? Her sene yeni telefon yapıyorlar ama çiçek çocuklarının dibine kaç senedir aynı boku gübre diye döküyorlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir