İçeriğe geç

Lacivert Kitap Alıntıları – T. Y. Mazer

T. Y. Mazer kitaplarından Lacivert kitap alıntıları sizlerle…

Lacivert Kitap Alıntıları

“Aşk bencil bir teslimiyetti.”
“Sence soğuk…böylesine yakar mı?”
“İnsan hayatının hele de bir çocuğun,dünyadaki en savunmasız varlığın yaşam hakkında bu kadar ucuz olması normal miydi?”
“Hayatın iplerini elime almayı kafama koyduğum ilk anda pes etmeyecektim.”
İnsan hayatının, hele de bir çocuğun, dünyadaki en savunmasız varlığın yaşam hakkının bu kadar ucuz olması normal miydi?
Bu kaçışın onun kucağında son bulacağını düşünememiştim elbette. Bu iyi değildi. Hem de hiç iyi değildi!
Sabır dileyen gözlerle bana baktı.
Ne yaptığını saniyorsun?
Şey Affedersin. Sadece rahatsız oldum.
Alt tarafı bir ışık. Burada bunlardan çok var, artık alışsan iyi edersin, dedi sabit bir şekilde.
Her an patlamaya hazır bekleyen öfkem her ilgisiz çıkışıyla kendini ortaya atıyordu.
Lazer gösterilerinle beni yakmamış olsaydın, belki daha normal bir epki gösterebilirdim, bay ukala! Akıl kaçırıcı teknolojinize alışamadığım için beni affet!
Kendini rahat bırak.Vicudun dans etmeye çok istekli ama kafanın içi değil
Onun dudaklarında ama onsuz, onun elleriyle ama kimsesizdim.
Bir tek o inandırıyordu beni ruhun aşktan nasıl kavrulduğuna, aşkının nefes, dokunuşunun ab-ı hayat olduğuna.
Ciğerlerimi patlatma pahasına kokusunu soluksuz çektim içime.
Acısını, kaybını, bana olmayan teslimiyetini soludum.
yara ala ala, kollarında can bulmaya çalıştım. Benim olmayacağını bile bile sardım onu. Her geldiğinde sarılırdım ona. Her yarasını sarardım.
Acısını alabilsem çekerdim içime tek nefesle. Yine o mutlu halini görmek isterdim
Ben Naoise değilim, Beren. Ben ancak Arden ve Allen olabilirim. Beni senden, seni benden koruyabilirim.
“Acısını, kaybını, bana olmayan teslimiyetini soludum. Yara ala ala, kollarında can bulmaya çalıştım. Benim olmayacağını bile bile sardım onu. Her geldiğinde sarılırdım ona. Her yarasını sarardım. Acısını alabilsem çekerdim içime tek nefesle. Yine o mutlu halini görmek isterdim. Ya da on dört yaşındaki halini. Lacivertlerin güneşi çağırdığı, harelerinde açık mavi kristallerin dans ettiği halini…”
“Rüyalarda da böyle olmaz mıydı zaten? Bir ses duyar ya da birini görürdünüz… Her şey çok anlamlı olduğu halde, uyanınca o kadar da anlamlı gelmezdi.”
“İnsan hayatının, hele de bir çocuğun, dünyadaki en savunmasız varlığın yaşam hakkının bu kadar ucuz olması normal miydi?”
“Ya sen kimsin de bir insanın ölümü hak edip etmeyeceğine karar veriyorsun?”
“Ölmek istemiyorsun. İnan, ölün düşündüğünden çok daha korkunç.”
Şuan herşey bir fazlalıktı.
Eğer o an onların yanına gidersem geri dönüşü olmayacak şeylerin yaşanacağından emin olduğum için onları görmek istemedim.
sen dedi duraksayarak. çok masumsun ve düşüncelerimin yönünün sapmasına neden oluyorsun. sesi giderek sertleşiyordu. bu kadar masum olma.
Sence soğuk böylesine yakar mı?
Lanet kokusunu içime çekerken nasıl mantıklı kalabilirdim ki.
Tenimi okşayan büyülü sesi kulaklarımı tekrar doldurduğunda, kendimi hiç olmadığı kadar bu masala bırakmak istedim.
Ben yanındayım, ufaklık.
O bir katil! Onu sevemezsin. Ona aşık olamazsın! Sadece bu lanet yerde ona yakınsın diye böyle hissediyorsun. Sadece
‘Ya da sadece yalnızsın.’ diye ekledi zihnim. ‘Yalnız ve hapissin, her şey bu yüzden.’
Uzun kirpikleri, sert çehresini daha da tehlikeli kılan gözlerini örtüyor, yüzündeki belli belirsiz gülümseme onu başka bir adama dönüştürüyordu. Can alıcı bir varlığa.
Gündüzle gecenin, aşkla esaretin, ölümle yaşamın arasında kalan tondu o
Üzülmeni istemiyorum Deirdre, ama yanımda olmamanı da
Gün sonunda benimle gelmeye hazır ol. Ve güven bana.
Şu an her şey bir fazlalıktı.
“Sen ateş değilsin. Sen ateşten çok daha kuvvetli bir fırtınasın. Ve ben bu fırtınaya karşı gelemiyorum. Akışına bırakıp sığ bir limanda kurtulup gitmek istiyorum ama buna izin vermiyorsun.”
Sence soğuk böylesine yakar mı?
O fedakarlığın arkasına gizlemiş soğuk bir çocuktu..
Deirdre Sen ateş değilsin. sen ateşten çok daha kuvvetli bir fırtınasın. Ve ben bu fırtınaya karşı gelemiyorum Akışına bırakıp sığ bir limanda kurtulup gitmek istiyorum ama buna izin vermiyorsun.
Buradayım, Deirdre’m. Artık güvendesin,
O, fedakarlığın arkasına gizlenmiş soğuk bir çocuktu.
Birinin ölümünün hak mı yoksa suç mu olduğuna sadece adalet mi karar veriyordu?
“ Deirdre” “ Sen ateş değilsin. Sen ateşten daha kuvvetli bir fırtınasın” “ Ve ben bu fırtınaya karşı gelemiyorum. Akışına bırakıp sağ bir limanda kurtulup gitmek istiyorum ama buna izin vermiyorsun”
“ Bu fırtınada ikimizin de kurtuluşu yok Deirdre. Ve ben senin ölmeni istemiyorum”
Ölmek istemiyorsun. İnan, ölüm düşündüğünden çok daha korkunç. Şimdi sakin ol ve sadece bir dakikalığına bana güven.
Dışarıdan bakıldığında soğuk ama etkileyici bir katildi.
Karanlık değildi. Aydınlık hiç değildi.
Gündüzle gecenin, aşkla esaretin, ölümle yaşamın arasında kalan tondu o.
Belki de geçiciydi bu duygular. Yalnızlığımın etkisiyle katlanıp dağ gibi önüme seriliyordu. Ne tırmanmayı biliyordum bu dağlara, ne de aşmak için kestirme bir yol. Çaresizce bocalıyordum ama elbet geçecekti.
O, fedakarlığın arkasına gizlenmiş soğuk bir çocuktu.
Ya da lacivert, böyle bir renk mi? Böylesine soğuk ama soğuğuyla kaybolmayı arzulatan?
Sence soğuk.. böylesine yakar mı, James?
O bir katil! Onu sevemezsin! Ona aşık olmazsın! Sadece bu lanet yerde ona yakınsın diye böyle hissediyorsun. Sadece
Onun sesi de benim benliğim kadar çaresizdi..
+Deidre
Sen Ateş Değilsin, Sen Ateşten Çok Daha Kuvvetli Bir Fırtınasın.
Ve Ben Bu Fırtınaya Karşı Gelemiyorum.
Akışına Bırakıp Sığ Bir Limanda Kurtulup Gitmek İstiyorum Ama Buna İzin Vermiyorsun .
𝐵𝑒𝑛 𝑑𝑢̈𝑠̧𝑢̈𝑛𝑚𝑒𝑑𝑖𝑚 𝑚𝑖 𝑏𝑢𝑛𝑙𝑎𝑟𝑖, 𝑠𝑎𝑛𝑎 ℎ𝑒𝑟 𝑏𝑎𝑘𝑡𝑖𝑔̆𝑖𝑚𝑑𝑎 𝑖𝑠̧𝑙𝑒𝑣𝑖𝑛𝑖 𝑢𝑛𝑢𝑡𝑎𝑛 𝑘𝑎𝑙𝑏𝑖𝑚𝑒 𝑏𝑎𝑔̆𝑖𝑟𝑚𝑎𝑑𝑖𝑚 𝑚𝑖 𝑠𝑎𝑛𝑖𝑦𝑜𝑟𝑠𝑢𝑛? 𝑆𝑎𝑛𝑎 𝑑𝑜𝑘𝑢𝑛𝑚𝑎𝑘 𝑖𝑠𝑡𝑒𝑦𝑒𝑛 𝑝𝑎𝑟𝑚𝑎𝑘𝑙𝑎𝑟𝑖𝑚𝑖𝑛 𝑠𝑖𝑧𝑖𝑠𝑖𝑛𝑖 𝑔𝑜̈𝑟𝑚𝑒𝑧𝑑𝑒𝑛 𝑔𝑒𝑙𝑚𝑒𝑑𝑖𝑔̆𝑖𝑚𝑖 𝑚𝑖 𝑠𝑎𝑛𝑖𝑦𝑜𝑟𝑠𝑢𝑛? 𝑇𝑒𝑛𝑖𝑚𝑑𝑒𝑘𝑖 𝑘𝑎𝑟𝑖𝑛𝑐𝑎𝑙𝑎𝑛𝑚𝑎𝑑𝑎𝑛, 𝑦𝑎𝑛𝑖𝑛𝑑𝑎 𝑜𝑙𝑢𝑠̧𝑎𝑛 𝑡𝑎𝑡𝑙𝑖 𝑢𝑦𝑢𝑠̧𝑢𝑘𝑙𝑢𝑘 ℎ𝑖𝑠𝑠𝑖𝑛𝑑𝑒𝑛 𝑛𝑒𝑓𝑟𝑒𝑡 𝑒𝑡𝑚𝑒𝑑𝑖𝑔̆𝑖𝑚𝑖 𝑚𝑖 𝑠𝑎𝑛𝑖𝑦𝑜𝑟𝑠𝑢𝑛? 𝑆̧𝑢 𝑎𝑛 𝑜̈𝑙𝑒𝑠𝑖𝑦𝑒 𝑛𝑒𝑓𝑟𝑒𝑡 𝑒𝑑𝑖𝑦𝑜𝑟𝑢𝑚! 𝐻𝑒𝑝𝑠𝑖𝑛𝑑𝑒𝑛!
Ya da lacivert, böyle bir renk mi? Böylesine soğuk ama soğuğunda kaybolmayı arzulatan?
Sence soğuk böylesine yakar mı?
Lacivert tehlikenin ta kendisiydi
İçeriye acımasızca firar eden kurşunların bir tanesi başımın biraz üstünden cama saplanırken, barut kokusu burnuma doldu.
Korku ise her yerdeydi
İnsan hayatının, hele de bir çocuğun, dünyadaki en savunmasız varlığın yaşam hakkının bu kadar ucuz olması normal miydi ?
Çünkü bir tek onun bakışları, değdiği anda tenimi yakacak etkiye sahipti.Bir tek o, varlığıyla yine kendi yarattığı buzdan dünyamı kırıp geçiriyor, güneşi doğuruyordu.Bir tek o inandırıyordu beni ruhun aşktan nasıl kavrulduğuna, aşkının nefes, dokunuşunun abıhayat olduğuna.
Satırlarından yayılan düşünceler içimde suyu bekleyen tohumları canlandırdı.
Aşk bencil bir teslimiyetti.
Deirdre, sen ateş değilsin. Sen ateşten çok daha kuvvetli bir fırtınasın. Ve ben bu fırtınaya karşı gelemiyorum. Akışına bırakıp sığ bir limanda kurtulup gitmek istiyorum ama buna izin vermiyorsun.
İnsanoğlu hayatının hiçbir anında nasıl öleceğini dusunmezdi.
“Bir insan hem acı, hem de ilaç olabilir miydi?”
Bu çok klişe olmadı mı, James.
Maalesef ben karşılaştığım en tehlikeli klişeyim.
Ölüm ya da kurtuluş İkisinede aynı anda yürüyordum.
, çünkü onun yanında olmak beni hem geriyor hem de delice heyecanlandırıyordu. Bu iki hissi bir arada yaşamak bünyeme hiç de iyi gelmiyordu.
Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Beni yakıcı sıcaklığına alacak mıydı? Yoksa buz tutmuş, kuruyan varlığımı öylece çaresiz mi bırakacaktı?
Ben gülümsemeyi severdim, gülen insanlara her zaman daha çok yakınlık duyardım. Ama şimdi yazın ortasında bile beni soğuk fırtınalara feda eden bir adama tutulmuştum. Belki de geçiciydi bu duygular. Yalnızlığımın etkisile katlanıp, dağ gibi önüme seriliyordu. Ne tırmanmayı biliyordum bu dağlara, ne de aşmak için kestirme bir yol. Çaresizce bocalıyordum ama elbet geçecekti.
Tek bir hareketinin beni ne hale getirdiğinden habersizdi.
Yara ala ala, kollarında can bulmaya çalıştım. Benim olmayacağını bile bile sardım onu.
Belki de bana hiçbir zaman buzdan kapılarını açmayacak, içeride sakladığı sıcaklığı tattırmayacaktı ama ben takıntılı bir şekilde kapısında beklemeye devam ediyordum. Hatta o kadar sabırlıydım ki, kapıyı çalmıyor, öylece açmasını bekliyordum.
Sen ateş değilsin. Sen ateşten çok daha kuvvetli bir fırtınasın. Bir süre duraksadı. Ve ben bu fırtınaya karşı gelemiyorum. Akışına bırakıp sığ bir limanda kurtulup gitmek istiyorum ama buna izin vermiyorsun, dedi.
Beni yok ediyor, anlamıyor musun? Ben, beni tanıdığın gibiyim. Değişmem imkansız, değişmem tehlikeli! Beni yabancı olduğum topraklara çağırıyorsun. Arkamda tonlarca yük var. Gözümü kırpmadan öldürdüğüm birçok insan Beni korkak bir adam yapıyorsun, Deirdre. Ama ben korkmam. Korkmak istemiyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir