İçeriğe geç

Lacivert Taşı Kitap Alıntıları – Sevinç Çokum

Sevinç Çokum kitaplarından Lacivert Taşı kitap alıntıları sizlerle…

Lacivert Taşı Kitap Alıntıları

Ateş söner, duvarda is kalır.
Anlarsa uzağım, yakınımdır. Anlamazsa yakınım, uzağımdır.
Ben bir çerçiyim. Kırık bir aynanın ardından hayatın içine daldım ve önümde bir duvar yıkıldı Ben yürürüm ve korkmadan yürüdüm. Önüme çıkacakları, göğsüme vuracak dalgaları, üstüme düşecek kayaları kabullenerek kendi elimle açacağım çukurlara düşebileceğimi bilerek. Bir duvarı yıkıp yürüdüm. Aklın aczini değil, gücünü görerek.
Ateş söner, duvarda is kalır
“Göçen bir dağ ise bundan tufana ne? Orada kurtarıcı Nuh peygamber olsa o dağ direnmedikten sonra ve onda o istek yoksa bir damla su bile yapacağını yapar.Direnir savaşırsa onu tufan da yıkmaz, sel de ”
“Devlet dediğin öyle bir ulu ağaç yetiştirip büyütecek ki gölgesinden herkes yararlanabilecek.”
Hiç kimse fakir ve kimsesiz olmayı istemez. Ama ne yazık ki ellerinden bir şey gelmez. Onlara karşı üstünlük taslamayın. Hayatınızın birdenbire değişeceği ve aynı zenginliği göremeyeceğiniz günler gelir Yerdeki parayı almak isteyecek kadar. Ona yüz sürersiniz. Ondan da aşağı bir yere inersiniz o zaman.
“Şunu her zaman hatırla: Doğru düzdür, eğip bükemezsin. Düzü eğmeye kalkmak, insanlığa zarar verecek bir hükmü kendine göre başka bir şekle uydurmak demektir. O düzelmez; düzelmediği gibi doğruluktan da çıkar. Senin yüksek bakışın, güçlünün karşısında kendini ele veren ve küçülen kişinin bakışından farklıdır. Boynunun dik duruşu da bunun kanıtıdır. Para, ikbal hırsı ve iktidar gücüyle zalimleşenlerin bir gün yukarılardan düşen kar kütleleri gibi eriyeceklerini unutma.”
Göçen bir dağ ise bundan tufana ne? Orada kurtarıcı Nuh Peygamber olsa o dağ direnmedikten sonra ve onda o istek yoksa bir damla su bile yapacağını yapar. Direnir, savaşırsa onu tufan da yıkamaz, sel de
susmanın yaşamak için yeterli olacağını öğretmiş gibi oldu bana. Bazen az yiyerek yaşayabiliriz, az uyuyarak veya az dinlenerek hatta az öğrenerek. Netice olarak yaşarız. Demek ki sormadan, karşı çıkmadan yaşamak da böyleymiş, hatta ötekilerden daha yarım, daha eksik yaşamak Direnmeden, sormadan.
Sıkıldıkça,daraldıkça,umutsuz kaldıkça neden göğe bakarız, neden yerlerden değil de göklerden yardım dileriz, şimdi anlıyorum. Ve seziyorum ki Yaratan yüksek bir yerdedir, umut da öyle
Artık sevinmenin, kavuşmanın, aşkın, gençliğin bittiği yerdeyim. O gülümsüyor, bense ağlıyorum
yine de yürüdüm, her adım bana yeni bir şey öğretti. Eksilsem de yaralansam da yeni bir şey
Demek ki aynalara akseden suretimiz tek değil. İçimiz de dışımız gibi tek değil Onun için varlıkların en anlaşılmazı insandır değil mi?
Anlarsa uzağım, yakınımdır. Anlamazsa yakınım, uzağımdır.
Şunu her zaman hatırla: Doğru düzdür, eğip bükemezsin.
Bana biraz daha karanlık gönder ey gece! Senden ışık istemiyorum..
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
‘’Hükmün geçip, kanatların indiğinde yanında kimse olmayacak!’’
.. Siz kendi elinizle kendine eziyet edenlerdensiniz, size yeryüzünde sizden başka hiç kimse zarar veremez..
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Hiç kimse fakir ve kimsesiz olmayı istemez demişti babam. Ama ne yazık ki ellerinden bir şey gelmez. Onlara karşı üstünlük taslamayın. Hayatınızın birdenbire değişeceği ve bir daha aynı zenginliği göremeyeceğiniz günler gelir Yerdeki parayı almak isteyecek kadar. Ona yüz sürersiniz. Ondan da aşağı bir yere inersiniz o zaman
İnsan olmaktan söz eden babamı hatırlamıştım. Dünyaya gelmenin bir marifet olmadığını, insanlaşmaya doğru adım adım yol almamız gerektiğini söylerdi babam. İnsanlaşmak İnsan değil miydik biz? Değildik! Yaratılmış bir, bir şeydik. Bir canlı, bir kitle, bir hacim. Hayvan bile değil. İnsana daha sonra benzemeye başlıyoduk. Bu dünyaya geliş amacımızı kavradıkça
Kendince akan bir nehre yön vermemi mi istiyorsun? O hat nasıl olsa çizilmiştir,akış yönü de Sonunu bilmediğin şeyi bu kadar isteme kardeşim!
Bilginizi yalnız kendinize saklamayıp kim sizden isterse cömertçe öğretin. Unutmayın ki bilgi ve onu kavrayacak zeka size Yaradan’ın vergisidir.
Kıymetli ve beğenilen kuşun yarasını iyi bir hekim sağaltır. Terzi iğneyi kullanmasını bilmiyorsa iğneyi kumaşa değil, kendi eline batırır.
Zamanı gelince düşer
Ağaç kabuğu .
Ya da sen kazıyıp alırsın.
Altında parlak rengiyle
Yeni bir deri, hiç okunmamış.
OKURSUN..
Ömrümüzün gülemediğimiz günlerini, aylarını telafi etmek istercesine o kadar çok şeye gülüyoruz ki.
Anlarsa uzağım, yakınımdır;Anlamazsa yakınım, uzağımdır.
Anlarsa uzağım yakınımdır. Anlamazsa yakınım, uzağımdır.
“Anlarsa uzağım, yakınımdır. Anlamazsa yakınım, uzağımdır.”
Kötüye iyiyi öğretin ki, ikisini karşılaştırıp birbirine benzemediklerini fark etsin. Kötülüklerin çoğu, iyiyi bilmemekten doğar.
Hükmün geçip, kanatların indiğinde yanında kimse olmayacak!
Anlarsa uzağım, yakınımdır. Anlamazsa yakınım, uzağımdır.
Umutsuz olmak yalan umuttan daha iyi değil midir? Öyle mi acaba? Yoksa yalan umut dahi insan için bir yaşama sebebi midir?
Ayrılıklar kadar insanın kalbine derin koyuluklar veren ne var dünyada?Onlar yürek katmanlarına siner,is nasıl sinerse evlere,odalara,ocak kokusu gibidir ayrılık.Çıkmaz içinden.
Çocuğu artık tekin olmayan bu yollarda kime,nereye bırakabiliriz?Oysa gökyüzüne baktıkça içimin bütün keder tortuları dağılır gibi oluyor,yıldızların parıltısı içimdeki karanlıkları arıtıyordu.Sıkıldıkça,daraldıkça,umutsuz kaldıkça neden göğe bakarız,neden yerlerden değil de göklerden yardım dileriz,şimdi anlıyorum.Ve seziyorum ki Yaratan yüksek bir yerdedir,umut da öyle
Canının yandığını fark ederek parmaklarımı gevşettim biraz.İnsan olmaktan söz eden babamı hatırlamıştım.Dünyaya gelmenin marifet olmadığını,insanlaşmaya doğru adım adım yol almamız gerektiğini söylerdi babam.İnsanlaşmak İnsan değil miydik biz?Değildik!Yaratılmış bir,bir şeydik.Bir canlı,bir kitle,bir hacim.Hayvan bile değil.İnsana daha sonra benzemeye başlıyorduk.Bu dünyaya geliş maksadımızı kavradıkça
Amcamın sancıları vardı, sancıları olan adam bana kabullenmiş düz adamdan daha doğru geliyor.
Anlarsa uzağım, yakınımdır. Anlamazsa yakınım, uzağımdır.
Etinin, kanının tadına mı bakacaksın ne edeceksin kökünü tohumunu be Sahra? Sert rüzgarlar senin yüreğini de kavileştirmiş, hatta mühürlemiş. O bir insan yavrusudur. Iki ayağı, iki kolu, iki gözü
“Şüphe ilmin kılavuzudur.”
“Hükmün geçip kanatların indiğinde yanında kimse olmayacak.Krallar,padişahlar,para ve unvan gücüne sahip bütün insanlar için geçerlidir bu söz.”
Şüphenin fazlası güveni karartır.Yine de tedbirli ol!Güvenmediğin dala basma,bilmediğin eli tutma
“Bir öyle ayrılık var adına ölüm derler;kapkara bir yel gibi eser,savurur insanı.Yol ayrılığına gelince o zaten bellidir ama bir de birbirimize sırt çevirmemiz var,ayrılığa gayrılığa düşmemiz
“Bak oğlum,biz bu memlekette işte böyle demetlerce yaşıyoruz.Renklerimiz birbirine pek uyar.Pek hoş durur.Sen Kürdî,ben Arap,Devranımın gönül verdiği Bahar Kız Türk’tür.Bunların hiçbiri birbirini küçümsemez ,bunların hiçbiri birbirine düşman değildir.İşte böylece kalmak gerek.Bunu bil.”
Lacivert Taşı
kendimi kötü hissettiğim zamanlar onu hatırlayarak yoluma devam ettim.Ve onun, Kendine yeniden yön ver ve bir başka taraftan es! demesini önüme katarak yürüdüm.
Ama kurumuş bir ağaca ne kadar su versen boşuna değil mi?
Başımı dizlerime eğerek, Evladıma yardım et, dedim. Benim gücüm önümüzdeki engelleri aşmaya yetmiyor.
Kendince akan bir nehre yön vermemi mi istiyorsun? O hat nasıl olsa çizilmiştir, akış yönü de Sonunu bilmediğin şeyi bu kadar isteme kardeşim!
Bir insan , ne kadar sevgi doluysa o kadar insandır
Umutsuz olmak yalan umuttan daha iyi değil midir? Öyle mi acaba? Yoksa yalan umut dahi insan için bir yaşama sebebi midir?
Anlarsa uzağım yakınımdır. Anlamazsa yakınım, uzağımdır.
Yolculuk, hayatın ve kaderin kendisiydi..
Konuşamıyor ve anlatamıyorlardı. Demek o sebeple sevenler bunca mektup yollar; hep sözlerin söylenememesi yüzünden Kelimelere dökülemeyişinden.
Onun beni anlaması ve benim onun yüreğine erişebilmem için ikimiz de aynı acıya ağlamalıydık.
İnsan böyle bir şey olmalı Şüpheleriyle var olan
Sevdiğim var olmayan ve kendi benliğimin icadı bir varlık mıydı, bir ikinci ben miydi?
Kendine yeniden yön ver ve bir başka taraftan es!..
Neden savaşır insanlar? Güzel şeyler düşünmek varken Bir ağaç altında huzur içinde. Rüzgar yüzünüzü okşarken Ve sevdiğinizle bunca yakınken?
Ancak görmeden olamıyordum. Olmaksa görmekle mümkündü..
Yol kenarına dizili ıslanan ağaçlardan sular süzülürken hayatı bu haliyle içmek istiyordum.
Bir insan ne kadar sevgi doluysa, o kadar insandır. İnsanın içini ancak sevgi doldurur. Sevgi kalıcıdır. İnsana yakışan odur.
İyi kalem, iyi düşünceler için kullanılmalıdır ki sesi de, anlattıkları da güzel olsun.
Kırık bir aynanın ardından hayatın içine dalmıştım; önümde bir duvar yıkılmıştı. Acemiliklerim, öğrenemediklerim bana hata üstüne hata yaptırmıştı. Ancak hatalar olmalıydı, onlar benim derslerimdi. Taşlarla suların savaşı hiç bitmez, taş tutar, öteki geçmek ister.. Ama biz hep yürüyeceğiz..
Sevginin bendi olur mu? Sevgi sudur, akar gider.
Ben yürüdüm ve korkmadan yürüdüm.Önüme çıkacakları, göğsüme vuracak dalgaları, üstüme düşecek kayaları kabullenerek kendi elimle açacağım çukurlara düşebileceğimi bilerek. Bir duvarı yıkıp yürüdüm. Aklın aczini değil, gücünü görerek
Beni duyamazlardı biliyorum, ama belki onların da yürekleri vardı ve beni yürekleriyle anlayabilirlerdi
Onları çözümlemek kolay olmasa da bazı insanlar karanlığın bir deniz gibi ortalığı sardığı dipsizliklerde uyumayıp yıldızları ve hakikatleri seyrederek fehmederler
Söz konusu insanlıksa, akıl ve yürek aynı yerde buluşur.
Her şey göze öyle çabuk görünmeyebilir. Zaman gösterir değerini, iyiyi kötüyü hemen anında göremezsin
Sen insanın özüne bak, budur insan olmaktan maksat
Sıkıldıkça, daraldıkça, umutsuz kaldıkça neden göğe bakarız, neden yerlerden değil de göklerden yardım dileniriz, şimdi anlıyorum. Ve seziyorum ki Yaratan yüksek bir yerdedir, umut da öyle
Sıkıldıkça, daraldıkça, umutsuz kaldıkça neden göğe bakarız, neden yerlerden değil de göklerden yardım dileriz, şimdi anlıyorum. Ve seziyorum ki Yaratan yüksek bir yerdedir, umut da öyle
Anlarsa uzağım yakınımdır. Anlamazsa yakınım, uzağımdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir