İçeriğe geç

Le Lys Dans La Vallee Kitap Alıntıları – Honore de Balzac

Honore de Balzac kitaplarından Le Lys Dans La Vallee kitap alıntıları sizlerle…

Le Lys Dans La Vallee Kitap Alıntıları

Bir erkeğin onun yanına ulaşabilmek için bir meleğin beyaz kanatlarını elde etmiş olması gerekiyordu.
Bir adam yurdu için hiç ürpermeden gidip ölebilir; bir kadın uğruna da seve seve canını verebilir.
Acı sonsuzdur,sevincin ise sınırları vardır
Bakın dostum, bu küçük şeyler benim en iyi bildiğim şeylerdir, iyi bildiğimi sandığım konunun üzerinde de daha fazla durabilirim tabii: kendinize fazla güvenmeyin, bayağı olmaktan kaçının, gayretkeşlik göstermeyin; bunlar hayat denizinde insanın her an çarpabileceği üç kaya gibidir.
O sahne içimde derin anılar yarattı.Bunlar açığa çıktıklarında gözlerim yaşaracak,her sevinç bunların izlerini çoğaltacak,her acı onları daha derinleştirecek.
Şu vadiyi görüyorsunu, dedi Indre’i göstererek, bana hüzün veriyor, yine de onu sevmeye devam ediyorum.
Kendimi bu insanların arasında,
mezarlıkta sanıyordum.
İnsanın sevdiği bir kişi tarafından yaralandığını hissetmesinde bile ölçüsüz zevkler var
“Geçmişte yaşanan ve unutulmayan kederler, derin düşünceler, umutsuzluklar, melankoliler, ruhun sırdaş bir ruha bağlandığı temas noktalarıdır.”
“Büyük bir özen isteyen dostluk çok tehlikelidir.”
Genç kadınlarla eğlenin, her şeyi şakaya vurun, çünkü ciddi düşünmekten yoksundurlar. Dostum, genç kadınlar bencildir, ufak hesapların peşinden koşar, gerçek dostu bilmezler, sadece kendilerini sever, bir başarıya ulaşmak için sizi feda ederler.
Dostum, gençlik daima, anlam veremediğin bir şekilde kendisini onurlandırılan, ama zararlı olan bir hızlı yorum yapma eğilimindedir; eski zamanlarda, hayatı öğrendikleri bilgi kişilerden aldıkları eğitim sırasında gençlere dayatılan sessizlik bundan kaynaklanmaktadır…
Başkalarının mutluluğu, artık mutlu olamayacak insanların avuntusudur.
Kontes boğuk bir sesle,
İnsan ölmek için ne çok acıya katlanıyor mösyö ,
dedi
Nasıl ölebilirim ben? Hiç yaşamadım ki!
Ruhların kalabalıktan ayrılarak ,basit yasaları çiğneyip birleştikleri yepyeni bir dünyada böyle anlaşmanın zevkini kim tatmamıştır!
Bir erkek ülkesi için duygularına kapılmadan ölmelidir ve hayatını bir kadına memnuniyetle adayabilmelidir.
ama siz olmayınca içimi karartıyor
Ardından, sıcak dudaklarıyla hafifçe dokunduğu kulağıma bir iç çekişi andıran şu iki sözü fısıldadı: Sen olmayınca.
Benim üzüntümü dindirmek söz konusu olduğunda ,kendisi için aramayacağı bir şeyi benim için bulurdu.
Çok acı çeken insan ,çok yaşamış demektir;ruhların bu dünyadan habersiz yaşadıklarını sanmayın,onlarda köşelerinde yargılarlar hayatı.
Ceza yasaları hiçbir bahtsızlık yaşamamış kişilerce hazırlanıyor.
Ve doğa beni sevmek için yaratmıştı
Ruhumun ücra köşelerinde, tıpkı sakin havada fark edilen ve fırtına dalgalarını parçalar halinde kumsala fırlattığı o kabuklu deniz ürünleri gibi, gömülmüş, dokunaklı anılarım var.
Ne kederlerle dolup taşıyordu bu terk edilip kalmışlığım!
Çok mutluyum, mutluluk benim için bir hastalık gibidir, beni yorar ve bir düş gibi silinip gitmesinden korkarım.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Bilmem, yapılmış bir iyiliğin uyandırdığı minnet duygusu mu daha büyüktür, yoksa gerçekleşmemiş bir umudun yarattığı güveniklik mi?
ister sizin için faydalı, ister zararlı olsun, asıl olan, toplumda belirmiş genel kurallara uymaktır.
Ne yaparsan yap, nasıl yaşarsan yaşa; ama gülebilmek için biri aglatma ve çıkarların için hiç kimseyi satma!
Benim sevgim kimsenin sevgisine benzemez inanın; çünkü hem iradenin dışındadır, hem de iradeyi yüklenen bir sevgidir. Ah!
Bu nasıl tuhaf ve acı bir kudrettir ki bir meleği bir çılgının ellerine teslim ediyor; içten ve şairane bir aşkla seven bir erkeği kötü bir kadına, yüce ruhlu bir insanı bir alçağa, güzel ve soylu bir kadını sefil bir herife
Acılar sonsuz oluyor, sevinçlerin ise bir sınırı var, dedi.
Bitkinliğinle ne güzel, zayıflığınla ne muhteşemdin!
Nasıl da şiirle doluydu burası! Kendisi söz konusu olduğu zaman lüksten nasıl da vazgeçiyordu böyle Henriette! Lüks, incelik ve temizlik demekti onun için.
Gerçek aşk çiçeklere benzer: Yetiştikleri topraklar ne kadar nankörse görünüşleri o kadar güzeldir.
mutluluk bir çeşit hastalık gibidir benim için, harap eder, bitirir beni, sonra hep bir düş gibi silinip gideceğinden de korkarım.
Siz beni sevdikten sonra, başkalarının benim gözümde ne önemi var?
Onun lüksü eşsiz bir temizlikti.
Kendimi bu insanların arasında bir mezarlıkta sanıyordum.
Bakın, kader bütün girişimlerimi teşebbüslerimi nasıl da bozup sonuçsuz bıraktı.
ana kalbimin en derin köşesine girdiniz, ama, kadınlık duygularım sizin bu bağlılığınızın kurbanı olmanıza izin veremeyecek
Manevi yapı fiziki yapıdan hiçbir şeyin mutlak olmamasıyla ayrışır; davranışların yoğunluğu kişiliklerin ya da etrafında bir araya geldiğimiz bir olguyla ilgili düşüncelerin düzeyiyle ilintilidir.
Evren önceki günler boyunca gözümde büyümüş olsa da. bir gece içinde bir merkeze kavuştu. İsteklerim ve ihtiraslarım ona bağlandı, parçalanmış yüreğini onarmak ve doldurmak için onun her şeyi olmayı diliyordum.
Dudakları acı bir meme emen ve tebessümleri çok haşin bir bakışın yok edici kudretiyle sindirilen çocuğun acılarını bize hangi şair söyleyecek?
Uzun yolculuğun yorgunluğuyla bitkin, savaş sırasında aldığım yaralarla perişan bir halde yere serilirken, içimdeki kadın öldü, yalnız anne olarak hayatta kaldım.
Ah! ölüyken de seviyordum onu, canlıyken olduğu kadar.
İnsan ölmek için ne acılara katlanıyor.
Yalanlarla dolu benim hayatım; kaç gündür bir bir sayıyorum bu yalanları, bu düzenbazlıkları! Nasıl ölebilirim ben? Hiç yaşamadım ki!
Çok acı çekenler çok şey yaşamıştır, yalnız ruhların bu dünya hakkında hiçbir şey bilmediğini sanmayın, onu yorumlar, yargılarlar.
Bir tek mutlu geçen gün, bütün kötü günleri siler.
Umutsuzca sevmek de yine bir mutluluktur.
Kişinin ruhsal yaradılışını fizik yaradılışından ayıran etken, onda hiçbir şeyin mutlak olmayışıdır. Etkilerin şiddeti, karakterlerin ya da bir olgunun çevresine topladığımız düşüncelerin değeriyle orantılıdır.
Yeni öğrenim sistemi çocuklara çok zararlı. Onların kafasını matematikle dolduruyoruz, onları bilimle öldürüyoruz ve vaktinden önce onları yıpratıyoruz .. Üzerinize yuvarlanan düşünce çığının altında ezilmişsiniz..
“Tanrı insanlara mutluluk duygusunu ve isteğini verdiğine göre , bu dünyada keder ve acı dışında hiçbir şey görmemiş masum ruhları kurtarması gerekmez mi? Bu bir gerçek : ya Tanrı yoktur , ya da hayatımız acı bir şakadan başka bir şey değildir.”
Kadınlar şeytanın öğütlerini uyar, en erdemlisi bile ortada bir kötülük yokken onu icat eder, hepsi vahşi hayvanlar gibidir.
galip çıktı bu savaştan. Sağduyunun çılgınlık karşısındaki zaferi yaralarını kapattı, dertlerini unutturdu.
Ölülerle vakit kaybetme!
Aşılması gereken mesafeler, içten gelmese de mutlaka gösterilmesi gereken bir saygı, oynanacak komedyalar, iyice karanlıklaştırılacak sırlar, mutlu bir aşkın başından geçmesi gereken bütün bu serüvenler, hayatın boşluğunu doldurur, istekleri tazeler, alışkanlığın duygularda yarattığı tembelliği önleyerek yüreği korur. Ancak, alabildiğine cömert olan ilk aşklar da, tıpkı gençler gibi, yetiştirip geliştirecekleri yerde
ormanlarını kökünden kesmek eğilimindedir.
Zaten bu kadını size tasvir ederken, özelliklerini ve dehasını belirtme konusunda yeryüzü dillerinin âciz kalacağını söylememiş miydim?
Bir yürek sizin için açıldığında, bir kulak sizi dinlediğinde, bir bakış size karşılık verdiğinde mutluluğun sonsuzluğunu ancak siz hissedebilirsiniz.
Acı çekmeyi bilirim, ama onurlu ya da yüce bir sonuç elde etmek için bile olsa başkalarına acı çektiremem!
Sana uymakla şimdiye kadar dokunmaktan çekindiğim hatıraları çiğnemek zorunda kaldım.
Mutluluktan da yoksunum, ben de aklımı kaçıracağım.
Nasıl olur, bir gün bile huzur yok!
Tanrı insanlara mutluluk duygusunu ve isteğini verdiğine göre, bu dünyada keder ve acı dışında hiçbir şey görmemiş masum ruhları kurtarması gerekmez mi? Bu bir gerçek: ya Tanrı yoktur, ya da hayatımız acı bir şakadan başka bir şey değildir.
Kelimeler olmayınca, bu kez aramızda kurulmuş bulunan sessizlik ruhlarımızı sadakatla ifade ediyordu.
Bunlar size hayatı olduğu gibi gösteriyor,hayal ettiğiniz gibi değil
Aşkın ne olduğunu bile bilmeden sevdim birdenbire. İnsanın en ateşli duygusunun ilk olarak böyle birdenbire bastırıvermesi çok garip bir şey değil mi?
-Ne güzel gece!
-Gece kadındır,madam.
Bencillikle lekelenmiş sevgi ifadeleri sempati uyandırmaktan uzaktır; yürek her tür ince hesaptan ve yarar beklentisinden nefret eder.
Uçuruma inmişti ama yinede gökyüzünü görebiliyordu
Dünyayı yerinden oynatacak bir güç buluyorum kendimde, ama neylersiniz ki yaşım, daha yirmi bir ve çok yalnızım.
Ruhumun derinliklerinde, sakin havada görülen ve fırtınanın dalgalarıyla parça parça kumsala atılmış deniz mahsulleri gibi nice büyük anılar var.
Her büyük sevgi, borçlu olduğumuz sevgilerden çalınır.
Bir kişiye bağlanıp kalmamalı. En sevilen kişi bile olsa, her kişi bir hapishanedir, bir kuytudur

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir