Miguel de Cervantes kitaplarından Lamançlı Don Kixot kitap alıntıları sizlerle…
Lamançlı Don Kixot Kitap Alıntıları
Talih her felakette, çare olarak açık bir kapı bırakır.
Zamanın silmediği anı, ölümün dindirmediği acı yoktur.
İnsanları tanımak için çok zaman gerekir, bu hayatta hiçbir şeyden emin olunmaz derler, doğruymuş.
Ha yoksulun kulübesi ha zenginin köşkü, soluk benizli ölüm için fark etmez.
Hiçbir altın özgürlüğün bedelini ödeyemez.
“Şeref ve erdem ruhun süsüdür; bunlar olmasa, beden asla güzel gözükmez.”
“…Ayrıca, iki tarafın güzellikleri eşit olsa bile, eğilimlerin eşit olması gerekmez; çünkü her güzellik insanı âşık etmez, bazı güzellikler yüreği etkilemez sadece göze hoş gelir. Zaten bütün güzellikler insanı âşık etseydi, dünya, hangi birinde duracağını bilmeksizin birinden ötekine dolaşıp duran, garip bir istekler kazanı haline gelirdi; çünkü güzeller sayısız olunca istekler de öyle olacaktı.
“Yaşaması veya ölmesi şahitlere, delillere değil, kendi diline bağlı olan suçlunun çok talihli olduğunu söylerler.”
“Bir kere şarkı söyleyen, hayat boyu ağlar.”
“Alçak gönüllü adamı Tanrı yüceltir.”
“Şimdi lütfen söyleyin bakalım, elinde olmadan deli olan mı, yoksa bilerek delirenler mi daha akıllıdır?
İnsanoğlunun düştüğü hatalardan biri de başkalarını eleştirmekten kendisini tanıyacak zaman bulamazlar.
Yokluk insana her kötülüğü yaptırırdı. Hele bu insan, iyiliğe karşı nankörlük etmiş biriyse
Kötü insanlar, bütün iyilerin düşmanıdır.
Şerefli bir kişi düştüğü zaman ona ilk darbeyi ayaktakımı indirir.
Parası çok olanın düşmanı da çok olur
Ey bundan böyle yalnızlığımı paylaşacak olan ağaçlar! Dallarınızın tatlı kımıltılarıyla, varlığımın sizi rahatsız etmediğine dair işaret verin bana.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Bu dünya tiyatrosunda, sahnesinde kimileri imparator rolü oynar, kimileri papa; kısacası, bir tiyatroda bulunabilecek bütün roller vardır. Ama sonunda, yani hayatın sonuna gelindiğinde, ölüm herkesin sırtından, onları birbirinden ayıran giysileri çıkartır, mezarda herkes eşittir.
Gözlerini kendine çevirip kendi kendini tanımaya çalış; varılması en zor olan bilgi budur. Kendini tanırsan, öküze özenen kurbağa gibi şişinmezsin”
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Herkes kendi talihinin işçisidir
Kralın bir kırıntısı, senyörün lütfundan değerlidir.
Kıyafeti, bedeni Magripli’fit; ama ruhu gayet Hristiyan’dır.
Ha yoksulun kulübesi ha zenginin köşkü, soluk benizli ölüm için fark etmez.
Həyatımızın şahmatla müqayisə edilməsi də belədir; necə ki oyun davam edir, o vaxt hər fiqurun özünün xüsusi vəzifəsi olur, elə ki, oyun qurtarır, onda bütün fiqurlar qarışdırılır, bir yerə yığılır və bir yerə tökülür, bütün canlılar qəbirə girdikləri kimi bu fiqurlar da bir torbaya tökülür.
Bu dünyada namuslu ve şerefli bir kadın kadar değerli bir mücevher yoktur.
Şerefsiz adam ölüden beterdir.
-Yüce Tanrıma şükürler olsun.Bana bunca iyilik etti.Onun iyiliğinin sonu yoktur ve insan ne denli günah işlerse işlesin,Tanrı’nın iyiliğini ne azaltabilir ne gölgeleyebilir.
“Ölüme pabuç bırakmayacak kadar yürekli bir insan olan şövalye, bir avuç toprağın altına girmiş oldu. Çılgın gibi yaşadı, akıllıca can verdi.”
“Eski çamlar bardak oldu.”
Bu, “Başın mı ağrıyor, öyleyse dizini kaşı.” demek gibi bir şey.
“Çünkü felek denen şu şans karısı, kördür, ne yaptığını bilmez; kimini alçaltır, kimini yükseltir.”
Herkes kendi talihinin işçisidir.
Kör köre kılavuzluk ederse, ikiside çukura düşer.
Talih maymun iştahlı bir kadındır.
Kırkından sonra saza başlayan kıyamette çalar.
Çok hızlı çıkma yola ki, ortasında nefesin kesilmesin.
Herkes istediği gibi yazıyor, kimden isterse çalıyor, yerli mi yersiz mi olduğuna bakılmıyor; artık söylenen, yazılan her saçma sapan şey, şiirde serbestliğe atfediliyor.
İnsan mağlup oldu mu iyiler kötü, kötüler daha kötü olur.
Yaşamak beni öldürüyor,
ölümse can veriyor.
Ne duyulmamış şeydir bu!
Hayat ölümle var oluyor.
ölümse can veriyor.
Ne duyulmamış şeydir bu!
Hayat ölümle var oluyor.
Uyku, insanın bütün dertlerini örten yorgandır, açlığı gideren besindir, susuzluğu gideren sudur, soğuğu ısıtan ateştir, harareti serinleten soğuktur, her şeyi satın alabilen genelgeçer paradır; çobanla kralı, aptalla akıllıyı eşitleyen terazidir.
Kızını dövmeyen dizini döver; göz görür, gönül ister; baktın kar havası, eve gel kör olası.
Birbirlerine sarılmadılar; çünkü aşk çok güçlü olunca fazla serbestiyet olmaz
Size akıl danışmayana nasihat vermeye kalkmayın.
Acı veren şaka, şaka olmaktan çıkar; başkasına zarar veren eğlenceye eğlence denmez.
İntikam isteği en dingin gönülleri bile altüst edecek güçtedir.
İçinde iyi bir şey bulunmayacak kadar kötü kitap yoktur.
Aşk, işlerinde ne saygı ne de mantık sınırlarını gözetir ve tıpkı ölüm gibidir.
Hürriyet, tanrıların insanoğluna bahşettiği en değerli lütuflardan biridir.
Böyle olur bizim memlekette bazan,
günahsızlar öder günahkârların cezasını.
günahsızlar öder günahkârların cezasını.
Dünya da hiçbir şey insanları idare etmek zenaati kadar can sıkıcı ve yorucu degildir.
“Benim tatlı ve sevimli düşmanım bana dayanılmaz acılar çektiriyor, sonra da bunlara ses çıkarmadan katlanmamı istiyor.”
“Ne yapalım,ölünce krallar da börtü böceğe yem oluyor.”
“Zavallı karınca talihsizliği sonuna gelince kanatlanırmış.”
İnsanoğlunun düştüğü hatalardan biri de budur zaten. Başkalarını eleştirmekten, kendini tanıyacak zaman bulamaz.
Ne kılıç kalemi, ne de kalem kılıcı asla köreltememiştir.
Korkulu rüya görmektense, uyanık yatmak hayırlıdır.
Dedikoducuların dilini bağlamaya kalkmak, denize kapak kapamaya benzer.
Ah!.. Bu sefil dünyada insanın başına ikide birde ne beklenmedik olaylar geliyor.
Kızınız sevdalıların vaatlerine bu kadar kolayca inanmasaydı, hakkında daha hayırlı olurdu; bu tür vaatlerin çoğu, söz verildiği anda çok kolay, yerine getirmesi ise çok zordur.
Nankörlük, gururun evladıdır ve en büyük günahlardan birisidir; kendisine lütufta bulunanlara karşı minnettar olan kişi, sürekli olarak iyilikler gördüğü Tanrı’ya da minnettar olacağını göstermiş olur.
Korkutan, fakat uygulanmayan yasalar ise, zamanla kurbağaların kralı olan kütüğe benzer; kurbağalar başta kütükten korkmuş, zamanla aşağılayıp üzerine binmişlerdi.
Talih insanın yüzüne bir gülmeye başladı mı, gerisi gelir.
Doğrudan kadınların güzelliğine ve gururuna yapılan saldırılar, kadınlarda korkunç bir öfke uyandırır ve intikam arzusunu alevlendirir.
Namuslu genç kız bacağını kırar, evinde oturur; çok gezen tavuk ayağında pis getirir; görmek isteyen kadın, görülmek de ister. Daha fazla bir şey söylemeyeceğim.
Anlatacak fazla bir şey kalmadı… akıtacak gözyaşım bol ama.
İnsan bu dünyada neler görüyor; şaka gerçek oluyor, aldatmaya kalkan aldanıyor.
Resim üzerine yeni bir resim,
karışık olur, anlaşılmaz,
ilk aşkın üzerine yeni bir aşk,
tatsız olur, yaşanılmaz.
karışık olur, anlaşılmaz,
ilk aşkın üzerine yeni bir aşk,
tatsız olur, yaşanılmaz.
Zaten dünyada oynadığımız hayat komedisi de böyle değil mi? Bir kere hayata veda edince hepimiz eşit olmuyor muyuz?
Bu dünyada en güzel katık açlıktır; yoksullarda açlık hiçbir zaman eksik olmadığı için de, her yedikleri lezzetli olur.
.Zaten dünyada oynadığımız hayat komedisi de böyle değil mi? Bir kere hayata veda edince hepimiz eşit olmuyor muyuz?
Bugün yenilen yarın yener.
Karanlık bütün günahların üstünü örten kirli bir yorgandır.
Yine de şunu bil ki, Panza kardeşim, dedi Don Quijote, zamanın silmediği anı, ölümün dindirmediği acı yoktur.
Talih her felakette, çare olarak açık bir kapı bırakır.