İçeriğe geç

Luisito: Bir Sevgi Öyküsü Kitap Alıntıları – Susanna Tamaro

Susanna Tamaro kitaplarından Luisito: Bir Sevgi Öyküsü kitap alıntıları sizlerle…

Luisito: Bir Sevgi Öyküsü Kitap Alıntıları

Üçüncü sınıftan bir öğrencisinin, “Altın sabahın ağzındaysa,umarım gümüşde akşamın ağzındadır,” deyişini hüzünlehatırladı. Kırmızı kalemiyle hemen dahi anlamındaki de’yiayırmış, cümleyi düzeltmişti. Ertesi ders, zamanın değeriniaçıklamak üzere bu üstü örtülü soruyu yanıtlamak istemişti.Sabahın altını demek istemişti, bilezik ya da kolye zincirininaltını gibi gerçek değildir, simgesel bir anlamı vardır. Altınsözcüğüyle önemli ve büyük değer taşıyan şeylere göndermeyapılır. Erken uyanan kişi pek çok iş yapabilir ve pek çok işyapan kişinin geç saatlere kadar uyuyanlara oranla dahazengin ve güzel bir yaşamı olur.
Seninleyken kendimi çoğul perspektifi olan tablolardan birinin karşısındaymışım gibi hissediyorum; ben yalnızca ön plandaki şekilleri ayırt edebilirken,sen çok uzaktaki bir dağda açmış olan minik ,mavi bir çiçeği fark etmeme yardımcı oluyorsunm
Hayatımızı tuğla üzerine tuğla koyarak inşa ettiğimiz bir ev gibi hayal etmeliyiz.Evin yükseleceği mekan fiziksel değildir,zamandan oluşmuştu.Şimdi siz buradasınız,sonra liseye geçeceksiniz,askerlik yapacaksınız.Aranızdan bazıları çalışmaya başlayacak, bazıları da üniversiteye gidecek.İste bütün bu aşamalar yıllar içinde evinizi inşa eden tuğlalar olacak.
İleri gitmiyor,geri gidiyor barbarlığın uçurumuna sürükleniyoruz.
Bellek gerçekten çok acayipti, kimi zaman bir sihirbaz gibiydi; silindir şapkasını şöyle bir sallıyor ve ebediyen unutulduğu sanılan anıları ortaya döküveriyordu.
Bir hayvan neydi gerçekten? Günlük konuşmanın küçümseyici tavrında bu sözcüğün kökeninde yatan öz kolayca unutuluyordu. Can. Evet, hayvan can sahibi olan biriydi. İnsanların büyük bölümü için aynı şeyin söylenebileceğinden ise emin değildi.
Şunu unutma: Umut etmek gerekir! Yolun sonunda daima bir hazine vardır.
Büyüklerin dünyasında yasalar, sevgiden daha ağır basar.
Dikkatli ol, kur yaparken kimse gerçek yüzünü göstermez. İnsanın gerçek yüzü sonradan ortaya çıkar.
Erken uyanan kişi pek çok iş yapabilir ve pek çok iş yapan kişinin geç saatlere kadar uyuyanlara oranla daha zengin ve güzel bir yaşamı olur.
Küstah gereksinimleri dile getirmek, günlerinin tek etkin davranışıydı. İyi ama gerçekten her şey bir zorunluluk muydu? Hayat bir minnet kırıntısını dile getirmeden geçirilebilir miydi?
Öncelikle gerekli olanı, olmayandan ayırmak için bir savaş başlatmalıydı. Dünyada çok fazla şey vardı ve bu bolluk edepsizliği artırmaktan başka bir işe yaramamıştı.
Sence, şiir nedir?
Benimkilerin içinde yansıyan senin gözlerin.
Ve seninkilerin içinde yansıyan benim gözlerim.
Şunu unutma: Umut etmek gerekir! Yolun sonunda daima bir hazine vardır!
Büyüklerin dünyasında yasalar, sevgiden daha ağır basar.
Senin neşen günlerimi saran hüznü kovdu.
Büyüklerin dünyasında yasalar, sevgiden daha ağır basar.
Saygının olmadığı yerde eğitim olamaz!
Korkmayın, gölge yalnızca ışığın başka bir formudur.
“Sence, şiir nedir?”
“Benimkilerin içinde yansıyan senin gözlerin. Ve seninkilerin içinde yansıyan benim gözlerim.”
“Senin de mi yüreğinde bir ağırlık var?”
Hayat bir minnet kırıntısını dile getirmeden geçirilebilir miydi?
“Hayatımın camın biçim almasından önceki hali gibi esnek ve ışıklı olmasını istiyorum.”
Güzellik neye yarar? Merhamet neye yarar? Uyum neye yarar? Önemli şeyler asla bir işe yaramazlar.”
Korkmayın, gölge yalnızca ışığın başka bir formudur.
Luisita’ya göre insan rahatlığa teslim olmamalıydı çünkü bu, büyücülerin ikram ettiği iksir gibi bir şeydi: Kabul edersen seni felç ederdi; kendini hala canlı sanırken çoktan bir mumyaya dönüşmüş olurdun.
Dikkatli ol, kur yaparken kimse gerçek yüzünü göstermez. İnsanın gerçek yüzü sonradan ortaya çıkar.
Sence, şiir nedir?

Benimkilerin içine yansıyan senin gözlerin. Ve seninkilerin içine yansıyan benim gözlerim.

Bir hayvan neydi gerçekten?
Günlük konuşmanın küçümseyici tavrında bu sözcüğün kökeninde yatan öz kolayca unutuluyordu. Can. Evet, hayvan can sahibi olan biriydi. İnsanların büyük bölümü için aynı şeyin söylenebileceğinden ise emin değildi.
Anselma dalgın, şükran duygusu olmayan, açgözlü, ellerinden düşürmedikleri ışıklı kutular dışında hiçbir şeye ilgi duymayan torunlarının başka bir gezegenden indiklerini düşünüyordu.
İlkgençlik yıllarında, gelecek hala önlerinde açılmakta olan gizenli bir şeydi. Bu şey bir tülle örtülüydü elbette, ama bu belirsizlik onları ne korkutuyor ne de kaygılandırıyordu. Yarınlarının aydınlık olacağına emindiler.
İçeride özel bir koku olurdu: Bunun civciv kokusu olduğunu ancak zamanla anlamıştı; yuvalarından henüz ayrılmışlardı; süt, mutfak, çamaşır kokusu hala üzerlerindeydi. Zamanla uçmayı öğreneceklerdi ama şimdilik sıraların arkasına dizilmiş, gözlerini fal taşı gibi açmış, dillerinin ucundaki sorularıyla oturuyorlardı.
Hayatımızı tuğla üzerine tuğla koyarak inşa ettiğimiz bir ev gibi hayal etmeliyiz. Evin yükseleceği mekan fiziksel değildir; zamandan oluşmuştur.
Altın, sabahın ağzındadır.
Dünyada çok fazla şey vardı ve bu bolluk edepsizliği artırmaktan başka bir işe yaramamıştı. Şimdi herkes her şeye sahip olduğunu ileri sürüyordu.
Aynanın karşısında dururlarken gagasıyla kulağının memesine dokunur gibi yaptı.
Anselma hafifçe kızararak Bu bir öpücük mü? diye sordu.
Krak! diye yanıt veren papağan olduğu yerde kanatlarını çırptı.
Hayatımın camın biçim almasından önceki hali gibi esnek ve ışıklı olmasını istiyorum.
Güzellik neye yarar? Merhamet neye yarar? Uyum neye yarar? Önemli şeyler asla bir işe yaramazlar.
Sakin, korunaklı ve ufuksuz. Kesinlikle benden, senden daha iyi yaşayacaklardır ama hayat gerçekten o mudur? Bu, arzu duyulacak bir yaşam mıdır? Ölüm döşeğinde Bu olağanüstü bir serüven miydi? diye sordurabilecek bir yaşam mıdır? Yoksa bir yaşam putu mudur? Gizemi olmayan —ve bununla karşılaşma hevesi taşımayan— hayat bitmek bilmeyen esnemelerden başka nedir ki?
Her sabah varlığının bir anlamı olduğundan emin olarak uyanırdı. Öğrenmeyi bekleyen o dikkatli gözleri görmekten daha heyecan verici, daha güzel ne vardı?
Hoşçakal,dedi küçük kız. Şunu unutma: Umut etmek gerekir! Yolun sonunda daima bir hazine vardır.
Tek tedavi sevgidir. Sadece sevgi iyileştirir.
Bir şiiri ezbere öğrenmek,bir teoremi bilmeye mi benzer yoksa daha farklı bir şey midir?
Sadece sevgi iyileştirir.
Bellek, gerçekten pek acayipti, kimi zaman bir sihirbaz gibiydi; silindir şapkasını şöyle bir sallıyor ve ebediyen unutulduğu sanılan anıları ortaya döküveriyordu.
Tek tedavi sevgidir. Sadece sevgi iyileştirir.
Saygının olmadığı yerde eğitim olamaz.
Dünyanın işlerliğini sağlayabilmek için herkesin, üzerine düşen görevi titizlikle ve disiplinle yerine getirmesi gerekir.
Hayatımın camın biçim almasından önceki hali gibi esnek ve ışıklı olmasını istiyorum.
Büyüklerin dünyasında yasalar, sevgiden daha ağır basar.
Her şeyin kusursuz yürümesini arzu ediyordu ama hüzün ve başarısızlık yüklü bir gölgenin pusuda beklediğini hissediyordu.
Bir rüya gördüm. Bu ağacın kökleri Tanrı’nın kollarıydı ve biz hiç korku duymadan onun kucağına yatmıştık, esinti bizi beşik gibi sallamıştı, tatlı bir esinti bizi sarmalamış ve bir ses bize sanki şöyle fısıldamıştı: Korkmayın, gölge yalnızca ışığın başka bir formudur.
Luisita’ya göre insan rahatlığa teslim olmamalıydı, çünkü bu, büyücülerin ikram ettiği iksir gibi bir şeydi: Kabul edersen seni felç ederdi; kendini hala canlı sanırken çoktan bir mumyaya dönüşmüş olurdun.
Sence şiir nedir?
Giancarlo yanıt vermeden önce ona uzun uzun bakmış, elini eline almış ve şöyle fısıldamıştı: Benimkilerin içinde yansıyan senin gözlerin. Ve seninkilerin içinde yansıyan benim gözlerim.
Altın sabahın ağzındadır.
Ürkek bir tavırla, siz de şiir sever misiniz? diye sormuştu.
Elbette, dorukların şiirini, denize vuran günbatımının şiirini, bir genç kızın gözleri gibi güzelliği anımsatan her şeyin şiirini severim.
Teorem bir yasa oluşturur. diye çıkışmıştı Anselma, pratik uygulaması olabilecek soyut bir şeydir.
Pekala, şiirin pratik yanı nedir? Hiç. Şiir br şeye yaramaz, karnımızı doyurmaz, geometri gibi ev yapmamıza yardımcı olmaz, hastalığımızı bile iyileştirmez.
Bizlerin yaşamlarıyla, okulda öğrendiğimiz şiirler arasında ne ilişki var? Bir şiiri ezbere öğrenmek, bir teoremi bilmeye mi benzer yoksa daha farklı bir şey midir?
Uykuyla uyanıklık arasında geçmiş yaşantısına ilişkin olay kırıntıları, yüzler ve durumlar zihnine üşüşmüştü. Vantilatörün havayı dalgalandıran kolları her şeyin anlamı nedir? her şeyin anlamı nedir? diye sorar gibiydi.
Şunu unutma: Umut etmek gerekir! Yolun sonunda daima bir hazine vardır.
Sence şiir nedir.? ..
Elini eline almış ve şöyle fısıldamıştı
Benimkilerin içinde yansıyan senin gözlerin.
Seninkilerin içinde yansıyan benim gözlerim.
“Hayatımın camın biçim almasından önceki hali gibi esnek ve ışıklı olmasını
istiyorum.”
Güzellik neye yarar?
Merhamet neye yarar? Uyum neye yarar? Önemli şeyler asla
bir işe yaramazlar.
İnsan, rahatlığa teslim olmamalıydı. Çünkü bu, büyücülerin ikram ettiği iksir gibi bir şeydi. Kabul edersen seni felç ederdi; kendini hâlâ canlı sanırken çoktan bir mumyaya dönüşmüş olurdun.
İnsanın gerçek yüzü sonradan ortaya çıkar.
Hoşçakal, dedi küçük kız. Şunu unutma: Umut etmek gerekir! Yolun sonunda daima bir hazine vardır
Büyüklerin dünyasında yasalar, sevgiden daha ağır basar.
Tek tedavi sevgidir.Sadece sevgi iyileştirir onu !
Hoşgeldiniz! Hayat yetmişinde başlar!
Sen benim için küçük bir gökkuşağısın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir