İçeriğe geç

Letter To My Father Kitap Alıntıları – Franz Kafka

Franz Kafka kitaplarından Letter To My Father kitap alıntıları sizlerle…

Letter To My Father Kitap Alıntıları

&“&”

Yaşadığım yerde dışlanmış, işi bitirilmiş, mahkûm edilmiş, yenilgiye uğramıştım, başka yere kaçmaksa beni aşırı zorluyordu; ama iş değildi bu, çünkü söz konusu olan küçük istisnalar dışında benim güçlerimle erişemeyeceğim olanaksız bir şeydi.
Ne mutlu ki bunun istisnaları da vardı, senin sessizce acı çektiğin ve sevgiyle iyiliğin kendi güçleriyle karşılarına çıkan her şeyi yendiği ve doğrudan zapt ettikleri zamanlar. Seyrek gerçekleşiyordu böyle zamanlar, ama fevkaladeydi.
Güneşin tam ortasına uçmak gerekmez, gerekli olan şey dünya üzerinde, güneşin bazen parladığı ve insanın biraz da olsa ısınabileceği, açıktaki küçük bir köşeye sığınmaktır.
Benim için her şeyin ölçütü sendin
“Cimrilik derin mutsuzluğun en sağlam belirtilerindendir.”
… sıcak bir sözcüğün, usulca elimden tutulmasının, tatlı bir bakışın istenilen her şeyi sağlayamayacağına inanmıyorum…
..herhangi bir kararsızlık duymadan hakaret ederdin, ama başkalarının hakaret etmelerini kınar ve bunu onlara yasaklardın.
En çok ciddiye almam gereken şeyleri yeterince ciddiye almayı öğrenmemek gibi zararlı ve alışkanlık yaratan yan etkileri oldu.
Sürekli olarak kaçışı, çoğunlukla içsel bir kaçışı düşünen asık suratlı, dikkatsiz, söz dinlemeyen çocuklar olduk.
Bildiğin gibi yap, benim için fark etmez. Yetişkin bir insansın, sana öğüt verecek değilim."
Mesele, çocuklarına vereceğin herhangi bir ders değil, örnek bir yaşamdı.
Zannımca evlenmek, aile kurmak, doğacak bütün çocukları sahiplenmek, bu güvensiz dünyada onları desteklemek ve hatta biraz olsun yol göstermek bir insanın yapabileceği en olağanüstü şeydir.
Cimrilik derin mutsuzluğun en sağlam belirtilerindendir.
“Herkes kendi başınadır, kendine kaybedip, kendine kazanır.”
“Çünkü sen benim için her şeyin ölçütüydün.”
– küçük bir çocukken, her yerde yalnızca ulaşılmaz mükemmellikte insanlar gördüğüm için, kanıtlandığına hiçbir yerde kendi gözlerimle tanık olmadığım bu kuşkuculuk, bende kendime yönelik bir kuşkuya ve tüm diğer insanlara karşı duyduğum kesintisiz bir korkuya dönüştü. Yani orada genel olarak kendimi kesinlikle kurtaramadım senden.
Senin karşında kendime güvenimi kaybettim, onun yerine sınırsız bir suçluluk bilinci geçirdim. (Bu sınırsızlığın anısıyla, eskiden bir kişi hakkında doğru bir şey yazmıştım: “Utancının kendisinden daha uzun ömürlü olacağından korkuyor.”)Diğer insanlarla ilişki kurmaktan çok onlara karşı derin bir suçluluk duygusu geliştirdim…
…mesela ben gerçekte olduğu gibi senin etkinin en derininse, en keskin, boğucu katmanına kendimi sonsuza dek hapsetmezdim.
Senden kaçmak için, aileden de kaçmak zorundaydım, hatta annemden bile. Onun yanında daima korunurdu insan, ama yalnızca seninle ilişkili olarak.
… fakat bu uğurda geçmişte bütün olanları silmek gerekirdi, bu durumda, biz kendimiz de yok olurduk.
sizde hiçbir sonuç yaratmayan şey, benim tabutuma çakılan son çivi olabilir.
Güneşin tam ortasında uçmak gerekmez, gerekli olan şey dünya üzerinde, güneşin bazen parladığı ve insanın biraz da olsa ısınabileceği, açıktaki küçük bir köşeye sığınmaktır.
insanın dosdoğru güneşin ortasına uçmasına gerek yok ki, ona tek gereken şey güneşin yeryüzünde arada sırada ışıldayıp biraz sıcaklık verdiği küçük bir yere giden yolu bulmak."
“Benim için her şeyin ölçütü sendin.”
varlığının ezici kuvveti…
Baba ve çocuk arasındaki o mutlu uyumu neyin bitirdiğini bilmiyorum, sadece durumun aynı benimkinde olduğu gibi değiştiğini varsayabilirim.
Ona acımasızca yüklendik, sen kendi tarafından, biz kendi tarafımızdan. Bu bir rahatlamaydı, kimse kötü bir şey düşünmüyordu, herkes kavgayı düşünüyordu, senin bizimle, bizim seninle sürdürdüğümüz kavgayı, ve öfkemizi annemden çıkarıyorduk.
Senden kaçmak için, aileden de kaçmak zorundaydım, hatta annemden bile. Elbette annem beni her zaman korurdu. Annem seni çok severdi, kendini tamamen sana adamıştı..
Ben de iş zekasının olmadığını, kafamın daha yüksem düşüncelerle dolu olduğu gibi şeyler söyleyecek…
Her şey bana seninle olan ilişkimi hatırlatıyordu.
:*(
bir yandan örneklerle, hikâyelerle ve utandırarak özendirdiğin şeyi, diğer yandan şiddetle yasaklıyordun
..bunun için evden kaçmak zorundaydım.
Ama bağırman, yüzünün kızarması, pantolon askılarını telaşla çözüp onları sandalyenin arkasîna astığında, bunlar benim için neredeyse dövülmekten daha da kötüydü. Sanki birinin asılması gibiydi. İnsan gerçekten asılırsa ölür ve her şey biter. Ama asılması için yapılan bütün hazırlıkları yaşamak zorunda bırakılır ve ancak ilmek yüzünün önünde sallanırken affedildiğini öğrenirse, bütün hayatı boyunca bunun eziyetini çekebilir. Ayrıca senin açıkça gösterdiğin düşüncene göre dayağı hak ettiğim, ama senin bağışlayıcılığın sonucu bundan ucu ucuna kurtulduğum bu pek çok olay sonucunda yine yalnızca büyük bir suçluluk bilinci birikiyordu.
Senin çok seyrek görülen, özellikle güzel, sessiz, hoşnut, olumlayıcı bir gülümseme tarzın da vardır ki, yöneldiği kişiyi çok mutlu edebilir. Çocukluğumda bu gülümsemelerden payımı aldığımı çok açık bir biçimde hatırlayamıyorum, ama almış olmalıyım, çünkü sana henüz masum göründüğüm ve senin büyük umudun olduğum bir zamanda bunu benden niye esirgemiş olasın ki?
… elbette beni başka bir yolu seçmem için ikna ederken tamamen iyi niyetliydin. Ama senin seçtiğin yola uygun değildim."
“Kimi gün dünya haritasını gözümün önüne getiriyorum,sonra da üzerine seni uzatıp düşünüyorum :Bu dünyada benim ayakta kalabileceğim alanlar senin haritada vücudunun örtemediği yerler…”
Yaşadığım yerde dışlanmış, işi bitirilmiş, mahkûm edilmiş, yenilgiye uğramıştım, başka bir yere kaçmaksa beni aşırı zorluyordu.
bana günde bir kez bile görünmüyordun ve bu yüzden üzerimde, asla azalıp alışkanlığa dönüşmeyen daha derin bir etki yaratıyordun.
…geçirdiğim son hastalık sırasında usulca yanıma ottla’nın odasına gelip eşikte durup beni görebilmek için yalnızca boynunu uzattığında, ama saygıdan yalnızca elinle selam verdiğinde böyleydi. böyle zamanlarda yatağıma uzanıp mutluluktan ağlardım ve şimdi bunları yazarken yine ağlıyordum.
senin dediğin gibi aile olma ruhunu yitirmekle kalmadım, aksine içimde aileye yönelik bir ruh vardı hala ama genelde olumsuzdu ve bu, senden içsel kopuşla ilgiliydi. aile dışında kalan insanlarla ilişkilerim, senin etkin yüzünden muhtemelen daha çok zarar gördü.
Mesele çocuklarınıza vermeniz gereken bir çeşit talimat değil, örnek bir hayattı.
Çocukluğumun karmaşasında annem mantığın simgesiydi.

<3

Sakin bir ilişkinin imkânsızlığı, aslında son derecede doğal bir sonuca daha yol açtı: Konuşmayı unuttum
Bugün bu ses karşısında çocukluğumdaki kadar titremeyişimin biricik nedeni, çocukluğun o katıksız suçluluk duygusunun, yerini kısmen ortak çaresizliğimizin sezgisine bırakmış olmasıdır.
Mutlaka ben de pek çok kez sözlerimle kırdım seni, ama ardından hep bilirdim bunu, acı çekerdim, ama o sözü bastırabilmeyi başaramazdım, daha ağzımdan çıkarken pişmanlık duyardım.
Biraz desteklenmeye, biraz dostça bir yaklaşıma, yolumun biraz açık tutulmasına ihtiyacım vardı, sense onun yerine yolumu kesiyordun, iyi niyetle tabii, başka bir yola girmem için.
Gerçekte sadece sığ, hayal gücünden yoksun bir edepsizlik olan kaba ifadeleri sanki muhteşem bir şey söylemişsin gibi böğürerek söylemeni ve kahkahalarla gülerek bu edepsizliklere olan düşkünlüğünü izlerdim
Evet, sen temelde iyi kalpli ve yumuşak bir insansın (birazdan söyleyeceklerim bununla çelişmiyor, ben yalnızca bir çocuğun üzerindeki etkinden söz ediyorum), ama her çocuk o iyiliği bulana kadar arayacak sabır ve korkusuzluğa sahip değildir.
Yalnızca senin etkin yüzünden böyle bir kişi olduğumu söylemiyorum tabii ki. Bu fazlasıyla abartılı olurdu (ki bu abartıya yatkınım üstelik)
Bir çocuk olarak nasıl bizden duygudaşlık beklediğini hiçbir zaman anlamadığımı itiraf ediyorum…

:*)

Huysuz, dikkatsiz, itaatsiz çocuklar haline gelmiştik, sürekli kaçmayı, daha çok içsel bir kaçmayı düşünür olmuştuk. Hem sen hem de biz acı çektik. Sana göre, sıktığın dişlerinle ve bir çocuk olarak bana cehenneme dair ilk fikri veren o gürleyen kahkahanla dururken ve acımasızca…
Kendi yeteneklerime olan inancımı kaybettim. Dengesiz, şüpheci biri oldum. Yaşım ilerledikçe değersizliğimi gösteren kanıtlar da giderek arttı. Burada, senin yüzünden bu hale geldim dememek için dikkatli olmalıyım; sen zaten olan şeyi pekiştirdin ama bunu aşırı güçlendirdin, çünkü üzerimde çok fazla gücün vardı ve bunu sonuna kadar kullandın.
ama bunu bile yapabilecek durumda olman, senin gücüne ilişkin kurgularımla neredeyse örtüşüyordu. Senin birini yakalamak üzere bağırarak masanın çevresinde koşturman, yakalamayı besbelli hiç istemediğin halde, istermiş gibi davranman ve annemin sonunda o kişiyi sözümona kurtarması da bana korkunç gelirdi. Bir kez daha hayatını senin lütfun sayesinde kurtardığını sanırdı çocuk ve bu hayatı senin hak edilmemiş bir armağanın olarak sürdürürdü.
…insanlara hiçbir endişe duymadan hakaret ederdin
Beni doğrudan ve apaçık hakaret sözcükleriyle azarladığını hatırlamıyorum. Buna gerek de yoktu. Başka bir sürü aracın vardı zaten, ayrıca evdeki ve özellikle de işyerindeki konuşmalarda başkalarına yönelik o kadar çok hakaret uçuşurdu ki çevremde, bunlar küçük bir oğlan olarak beni neredeyse uyuştururdu ve bu hakaretleri bir de kendi üzerime çekmeme hiç gerek kalmazdı, çünkü hakaret ettiğin insanlar kesinlikle benden daha kötü değillerdi ve senin onlardan duyduğun hoşnutsuzluk kesinlikle benim verdiğimden daha büyük olamazdı.
Senin eğitimindeki aşırı ölçüde etkili, en azından bana karşı asla sonuçsuz kalmayan hitabet araçların, hakaret, gözdağı, istihza, kötücül bir gülüş ve –tuhaf bir biçimde– kendi haline yerinmeydi.
Onların gözetimleri altında geçen mutlu bir yaşamdan sonra beni mezara da koyarlar mı ?
Hiç çekmediğim bir acıdan dolayı böbürlenmek istemiyorum,benim acım geçmişe dayalı..
Senin başkalarına duyduğun güvensizlik benim kendime duyduğum güvensizliğin yanında hiç kalır,işte beni böyle yetiştirdin.
Bağımsız rakiplerin güçlerini tarttıkları şövalyece savaş vardır,kendileri için dövüşür,kendileri için kazanır kendileri için kaybederler.
Mesele şu en yüksek nokta değil,ona uzaktan, ancak makul bir yaklaşmadır;öyle ya,güneşin doğrudan ortasına düşmek gerekmez,ama güneşin arada bir vurduğu ve insanın azıcık ısınabildiği dünyanın temiz bir köşesine gidip sığınmak yeterlidir.
Kuşkusuz çoğu kez ben de kelimelerimle seni incitmişimdir,ama sonradan bilirdim,canımı yakardı.
Gözünde böylesi bir hiç olduğum yönündeki kahredici düşünceyle yıllar sonra bile acı çektim
Hayat bir yapboz oyunundan daha karmaşıktır.
Mesele, çocuklarına verebileceğin herhangi bir ders değil,örnek bir yaşamdı.
Cimrilik derin mutsuzluğun en sağlam belirtilerindendir
Herkes kendi başınadır,kendine kaybedip,kendine kazanır.
Beni duygulandıran bir şey seni etkilemiyor ya da tam tersi,senin masum olduğunu düşündüğün bir şeyi ben ayıplanacak bir şey olarak görüyorum ya da tam tersi;
Senin için hiçbir yere ulaşmayan bir şey belki benim tabutumun son çivisi olabilir.
Yazılarım senin hakkındaydı,yaptığım tek şey senin omzunda ağlayamadığım için yazılarımın omzunda ağlamaktı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir