İçeriğe geç

Lakhes Kitap Alıntıları – Platon

Platon kitaplarından Lakhes kitap alıntıları sizlerle…

Lakhes Kitap Alıntıları

Korkaklık kahramanlık ya da atılganlık değil de, bilgelikten yoksul olmadır.
ölümün kendileri için bir kazanç olacak kimselerin korkacakları şeyler, yaşamaktan yarar gören kimselerin korkacakları şeyler ile bir midir?
sokrates- sen sormasan da olur; ben o işi senin için de, benim için de görürüm.
sözü özüne uymayan biri beni sıkar; söyledikleri ne kadar güzel olursa, o kadar sıkar. o zaman da beni söze düşman görürler.
Sokrates’in ister tanıdıklarından, ister soyu sopundan bir kimse onunla konuşmak için yanına vardı mı, nereden açarsa açsın, sözün gelişi onu döndürüp dolaştırıp içindekileri söylemeye, şimdi nasıl yaşadığını, geçmişte nasıl yaşamış olduğunu anlatmaya sürükler; iş bir kere buraya döküldü mü, Sokrates onun bütün dediklerini elekten geçirmedikçe yakasını bırakmaz.
bana öyle geliyor ki doğruya ulaşmak için sayıya değil, bilgiye bakılmalı.
Bilge insan zorunlu olarak cesurdur, çünkü neyin gerçektern iyi olduğunu bildiği için, zorunlulukla daha büyük bir iyiden çok daha küçük bir iyinin kaybını göğüsler. Yalnızca ahmaklar korkaktırlar. Böyleleri daha küçük iyileri korumak adına, daha büyük iyilerin uçup gitmesine göz yumarlar. Bunu ise salt bilgisizlikten yaparlar. Korkaklık kahramanlik ya da atlganlık değil de, bilgelikten yoksun olmadır.
Yoksulluk ve utanma bir arada olmaz.
Diğer insanlara bakarken kendi durumunu gözden kaçıyorsun.
Korku veren şeyler, geçmişteki ya da şimdiki korkular değildir. Sadece geleceğe yönelik korkular korku verir, çünkü korku bir kötülüğün beklenmesidir.
Çünkü neyin iyi neyin iyi olmadığının gösterilmesi kötü bir şey değildir. Bence insan bundan kaçınmaz ve yaşlandıkça daha akıllı olacağını düşüneceğine, Solon’un şu sözlerine uygun davranır: “Yaşadıkça öğren!”
Çoğunluk ne derse onu mu kabul edeceksin?
Yaşlılık, zamanımızın çoğunu evimizde geçirmemize neden oluyor
LYSIMAKHOS: Sen Nikias, sen de Lakhes, o adamın silahlarını kuşanıp dövüşmesini gördünüz. Melesias’la ben, bizimle birlikte gelip bakınanızı isterken, nedenini söylememiştik. Şimdi söyleyelim, sizin gibi kimselerle konuşurken bir gizlimiz olmamalı. Bazıları var, böyle taliınieri alaya alırlar; kendilerine danışıldı mı, düşündüklerini demekten kaçınırlar, karşılarındakinin nasıl bir sözden hoşlanacağını anlamaya çalışır, düşündüklerinin tersine de olsa ona göre bir şey söylerler. Size gelince, bu
işte doğruyu bulacağınıza, bulunca da olduğu gibi söyleyeceğinize inancımız var: Sizi buraya işte bunun için, size açacağımız şeyler üzerinde konuşalım diye getirdik. Beni böyle uzun uzun sözlerle başlatan şey nedir, anlatayım.
Yoksulluk ile utanç bir arada gitmez.
Eğer bu yaşta okula gittiğimizi görüp bizimle alay eden birileri olursa, kendimizi onlara Homeros’un Yoksulluk ve utanma bir arada olmaz. şeklindeki sözlerini hatırlatarak kurtarırız.
İnsanlar böyledir. Diğer insanlara bakarken kendi durumunu gözden kaçıyorsun.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Korku veren şeyler, geçmişteki ya da şimdiki korkular değildir. Sadece geleceğe yönelik korkular korku verir, çünkü korku bir kötülüğün beklenmesidir.
Bence hakikati bulabilmek için, sayının değil de bilginin önemi vardır.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Bir insan bilgeliğe, yani neyin iyi ve neyin kötü olduğuna ve kendine ilişkin bilgiye sahip olmadıkça, nasıl olur da, kendisine ait, kendisinin bir parçası olan şeyi, en uygun olan işi yapabilir?
Çünkü insan, kendisi üzerinde tam bir denetim ve hâkimiyeti, ancak kendisinin ne olduğunu, hayata geçirilpmek ve tatmin edilmek durumunda olan en temel ihtiyaçlarının, arzularının ve yeteneklerinin neler olduğunu bildiği takdirde kurabilir.
Gerçek cesaret, dolayısıyla korkusuzluğun değil, bilgece bir korkunun, gerçekten korkulması gereken bir şey karşısında duyulan korkunun sonucu olmak durumundadır.
Söz konusu unsurların en başında, bir kimsenin, erdemin ne olduğunu bilmeden, bir başkasına erdemli olmayı öğretemeyeceği, onu erdemli kılamayacağı düşüncesi bulunur.
Oysa herkes gibi ölümden korkan, fakat ölümle kıyaslandığında, asıl korkulması gerekenin hayatını tekzip etme, ahlaksızlık ve ruhunu kötürüm etme olduğunu bilen Sokrates, ne kendisine alternatif bir ceza istemiş, ne de hapishaneden kaçırılmayı kabul etmiştir.
Sahip olduğu herhangi bir şeyi riske etmeyen, tehlikeye atmayan bir insanın eylemi, bilgiyle yönlendirilmiş olsa da, cesurca bir eylem sayılamaz.
Nasıl ki gözler, kendilerine görme yeteneğinin kazandırılması suretiye gelişiyorlarsa, aynı şekilde bir çocuğun karakteri de eğitim yoluyla, onun erdemli kılınması suretiyle geliştirilebilir.
SOKRATES: Bence korkulacak şeyler korku verenler, korkulmayacak şeyler de korku vermeyenlerdir. Korku veren şeyler, geçmişteki ya da şimdiki korkular değildir. Sadece geleceğe yönelik korkular korku verir, çünkü korku bir kötülüğün beklenmesidir.
SOKRATES: Bence hakikati bulabilmek için, sayının değil de bilginin önemi vardır.
Bence hakikati bulabilmek için, sayının değil de bilginin önemi vardır.
Korkusuz ya da cesur olmak birbirinden farklı şeylerdir.Cesaret ve basiret çok az insanda olan şeylerdir;oysa ki cahil cesareti,ihtiyatsızlıktan kaynaklanan korkusuzluk ya da cüret,erkeklerde,kadınlarda ve çocuklarda,yani neredeyse herkeste olabilir.Bu nedenle senin çoğu insanla birlikte cesaret dediğin şeye ben cahil cesareti adını veriyorum.
Bence hakikati bulabilmek için,sayının değil de bilginin önemi vardır.
Sokrates’e göre,başıboş bir kahramanlık,anlamsız bir atılganlık ve cüretkârlık,her tehlikeyi düşüncesizce göğüslemek olmayıp,neden korkulup neden korkulmayacağına,neyin göğüslenmeye değer olup,neden kaçmanın iyi olacağına ilişkin bilgiden başka bir şey değildir.
Onun felsefesi her şeyden önce ruhun dönüşümünü,ikinci olarak da insanlığın hizmetinde olmayı amaçlayan bir felsefeydi.Platon’a göre,söz konusu dönüşüm bir tür duygu yoğunluğuyla aniden gerçekleşecek bir şey olmayıp,gözün bilim eğitimi yoluyla ışığa yavaş yavaş çevrilmesinden meydana gelmekteydi.
Bence hakikati bulabilmek için, sayının değil de bilginin önemi vardır.
Erdemin ne olduğunu bilmiyorsak, onu elde etmenin en iyi yolunu söylememize ihtimal var mıdır?
Bence hakikati bulabilmek için, sayının değil de bilginin önemi vardır.
Söylediklerinden yola çıktığımızda, cesaret sadece nelerden korkulup korkulmayacağının değil fakat aym zamanda nerede olursa olsun tüm iyilik ve kötülüklerin bilgisi olmak durumundadır.
Korku veren şeyler, geçmişteki ya da şimdiki korkular değildir. Sadece
geleceğe yönelik korkular korku verir, çünkü korku bir kötülüğün beklenmesidir.
Korku, şimdi ya da geçmişe değil, fakat geleceğe ilişkindir; gelecekteki bir kötülüğün beklenmesidir.
Sözü, özüne uymayan kimse beni sıkar.
Bazıları var;
kendilerine danışıldı mı, düşündüklerini demekten kaçınırlar. Karşılarındakinin nasıl bir sözden hoşlanacaklarını anlamaya çalışır, düşündüklerinin tersine de olsa ona göre bir şey söylerler.
Yani iki şeyden birini diğerinden dolayı düşünüyorsak, asıl konu o değildir.
Yoksulluk ve utanma bir arada olmaz
Herkesin bilmesi gereken şeyleri benim gibi sen de bilmiyorsun, ancak bunu umursamıyorsun. İnsanlar böyledir. Diğer insanlara bakarken kendi durumunu gözden kaçıyorsun.
Korku veren şeyler, geçmişteki ya da şimdiki korkular değildir. Sadece geleceğe yönelik korkular korku verir, çünkü korku bir kötülüğün beklenmesidir.
Sevgili dostum! En önemli işleri idare edecek olanların en büyük erdemlere sahip olması gerekir.
Cesaret ve basiret çok az insanda olan şeylerdir; oysa ki cahil cesareti, ihtiyatsızlıktan kaynaklanan korkusuzluk ya da cüret, erkeklerde, kadınlarda ve çocuklarda, yani neredeyse herkeste olabilir. Bu nedenle senin çoğu insanla birlikte cesaret dediğin şeye ben cahil cesareti adını veriyorum.
Yaşamanın ölümden daha iyi olup olmayacağını kâhinlerden başkaları anlayabilir mi?
Ölümden yarar sağlayacağını bilenlerle, yaşam yarar sağlayacağını düşünenlerin korkuları aynı mıdır?
SOKRATES: Çoğu kişi için hastalıktan kurtulmak, kurtulmaktan daha iyi değil midir? Sence yaşamak her zaman daha mı iyidir? Ölümün daha iyi kabul edildiği durumlar yok mudur?

LAKHES: Haklısın, bazen ölüm daha iyidir.

İskitlerin düşmanlarıyla kaçarken de, hücum ederken olduğu kadar iyi savaştıkları anlatılır. Homeros, Aineias atlarını överken kovalarken de kaçarken de hızlı giderlerdi, der. Aineias’ın kaçışta usta olduğunu ve bunu önceden planlayabildiğini söylerdi.
O halde öncelikle erdemin ne olduğunu bilmek gerekmez mi? Erdemin ne olduğunu bilmiyorsak, onu elde etmenin en iyi yolunu söylememize ihtimal var mıdır?
Lakin eylemleriyle sözleri birbirini tutmayan bir insan beni yorar, söyledikleri ne kadar güzel olursa olsun, beni sıkar. İşte bu durumda da sohbetten hoşlanmayan bir insan olduğum düşünülür.
Fikirlerini açıkça söyleyen, akıllı bir adamın gerçek bir bilgi ya da onur hakkında konuştuğunu dinlerken, sözlerin ve söyleyen kişinin ne kadar birbirine yakıştığını görürsem, bundan o kadar çok hoşlanırım. Bu haldeki bir insan benim gözümde, lirin tellerinde en güzel şarkıyı çalan ve aynı anda yaşamı ve sözleri birbirine uydurup en güzel ahengi yaratan kimsedir.
İnsan ( ) yaşlandıkça daha akıllı olacağını düşüneceğine, Solon’un şu sözlerine uygun davranır: Yaşadıkça öğren!
Çoğunluk ne derse onu mu kabul edeceksin?
Silah kullanmak, insanda başka bir bilgiyi öğrenme isteği uyandırır. Çünkü silahla dövüşmeyi bilen bir insan, ondan daha önemli bir bilgiyi, yani askerleri yönetme bilgisini öğrenmek ister. Bunu da öğrendikten sonra daha üst komutanlık bilgisi ya da stratejiyi öğrenmeye verir kendini. Kısacası, savaşla ilgili bilgilerin ve çalışmaların hepsi güzeldir, öğrenilmeye ve çaba harcanmaya değerdir. Silah kullanma bunların başlangıcıdır.
(Sokrates)’e göre, aynı şekilde, adalet de, bir bilgidir. Adalet, insanın kendi üzerine düşeni yerine getirmesi, kendisinin en iyi ve en uygun olduğu işi yapması, herkese hak ettiğini vermesidir. Bir insan bilgeliğe, yani neyin iyi ve neyin kötü olduğuna ve kendine ilişkin bilgiye sahip olmadıkça, nasıl olur da, kendisine ait, kendisinin bir parçası olan şeyi, en uygun olan işi yapabilir? Bütüne, başkalarına ilişkin bilgiye sahip olmayan insanın başkasının hakkını verebilmesi, bütünün adaletine katkıda bulunabilmesi söz konusu olamaz. Dolayısıyla, bir insanı yalnızca cesur ve ölçülü değil, ancak aynı zamanda adil yapan şey, bilgeliktir.
Örneğin cesaret adını verdiğimiz erdem, Sokrates’e göre, başıboş bir kahramanlık, anlamsız bir atılganlık ve cüretkârlık, her tehlikeyi düşüncesizce göğüsleme olmayıp, neden korkulup neden korkulmayacağına, neyin göğüslenmeye deger olup, neden kaçınmanın iyi olacağına ilişkin bilgiden başka bir şey değildir. Gerçek cesaret, uzun vadede neden daha çok, neden daha az korkmak gerektiğine, neyin daha fazla, neyin daha az tehlikeli olduğuna ilişkin bir hesaplama, tartma ve ölçüp biçmedir.
Erdemi bilgelikle özdeşleştiren Sokrates’te, erdem olan bilgi, her şeyden önce neyin iyi neyin kötü olduğuna ve ikinci olarak da insanın gerçek benliğine (psukhe), onun nihai amacına ilişkin bir bilgidir. Bilgelik nihayet, insanı aynı anda hem ahlaklı bir insan hem de bir yurttaş kılan tek tek erdemlerin bilgisinden oluşur.
Sokrates’in söz konusu erdemlerin birliği öğretisine göre, insanlar erdemleri içinde bulundukları durumlara, koşullara ve faaliyet alanlarına göre, farklı adlarla adlandırırlar. Örneğin vahim bir tehlike anında, ona cesaret, insanın kendi kişiliği bakımından ölçülülük, başka insanlarla ilişkileri söz konusu olduğunda adalet adını verirler. Veya tanrılarla ilişki gündeme geldiğinde, onu dindarlık gibi farklı bir isimle adlandırsalar bile, bütün bunlar ayrı erdemler olmayıp, tüm erdemler tek bir birlik meydana getirir. Erdemlerin bu birliği, onda bilgelikle ifade edilir.
Cesaret erdemin bir parçası değil, fakat bütünüdür.
Bir insan tüm iyilik ve kötülüklerle, bunların geçmişte ve şimdi nasıl meydana getirildiklerini ve gelecekte nasıl vücuda getirileceklerini bilirse, böyle bir insan erdem yönünden hiçbir eksiği olmayan mükemmel birisi olur. O, sadece cesur biri değil, fakat aynı zamanda adil, dindar, ölçülü, ve bir insan olmak durumundadır.
Cesaret, zamana bağlı olmaksızın tek tek her bir iyilik ve kötülüğün bilgisidir.
Herhangi bir konu ya da alanda, geçmişe, şimdiye ve geleceğe ilişkin üç ayrı bilgi türü olmayıp, her üç zaman için de geçerli olan tek bir bilgi vardır.
Sahip olduğu herhangi bir şeyi riske etmeyen, tehlikeye atmayan bir insanın eylemi, bilgiyle yönlendirilmiş olsa da, cesurca bir eylem sayılamaz. Oysa oldukça elverişsiz koşullar altında savaşan bir askerin mücadelesi ve savaşı cesurcadır.
Ölümden yarar sağlayacağını bilenlerle, yaşamdan yarar sağlayacağını düşünenlerin korkuları aynı mıdır?
Korkunç olan şeyler gelecekle ilgili kötülükler, kendisine ümit bağlanan şeyler ise geleceğe ilişkin iyiliklerdir.
Yoksulluk ile utanç bir arada gitmez.
Cesaretin yalnız korkulacak ve korkulmayacak şeylerin bilimi değil, her durumdaki bütün iyiliklerin ve kötülüklerin bilimi olduğu anlaşılıyor.
Çünkü korku gelecek bir kötülüğün beklenmesidir.
Korkusuz olmak ile cesur olmak ayrı şeylerdir. Cesaret ve öngörüye çok az insan sahiptir; oysa ataklık, gözüpeklik ve öngörüsüzlüğe bağlı olan korkusuzluk ise, erkeklerde, kadınlarda, çocuklarda, hayvanlarda, yani hemen herkeste bulunabilir.
Her zaman yararlı bir şey midir yaşamak? Birçok durumda ölmek daha iyi değil midir?
Etiketler:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir