Stendhal kitaplarından Le Rouge et le Noir kitap alıntıları sizlerle…
Le Rouge et le Noir Kitap Alıntıları
Onun sakin ve kudretli hareketlerine hayran hayran bakıyoru, kuvvetine, yalnızlığına gıpta ediyordu.
Bir savaştan galip geldim, açtığım bir savaşta galip geldim! dedi.
Kalbe dokunmasını biliyorlar ama kırarak
Evet doğru, seni incittim; ama bana duyduğun öfke hiç dinmeyecek mi?
İnsan bilgin olabilir, becerikli olabilir, ama ya yürek! Yüreklilik öğrenilmez.
Kin ve nefret duyguları kim bilir belki de bundan ileri geliyordu.
Gene ötekine berikine kötülük etme hevesi, bence mutsuz olduğundan. Onun içinde bir mutsuzluk var. Acaba böyle namusluluk, iffet taslamaktan yorulmuş olmasın?
Ben canlı bir cenazeyim dostum, artık benden bir şey beklemeyin.
Ama dehanın temel niteliklerinden biri, bayağı insanların açtığı yolda sürüklenip gitmeye boyun eğmemektir.
Julien, kendi kendine, Hayatın bayağı hallerinde dine inandığı yok, diyordu, dini ancak, sınıfının çıkarlarına yaradığı için sever.
Düşüncelerde beklenmedik bir şey görülse, hemen bin türlü alay, nükte hazır; olaylarda beklenmedik bir şey olsa, korkumuz ona karşı her alçaklığı göze alıyor. Bize korkumuzun ettirdiği delilik ne olursa olsun, ayıplanmıyor; soysuzlaşmış, iç sıkıcı çağ.
Yaradılışı yüksek bir adam gibi gözüküyor, ama kim bilir, belki hiç de öyle değildir.
İçinde julien’i sevdiği duygusu doğunca, Mathilde de bir daha iç sıkıntısı çekmedi. Bir büyük aşk tutkusu edinmeye karar verdiği için her gün artan bir sevinç duyuyordu.
Bu görgü, nezaket denen şey diyordu, insana kabaca davranışların verebileceği öfkenin uyuşmasından başka bir şey değil.
“Söz insana düşüncesini gizlemek için verildi.”
Hüquq ancaq bir və ya başqa şeyi qadağan eləyən, cəzayla qorxudan qanun meydana çıxanda yaranır.
Həbsxanada ən ağır dərd qapını içəridən bağlaya bilməməkdir.
Düzünü desəm, mən tək qalanda daha xoşbəxt oluram, nəinki bu gözəl tənhalığımı bölüşməyə cəhd edəndə.
Mən indi ona görə müdrikəm ki, vaxtında çılğın olmağı bacarmışam. Bir anın sərhədlərindən o yana heç nə görməyən filosof, sən necə də az şey görə bilirsən! Sənin gözlərin görünməyən insan ehtiraslarının müqəddəs işini görməyə qadir deyil.
-Höte
-Höte
İkiyüzlülük ya da en azından şarlatanlık en erdemli kişileri, en soyluları bile pençesine almış.
İnsan bilgin olabilir, becerikli olabilir ama ya yürek! Yüreklilik öğrenilmez.
Herkes, ölümü kendince karşılar; ben de ölümü kendi tarzımla düşünmek istiyorum.
Söz, insana düşündüğünü saklayabilsin diye verilmiştir
Yaşadığımı sanıyordum, oysa kendimi yalnızca yaşamaya hazırlıyormuşum.
O güne dek hep kaplumbağa hızıyla yürümüş olan yaşam şimdi artık uçuyordu.
İşte uygarlığımızın güzelim mucizesi! Aşkı en sıradan iş haline getirdiniz.
Az konuşup, kendini biraz geriye çekmek. İşte biricik kurtuluş yolum bu.
Çevresine zarar vermeyi sevmesi sanırım mutsuz oluşundan, yüreğindeki yaradan kaynaklanıyor.
Baldıran ekip, buğday yetişsin istiyorsunuz.
İnsan, duygularına göre davranırsa her zaman bir saçmalık yapar.
Keder, insanın aklını başından alır.
Ama bir dehanın başlıca özelliklerinden biri, sıradan düşüncelerin peşinden gitmemektir.
Dini, ancak ait olduğu sınıfın çıkarları için sever.
Büyük bir tasarının kafada canlandırılmasıyla uygulamaya konması arasındaki zaman ne acımasızdır!
Kişiliksizlikten nefret ederdi.
Yox,qoy zəhmət çəkib məni öldürsün,mən bu həzzi özüm ona təklif edirəm Amm lənət şeytana,axı mən həyatı sevirəm.
Bir ingilis səyyahı pələnglə dostluq elədiyini nağıl eləyirdi.O,pələngi körpəliyindən saxlayaraq,böyütmüş,əzizləmişdi,amma içi dolu tapançasını da həmişə ehtiyatla masasının üstündə saxlayırdı.
Bu aralar yuxudan oyanmaq onun üçün günün ən ağrılı vaxtı idi – gözlərini açar-açmaz Jülyen öz bədbəxtliyini xatırlayırdı.
Girişildiği sırada aşırı görünmeyen büyük eylem var mıdır? Böyle bir eylem ancak tamamlandığı zaman insanların çoğuna olası görünür.
Sevme mutluluğuna erdim.
Amaca varmak isteyen, araçlara katlanır.
En acımasız işler, acıma göstermeden yapılıyor.
İyi bir ailede doğmuşsanız, çok da servetiniz varsa, deha gülünç olmaktan çıkar ve insana büyük bir ayrıcalık kazandırır!
Bir yerlere gelmek istiyorsam, bu bir şey değil; daha bir sürü haksızlık etmem gerekecek, ayrıca bunları güzel duygusal sözlerin altında gizlemeyi öğrenmeliyim.
”Bir insanın değeri neyse, bulunduğu yer de o kadar değerlidir.”
Can sıkıntılarını gidermek için insanları aşağılamaya çok alıştıklarından gerçek dostlara kavuşmayı akıllarına bile getiremiyorlardı.
Artık yalnız ayaktakımı gidiyor askere. Parası olanlar evinde oturuyor.
Sevgili dost, tutkuların, yaşamda birer kaza olduğunu kabul etmek gerekir, ama bu kazalara yalnızca üstün ruhlarda rastlanır
Aşk ve şehvetten başa dönerken onunla konuşmamak için kendini tuttu.
Kendine bu kadar hakim olan kişi çok yükselir
Kendine bu kadar hakim olan kişi çok yükselir
İşte uygarlığınızın güzelim mucizesi!
Aşkı en sıradan iş haline getirdiniz
Aşkı en sıradan iş haline getirdiniz
Kederli bir yüz ifadesi insana yakışmaz; canı sıkkın görünmek gerekir.
Kederliyseniz bir eksiğiniz, başaramadığınız bir şey var demektir.
Kederli durmak, kendini herkesten aşağı görmektir. Buna karşılık canı sıkkın mı duruyorsunuz sizinle konuşmaya kalkan biri küçük düşer
Kederliyseniz bir eksiğiniz, başaramadığınız bir şey var demektir.
Kederli durmak, kendini herkesten aşağı görmektir. Buna karşılık canı sıkkın mı duruyorsunuz sizinle konuşmaya kalkan biri küçük düşer
Servete kavuştuğunu gördüğüm herkeste benim hiç hissetmediğim bir küstahlık ve yürek katılığı var.
On beşinde onca alımlı çalımlı davranan bu gençler on sekizinde sürüye katılırlar.
XIX. yüzyılın sıradan uygulaması, duygusal ve yürekli birine rastlayan güçlü ve soylu bir adamın onu hemen gebertmesini, sürgüne göndermesini, kendi kendine küt diye ölmesine yol açacak kadar küçük düşürmesini ya da zindana tıkmasını gerektiriyordu.
Söz, insana düşüncesini gizlemek için verildi.
Gerçek tutkular bencildir.
Yaşamı, cennetle cehennem arasında gidip gelmeye başladı.
Yaşamı, cennetle cehennem arasında gidip gelmeye başladı.
Düşünmek acı verir.
Aşk, eşitlik aramaz; onu yaratır.
“Gerçekten de itibarlı biri değilim!” Diyordu büyük bir inançla; “ Bayağı, sıradan , can sıkıcı , kendine bile tahammül edemeyen biriyim.”
Bütün yeteneklerinden, bir zamanlar coşkuyla sevdiği her şeyden tiksiniyordu ve düş gücü allak bullak olsa da yaşamı düş gücüne dayanarak yargılamaya kalkıyordu.Bu üstün insanlara yakışır bir yanılgıydı
Bütün yeteneklerinden, bir zamanlar coşkuyla sevdiği her şeyden tiksiniyordu ve düş gücü allak bullak olsa da yaşamı düş gücüne dayanarak yargılamaya kalkıyordu.Bu üstün insanlara yakışır bir yanılgıydı
Yirmi yaşında, dünya ve orada yaratılacak etki hakkındaki fikirler her şeyden önemlidir.
Yüreğini saran şu öldürücü kaygı yerine her türlü tehlikeyi yeğlerdi.
Yaşadıklarıyla bitkin düşen ruhunda tutkulara ayrılacak duyarlılık kalmamıştı.
Servet edinebilirsiniz ama bunun için yoksullara zarar vermeniz, hatırlı kişilere, kaymakama, belediye başkanına dalkavukluk yapmanız, tutkularına hizmet etmeniz gerekir.
Böyledir işte, varlıklı insanlar seni küçük düşürür, ardından birkaç hokkabazlıkla her şeyi onaracaklarını sanırlar.
Dürüstlüğe yağdırılan şu övgülere bak, diye bağırdı. Duyan da yeryüzünde sadece bu erdem var sanacak; oysa yoksulların malını mülkünü yöneteli beri servetini iki üç katına çıkarmış şu adama gösterdikleri saygıya, verdikleri değere bakın!
Yüreğe kırmadan dokunmayı bilmezler.
Söz, insana, düşündüğünü saklayabilsin diye eriştirilmiştir.