İçeriğe geç

Looking for Alaska Kitap Alıntıları – John Green

John Green kitaplarından Looking for Alaska kitap alıntıları sizlerle…

Looking for Alaska Kitap Alıntıları

“Niye bu kadar hızlı içiyorsun?” diye sordum
Bana bakıp genişçe gülümsedi ve gözlerindeki kusursuz, zarif yeşillik olmasaydı, bu kadar geniş bi gülümseme onun dar yüzünde şapşal görünebilirdi. Noel sabahındaki bir çocuğun tüm sevinciyle gülümsedi. “Hepiniz keyif almak içiyorsunuz. Bense ölmek için içiyorum.”
İnsanlar yağmur olsaydı, ben serpinti olurdum, o ise kasırga.
“Son sözleri öğrenmek bir tutkuydu. Başka insanların çikolatası vardı, benim de ölüm beyanlarım.” -Miles
Oysa şimdi her geçen saatle birlikte soğuyor, aldığım her nefesle daha da ölü hale geliyordu. Şöyle düşündüm: Korku bu: Önemli olan bir şeyimi kaybetmiştim,bulamıyordum ve ona ihtiyacım vardı. Birinin gözlüğünü kaybetmesi ve ona dünyada hiç gözlük kalmadığının, gözlüksüz idare etmek zorunda olduğunun söylenmesi gibi bir korkuydu.
Umutsuz olmamıza gerek yok çünkü hiçbir zaman tamir edilemeyecek kadar bozulmayız.
Kendini önemli hale getirip sonra da ölemezsin.
Hepiniz keyif almak için sigara içiyorsunuz. Bense ölmek için içiyorum.
Oysa şimdi her geçen saatle birlikte soğuyor, aldığım her nefesle daha da ölü hale geliyordu. Şöyle düşündüm: Korku bu: Önemli bir şeyimi kaybetmiştim, bulamıyordum ve ona ihtiyacım vardı. Birinin gözlüğünü kaybetmesi, gözlükçüye gitmesi ve ona dünyada hiç gözlük kalmadığının, gözlüksüz idare etmek zorunda olduğunu söylemesi gibi bir korkuydu.
İnsanlar yağmur olsaydı, diye düşündüm, ben serpinti olurdum, o ise kasırga.
Ben hayal kırıklığına uğramamıştım. Beklentilerim gerçekleşmişti.
François Rabelais. Bir şairdi. Ve son sözleri, ‘Büyük Belki’yi aramaya gidiyorum.’ olmuş. Bu yüzden gidiyorum. Böylece Büyük Belki’yi aramak için ölene kadar beklemek zorunda kalmam.
Şirin, diye düşündüm, ama sana on yaşındaymışsın gibi davranan bir kızdan hoşlanmana gerek yok. Zaten bir annen var.
Son sözleri öğrenmek bir tutkuydu. Başka insanların çikolatası vardı, benim de ölü beyanlarım
Entropi artar. Her şey parçalanır.
Tasavvufun harika kadın sufilerinden biri olan Rabia’tül Adeviyye, memleketi Basra’nın sokaklarında koşarken görülmüş, bir elinde meşale, diğer elinde bir kova su taşıyormuş. Biri ne yaptığını sorunca, ‘Bu su kovasını alıp cehennem ateşinin üstüne dökeceğim, sonra bu meşaleyle cennetin girişini ateşe vereceğim; böylece insanlar Tanrı’yı cennete girme arzusuyla ya da cehennem korkusuyla değil, Tanrı olduğu için sevecekler, diye cevap vermiş.
( )insanlar yağmur olsaydı, diye düşündüm, ben serpinti olurdum, o ise kasırga.
.. benim hakkımda anlaman gereken şey şu ki ben derinlemesine mutsuz bir insanım..
Dudakları. Ölü, soğuk dudakları. Sonra devam edemeyecektik.
Ve öldü. Alaska öldü.
Tıknaz, benim hakkımda anlaman gereken şey şu ki ben derinlemesine mutsuz bir insanım.
İnsanlar yağmur olsaydı, diye düşündüm, ben serpinti olurdum, o ise yağmur.
Sadece hayaletlerden korkuyorum, Tıknaz. Ve ev onlarla dolu.
Ben genç ölebilirim, dedi. Ama en azından akıllı öleceğim.
Ne diye bu kadar hızlı çekiyorsun?
Hepiniz keyif almak için sigara içiyorsunuz. Bense ölmek için içiyorum.
Miles to go before I sleep
Bir noktada yara bandını çekip çıkarırsınız ve acıtır ama daha sonra biter ve rahatlarsınız.
Büyük belki’yi aramaya gidiyorum.
Ve şey, bilirsiniz işte, onları seviyorum.
İnsanlar yağmur olsaydı, ben serpinti olurdum, o ise kasırga.
Bu acı Labirentinden nasıl kurtulacağım
Ölmek çok mu zor, Bay Lewis? O labirent gerçekten bundan daha mı kötü?
Tanrım, oturup ne yapacaklarını anlatan o insanlardan biri olmayacağım. Sadece yapacağım. Geleceği hayal etmek, bir nevi nostaljidir.
Bütün hayatını labirentte mahsur kalıp bir gün oradan nasıl çıkacağını, bunun ne kadar müthiş olacağını düşünerek geçirirsin ve geleceği hayal etmek devam etmeni ama bunu hiç yapmamanı sağlar. Geleceği yalnızca o andan kaçmak için kullanırsın.
The times that were the most fun seemed always to be followed by sadness now, because it was when life started to feel like it did when she was with us that we realized how utterly, totally gone she was.
I know. I screwed up. I’m sorry. ”

“Don’t forgive that asshole,”

Hayatımız bir labirent, tek çıkış yolumuz ölüm mü yoksa bir labirentin devamı mı?
” I could try to pretend that I didn’t care anymore, but it could never be true again.
I wanted to be the last one she loved.
If she loved you so much, why did she leave you that night? And if you loved her so much, why’d you help her go?
There are always answers. We just have to be smart enough. 
And if I had cared about her as I should have, as I thought I did, how could I have let her go?
At some point we all look up and realize we are lost in a maze.
I kept it for myself like a keepsake, as if sharing the memory might lead to its dissipation.
“I am not a coward, but I am so strong. So hard to die. ”
I don’t doubt that it is, but it cannot be much harder than being left behind
I felt the unfairness of it, the inarguable injustice of loving someone who might have loved you back but can’t due to deadness
To be continued
I know so many last words. But I will never know hers.
People die how they live. 
How will I ever get out of this labyrinth!
There’s your labyrinth of suffering. We are all going. Find your way out of that maze.
There comes a time when we realize that our parents cannot save themselves or save us, that everyone who wades through time eventually gets dragged out to sea by the undertow—that, in short, we are all going.
If people were rain, I was drizzle and she was a hurricane.
Suffering is universal. It’s the one thing Buddhists, Christians, and Muslims are all worried about. ”
It’s not life or death, the labyrinth. ”

  “Um, okay. So what is it?”

  “Suffering,” 

“God will punish the wicked. And before He does, we will. ”
What happens to us when we die?
I mean, it’s stupid to miss someone you didn’t even get along with.
You just use the future to escape the present. ”
“Jesus, I’m not going to be one of those people who sits around talking about what they’re gonna do. I’m just going to do it. Imagining the future is a kind of nostalgia. ”
“listening quietly” was my general social strategy.
God, it’s over. Takumi, you gotta stop stealing other people’s problems and get some of your own.
I stay with her because she stays with me.
Ya think you’s a-walkin’ on water, but turns out you just got piss in your shoes. ’
Things never happened like i imagined them.
Acının labirentinden çıkmanın tek yolu; affetmektir.
Ölümün kocaman, karanlık bir hiçlik olduğu fikrine, sevdiklerinin artık var olmadığı düşüncesine katlanamıyorlar ve kendilerinin var olmayacaklarını hayal bile edemiyorlardı. Sonunda, insanların ölümden sonraki yaşama inandıklarına çünkü inanmamaya katlanamadıklarına karar verdim.
.
Ne olduğunu hatırlamıyorsun.

Hatırladığın şey ne olduğuyla gelir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir