İçeriğe geç

Kuşların Dili Kitap Alıntıları – Cahit Zarifoğlu

Cahit Zarifoğlu kitaplarından Kuşların Dili kitap alıntıları sizlerle…

Kuşların Dili Kitap Alıntıları

Aşk akıl işi değildir.
Madem dünya durmuyor geçip gidiyor sen de ondan geç. Ona öyle bakıp durma.
Bu dünyanın kederi de sevinci de bir yel gibi geçip gider.
Sen ibadete gönül ver de o seni yavaş yavaş iyi yola yöneltsin.
Biz kendimizden de ihsanlardan da vazgeçmedikçe menzile varamayız.
Aşık olan canını düşünmez. Güçsüzlüğüne bakmaz.
Sevgilinin yüzünü seviyorsan, bil ki gönül ona bir aynadır.
Allah’ım bana Müslümanlık nurundan lezzet ver.
Geceleri çektiğim üzüntüleri artık taşıyamaz oldum.
Ey alemlerin Rabbım, ben acizim, elimi tut, feryadıma yetiş.
Bilmez misin ki hayat uzun da olsa, kısa da olsa, netice de birkaç soluktan ibarettir. Görüyorsun ki her doğan ölüyor. Toprağa giriyor. Yok ki bunun bir istisnası. Her ne ki doğmuş, yaratılmış sonu ölümdür.
Bir mezarcı varmış. Ömrü boyunca mezar kazmış. Bir gün demiş ki:
-Çok mezar kazdım. Çok kimseler gömdüm. Bu yaptıklarımı azgın nefsim gördü de kendi ölmedi. İbret almadı.

İşte nefis böyledir. O ne ibret alır, ne yola gelir.

Günah işlediysen tövbe et. Tövbe kapısı daim açık. Kim gitmiş de onu kapalı bulmuş? Eğer tövbe kapısına doğrulukla yönelirsen yüzlerce lütuf, yüzlerce ihsanla karşılanırsın.
Bu ucu bucağı bulunmayan denize garkolmak için, kendi iç alemine dalıp kaybolmak gerek.
-Ey Mecnun böyle ne arıyorsun dedi?
-Leyla’yı arayıp duruyorum diye cevap verdi.
Adam dedi ki:
-Leyla toprakta ne gezer? Hiç öyle tertemiz bir inci, yoldaki toprakta bulunur mu?
Mecnun,
-Ben onu her yerde arıyayım da, belki bir gün onun bulunduğu yere rastlarım diye cevap verdi.
-Ey gafil, bu dünyanın kaderi de sevinci de bir yel gibi geçip gider. Ömür bitince, sanki hiç yaşamamış gibi olursun. Geriye hiç bir şey kalmaz. Madem dünya durmuyor geçip gidiyor sen de ondan geç. Ona öyle bakıp durma.
-Bilmez misin ki hayat uzun da olsa, kısa da olsa, neticede birkaç soluktan ibarettir. Görüyorsun ki her doğan ölüyor. Toprağa giriyor. Yok ki bunun bir istisnası. Her ne ki doğmuş, yaratılmış sonu ölümdür.
-Sen denize aşıkım dersin ama denizden haberin yok. Denizden kim şimdiye kadar vefa görmüş? Kimonmuş? Nice gemileri girdaplarında alabora edip yuttu? Kaç kişinin canına kıydı. Onda huzur yok ki ondan huzur gelsin sana?
Sen ibadete gönül ver de o seni yavaş yavaş iyi yola yöneltsin.
Aşk akıl işi değildir.
Ya Rabbi! Benim sana yalvarışlarımı bilirsin, duyarsın.
Geceleri çektiğim üzüntüleri artık taşıyamaz oldum.
Elemin sınırları aştı.

Bana neşe ver,
Sevinç ver.
Bana müslümanlık nurundan lezzet ver.

Gönül huzuruna gönülsüz kaldığın zaman erişirsin.
Elemin sınırları aştı. Bana neşe ver. Sevinç ver.
Bana Müslümanlık nurundan lezzet ver.
Evet, ona varamasam bile, onu sorup arıyorum ya. Aşıka bu kafidir.
Aşık bir an bile işin sonunu düşünmez. Onun yolunda iyi de birdir kötü de.
Sevgi olunca, edep de olur. Edep olunca küstahlık kalmaz ki
Hiç bilip gidenle bilmeden giden bir olur mu?
Herkes yaratılıştan itibaren temiz olsaydı, peygamberlere ne gerek kalırdı.
Pek güzel bir padişah vardı. Çok güzeldi, çok güzel.. Yüzü güzelliğin bir deliliydi. Halk onu o kadar çok sever, onu görmek için öyle çabalardı ki her biri onu düşünmekten deli divane olmuştu.Onu görmeye kimsenin takati olmazdı. Bir gören olsa düşer ölürdü.
Sonunda padişah bir ayna yaptırdı. Ona bakar ve kendini seyrederdi. Böylece aksi aynaya vurur herkes de bu aynadaki aksine bakarak mutlu olurdu.

Sevgilinin yüzünü seviyorsan, bil ki gönül ona bir aynadır.

Canını ayna yap da onun güzelliğini seyret.

Senin padişahın ululuk köşkündedir. Padişahını gönlünde bul, orda gör. Alemi, kainatı minicik zerrede seyret.

Simurg’u da öyle bil. Gölge ve asıl. Bunlar birbirinden ayrılmaz. Birine takat getiremez bakamazsın, ötekine belki gücün yeter.

Fakat onun aksine bakıp da orada kalıp kaybolma. Daima o gölgenin sahibine doğru gayret et.

“Beni sevenler götürüp toprağa bıraktıktan sonra çekilip gidecekler. Beni bırakacaklar. Fakat o zaman Sen beni bırakma.”
“Senden başkasını dost tutmadım. Bunun hatırı için beni affet.”
“Şekerin yalnız adını biliyorum, ama bu ağzımda zehir olmasından daha iyidir.”
“Herkes nasılsa kendini öyle gösterir.”
“Ona varamasam bile, Onu sorup arıyorum ya. Aşıka bu kâfidir.”
“Hiç bir kuş öteki gibi uçmaz.”
“Dostlar, ben size Gül bahçesinden güller saçtım. Siz de beni hayırla anın.”
“Aşk akıl işi değildir.”
“Dert sahibi değilsen erler safında mert olmazsın.”
Ondan bir şey isteyeceksen O’nu iste.”
“Ondan bir şey isteteyeceksen O’nu iste.”
“Sevgi olunca, edep de olur. Edep olunca küstahlık kalmaz ki…”
“– Benim bir yoldaşım vardır. Ben nerdeysem, o da benimledir. Onun adı nefs’tir. Bana da düşmandır.”
“Başı, sevgilisinden daha değerli olanın aşk davasına kapılması ayıptır. Ve günahtır.”
“Tövbe kapısı daima açık. Kim gitmiş de onu kapalı bulmuş?”
“…Bu makam ne ibadetle elde edilir ne duayla. Ama ibadetsiz duasız da olmaz.”
“Ya Rabbi, benim sana yalvarışlarımı bilirsin, duyarsın.
Geceleri çektiğim üzüntüleri artık taşıyamaz oldum.
Elemin sınırları aştı. Bana neşe ver. Sevinç ver. Bana Müslümanlık nurundan lezzet ver.”
“Ey alemlerin Rabbi, ben acizim, elimi tut, feryadıma yetiş.”
Hasılı herkesin yürüyüşü başka başkadır. Hiç bir kuş öteki gibi uçamaz. İşte bilgi de öyle. Bilgi de her kişide ayrı ayrıdır. Biri mihrabı bulmuştur, öteki putu.
Sevgi olunca, edep de olur. Edep olunca küstahlık kalmaz ki.
Ama uzak kalırsan sevgide kalmaz. Azalır.
ah şu yalnızlık
kemik gibi
ne yanına dönsen batar.
Ben kararsızım. Benim ne gücüm var, ne de gönlüm
bu dünyanın kederi de sevinci de bir yel gibi geçip gider. Ömür bitince, sanki hiç yaşamamış gibi olursun.
Toprakla karılmış bir avuç sudan başka nesin?
Bu halinde,bir avuç sudan ibaretken,denizle nasıl savaşa girebilirsin
Benim bir yoldaşım vardır. Ben neredeysem, o da benimledir. Onun adı nefes’ tir.
Şaşkınlık girdabında çırpınıp duruyorum.
Sevgi olunca, edep de olur. Edep olunca küstahlık kalmaz ki.
Ama uzak kalırsan sevgide kalmaz. Azalır. O azaldıkça da küstahlık edersin.
Farkında değilim, sen mi bensin, yoksa ben mi sen
Dünya baştan başa bir pislik. Halk bunun içinde yaşar ve ölür. Ağlar, inler ve ölürler.
Hiç bilip gidenle bilmeden giden bir olur mu ?
Aşık, ateş kesilen, hararetle koşup giden bir alev gibi baş çeken kişiye denir.
Sevgilinin yüzünü seviyorsan,
bil ki gönül ona bir aynadır
Bilmez misin ki hayat uzun da olsa, kısa da olsa, neticede birkaç soluktan ibarettir.
..giden yol öyle kısa ,öyle zahmetsiz değil. Bilakis bin bir zahmet ve çileyle dolu.
O bize yakındır biz ona uzağız.
Bir gün efendisi köleye dedi ki:
-Geceleyin kalkınca beni de uyandır da, ben de namaz kılayım.
Köle efendisine dedi ki:
-Kimde din gayreti varsa, o kendiliğinden uyanır Bir başkasının uyandırmasına gerek kalmaz. Böyle bir gayretin varsa zaten uyanık sayılırsın, ayrıca uyandırılman gerekmez. Eğer seni uyandıracak biri lazımsa, senin için ibadet edecek biri de lazım demektir. Kimde bu istek, arzu yoksa onun toprak başına.
-Allah yolunda temizlik nasıl olur diye sordu.
Hüdhüd;
-Onun yolunda temizlik, neyin var neyin yoksa onlardan temizlenmekle olur dedi.
Gönlünden ondan başkasını silip atmakla olur.
Gönlün, şu dünyada sahip olduklarında, ayakların onun yolunda oldu mu, menzile erişemedin bil.
Günün birinde bir dilenci Cüneydi Bağdadi hazretlerinin huzuruna geldi.
Dedi ki:
-Ey kendini Allah’a adamış kişi, bana söyler misin, insan ne zaman gönül huzuruna erişir.
Cüneyt ona dedi ki:
-Günül huzuruna, gönülsüz kaldığın zaman erişirsin.
Başı, sevgilisinden daha değerli olanın aşk davasına kapılması ayıptır. Ve günahtır.
Sevgilinin yüzünü seviyorsan, bil ki gönül ona bir aynadır.
Canını ayna yap da onun güzelliğini seyret.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir