Hüseyin Rahmi Gürpınar kitaplarından Kuyruklu Bir Yıldız Altında Bir İzdivaç kitap alıntıları sizlerle…
Kuyruklu Bir Yıldız Altında Bir İzdivaç Kitap Alıntıları
Şu düştüğümüz zelil insan hayatı içinde ömür devresini tamamlayan kaç mahlûka tesadüf ediyoruz?
– Fazlıpaşa’daki Binbirdirek’in tepe deliklerini kapatıp içine birer lira giriş ücreti ile adam koyacaklarmış.
+ Parası olmayanlar ne yapacakmış?
– Parası olmayanları kim düşünür? İlahi anne!..
Neden insan öldürmek tekniğinde en usta olan savaş aletleri en mükemmel bulunan milletler en medeni, en ileri sayılıyorlar?
Sokakta edebiyle giden örtülü bir kadına, uşak takımından bir pespayelerin bile ne kadar cüretkârca laf atmakta olduklarını bilirsiniz. Bu neden? Memleketimizde kadının her sarkıntılığı kabullenmeye mecbur, aşağı yaratılışta görülmesinden. Sırf erkeklere eğlence olmak için yaratılmış zannedilmesinden
Elintizar eşeddü mine’n n-nâr (Beklemek ateşten daha kötüdür.)
Aşk denilen şey meğer ne şiddetli bir ruh kasırgası imiş.
Kadınlar için sükut yorgunluk, söylemek dinlenmektir.
Hayalin lezzeti hakikate dönüşmesinde değil, o ilk şeklini daima korumasındanmış.
İnsanların mutluluktan mahrum olmalarının sebebi onun doğa kanunlarının hangisinin üzerinde kurulduğunu bilmemelerinden ileri gelir. Mümkün olduğu kadar felaketten uzak kalmak da açıkça bir sevinç sayılabilir. Doğrusu mutluluk o kadar büyük ve o kadar küçük bir şeydir ki buna sahip bazı kimseler kendilerinde bunun bulunduğundan habersizdir. Onu kendine özgü şekle aykırı şekillerde düşünüp aramakla durmadan bozarlar.
insan birçok şeyden sorumlu olabilir. fakat çirkinliğinden asla… çünkü bu felaketin en büyük mağduru yine felakete uğrayanın kendisidir. başkası değil…
“ İnsanlığın en büyük hastalığı kendini kemiren hastalıkların cidden tedavisine yönelmek yerine daima tehlikeyi hakiki derecesinden aşağı göstermeye çalışmak alışkanlığıdır. Bu yaraların tedavi kabul etmez halini açık dil ile anlatmaya uğraşanları daima halk kötülemiştir … Yaranmak için halkı aldatan yalancılara ilgi gösterilmiştir. “
“ İnsanların mutluluktan mahrum olmalarının sebebi onun doğa kanunlarının hangisinin üzerinde kurulduğunu bilememelerinden ileri gelir. Mümkün olduğu kadar felaketten uzak kalmak da açıkca sevinç sayılabilir. Doğrusu mutluluk o kadar büyük ve o kadar küçük bir şeydir ki , buna sahip bazı kimseler kendilerinde bunun bulunduğundan habersizdir. Onu kendine özgü şekle aykırı şekillerde düşünüp aramakla durmadan bozarlar. “
“ Bizim insanımız böyle şeylerde çarçabuk aklını başına toplayamaz. Onlar son noktaya , yani sular yangın kulesine kadar varmadıkça kayık , sandal almayı düşünemezler … Her şeyde … Her şeyde yumurta kapıya geldiği zaman çare ararlar … “
“ Sen sakla Rabbim , bütün müslümanları , bu Emeti kulunu da … Kıyamet alametleri … İşte ben söylerim bu gökteki kuyruklu , yerdekilerin kötülüğünden ortaya çıktı … Geçen sene Dizdariye taraflarında bir paşanın katırı doğurdu dedilerdi de inanmadıydık. İşte bakınız doğru imiş … Demek ki vakitler yakın … Yapı da çoğaldı. İşte bu birkaç şey kıyamet alametidir. Biz büyükbabalarımızdan,analarımızdan öyle işittik. “
Hayat yalan Ölüm hakikat
Hayat, sayısız can düşmanlarına karşı aralıksız karşı konularak sürdürülen pek ince bir geçittir.
Her haz anında birbiri üzerine dökülen ağaç yaprakları gibi insanlar da birbiri ardına toprağa yatarak yok oluyor. Bu değişmez, umumi bir kanun Niçin endişe etmeli?
Şu dünyada erilen başka ne var?
Hayat yalan Ölüm hakikat
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Sizi seviyorum. O kadar büyük bir sevgiyle seviyorum ki bu aşırı sevda gönlüme kalbime sığamıyor.
Onu hiçbir kuvvet oradan sökemeyecek, artık onunla yaşayacaktı.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Bu müthiş kederden kurtulmasını sağlayacak yer neresi olabilirdi?
Görmeden aşık olmak İrfan gibi romanesk tabiatlı bir genç için bu ne büyük bir mutluluktu.
hak’kı kuvvetin doğurduğu anlaşılıyor. kuvvetli olan haklı oluyor.
böyle ümitsizce düşünüyor, sonra çevresine karşı derin bir nefrete düşerek her şeyi, her şeyi acımasızca tenkide girişiyor, milli örf ve adetlerimizden hiçbirini beğenmiyor, hepsini değiştirmek lüzumuna inanıyordu.
ey hemşehriler! niçin uyanıp bu sefalet tozundan silkinmeye uğraşmıyorsunuz? kabahat herkesten çok kendinizde… siz, sizi bu cehalet ve geriliğe bağlayan fikirlere destek ve taraftarsınız. cidden fikirlerinizi aydınlatmaya uğraşanlara sövüp onların iyi, yeni, besleyici, güzel telkinlerini adeta cinayet sayıyorsunuz. onlar, sizin cahilce kınamalarınızdan korkmasalar, lanetlemelerinizden çekinmeseler, kaç zamandır artık kangrene dönmüş, çürüyüp kokmaya başlamış bu derin gerilik yarasının kaynağını size pek büyük bir açıklıkla gösterecekler… Duyduğunuz her yeni fikre kızmayınız. Onları güzelce kabul için anlama kabiliyeti edinmeye uğraşınız.
bu kainat içindeki benliğim varlığımın sınırıyla belli olmak lazım gelir. o şey ki benden dışarıdadır, ben o değilim. fakat bence hissolunan bir şey nasıl benliğimin dışında sayılabilir?
Aynı hastalığa yakalanmış bulunanlar birbirinin tamamıyla halinden de anlarlar.
Aynı hastalığa tutulmuş olduğumuzu anladım.
O çaresizlik içinde yine bin çare düşünüyordum.
Bir insanın canı yanınca her yolu göze alıyor.
El-intizar eşeddü minennar.
Beklemek ateşten yakıcıdır.
Kadına, şeriatın tayin ettiği hududun ötesine geçecek derecede birçok emirlerde bulunuyorsunuz Biçare her dediğinizi kabul ediyor. Her sözünüze eyvallah diyor. Şu suretle yetiştirdiğiniz kadını şimdi ne hakla beğenmiyorsunuz?..
Bende her zaman hayatımı küçümsemek, umursamamak illeti vardı. Meğerse o yiğitlik, gençliğim dolayısıyla ölümü kendimden pek uzak görmekten doğan aldatıcı bir cesaretmiş Şimdi ölümle şakasız karşı karşıya gelince korkudan titriyordum
Hayali kuvveti pek geniş ve hayallerinin şiddet ve tuhaflığı bakımından adeta hasta, mecnun bir kızım
Sırf şekillere ilgilenen dostluklar çabuk yok olur.
Kalıcı olanlar manevi münasebetler, samimi sevgilerdir ki bunlar da ilk nazarda doğmaz
İnsanların havsalası henüz her hakikati hazmedebilecek derecede tekemmül edememiştir.
Bu memlekette kızlar için ayıp olmayan ne var acaba?
Fakat insanın tabiatında men edilen şeye karşı sakınmaktan ziyade ona meyletmek istidadı vardır.
Gençlerin kalplerini saadetle dolduran sevda perisi benim gönlümde hiçbir vakit bir hakikat şekline girmek lütfunu göstermedi Daima hayal suretinde kaldı. İşte ben öyle oyalandım Hep hayaller, hülyalar arkasından koştum.
Lakin siz selamünaleyküm der demez sevda konusuna saptınız Çünkü gözünüzde kadın ancak o bakımdan kendisiyle konuşmaya değerdir. Önemi bundan ibarettir.
Medeniyetin, gelişme fikrinin gayesi birbirini öldürmeye uğraşmak mıdır, yoksa genel kardeşliğin kurulmasına çare aramak mı? Neden insan öldürmek fenninde en usta olan, harp aletleri en mükemmel bulunan milletleri en medeni, en ileri sayılıyorlar?
. Of, anlatamıyorum Ben şimdi güzelliğin herkesin bildiği kurallarından dışarı çıktım. Güzel sanatları, estetiği, her bir şeyi inkar ediyorum Siz ne iseniz, güzellik işte odur. Sizi her ne şekil ve nitelikte bulursam, onu kendim için güzelliğin kendisi diyebileceğim. Sanatın da ölçülerini ondan ibaret diye hükmedeceğim.
Aynı marazla malûl bulunanlar birbirinin tamamıyla hal aşinası da olurlar.
Tıp ilminde Homeopati denilen bir nevi tedavi usulü vardır ki manası birbirine benzeyen ve aynı soydan olan hastalık demektir. Bu usul hükmünce, bir maraz, cinsiyle benzeriyle tedavi edilir. Bizim birbirimize birer tesirli tedavi yerine geçeceğimizi işte bundan anlıyorum.
Şu yıldızlarla dünyeler de birbiriyle çarpışırsa ya bakkalların hali neye varacah canım? Gıyamet gopacak deyi borca, hisaba yanaşan yoh.. Yaz deftere, yaz deftere
Hayat sayısız can düşmanına aralıksız karşı koyarak devam edilen pek nazik bir geçittir. Hayat, hayatı yok ederek, yiyerek var olmaya devam ediyor.
Sırf biçime dayanan dostluklar çabuk dağılır. Kalıcı dostluklar iç münasebetlere dayanan samimi sevgilerde ki bunlar da ilk anda doğmaz.
Dünyada saadet denilen şey tamamıyla hayal mahsulü bir kelime değilse işte onun en belirli şekli mutlaka böyle anlaşılabilir, iki ruhun birleşmesinden doğan haldir.
‘Meğerse bir kız için dama çıkmak pek ayıpmış Bu memlekette kızlar için ayıp olmayan ne var acaba?..’
Çünkü insanlar her felakete cehaletleri sebebiyle uğramışlar ve hálá uğramaktadırlar.
El’intizar, eşeddü minennar(beklemek ateşten şiddetlidir) sözünün hükmünü ömründe işte o gün yana yana denedi.
Çok sevinmek de insanı büyük bir kedere uğramak derecesinde üzüyor.
Ölüm olayı ne kadar kesin bir gerçek olsa da insan gene kendini kurtaracak bir çare aramaktan kendini alamıyor.
Sırf biçime dayanan dostluklar çabuk dağılır.
Umumi adaletin kefili mahkemeler Vicdan adaletinin hakimleriyse herkesin kendisidir.
Çok sevinmek de insanı büyük bir kedere uğramak derecesinde üzüyor.
Hanımefendi dünyada saadet denilen şey tamamıyla kuruntuya dayanan bir söz değilse işte onun en belirgin şekli mutlaka böyle bağdaşması mümkün iki ruhun birleşmesinden vücut bulan haldir.
Bu memlekette kızlar için ayıp olmayan ne var acaba?
Şu düştüğümüz değersiz insan hayatı içinde ömür devresini tamamıyla geçiren kaç mahlûka tesadüf ediyoruz.
Hayat, hayatı yiyerek,yok ederek var olmaya devam ediyor. Biz yaşamak için diğer hayatları onlarla beslemekle, onları hazmetmekle kendimize dönüştürüyoruz.
Z; Gönül kimi severse güzel odur. Bunun için nafile yere zıtlaşmayınız. Kuzguna yavrusu hoş gelirmiş. Allah herkesinkini kendine bağışlasın
Te; Ben sağ iken korkma.. Vücudumu siper ederim. Seksen kuyrukluyıldız doğsa sana zarar edemez. diyor.
N; Sen de bu zevzekliklere inanıyor musun?
Te; İnanayım inanmayayım Bilmem kalbime bir kuvvet geliyor.
Hem böyle bir memlekette evlenmekten gaye ne olacaktı? Bu yosunlu damların altındaki kasvetli hayatın içinde yaşatmak, bu kirli sokakların bozuk kaldırımları üzerinde süründürmek için evlât yetiştirmek mi?
Siz gökteki kuyrukludan korkmayınız. Yerdekilerden korkunuz. Bu berikiler daha tehlikeli