İçeriğe geç

Lord Arthur Savile’in Suçu Kitap Alıntıları – Oscar Wilde

Oscar Wilde kitaplarından Lord Arthur Savile’in Suçu kitap alıntıları sizlerle…

Lord Arthur Savile’in Suçu Kitap Alıntıları

Aktörler ne şanslıdır. Tragedyada mı komedyada mı oynayacaklar, ağlatacaklar mı güldürecekler mi, gülecekler mi gözyaşı mı dökecekler, bunu kendileri seçebilirler. Ama gerçek hayatta işler farklıdır. Çoğu kadın ve erkek başa çıkamayacakları roller oynamaya zorlanırlar.
Ben ayrıntı istiyorum, insanı ilgilendiren tek şey ayrıntılardır.
Kocalar hiçbir zaman yeterince cana yakın olmaz.
Evlilik için doğru zemin karşılıklı yanlış anlamalardır.
İlginç olan hiçbir şey ‘doğru’ değildir.
‘Ne saçmalık şu Aşk denen şey!” dedi Öğrenci, yürüyüp giderken. ‘ Mantığın tırnağı bile olamaz, çünkü hiçbir şeyi kanıtlamaya yaramıyor ve insana hep gerçekleşmeyecek şeylerden bahsediyor ve insanı gerçek olmayan şeylere inandırıyor. Hatta, gayet işe yaramaz bir şey..
Erkeklerle kadınların çektikleri acılardan daha akla hayale sığmaz bir şey yoktur. Yoksulluktan daha büyük bir sır yoktur..
Ölüm kimbilir ne kadar güzeldir. Yumuşak kahverengi toprakta yatmak, insanın başının üzerinde dalgalanan otlarla. Zamanı unutmak, hayatı bağışlamak, huzur bulmak..
Onun durumundaki birçok erkek hayatın çiçekli yollarında oyalanmayı görevin sarp yamaçlarına yeğlerdi; fakat Lord Arthur hazları , ilkelerinin üzerine çıkaramayacak kadar vicdanlıydı . Onun aşkında salt tutkudan daha fazlası vardı; ve Sybil onun için iyi ve soylu olan her şeyin sembolüydü.
Dünya bir sahnedir,ama rol dağıtımı iyi yapılmamıştır.
Eğer bir kadın hatalarını çekici yapamazsa, o gerçek bir kadın sayılmaz.
Görünmeyen bir gücün oynattığı satranç taşlarından, bir çömlekçinin keyfince onurla ya da utançla donatmak üzere biçimlendirdiği çömleklerden farksız mıydı insanoğlu?
çünkü duygular ‘tıpkı ateş gibi’ yok ettikleri kadar arındırabilirler de.
Dünya bir sahnedir, ama rol dağıtımı iyi yapılmamıştır.
İnançsızlığın hüküm sürdüğü bir devirde yaşıyoruz.
Asla kurallarla alay eden biri değilim, sadece tecrübe sahibiyim, ne var ki, bu da aynı kapıya çıkar.
Genç Kral öyküsünde, yoksul halk krala şunları söyler: “Üzümün suyunu biz çıkarıyoruz, ama şarabı başkaları içiyor. Buğdayı biz ekiyoruz, ama kilerimiz boş. Prangaya vurulmuşuz, ama gören yok zincirlerimizi. Köleyiz, ama bize her insan özgürdür diyorlar.”
“kadınlar sevilmek içindir, anlaşılmak için değil.”
Ölüm çok güzel bir şey olmalı. Yumuşak kahverengi toprağa uzanıp yatmak, başının üstünde dalgalanan çimenleri seyretmek ve sessizliği dinlemek. Dünü olmamak, yarını da olmamak. Zamanı unutmak, hayatı unutmak, huzur içinde olmak.
Dünya bir sahnedir, ama roller kötü dağıtılmıştır.
Dünya bir sahnedir, ama rol dağıtımı iyi yapılmamıştır.
Bir evliliğin en mükemmel temeli karşılıklı yanlış anlamadır.
Sen bana Ölüm’ün evinin kapılarını açabilirsin, çünkü sen hep Sevgi dolusun ve Sevgi, Ölüm’den güçlüdür.”
Aktörler öyle şanslıdırlar ki! Trajedi mi yoksa komedi mi oynayacaklar, acı mı çekecekler yoksa neşeli mi olacaklar; gülecekler mi yoksa ağlayacaklar mı kendileri seçebilirler. Ne var ki gerçek hayatta durum farklıdır. Erkek ve kadınların çoğu yeterli olmadıkları rolleri oynamaya zorlanırlar.
Hiçbir kaçış mümkün değil miydi? Bizler görünmez bir güç tarafından hareket ettirilen satranç taşlarından, çömlekçinin keyfine göre şeref veya utanç dolu bir hayat için biçimlendirdiği kapılardan başka bir şey değil miydik?
Ama ben ayrıntılar istiyorum. İlginç olan tek şey ayrıntılardır.
“Eğer bir kadın hatalarını çekici yapamazsa, o gerçek bir kadın sayılmaz
Sanatçının kalbi, beynidir!
Soyut ahlakın ucuz acımasızlıklarından nefret ediyorum.
Kim olursa olsun birini öldürmek yanlıştır.
Güvenemediğim şeyi sevemem!
O pek az rastlanan şeye, sağduyuya sahipti.
Ben ayrıntı istiyorum, insanı ilgilendiren tek şey ayrıntılardır.
İlginç olan hiçbir şey ‘doğru’ değildir.
Neye bulaşırsam ona bulanırım ne zamandan beri
Romantizm zenginlerin ayrıcalığıdır ,işsiz birine düşmez.
Kadınlar sevilmek içindir , anlaşılmak için değil.
İyi bir evliliğin temeli müşterek anlaşmazlıkta yatar.
Medeniyetin bize getirdiği tek fayda rahatlık .
Hayır, asla kurallarla alay eden biri değilim, sadece tecrübe sahibiyim.
Bir evliliğin en mükemmel temeli karşılıklı yanlış anlamadır.
Eğer bir kadın hatalarını çekici yapamazsa, o gerçek bir kadın sayılmaz.
“Mutlu olmaya zamanım yok. Daima bana tanıştırılan en son kişiden hoşlanıyorum, ama, kural olarak, insanları tanır tanımaz onlardan bıkıyorum.”
“Evet, Ölüm. Ölüm kimbilir ne kadar güzeldir. Yumuşak kahverengi toprakta yatmak, insanın başının üzerinde dalgalanan otlarla. Zamanı unutmak, hayatı bağışlamak, huzur bulmak. Sen bana yardım edebilirsin. Sen bana Ölüm’ün evinin kapılarını açabilirsin, çünkü sen hep Sevgi dolusun ve Sevgi, Ölüm’den güçlüdür.” !
“Tutkuyla, budalacasına sevdalandım,onu saran o tanımlanamaz esrar havası çok ilgimi çekmişti.” !
“Nasıl bu kadar çok karakterin olabilir”???
“Ben canlıyken ve yüreğim insan yüreğiyken gözyaşlarının ne işe yaradığını bilmezdim .!
“Ölüm, uykunun kardeşidir ”
“Ne saçmalık şu aşk denen şey. Mantığın tırnağı bile olamaz; çünkü hiçbir şeyi kanıtlamaya yaramıyor ve insana hep gerçekleşmeyecek şeylerden bahsediyor ve insanı gerçek olmayan şeylere inandırıyor. Hatta, gayet işe yaramaz bir şey; bu devirde en önemli şey, işe yaramak.” !
Eğer birisi paralı değilse büyüleyici olmasının bir yararı yoktur. Romantizm, zenginin ayrıcalığıdır; işsiz birinin harcı değildir. Yoksul adam pratik davranmalı ve hayal gücünden yoksun olmalıdır. İnsanın büyüleyici olmak yerine sürekli bir geliri olması daha iyidir.
Evet, ölüm. ölüm çok güzel bir şey olmalı. Yumuşak kahverengi toprağa uzanıp yatmak, başının üstünde dalgalanan çimenlerle ve sessizliği dinlemek. Dünü olmamak, yarını da olmamak. Zamanı unutmak, hayatı unutmak, huzur içinde olmak. Bana yardım edebilirsin. Benim için ölüm evinin büyük kapılarını açabilirsin, çünkü aşk her zaman senin yanında olacak ve aşk ölüm’den güçlüdür.
Yaşamak onun gözünde bir zevk olmadığından, ölmek de korkunç değildi.
Dünya bir sahnedir, ama rol dağıtımı iyi yapılmamıştır.
ölüm çok güzel bir şey olmalı. yumuşak kahverengi toprağa uzanıp yatmak, başının üstünde dalgalanan çimenlere seyretmek ve sessizliği dinlemek. dünü olmamak, yarını da olmamak. zamanı unutmak, hayatı unutmak, huzur içinde olmak.
bazen uyanık kalmak çok daha zor oluyor.
Kaderden kaçış yokmuydu ?
İnsanoğlu görünmez bir gücün hareket ettirdiği satranç piyonlarından mı ibaretti ?
Çömlekçinin keyfine göre onurlu ya da onursuz yaptığı ıslak kil miydik yalnızca ?
Kendisi için mi yoksa başkaları uğruna mı yaşayacağına , karar vermeliydi .
Kadınları yeterince iyi anlamıyorum , diye cevapladı .
Sevgili Gerald , dedim kadınlar sevilmek içindir , anlaşılmak için değil !.
Sanatçının kalbi beynindedir , diye yanıtladı trevor .
Ayrıca bizim görevimiz , dünyayı gördüğümüz şekliyle tasvir etmek , onu değiştirmek değil .
Lakin tüm çekici insanlar şımarıktır sanırım . Cazibelerinin ardındaki sır da bu olmalı .
Cinayet işlemek için iki kişinin gerektiğinin farkındaydı , Pagan dünyasındaki gibi, kurban varsa rahip de gerekiyordu .
Ne var ki, onu hayrete düşüren şey, acı çekmenin esrarı değil, komedisiydi; mutlak işe yaramazlığı ve grotesk anlamsızlığı. Her şey nasıl da tutarsız görünüyordu! Nasıl da her şeyde bir ahenksizlik vardı!
Aktörler öyle şanslıdırlar ki! Trajedi mi, yoksa komedi mi
oynayacaklar; acı mı çekecekler, yoksa neşeli mi olacaklar;
gülecekler mi, yoksa ağlayacaklar mı, kendileri seçebilirler.
Ne var ki, gerçek hayatta durum farklıdır. Erkek ve kadınların
çoğu yeterli olmadıkları rolleri oynamaya zorlanırlar.
Er ya da geç hepimizin aynı konu hakkında karar vermesi gereken bir an gelir- hepimize aynı sorular sorulur. Lord Arthur için bu an hayatının erken bir döneminde gelmişti-
Çektiği acının samimiyetinin ta kendisi, bu acının ona gerçekdışı gelmesine yol açıyordu.
Çok hassas ruhlar söz konusu olduğunda genellikle durum böyledir, çünkü duyular ateş gibi yakar ama aynı zamanda arındırırlar.
“Ne saçmalık şu aşk denen şey! Mantığın tırnağı bile olamaz, çünkü hiçbir şeyi kanıtlamaya yaramıyor ve insana hep gerçekleşmeyecek şeylerden bahsediyor ve insanı gerçek olmayan şeylere inandırıyor.”
“Kalbin bende olduğu sürece sırrın sende kalabilir.”
Soyut ahlâkın ucuz acımasızlıklarından nefret ederim!
Avrupa’da nüfus o kadar çok olmalı ki, herkese yetecek kadar iyi hava bulunamıyor.
“Ne kadar da birbirini tutmuyordu her şey! Ne denli uyumdan yoksundu! Yaşanan günün kof iyimserliğiyle varoluşun gerçekleri arasındaki uyuşmazlığa şaştı kaldı.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir