İçeriğe geç

Makiler Kitap Alıntıları – Sunay Akın

Sunay Akın kitaplarından Makiler kitap alıntıları sizlerle…

Makiler Kitap Alıntıları

Seni bir çivi
gibi çaktım
çünkü beynime
ve toplayıp
bütün kerpetenleri
attım denize
Yüreğim ıslaktır benim
kuytularda ağlamaktan
ve uçuktur rengi
kurusun diye kaç kez
güneşe asılmaktan
Yoksul bir çocuk görsem
yağmur altında üşüyen
köprü olmak geçer
hiç değilse
içimden
Nokta
tepeden inme
sonradan görme
son verir
yazının özgürlüğüne
Tek suçum
sap olmamak
baltanın
kanlı oyunlarına
Umut dolu
tarlakuşları
kentin kıyısına
hep gece
kondu
Oysa duvarın dibinde
ağlıyordu sarmaşık
İki rayı gibiyiz
bir tren yolunun
yakın olması
neyi değiştirir
son istasyonun
Ve kitapçı tezgâhının
en önüne sıralanır
bir şairin
öldükten sonra
bütün kitapları
Yağmur sinmiş toprağa
usulca geceden
su içiyor göçmen kuş
ölü bir askerin
ters dönmüş miğferinden
Çay bardağında
bırakılan dudak payı
kadar bile
uzak kalamam
gözlerine
İki rayı gibiyiz
bir tren yolunun
yakın olması
neyi değiştirir
son istasyonun
Kuru bir ot
gibi yaşıyorum
gözlerden uzak
patika bir yolun
kıyısında
Yüreğim, ilk şiirim
Yüreğim ıslaktır benim kuytularda ağlamaktan ve hafif uçuktur rengi, kurusun diye kaç kez güneşe asılmaktan.
Çay bardağında
bırakılan dudak payı
kadar bile
uzak kalamam
gözlerine
İki rayı gibiyiz
bir tren yolunun
yakın olması
neyi değiştirir
son istasyonun
Saçak altına sığınmış
göçmen kuşun
kar tanecikleri arasında
düşen beyaz tüyünü de
görebilmek
işte
sevmek
Yoksul bir çocuk görsem yağmur altında üşüyen, köprü olmak geçer hiç değilse içimden
Ne zaman bir çocuk ölse, gözü evlerinde, annesinin kavurduğu helvada kalır.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Saçak altına sığınmış göçmen kuşun kar tanecikleri arasında düşen beyaz tüyünü de görebilmek, işte sevmek
Bir an önce görünsün diye Akdeniz, Toroslarda ağaçlar hep çocuk kalır
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
İncitirim korkusuyla
yıkarken
nasıl da usulca
gezdirirdi ellerini
teninde annen
Çarşafların arkasına
ıslak sutyenini
asar gibi nicedir
seviyorum
seni
İki rayı gibiyiz
bir tren yolunun
yakın olması
neyi değiştirir
son istasyonun
Seni bir çivi
Gibi çaktım
Çünkü beynime
Ve toplayıp
Bütün kerpetenleri
Attım denize
İki rayı gibiyiz
Bir tren yolunun
Yakın olması
Neyi değiştirir
Son istasyonun
Yüreğim
İlk şiirim
Oybirliğiyle koyunlar
Keçiyi seçer
Kendilerine başkan
Oysa sürünün başına
Kurdun akrabası
Köpeği koyar
Çoban
Ne yak mektubun ucunu
Ne sevgini sayfalar
Dolusu dile getir
Zarfı kapatırken yalnız
Kuytu dudaklarını
Çokça değdir
Yine bir kömür
Kütürdedi sobada
Kayıp bir madencinin
Kalbi rast geldi
Atıverdi sıcak odada
Sevgilim kızma sakın
Ve lütfen yanlış anlama
Kırmızı rujunu sürünce
Paramın yetmediği
Elmaşekerleri
Geliyor aklıma
Tek suçum
Sap olmamak
Baltanın
Kanlı oyunlarına
Dürüst olalım beyler
İlk adım sizden
Sökün savaş gemilerinden
Can simitlerini
Yüzümdeki hüznün nedeni
dökülmesi değil saçlarımın
gün geçtikçe sesini
daha az dinlediğimden
mahalle berberindeki
kanaryanın
Yüreğim ıslaktır benim
kuytularda ağlamaktan
ve hafif uçuktur rengi
kurusun diye kaç kez
güneşe asılmaktan
Yoksul bir çocuk görsem
yağmur altında üşüyen
köprü olmak geçer
hiç değilse
içimden
Boyadılar koca duvarı
rengârenk yazılarla doldurdular
elinde gazoz şişesiyle
bir de gülen kız resmi çizdiler
ağzı bir karış açık

Oysa duvarın dibinde
ağlıyordu sarmaşık

Yüreğim ıslaktır benim
kuytularda ağlamaktan
ve hafif uçuktur rengi
kurusun diye kaç kez
güneşe asılmaktan
O siyahtı
kurşuna dizenler beyaz
silah sesinden
ürkerek gökyüzüne
uçuşan kuşlar
bembeyaz
Ne yak mektubun ucunu
ne sevgini sayfalar
dolusu dile getir
zarfı kapatırken yalnız
kuytu dudaklarını
çokça değdir
Yine bir kömür
kütürdedi sobada
kayıp bir madencinin
kalbi rastgeldi
atıverdi sıcak odada
Kum taneciği
kaçtı diye gözüne
emir veren generalin
iki dakika daha
çok yaşadı insanları
o şanslı kentin
Ne yak mektubun ucunu
Ne sevgini sayfalar dolusu dile gelir
Zarfı kapatırken yalnız
Kuytu dudaklarını çokça değdir.
İki rayı gibiyiz

Bir tren yolunun,
Yakın olması
Neyi değiştirir
Son istasyonun.

Her akşamüstü oyuncakçı camekanından çocuk ellerinin izlerini siler
Seni bir çivi
gibi çaktım
çünkü beynime
Yüreğim
ilk şiirim
Yüreğim ıslaktır benim
kuytularda ağlamaktan
ve hafif uçuktur rengi
kurusun diye kaç kez
güneşe asılmaktan
O siyahtı
kurşuna dizenler beyaz
silah sesinden
ürkerek gökyüzüne
uçuşan kuşlar
bembeyaz
Yoksul bir çocuk görsem
yağmur altında üşüyen
köprü olmak geçer
hiç değilse
içimden
Ne zaman bir çocuk ölse
gözü evlerinde
annesinin kavurduğu
helvada
kalır
Tek suçum
sap olmamak
baltanın
kanlı oyunlarına
Yaşamı savunmaya katılmaması ozanın kendini mürekkep lekesi sanması gibi imzanın
Seni bir çivi
gibi çaktım
çünkü beynime ve toplayıp
bütün kerpetenleri
attım denize…
Yoksul bir çocuk görsem
yağmur altında üşüyen
köprü olmak geçer
hiç değilse
içimden..
Saçak altına sığınmış
göçmen kuşun
kartanecikleri arasında
düşen beyaz tüyünü de
görebilmek

işte
sevmek…

Odunsuz bir sobanın yanında titreyen çocuğu görse yağmur gözyaşlarını odaya tavan arasındaki delikten usulca bırakır.
Yalnızca ben bilirim
diktatör heykellerine
pislemek için
göç ettiğini
dünyadaki bütün
kuşların
Odunsuz bir sobanın
yanında titreyen
çocuğu görse yağmur
gözyaşlarını odaya
tavan arasındaki delikten
usulca bırakır
Çay bardağında
bırakılan dudak payı
kadar bile
uzak kalamam
gözlerine
Varsın hançerlensin
yurdumda
nice ozanın kalbi
bir çocuğun dökülen
süt dişleri gibi
İki rayı gibiyiz
bir tren yolunun
yakın olması
neyi değiştirir
son istasyonun
Yüreğim
ilk şiirim
Oybirliğiyle koyunlar
keçiyi seçer
kendilerine başkan
oysa sürünün başına
kurdun akrabası
köpeği koyar
çoban

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir