İçeriğe geç

Layla Kitap Alıntıları – Chuck Palahniuk

Chuck Palahniuk kitaplarından Layla kitap alıntıları sizlerle…

Layla Kitap Alıntıları

Taşlar ve sopalar kemiklerini kırabilir ama sen yine de şu kahrolası sözlerine dikkat et.
“Bu aynaya nesiller boyu bakmış olan tüm kadınları düşün” diyor. “Aynayı evlerine götürdüler. O aynada yaşlandılar. O bir zamanlar güzel ve genç olan kadınların hepsi öldü ama bu gardırop hala burada ve her zamankinden daha değerli. Girdiği bedenden daha uzun yaşayan bir asalak. Bir sonraki öğününü arayan büyük,şişko bir avcı. “
”Sopalar ve taşlar kemiklerini kırabilir ama kelimeler seni asla incitmez. ”
”Kitapta bu şiire ölüm şarkısı deniyor. Bazı eski kültürlerde kıtlık veya kuraklık olduğunda, kabilelerin nüfusu topraklarına sığamayacak kadar arttığında, çocuklara bu şarkıyı söylerlermiş. Savaşta sakatlanan veya hastalığa yakalanan yani hemen ölmesini umduğunuz insanlara söylüyorsun. Acılarını dindirmek için. Bu bir ninni. ”
Güç, para, yemek, seks, aşk. Elimizdekiyle yetinebilecek miyiz, yoksa birazına sahip olunca daha da fazlasını mı isteyeceğiz?
Hayatınızı mahvetmenin en iyi yolu not tutmaktır. Yaşamaktan kaçınmanın en iyi yolu sadece durup izlemektir.
Azıcık güç sahibi olma fırsatı doğdu mu, hemen daha fazlasını istersin.
”Gürültüyü bastırmak için müziğinizin sesini açıyorsunuz. Diğer insanlar da sizinkini bastırmak için kendilerininkini açıyorlar. Sonra siz biraz daha açıyorsunuz. Herkes daha büyük bir müzik seti alıyor. Bu, sesin silahlanma yarışı. Ve bu savaşı tizi artırarak kazanamazsınız İşin aslı iktidardır. ”
“İnsanın tüm sırlarını bilen birinin olması güzel bir şey.”
Mona bir keresinde yaşamın en güzel yanının yıldızlar olduğunu söylemişti.
İşin sırrı profesyonel olabilmekte, diyor. Bir şeyi sadece para için yapmaya başlarsan, bedavaya yapmak istemezsin. “Fahişelerin genelevden çıkınca seks yapmak için delirdiklerini sanmıyorsun değil mi?”
Sevdiğiniz insanlara onları öldürmekten daha kötü şeyler yapabilirsiniz.
İster Paris’e git ister Pekin’e, diyor İstiridye, her yerde McDonald’s hamburgeri var ve bu da isim hakları alınmış yaşam formlarının ekolojideki karşılığı. Her yer aynı. Japon sarmaşığı. Zebra midyeleri. Su sümbülleri. Sığırcık kuşları. Burger King’ler.
Yerliler ve özgün olan her şey yok ediliyor.
“Elimizde kalan tek biyolojik çeşitlilik,” diyor.“Coca Cola’ya karşı Pepsi olacak.”
“Bütün dünyanın peyzajını her seferinde aptalca bir yanlışla düzenliyoruz,”
Taşlar ve sopalar kemiklerini kırabilir ama kelimeler canını öyle bir yakar ki, şaşarsın.
Birileri sürekli olarak havaya kendi ruh halini sprey sıkar gibi püskürtüyor
Etik yerine insanlara yalnızca duymak istedikleri şeyleri söylemeyi öğrendim
.
Müzik bağımlısı olduğumuzu kimse kabul etmek istemiyor. Bu mümkün değil. Kimse müzik, televizyon ve radyo bağımlısı değil. Sadece daha fazlasına, daha fazla kanala, daha büyük bir ekrana, daha fazla sese ihtiyacımız var.

Onsuz olmaya dayanamayız, ama hayır, kimse bağımlı değil. İstediğimiz zaman kapatabiliriz.

Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Tabii ki dünya bazı insanlar olmadan daha iyi bir yer olabilirdi. Evet, ufak tefek ayarlar sayesinde dünya mükemmel bir yer olabilirdi. Biraz temizlik sayesinde. Doğal olmayan seleksiyon sayesinde.
Taşlar ve sopalar kemiklerinizi kırabilir ama artık kelimeler de sizi öldürebilir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Tek bildiğimiz, bir şey bilmediğimizdir.
Tablonun bütününü unutmanın sırrı, her şeye yakından bakmaktadır.
Bir kapıyı kapamanın en kestirme yolu, kendinizi detaylara gömmektir.
Tanrı’ya böyle görünüyor olmalıyız.
Sanki her şey yolundaymış gibi.
Herkesin hayal gücü köreldiğinde, artık hiç kimse dünya için bir tehdit olmayacak.
Hikayelerin sorunu, olayın kendisinden sonra anlatılıyor olmalarıdır.
Artık bir ölü ama değil de. Bu onun hayatında sıradan günlerden biriydi.
Büyük Birader uyanık olduğunuz her dakika dikkatinizi çekmekle meşgul. Sürekli aklınızın başka yerde olduğundan emin olmak istiyor. Tamamen zapt olduğunuzdan emin olmak istiyor. Ve bu şekilde başkası tarafından besleniyor olmak gözetleniyor olmaktan beter. Dünya sizi doyurduğu sürece, kimsenin kafanızdaki fikirler konusunda endişe etmesi gerekmiyor. Herkesin hayal gücü köreldiğinde artık hiç kimse dünya için bir tehdit olmayacak.
Taşlar ve sopalar kemiklerinizi kırabilir ama artık kelimeler de sizi öldürebilir.
İyi sır tuttuğunuz için muhbir olamazsınız
Hiçbir detay not edilmeyecek kadar önemsiz değildir.
Hayatınızı mahvetmenin en iyi yolu not tutmaktır. Yaşamaktan kaçınmanın en iyi yolu sadece durup izlemektir.
‘Sevdiğiniz insanlara, onları öldürmekten daha kötüsünü yapabi­lirsiniz. Bunun en alışılmış yolu bu işi dünyanın yapışını izlemek­tir. Gazete okuyun yeter.’
‘Özgür irademiz var mı, yoksa doğduğumuz andan itibaren medya ve kültürümüz bizi, arzularımızı ve hareketlerimizi kontrol mü ediyor?’
Büyü, doğal değişim için gereken enerjinin düzenlenmesidir.
Ölümün nihai sonucu, yeniden doğuşu davet etmesidir.
Sopalar ve taşlar kemiklerini kırabilir ama kelimeler seni asla incitmez.
Tablonun bütününü unutmanın sırrı, her şeye yakından bakmaktır.
Bir kapıyı kapatmanın en kestirme yolu, kendinizi detaylara gömmektir.
Hər bir hekayənin çətinliyi ondan ibarətdir ki, onu həmişə sonradan nəql edirlər.
İşte Büyük Birader, aklınız düşünmeye başlayacak kadar acıkmasın diye şarkılar söyleyip dans ederek sizi zorla besliyor.
Günümüz insanları ise ekşi kremalı patates cipsi reklamı duyar duymaz, satın almak için hemen sokağa fırlıyorlar ama buna özgür irade diyorlar artık.
Sevdiğiniz insanlara, onları öldürmekten daha kötüsünü yapabilirsiniz. Bunun en alışılmış yolu bu işi dünyanın yapışını izlemektir. Gazete okuyun yeter.
Dünya sizi doyurduğu sürece, kimsenin kafanızdaki fikirler konusunda endişe etmesi gerekmiyor. Herkesin hayal gücü köreldiğinde, artık hiç kimse dünya için bir tehdit olmayacak.
Bizim George Orwell olayı tersinden anlamış.
Büyük Birader bizi gözetlemiyor aslında. Şarkı söyleyip dans ediyor. Şapkadan tavşan çıkarma numaraları yapıyor. Büyük Birader uyanık olduğunuz her dakika dikkatinizi çekmekle meşgul. Sürekli aklınızın başka yerde olduğundan emin olmak istiyor. Tamamen zapt olduğunuzdan emin olmak istiyor.
Gürültüyü bastırmak için müziğinizin sesini açıyorsunuz. Diğer insanlar da sizinkini bastırmak için kendilerininkini açıyorlar. Sonra siz biraz daha açıyorsunuz. Herkes daha büyük bir müzik seti alıyor. Bu, sesin silahlanma yarışı. Ve bu savaşı tizi artırarak kazanamazsınız.
Televizyondaki kahkaha efektlerinin çoğu 1950’lerin başında kaydedilmişti. Bugünlerde kahkahalarını duyduğunuz o insanların çoğu artık ölü.
Herkesin hayal gücü köreldiğinde, artık hiç kimse dünya için bir tehdit olmayacak.
Taşlar ve sopalar kemiklerini kırabilir ama sen yine de şu kahrolası sözlerine dikkat et.
.
Müzik bağımlısı olduğumuzu kimse kabul etmek istemez. Bu mümkün değil. Kimse müzik, televizyon ve radyoya bağımlı değil.

Sadece daha fazlasına, daha fazla kanala, daha büyük bir ekrana, daha fazla sese ihtiyacımız var. Onsuz olmaya dayanamayız, ama hayır, kimse bağımlı değil. İstediğimiz zaman kapatabilirdik.

taşlar ve sopalar kemiklerini kırabilir ama sen yine de şu kahrolası sözlerine dikkat et.
Kendi iyiliğim için, derin düşüncelere dalmayayım diye Büyük Birader şarkılar söyleyip dans ediyor işte.
Tablonun bütününü unutmanın sırrı, her şeye yakından bakmaktadır.
Antik Yunan kültürü uzmanları, o dönemde yaşamış insanların fikirlerini kendilerine ait saymadıklarını söylüyorlar. Antik Yunanlılar akıllarına bir fikir geldiğinde bir tanrı veya tanrıçanın kendilerine bir emir verdiğini sanıyorlardı. Apollon onlara cesur olmalarını söylüyordu. Athena ise aşık olmalarını söylüyordu.

Günümüz insanları ise ekşi kremalı patates cipsi reklamı duyar duymaz, satın almak için hemen sokağa fırlıyorlar ama buna özgür irade diyorlar artık.

Bizim George Orwell olayı tersinden anlamış.
Büyük Birader bizi gözetlemiyor aslında. Şarkı söyleyip dans ediyor. Şapkadan tavşan çıkarma numaraları yapıyor. Büyük Birader uyanık olduğunuz her dakika dikkatinizi çekmekle meşgul. Sürekli aklınızın başka yerde olduğundan emin olmak istiyor.

Hayal gücünüzün tükenmekte olduğundan emin olmak istiyor. Olsa olsa apandisiniz kadar faydalı hale gelene dek. Dikkatinizi sürekli olarak bir şeylere verdiğinizden emin olmak istiyor.

Ve bu şekilde başkası tarafından besleniyor olmak gözetleniyor olmaktan da beter. Dünya sizi doyurduğu sürece, kimsenin kafanızdaki fikirler konusunda endişe etmesi gerekmiyor. Herkesin hayal gücü köreldiğinde, artık hiç kimse dünya için bir tehdit olmayacak.

Belki de Tanrı’nın işleri, medyanın yayın yaptığı gereksiz şeylerin doğru kombinasyonundan ibarettir. Yanlış kelimeler çarpışıyor ve depremi davet ediyordur.
Yaşadığım dünya işte böylesine mükemmellikten uzak ve karmakarışık. Tanrı’dan bu denli uzakta, bu insanlarla baş başa kalıverdim. Herkes iktidar için yarışıyor.
istediğimle, istemeye koşullandırıldığım şey arasındaki farkı kestiremiyorum.
gerçekte istediğim şeyle, istemeye zorlandığım şeyin ne olduğunu söyleyemiyorum.
sözünü ettiğim şey özgür irade.
Özgür irademiz var mı, yoksa doğduğumuz andan itibaren medya ve kültürümüz bizi, arzularımızı ve hareketlerimizi kontrol mü ediyor?
Antik Yunan kültürü uzmanları, o dönemde yaşamış insanların fikirlerini kendilerine ait saymadıklarını söylüyorlar. Antik Yunanlılar, akıllarına bir fikir geldiğinde, bir tanrı veya tanrıçanın kendilerine emir verdiğini sanıyorlardı. Apollon onlara cesur olmalarını söylüyordu.
Athena ise âşık olmalarını söylüyordu.
Günümüz insanları ise ekşi kremalı patates cipsi reklamı duyar duymaz, satın almak için hemen sokağa fırlıyorlar.
gözlerin, diyorum. gözlerin mavi, diyorum.
ve bu benim hayatım.
Ah şu rock-kolikler. Ah şu sükûnet-fobikler.
Elimi uzatıp “Tut elimi,” diyorum.
O da tutuyor. Sonra bırakmıyorum elini. O da bunu umursuyormuş gibi görünmüyor. Böylece el ele yürümeye başlıyoruz. Ve bu çok hoş.
Ağaçtan evler yaparak, fay hattının üstüne ev yaparak, sel alan yerlere ev yaparak her dönem kendi “doğal felaketlerini getiriyor.
“Bunun suç ya da masumiyetle bir ilgisi yok,” diyor. “Dinozorlar ahlâki açıdan iyi veya kötü değildi ama hepsi öldü.”
Bu şekilde düşünmek onu bir Adolf Hitler’den farksız kılar.
İstiridye’yi dinledikten sonra bir bardak süt, çikolatalı kurabiyelerle içilen güzel bir içecek olmaktan çıkıyor. Sürekli hamile kalmaya zorlanmış, hormon yüklemesi yapılmış bir inek oluyor.
Birini ne kadar seversen sev, yine de kendi istediğin olsun istersin.
Ah şu sükûnet-fobikler. Ah şu çene-kolikler.
Camdan dışarı bakarak “Tanrı’nın ne zaman bir sürü barbekü sosuyla çıkıp geleceğini hiç merak etmiyor musunuz?” diye soruyor.
İster Paris’e git ister Pekin’e, diyor İstiridye, her yerde McDonald’s hamburgeri var ve bu da isim hakkı alınmış yaşam formlarının ekolojideki karşılığı. Her yer aynı. Japon sarmaşığı. Zebra midyeleri. Su sümbülleri. Sığırcık kuşları. Burger KingTer.
Hayatınızı mahvetmenin en iyi yolu not tutmaktır.
Sevdiklerinize onları öldürmekten daha kötü şeyler yapabilirsiniz.
İşte bu da benim hayatım. Bu, bir gün kaybedeceğimi bildiğim kızım. Bir erkek arkadaş yüzünden. Okulda aldığı kötü notlar yüzünden. Uyuşturucu yüzünden. Sebep her ne olursa olsun, bu ayrılık her zaman olur. Bu iktidar savaşı. Ne kadar iyi bir baba olacağınızı düşünürseniz düşünün, günün birinde kendinizi bulacağınız nokta budur işte.
Diğer oyuncaklara, dönüp duran ışıklara ve çığlıklara bakan Helen “Beni bulduğuna çok sevindim. Hep birinin beni bulmasını ümit etmiştim,” diyor. “Bulan kişi sen olduğun için mutluyum.”
Hayatının o kadar da kötü olmadığını söylüyorum. Mücevherleri var. Patrick var.
“Yine de,” diyor, “insanın tüm sırlarını bilen biri olması güzel bir şey.”
taşlar ve sopalar kemiklerini kırabilir ama kelimeler canını öyle bir yakar ki, şaşarsın.
Ya nükleer bir deneme sonucu uyanan tarih öncesinden kalma uçan bir dinozor alt kattakileri yok etmek üzere, ya da televizyonlarının sesi çok açık.
güç insanı bozar. ve mutlak güç insanı mutlaka bozar.
İnsanlar piyasaya süzülen azıcık kültürün güvenli ve temiz olmasını garantilemek için sahip oldukları kültürün büyük bir kısmından seve seve vazgeçecekler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir