Tahar Ben Jelloun kitaplarından Kutsal Gece kitap alıntıları sizlerle…
Kutsal Gece Kitap Alıntıları
… başlangıçta insanoğlunun sahip olduğu hiçbir şey yoktur, sonunda da hiçbir şeye sahip olmaması gerekir. Oysa, insana sahip olma gereksinimi aşılanmıştır. Bir eve, akrabalara, çocuklara, mala mülke, paraya, altına, başka insanlara… Ben, hiçbir şeye sahip olmamayı öğreniyorum.
Seni bir ışıktan, içten gelen bir sevinçten elde ettim.
‘Biz neysek zaman da odur. Yüzümüzdedir, suskunluğumuzdadır, bekleyişimizdedir. Sabrın ve durgun günlerin süresini hak edelim.’
En önemlisi doğruyu söylemektir.
Artık yaşlandığımdan , yaşamak için tam bir duruluk var içimde. Konuşacağım, sözcükleri ve zamanı üstümden atacağım. Bir ağırlık hissediyorum kendimde. Yıllar değil ,bana en çok yük olan, tüm söylenmemiş şeyler ; sustuğum ve sakladığım her şey. Hiç bilmezdim suskunluklar ve dikilen bakışlarla dolu bir belleğin yürümeyi zorlaştıran bir kum torbasına dönüşebileceğini.
Artık yaşlandığımdan , yaşamak için tam bir duruluk var içimde. Konuşacağım, sözcükleri ve zamanı üstümden atacağım. Bir ağırlık hissediyorum kendimde. Yıllar değil ,bana en çok yük olan, tüm söylenmemiş şeyler ; sustuğum ve sakladığım her şey. Hiç bilmezdim suskunluklar ve dikilen bakışlarla dolu bir belleğin yürümeyi zorlaştıran bir kum torbasına dönüşebileceğini.
1lütuftur dostluk; benim dinim, bizim toprağımız; bedeninize hor kullanılmış ruhunu yalnızca dostluk geri verebilir. Yüreğinizin sesini dinleyin. Kanınıza işleyen coşkunun sesini dinleyin
Deli değilim, dedim,
ama içinde bulunduğum dünyada mantığa yer yok
ama içinde bulunduğum dünyada mantığa yer yok
Gülmek çok önemlidir, korkunun, anlayışsızlık ve bağnazlığın duvarlarını yıkar.
Her şey kötü gittiği zaman gülmekten hoşlanırım, çünkü hiç1şey, ne tam aydınlık, ne de tam karanlıktır.
Kimi anlar vardır ki çok yoğundur, o anlarda tek kişinin varlığı bile yeter ve güçlü, bazen de belirleyici 1şeyin niçin olageldiği bilinmez. Adlandırılamaz. Bunlar, duygularla algılanır yalnızca, nedeni bilinmez ve insan kendini bu duygularla dopdolu, neşeyle 1masal dünyasına uçan 1çocuk gibi hisseder
Benim dünyam büyük 1bölümüyle 1iç dünyasıdır. Onu kendi yaratılarımla döşüyorum, bunun için karanlık odamda bulunanların yardım etmeleri gerekiyor. İçindekileri size söyleseydim çok şaşırdınız, eliniz ayağınız birbirine dolaşırdı. Bu benim sırrım. Kimsenin içeri girmesine izin yok
Sırrın özelligi gömülü kalmasıdır.
Biz sırrın kendisiyiz
Biz sırrın kendisiyiz
Biz neysek zaman da odur. Yüzümüzdedir, suskunluğumuzdadır, bekleyişimizdedir
1odaya kapanmış ve insanlardan uzak olsam bile haberler bana ulaşıyordu
Her şey çok basittir, yeter ki ırmağın akışını değiştirmeye kalkışmayalım
Yıllar değil, bana en çok yük olan, tüm söylenmemiş şeyler; sustuğum ve sakladığım her şey
Öyle insanlar vardır ki, yaşam güçlerini nefretten alırlar.
Yokluktan gelip bilinmeyene giden bir aylaktım.
“Öyle insanlar vardır ki, yaşam güçlerini nefretten alırlar.
Ben hiçbir şeye sahip olmamayı öğreniyorum.
Bizi birbirimize yaklaştıran içimizde kırılmış bir şeylerin olması..
Bizi birbirimize yaklaştıran içimizde kırılmış bir şeylerin olması.
Bizi birbirimize yaklaştıran içimizde kırılmış bir şeylerin olması. Nefretten değil; ortak acılardan, insanlıktan beslenmek gerek.
Biz neysek zaman da odur. Yüzümüzdedir, suskunluğumuzdadır, bekleyişimizdedir.
Bizi birbirimize yaklaştıran içimizde kırılmış bir şeylerin olması.
Bizi birbirimize yaklaştıran içimizde kırılmış bir şeylerin olması. Nefretten değil; ortak acılardan, insanlıktan beslenmek gerek
“Her şey çok basittir, yeter ki ırmağın akışını değiştirmeye kalkışmayalım “
“Hiç bilmezdim suskunluklar ve dikilen bakışlarla dolu bir belleğin yürümeyi zorlaştıran bir kum torbasına dönüşebileceğini.”
kimse tarafından özlenmemek dayanılmaz bir acı.
Bizim günahımız,ruhumuzu kemiren yıpratan, her an onun saflığından bir şey alıp götüren günahımız, yalnızlıktan kaçmamızdır.
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
Hiçbir dinin durduramadığı başıboş bir yanılgıyım ben.
Her şey çok basittir, yeter ki ırmağın akışını değiştirmeye kalkışmayalım.
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
Kınşıklıklanm hem
güzel, hem de çok. Alnımdakiler gerçeğin izleri ve ölçütleri.
Zamanın ahengi bunlar. Ellerimin üstündekiler yazgı çizgileri,
bakın nasıl da kesişiyorlar, bir yıldızı, göl sularına düşüşünden
sonra görüntüler gibi talih yollarını belirtiyorlar.
Yaşam öyküm işte burada yazılı: Her kırışık, bir yüzyıldır, kış
gecesinde bir yoldur, sisli bir sabahta berrak bir pınardır, orman-
da bir buluşmadır, bir kopuştur, bir mezarlıkhr, kavurucu bir gü-
neştir
güzel, hem de çok. Alnımdakiler gerçeğin izleri ve ölçütleri.
Zamanın ahengi bunlar. Ellerimin üstündekiler yazgı çizgileri,
bakın nasıl da kesişiyorlar, bir yıldızı, göl sularına düşüşünden
sonra görüntüler gibi talih yollarını belirtiyorlar.
Yaşam öyküm işte burada yazılı: Her kırışık, bir yüzyıldır, kış
gecesinde bir yoldur, sisli bir sabahta berrak bir pınardır, orman-
da bir buluşmadır, bir kopuştur, bir mezarlıkhr, kavurucu bir gü-
neştir
Yıllar değil, bana en çok yük olan, tüm söylenmemiş şeyler; sustuğum ve sakladığım her şey.
Hiç bilmezdim suskunluklar ve dikilen bakışlarla dolu bir belleğin yürümeyi zorlaştıran bir kum torbasına dönüşebileceğini.
Hiç bilmezdim suskunluklar ve dikilen bakışlarla dolu bir belleğin yürümeyi zorlaştıran bir kum torbasına dönüşebileceğini.
En önemlisi doğruyu söylemektir.
Artik yaşlandığımdan, yaşamak için tam bir duruluk var
içimde. Konuşacağım, sözcükleri ve zamanı üstümden atacağım.
Artik yaşlandığımdan, yaşamak için tam bir duruluk var
içimde. Konuşacağım, sözcükleri ve zamanı üstümden atacağım.
İyiliğin dostları! Alan hala
yuvarlak. Delilik gibi. Değişen pek bir şey yok. Ne gökyüzü, ne insan.
yuvarlak. Delilik gibi. Değişen pek bir şey yok. Ne gökyüzü, ne insan.
Zamanın yavan bir tadı var.
Ruh zedelenmişse beden yalan söyleyemezdi.
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
Bir kez olsun haykırabilmek için, kısa da olsa, zamanım olsun istiyorum; bir çığlık atmak için, yalnızca bir kez; ruhun derinliklerinden, çok eskilerden, doğumunun öncesinden gelecek bir çığlık, şuracıkta göğsümde sinmiş duran bir çığlık.
Özgürlüğüme kavuşmuştum ve her şey umut ettiğim gibi olmayacaktı.
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
Kötüydüm ama zayıftım da. Oysa kötülük zayıflıkla bağdaşmaz. Kötülük gücünü, geriye bakmayan, çekinmeyen kararlılıktan alır.
Yaşam öyküm işte burada yazılı: Her kırışık, bir yüzyıldır, kış gecesinde bir yoldur, sisli bir sabahta berrak bir pınardır, ormanda bir buluşmadır, bir kopuştur, bir mezarlıktır, kavurucu bir güneştir
En önemlisi doğruyu söylemektir.
Oğlu olmadığı için kendini küçülmüş, aşağılanmış bir babanın isteğiyle gizlenmiş bir kızdım.
Yıllar değil, bana en çok yük olan, tüm söylenmemiş şeyler ; sustuğum ve sakladığım her şey.
Hiç bilmezdim suskunluklar ve dikilen bakışlarla dolu bir belleğin yürümeyi zorlaştıran bir kum torbasına dönüşebileceğini.
Bir köre yalan söyleyemezsiniz. Ona hikaye anlatırsınız. Ama o, söylenen sözlerden çok, ses tonuna inanır.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Bizde erkekler bir kadının kendilerine bakmasından hoşlanmazlar. Kendileri bakmayı, incelemeyi severler, ama hep kaçamaklı.
Coşkularım durgun bir gölün sularında seyrelmişti; bedenimdeki evrim ve değişim durmuştu, hiç kıpırdamadan, hiçbir şey duyumsamadan sönüyordu; ne bir kadın bedeniydi, dolgun ve iştahlı, ne de bir erkek bedeniydi, güçlü ve dingin, ikisinin ortasındaydım, yani cehennemde
Yeniden erkek giysileri içindeydim.
Kadınlar sert bir görünüme bürünmek ve kendilerini kabul ettirmek için erkekler gibi giyiniyorlardı.
Kadınlar sert bir görünüme bürünmek ve kendilerini kabul ettirmek için erkekler gibi giyiniyorlardı.
Bir yüz unutulabilir, ama insan bir duygunun sıcaklığını, bir hareketin tatlılığını, yumuşak bir sesin tınısını bütünüyle belleğinden silemez.
Deli değilim, dedim, ama içinde bulunduğum dünyada mantığa yer yok.
Burada herkes satılmış. Size kimse inanmaz.
Bu hunharca düşünce kızkardeşlerimin aklına nasıl gelmişti? Daha sonra, bana yapılan bu işkencenin, Afrika’da, Mısır’ın kimi yörelerinde ve Sudan’da sıkça uygulanan bir işlem olduğunu öğrendim. Amacı da yeni yetişen genç kızlarda her türlü istek ve zevk duygularını yok etmekti
Uzun süre çişimi tuttum. Canımın çok yanacağını biliyordum. Karnımın alt kısmı şişmişti. Çişimi yaparken soluğumu tuttum.
Cinsiyet organım dikilmişti. Kapıya vargücümle vurarak yardım istedim. Kimse gelmedi
Hiç dua etmiyorum.
Öyle insanlar vardır ki, yaşam güçlerini nefretten alırlar.
Olabilecek en kötü şey, yapayalnız ölmek ve kimse tarafından özlenmemek
Yazgım saptırılmış, içgüdülerim köreltilmiş, bedenim çarpıtılmış, cinsiyetim yadsınmış, umutlarım yok edilmişti.
Kendimi dört duvar arasında bulunca erkek görünümündeki yaşamımın ne denli hapishaneye benzediğini daha iyi anlamıştım.
Bir köre yalan söyleyemezsiniz. Ona hikâye anlatırsınız. Ama o, söylemen sözlerden çok, ses tonuna inanır.
Zekâ, dünyanın anlaşılamamasıdır.
Gülmek çok önemlidir, korkunun, anlayışsızlık ve bağnazlığın duvarlarını yıkar.
Kimi anlar vardır ki çok yoğundur, o anlarda tek kişinin varlığı bile yeter ve güçlü bazen de belirleyici bir şeyin niçin olageldiği bilinmez. Adlandırılamaz. Bunlar, duygularla algılanır yalnızca, nedeni bilinmez ve insanın kendini bu duygularla dopdolu, neşeyle bir masal dünyasına uçan bir çocuk gibi hisseder.
Her şeyi mutlak olarak unutmak olanaksızdı.
Spermlerini belirli aralıklarla dışarı atamayan erkekler baş ağrısı çekerler, demek istiyorsun, öyle değil mi? Peki, ya kadınlar? Onlara bir şey olmaz mı?
Elbette olur, onlarda kavgacı olurlar, bir hiç için bağırıp çağırmaya başlarlar.
Elbette olur, onlarda kavgacı olurlar, bir hiç için bağırıp çağırmaya başlarlar.
Bu acı soluğumu kesiyor, bir mermer parçasını kıran bir çekiç gibi sanki.
Üç dört yaşlarında olmalıydım. Babamın kucağında, bacaklarım hafifçe aralanmış, sünnetçinin önüne götürülüyordum. Kanı yeniden gördüm, eli kan içinde kalan babamın ani ve becerikli hareketini. Benim de butlarımda ve iç gömleğimde kan lekeleri vardı
Mutlak bir yalnızlıktan gelen, o çok özel kişilerden biri olmalısın. Bu apaçık görünüyor!
Bir şeye sahip olanın hiçbir şeyi yok demektir. Benim boş hayallerden başka bir şeyim yok.
Bu kez, kendi işinizi kendiniz görün!