İçeriğe geç

Kuyruklu Yıldız Altında Bir Evlenme – Kaderin Cilvesi Kitap Alıntıları – Hüseyin Rahmi Gürpınar

Hüseyin Rahmi Gürpınar kitaplarından Kuyruklu Yıldız Altında Bir Evlenme – Kaderin Cilvesi kitap alıntıları sizlerle…

Kuyruklu Yıldız Altında Bir Evlenme – Kaderin Cilvesi Kitap Alıntıları

Meğerse âdemoğlu hileden ibaretmiş.
Kuvvetli olan haklı oluyor.
O derecede ki acizlere, zayıflara hakkı en kuvvetli olan dağıtıyor. Kuvvetlinin görüşü hak oluyor. Bir zayıf kuvvetlinin görüşünü hak olarak kabul etmek mecburiyetinde bulundukça hürriyet, adalet yerleşmiş olamaz. O kuvveti imkan derecesinde herkese dağıtmanın yolunu bulmalıdır.
Gönül kimi severse güzel odur.
‘Hayat’ sayısız can düşmanına aralıksız karşı koyarak devam edilen pek bazik bir geçittir.
Her hazanda birbiri üzerine dökülen ağaç yaprakları gibi insanlar da yekdiğerini takiben toprağa yatarak fena bulacaklar. Değişmez, umumi bir kanun. Niçin endişe etmeli? Şu dünyada erişilecek başka ne var? Hayat, yalan. Ölüm, hakikat.
Sırf görünüşe bağlı dostluklar çabuk yok olur.Kalıcı olanlar içsel münasebetler,samimi sevgilerdir ki bunlar da ilk bakışta ortaya çıkamaz
Ey hemşeriler! Niçin uyanıp bu sefalet tozundan silkinmeye uğraşmıyorsunuz? Kabahat herkesten çok kendinizde. Siz, sizi bu cehalet ve geri kalmışlığa bağlayan fikirlere yardımcı ve taraftar oluyorsunuz. Cidden ufkunuzu aydınlatmaya uğraşanlara kızarak onların hoş, yeni, besleyici telkinlerinin güzelliğini adeta suç sayıyorsunuz. Onlar sizin cahilce ayıplamalarınızdan korkmasalar, lanetlemelerinizden çekinmeseler kaç zamandır artık kangrene, çürümeye dönen bu derin geri kalmışlık yarasının kaynağını size pek büyük bir açıklıkla gösterecekler. Duyduğunuz her yeni fikre kızmayın. Onları bir güzel anlamak için kavrayışınızı geliştirmeye uğraşınız.
Siz gökteki kuyrukludan korkmayınız. Yerdekilerden korkunuz. Bu berikiler daha tehlikeli.
Evet haklısınız can cümleden azizdir.
Her hazanda birbiri üzerine dökülen ağaç yaprakları gibi insanlar da birbiri ardına toprağa yatarak yok oluyor. Bu değişmez, umumi bir kanun… Niçin endişe etmeli? Şu dünyada erilen başka ne var? Hayat yalan… Ölüm hakikat…
Bir bahis üzerinde derinleştikçe o şeyin zihindeki eski açıklığı da kaybolur. Büsbütün kavram karanlığı içinde kalır. Daha sonra en sade kelimelerin manalarını bile anlamayacak bir hale gelir.
‘Hayat’ sayısız can düşmanına aralıksız karşı koyarak devam edilen pek nazik bir geçittir.
Her cani ve melunu cezalandırmak için gökten taş düşmesi bir manevî gereklilik olsaydı hiçbir memlekette cinayet mahkemeleri kurmaya lüzum kalmazdı .
Doğacak evladını hayatın nimetlerine erdirmek için zamanın gelişmelerine uygun mektep hazırlamayı bile düşünmeyen bir milletin kahır ve sefalet içindeki nüfusunu artırmaya hizmet insanlığa hayırseverlik etmek midir ?
Doğacak evladını hayatın nimetlerini erdirmek için zamanın gelişmelerine uygun mektep hazırlamayı bile düşünmeyen bir milletin kahır ve sefalet içindeki nüfusunu artırmaya hizmet insanlığa hayırseverlik etmek midir?
Hayat yalan Ölüm hakikat
– Hakikati öğrenmek herhalde aldanmaktan daha iyidir.
Aşk denilen şey meğer ne şiddetli bir ruh fırtınasıymış!
Beni çirkin bir kadın olarak gözünüzde canlandırınız. Aşkın, gençliğin, hülya âleminizde bana dair icat ettiği o çekici, o hoş görünüşü zihninizden çıkartınız. Sırf görünüşe bağlı dostluklar çabuk yok olur. Kalıcı olanlar içsel münasebetler, samimi sevgilerdir ki bunlar da ilk bakışta ortaya çıkamaz
Bir kadın ne kadar güzel olursa olsun onun sahibi olan erkek, hislerini tatmin ettikten sonra çarçabuk dışarıda göz gezdirmeye başlar.
Erkekler için günümüz ilimlerinin lazım saydığı şeylerin kadınlarca da lüzumunu düşünmek neden kabahat ? Neden günah olsun ?
Tabiat bize de faaliyete muhtaç bir beyin, sinirler ve kaslar vermiş Bunlar işlemek ister
Meğerse âdemoğlu hileden ibaretmiş. “Dost” sıfatını hak eden iki fert bulmak hemen imkânsız görünüyor, bu kelime manasız bir söz gibi kalıyordu. Bu kadar düşmanlık eden insanların nasıl olup da birbirini mahvetmeyerek asırlardan beri bir arada yaşayabilmiş olduklarına hayret ettim.
Nasreddin Hoca’nın, bacı ölürse küçük kıyamet, ben ölürsem büyük kıyamet dediği gibi herkesin ölümü kendi için bir kıyamet demektir.
– Ey hemşehriler! Niçip uyanıp bu sefalet tozundan silkinmeye uğraşmıyorsunuz? Kabahat herkesten çok kendinizde Siz, sizi bu cehalet ve geriliğe bağlayan fikirlere destek ve taraftarsınız. Cidden fikirlerinizi aydınlatmaya uğraşanlara sövüp onların iyi, yeni, besleyici, güzel telkinlerini adeta cinayet sayıyorsunuz. Onlar sizin cahilce kınamalarınızdan korkmasalar, lanetlemelerinizden çekinmeseler, kaç zamandır artık kangrene dönmüş, çürük kokmaya başlamış bu derin gerilik yarasının kaynağını size pek büyük bir açıklıkla gösterecekler Duyduğunuz her yeni fikre kızmayınız. Onları güzelce kabul için anlama kabiliyeti edinmeye uğraşınız.
Hayat, hayatı yiyerek, yok ederek var olmaya devam ediyor.
Gönül kimi severse güzel odur.
Her hakikatin kaybolmasından sonra meydanda hayalden başka ne kalır?
Yalan olmayan şey hakikat değil midir? İnsan topluluğu içinde itiraf edilir taraf çoktur. İnsanların aklı henüz her gerçeği kabullenecek derecede gelişmemiştir.
Her hakikatin kaybolmasından sonra meydanda hayalden başka ne kalır?
Çünkü insanlar her felakete cehaletleri sebebiyle uğramışlar ve hâlâ uğramaktadırlar. İnsanlık çocukluk zamanında akıl erdiremediği konularda daima batıl zanlara düşerek işte bundan dolayı ilerleme yolunda gecikmiştir.
Bilmek için de biraz düşünmek eminim ki şimdiye kadar hiçbirinizin aklına gelmemiştir
Duyduğunuz her yeni fikre kızmayınız. Onları güzelce kabul için anlama kabiliyeti edinmeye uğraşınız.
Bu hayallerinizdeki gibi yaratılmış olmayı hemen her kadın ister Fakat bu mümkün mü? Ya bu tasavvur ettiklerinizin tamamıyla zıttı bir yaratılışta isem sözlerinizin beni ne kadar üzeceğini düşününüz Teveccühünüzü kazanmış olmayı benim gücümün ve kudretimin yetmeyeceği bir hususa bağlı görüyorsunuz İnsan birçok şeyden sorumlu olabilir. Fakat çirkinliğinden asla Çünkü bu felaketin en büyük mağduru yine kendisidir. Başkası değil
Çünkü insanlar her felakete cehaletleri sebebiyle uğramışlar ve halen uğramaktadırlar.
Aşk denilen şey meğer ne şiddetli bir ruh kasırgası imiş.
fakat insan doğasında yasaklanan şeyden sakınmaktan ziyade ona yönelme kabiliyeti vardır.
Şimdiye kadar sevilmedim. Çok özendim. Fakat sanırım ki sevmedim. Yahut biraz öyle zannettiklerimin sevgi olmadığını şimdi anlıyorum. Gençlerin kalplerini saadetle dolduran sevgi perisi benim gönlümde hiçbir vakit bir hakikat şekline girmek lütfunu göstermedi. Daima hayal şeklinde kaldı. İşte ben öyle oyalandım. Hep hayaller hülyalar arkasından koştum. Hep mevcut olmayan afetler için ağladım. Bu hiçler için o kadar yoruldum ki aşkıda inkar edecek bir hale geldim.
Aşk denilen şey meğer ne şiddetli bir ruh fırtınasıymış!
Aslında saadet o kadar büyük ve o kadar küçük bir şeydir ki buna sahip bazı kimseler kendilerinde bunun varlığından haberdar bile değildirler. Onu kendine has olanlara zıt şekillerde zihinlerinde canlandırıp aramakla ona zarar verip dururlar.
Sırf görünüşe bağlı dostluklar çabuk yok olur. Kalıcı olanlar içsel münasebetler, samimi sevgilerdir ki bunlar da ilk bakışta ortaya çıkamaz…
Sporculuğa, erkeklere has sayılan eğlencelere kalkışıyorum. Bir türk kadını için böyle şeylerin yapılması değil, belki akla getirilmesi bile cürettir. Fakat ne yapalım? Bizi âdet birçok şeylerden ayrı tutuyor, yoksun ediyor ama tabiat etmiyor. Tabiat bize de faaliyete muhtaç bir beyin, sinirler ve kaslar vermiş…
Geçmişe gıpta, onunla iftihar, bugün iftihar edecek şeyi olmayanlara mahsustur, buna ise ilerleme değil gerileme derler.
Tevekkelinin gemisi batmaz .
Şimdiki tazelerin gönülleri pek arsız
Fakat insan tabiatında yasak olan şeye karşı sakınmaktan çok yönelmeye yatkınlık vardır.
Hayat yalan Ölüm hakikat
En namuslu adamlar bazen tutmamak için söz verirler.
Bir insanın cidden canı yanınca her yolu göze aldırıyor.
Neden insan öldürmek tekniğinde en usta olan, savaş aletlerini en mükemmel bulunan milletler en medeni, en gelişmiş sayılıyorlar? Şimdiki milletlerin hiçbirisi meğerse medeni sıfatına layık değilmiş. Düşünülse hunharlık bakımından bugünkü gelişmiş insanların mağaralarda, taş kavuklarında adeta inlerde mekan tutup da üzerlerine saldırdıkları avlarını tırnaklarıyla, dişleriyle parçalayarak yiyen vahşi atalarından çok farkları yok.
Dost sıfatını hak eden iki fert bulmak hemen imkânsız görünüyor,bu kelime manasız bir söz gibi kalıyordu.
Gençlerin kalplerini saadetle dolduran sevda perisi benim gönlümde hiçbir vakit bir hakikat şekline girmek lütfunu göstermedi.
Şimdiye kadar sevilmedim. Çok özendim. Fakat sanırım ki sevmedim.
Bu memlekette kızlar için ayıp olmayan ne var acaba?..
Nasreddin Hoca’nın, bacı ölürse küçük kıyamet, ben ölürsem büyük kıyamet dediği gibi herkesin ölümü kendi için bir kıyamet demektir.
‘Hak’kı kuvvetin doğurduğu anlaşılıyor. Kuvvetli olan haklı oluyor. O derecede ki acizlere, zayıflara hakkı en kuvvetli olan dağıtıyor. Kuvvetlinin görüşü hak oluyor. Bir zayıf kuvvetlinin görüşünü hak olarak kabul etmek mecburiyetinde bulundukça hürriyet, adalet yerleşmiş olamaz.
‘Hayat’ sayısız can düşmanına aralıksız karşı koyarak devam edilen pek nazik bir geçittir. Hayat, hayatı yiyerek, yok ederek var olmaya devam ediyor. Biz yaşamak için diğer hayatları onlarla beslemekle, onları hazmetmekle kendimize dönüştürüyoruz. Diğer hayatlar da aynı gayretle bizi yutmaya uğraşıyorlar.
İnsanlar her felakete cehaletleri sebebiyle uğramışlar ve hala uğramaktadırlar.
Doğacak evladını hayatın nimetlerine erdirmek için zamanın gelişmelerine uygun mektep hazırlamayı bile düşünmeyen bir milletin kahır ve sefalet içindeki nüfusunu artırmaya hizmet insanlığa hayırseverlik etmek midir?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir