İçeriğe geç

Loki’nin Müjdesi Kitap Alıntıları – Joanne Harris

Joanne Harris kitaplarından Loki’nin Müjdesi kitap alıntıları sizlerle…

Loki’nin Müjdesi Kitap Alıntıları

İşe hep iyi tarafından bak.
Peki ya iyi taraf yoksa?
Başka tarafa bak.
Bir kadın beladır. İki kadınsa Kaos.
Köle neyi düşler?
Efendi olmayı.
Satır aralarını okumayı asla ihmal etme.
Lokabrenna
Ceza nafiledir. Ne suçu durdurur, ne geçmişi değiştirir, ne de suçluyu pişman eder. Aslına bakılırsa tek yaptığı vakit harcamak ve gereksiz yere eziyet çektirmektir.
Lokabrenna
Öfke genellikle arındırıcıdır ve stres anlarında bir iyileşme süreci başlatır.
Yine de yeminler turta hamuru gibidir, ha? Bozulmak için yaratılırlar.
Umut, duyguların en zalimidir
Ama Alınyazısı’nın nereye saklanırsan saklan seni bulmak gibi bir huyu vardır. Hatta bazen sen ondan kaçarken karşına çıkar.
Bir insan Kaderiyle genelde ondan kaçmaya çalışırken karşılaşır.
Bilgi her zaman mutluluk getirmez.
“Ahali’nin yardıma ihtiyacı yoktur. Aklınıza ne gelirse yaptılar: cinayet, tecavüz, bebeklerin kurban edilmeleri. Bir yandan da güneşsiz göğü suçladılar. Oysa ki karanlık zaten orada, kendi yüreklerindeydi.”
Thor son derece suçlu görünürken ben yeni doğmuş bir bebek kadar masumdum. Aslında biraz düşünürseniz öyleydim de; eğer Thor karısına sadık kalsaydı planımı asla uygulamaya koyamazdım.
Zayıf noktası güvendi ve niyetim işte ondan yararlanmaktı.
“Aşk sıkıcıdır ama aşıklar kadar değil.”
Elbette bir destanı destan yapan da öykünün nasıl ve kimin tarafından anlatıldığıdır
Biraz durup düşünün. Çevrenizdekilerin yaptıkları her şeyi gözetlerseniz nasıl dost kazanabilirsiniz? Geleceği görebilirseniz şimdiki zamanın tadını nasıl çıkarabilirsiniz? En önemlisi de Ölüm’ün pusu kurmuş beklediğini bilirken nasıl sevebilirsiniz?
Ölüler her şeyi bilirler ama zerre kadar iplemezler.
Lokabrenna
Yaşa ve yaşat – benim hayattaki düsturum hep bu olmuştur.
“Akıllı kimseler genellikle popüler değildirler. Şüphe uyandırırlar. Uyum sağlayamazlar.”
“Sonuçta her şey olup bittiğinde geriye yalnızca kelimeler kalır. Kelimeler, imanı darmadağın edebilir, bir savaş çıkarabilir, tarihin gidişatını değiştirebilir. Bir öykü, kalbinizin daha hızlı atmasına yol açabilir, surları yıkabilir, dağları aşabilir…”
Aklına nadiren bir fikir gelir. O fikrin iyi olmasıysa daha da nadirdir. Fakat bir fikre kapıldı mı onu vazgeçirmek neredeyse imkansızdır.
Çoğu tanrısal zaaf gibi gurur da beni pençesine almıştı ve beni bekleyen yıkımın farkında bile değildim.
Hayır, Tanrıları ne kadar içerlediğimi unutmamıştım. Fakat popüler gruba dahil olmak yeni bir tecrübeydi ve her şeye rağmen hoşuma gitmekteydi.
Biz sessizlik çöktü. Herkes haklı olduğunun farkındaydı.
Bir kız evlat altından daha değerlidir.
“Sorun ne?” Diye sordum.
“Her şey.”
Şahsen aşka akıl erdirebileceğimi söyleyemezdim. Maddesel düzelmedeki yaşantım sırasında öğrendiğim onca duygu arasında aşk en lüzumsuz, acı verici ve karmaşık olanına benzemekteydi.
Düşman listem günbegün kabarıyordu.
Umut, duyguların en zalimidir. Acının orta yerinde huzur getirir ve kurban inanmaya cüret ettiği anda o huzuru alıp götürür.
Aşk hakkında fazla bir şey bildiğimi iddia edemem ama büyük aşklar öyle sona erer; tutkunun ateşinde değil, pişmanlığın sessizliğinde.
Anladım ki intikamın en iyi tarafı düşmanın minnetini kazanmakmış.
Vay canına, diye içimden geçirdim, ben bir harikayım.
Fikir değiştirmeye ikna etmem kolay değildi. Onları suçladığım yoktu. Açıkçası yerlerinde olsam ben de bana güvenmezdim.
Anlayabildiğim kadarıyla aşk insanı zayıf ve sıkıcı kılardı.
Aşk hakkında fazla bir şey bildiğimi iddia edemem ama büyük aşklar öyle sona erer: tutkunun ateşinde değil, pişmanlığın sessizliğinde.
Batan güneşin gül pembesi ışığı yanıltıcıdır; etrafınızdakilerin yüzlerine vurarak onları birer dost gibi gösterir. Fakat değildirler. On dakika sonra güneş battığında kimse kimsenin gözünün yaşına bakmayacaktır
Dünyalar asla sona ermez – sona eren şey onlara yerleşenlerdir. Düzen ile Kaos da asla sona ermez ama güç dengesi devamlı bir değişim halindedir.
Kahkaha en çetin adamı bile savunmasız bırakır.
Eskiden beri ağzı söz yapan biri olmuştum. Şimdiyse sözcükler beni terk etti. Şahin suretimde çok fazla vakit geçirdim, çok az uyudum, çok fazla bal likörü içtim. Ve iki küçük sözcük Odin’in kuzgunları gibi kafamda devamlı birbirini kovaladı.
İki sözcük, tek amaç.
‘Thor’u hakla.’
Ne kadar büyük olurlarsa o kadar kolay yıkılırlar, öyle mi? Sen git onu dağlara anlat.
Lokabrenna
Çabucak evlenen yavaş yavaş pişman olur derler İçdiyar’daki yaşlı kadınlar. Bunu onlardan iyi kim bilebilir ki? Yaşlı kadınların her şeyi idare ettikleri gizlenmeyen bir sırdır.
Aşk sıkıcıdır. Ama aşıklar kadar değil.
Lokabrenna
Bir kadın söz konusuyken tüm erkekler tek gözlüdür.
Lokabrenna
Gücün daima bir bedeli vardır ve biri ne kadar yukarı tırmanırsa o kadar yüksekten düşer.
Şans bir gün herkesin yüzüne güler.
Fakat güç, beraberinde sorumluluk getirir. Sorumluluk da korku. Korku da şiddet. Şiddetle de Kaos
Bir akrabaya asla güvenme.
Lokabrenna
Her şey büyük bir umutla başlar; fakat kendimiz için inşa ettiğimiz bu Dünyalar aslında akşam dalgalarını bekleyen kumdan kalelerden ibarettir.
Bilge birine asla güvenme.
Lokabrenna
Çünkü tarih yazmak ile tarih yapmak arasında sadece bir sayfanın kalınlığı kadar mesafe bulunur.
Orta Dünyalar’da dedikleri gibi sözler can yakamaz ama doğru sözcüklerle bir dünya inşa edebilir ve kendinizi onun kralı yapabilirsiniz.
Eh, isterseniz bana kötümser deyin ama eskiden beri hiçbir şeye gözüm kapalı güvenmem ve tarihin bir çarpıtma ile benzetmeden ibaret olduğunu bilirim.
Aslında tüm hikayelerin altını kazdığınızda hepsinin bu ikisinden meydana geldiğini görürsünüz. Elbette bir destanı destan yapan da öykünün nasıl ve kimin tarafından anlatıldığıdır.
Tamah, nefret, kıskançlık, hepsi de Odin’in bana bulaştırdığı yozlaştırıcı duygulardı ve şimdi tünemek için yuvalarına dönen güvercinler misali onların başlarına musallat olmaktaydı. Size söylüyorum her şey o kadar şahaneydi ki.
Ağlamaya başladı. Bunu canı gönülden hep istediğinde yapabilir, en sert mizaçlı erkeği bile yüreğini eritecek altın sarısı gözyaşları akıtabilirdi.
Biraz yağcılığa hayır demezdi.
Thor’un aklına nadiren bir fikir gelir. O fikrin iyi olmasıysa daha da nadirdir. Fakat bir fikre kapıldı mı onu vazgeçirmek neredeyse imkânsızdır.
Ah. Şey, Idunn’u Buz Halkı’ndan kurtardığın ve-
Aslına bakarsan onu ben başardım, dedim.
Roskva’nın ceylan gözleri kocaman aralandı. Tanrılar aşkına, sen Loki’sin, dedi. Asgard’daki tüm tanrılar arasında en sevdiğim sensin. Thialfi, seni salak, bu Loki. Oyunbaz Loki’nin ta kendisi.
Thor’un işinde başarılı olduğu inkâr edilemezdi – akıllı değildi ama iki bacaklı bir ölüm makinesinden farksızdı. Erkekler, kadınlar, uşaklar, hatta köpekler hepsi de Mjollnir’in altında can verdi.
Umurumda değil. Buz Halkı’ndan biriyle evlenecek değilim. Hepsi de çirkin ve görgüsüzdür. Üstelik balık kokarlar.
Balık kokusunun nesi varmış? dedi Njord.
Artık yalnız değildim. Yakınlarım vardı. Ve Dünyaların Sonu ne kadar geç gelse o kadar iyiydi. Oğullarıma uzaktan bakarken aklımdan şunlar geçti: ‘Belki eksikliğini çektiğim şey budur. Belki her şeye rağmen buraya aidimdir ‘
Bir gün çıktığım gezintilerin birinden şahin suretimde dönüp Asgard’a uçtuğumda yedi-sekiz yaşlarındaki oğullarımı surlarda oynarlarken gördüm. Ve kısacık bir anlığına kendimi neredeyse
Evet. Kendimi neredeyse ‘mutlu’ hissettim.
Anladım ki intikamın en iyi tarafı düşmanın minnetini kazanmakmış.
Şimdilik gizli saklı çalışacak, teker teker kuyularını kazacak, aralarına fitne fesat sokacak, zayıf yönlerini öğrenmek için uğraşacak, onları sırayla alaşağı edecektim.
Ne yaparsam yapayım, ne kadar riske girersem gireyim, ne kadar uyum sağlamaya çalışırsam çalışayım asla onlardan biri olamayacaktım.
Hayatın gidişatının bu kadar çabuk değişebilmesi tuhaf, öyle değil mi?
İçimi sıkmaktan bir türlü vazgeçmeyen bir dikenli tel yumağı gibi keskin bir şey oturup kaldı.
Kahkaha sesleri sığınağıma kadar peşimden geldi. Orada dikişleri çıkarıp attım ve hiddetle uluyarak günün birinde bu yaptıklarının bedelini başta sevgili kardeşim olmak üzere ödeteceğime -hem de kanla ödeteceğime- ant içerim.
Düzen ve Kaos bir gelgit gibidir. Onlara direnmek nafiledir.
Ceza nafiledir. Ne suçu durdurur, ne geçmişi değiştirir, ne de suçluyu pişman eder. Aslına bakılırsa tek yaptığı vakit harcamak ve gereksiz yere eziyet çektirmektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir