İçeriğe geç

Kuşatma Kitap Alıntıları – Mustafa Güldağı

Mustafa Güldağı kitaplarından Kuşatma kitap alıntıları sizlerle…

Kuşatma Kitap Alıntıları

İngilizler, hâkim olduğu ülkelerde insanların beynine İngiliz kodlarını işlerler. Böylece insanlar İngilizlerin çıkarı doğrultusunda düşünür karar alır.
İnsanların kalplerinin Allah ile olan ilişkileri kesilince olgunlaşmadan koparılan meyve gibi dünya onlara son derece kötü, çirkin ve lüzumsuz göründü.
O zaman da feryadı basıp gerçekten bu hayat batıl, faydasız, sıkıntılı ve ıstıraplıdır diye düşündüler. Sonra da dünya hayatı geçici bir fırsattır diye dünyanın keyfini çıkarmak için vahşice bir mücadeleye girdiler. Kim bu dünya hayatının tadını çıkarmaz ise bir daha geri gelmeyeceği için fırsatı kaçırmış olur.
Sonra hayvanlar gibi etrafa saldırmaya başladılar.
Hedefsiz, gayesiz,delilsiz, mutsuz, rahatsız ve çılgın halde bocaladılar.
Muhammed Kutup
Bu nasıl bir savaştır?
Topla, tüfekle, bombayla, molotof kokteyli ve füze, nükleer silah veya gazla yapılan savaş olmaktan önce ve öte bir ruh savaşıdır.
Ruhlar arasında olan bir savaştır.
Bu savaşlarda bedenlerden, maddi vücutlardan önce ruhlar, yenilgiye uğrar.
Bu bir zihniyet savaşıdır.
Bu bir hayat tarzı, dünya görüşü, yeni bir medeniyet savaşıdır.
Sezai Karakoç
Mağluplar, galipleri taklit eder.
İbn-i Haldun
2.Abdülhamid aldığı bir kararla 1877’de Dolmabahçe Sarayından Yıldız Sarayına geçti. İşte bu, Abdülhamid’in attığı en büyük stratejik adımdı.
Şayet Müslümanlar birbiriyle uğraşmayıp, bir zamanlar olduğu gibi birlik olsalardı, Batı’nın bütün kiliseleri ve ülkeleri toplansa Haçlı seferlerini göze alamazlardı.
Osmanlı her yeri medrese ile kuşatıp ilmî set oluşturdu.
Günümüzdede bu savunma kalkanına o kadar çok ihtiyaç var ki Bugün de Doğu’dan ve Batı ‘dan gelen inanç ve fikir akımlarıyla ayet ve hadisleri tahrif etmek istiyorlar. Çelik gibi ilmî savunma kalkanlarına ihtiyaç var.
Savaş büyük. Mücadele edeceğiz.
İngilizler Hindistan’ı işgal edince orada kendi tekstil mallarını Hint kumaşına rakipsiz kılabilmek için ..Hint tekstil sanayisini ayakta tutan 40bin Hintli kumaş imalatçı ustanın parmaklarını kesmişlerdir..
Dilimizi öyle budadılar ki günlük 400-500 kelime ile anlaşmaya çalışıyoruz. Onla da anlaşamıyoruz. Kendimizi iyi ifade edemiyoruz.
Kendi iradesiyle harf inkılabı yapan iki ülke çıkmıştır modern çağda. Biri biz, biri İsrail’dir. Ancak mühim bir farkla, biz Arap yazısını geri bıraktırıyor diye terk ederken İsrail, hemen bütün Yahudi vatandaşları Latin alfabesini bildiği halde tersinden bir harf inkılabı yaptı ve iki bin yıl önceki ölü ve öğrenilmesi çok zor olan İbrani alfabesini diriltti.
Çünkü insan psikolojik bir varlıktır.
İnsanı değiştirmek,yönetmek,yönlendirmek ve etki altına almak isteniyorsa psikoloji ilminden muhakkak faydalanmak gerekir.
Kaybedecek birseyi olmayan insan kadar tehlikeli bir varlık yoktur.
Memleketler parasızlıktan değil.!
Ahlaksızlıktan çöker!!
İlk hedef Pegabersiz İslam.
İkinci hedef Kur’an’sız İslam.
Üçüncü hedef İslam’sız İslam.
Sonrası Deizm. Deizm, Allah var fakat Peygamber, kitap ve din göndermemiştir anlayışıdır.
Şanlıurfalı bir ailenin çocuğu olan Abdullah Öcalan, Bakırköy Toplama Müdürlü günde memurken 1971 yılında İstanbul Üniversitesinde hukuk eğitimi almaya başladı.
Kobani bunun en açık örneği. IŞİD Koba ni’ye girdiğinde Türkiye’de HDP ve PKK çok tepki gös terdi. O sırada Amerika’ya giden Selahaddin Demirtaş bazı CIA şefleriyle görüşmeler yaptı. Daha sonra Tur kiye’ye döndü ve sözde Kobani için halkı sokağa döküp isyan başlattı.
PKK (Partiye Karkaren Kürdistan) Türkçesiyle Kürdistan İşçi Partisi, 27 Kasım 1978 tarihinde Diyarba kır’ın Lice ilçesinin Fis köyünde yapılan bir toplantıda Abdullah Öcalan liderliğinde kuruldu.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Bugün kafamıza deve derisi olarak sinema, dizi, fut bol, müzik, moda, magazin, TV kanalı geçirilmiştir. Bunlarla uzun süre meşgul edilip zihnimizden ve kalbi mizden inancımız, kültürümüz silinip gitmektedir. Hat ta eğitim sistemini bile buna dâhil edebiliriz. Bugünkü modern mankurtlaşma süreci böyle devam ettiriliyor.
Komünist Rusya, muhtelif Türk şiveleri arasındaki küçük farkları kabartarak Özbekçe, Kazakça, Kırgızca, Azerice diye dil ilmine aykırı beş on dil icat etti. Maksadı, Türkler arasındaki birliği parçalamaktı.45 Böylece dilleri farklılaştırılan Türkler bölündü.
Türkiye’de seçilen Cumhurbaşkanları ülkeyi Çanka ya Köşkü’nden yönetirdi. Burası dış güçlerin kontrolün de, güvenliğin zayıf olduğu bir yerdi. Cumhurbaşkanla ni kolayca zehirlenip öldürülebiliyordu. Ayrıca kolayca dinlenip şantaja maruz bırakılıyordu. Erdoğan, yönetim yerini Çankaya Köşkü’nden, Ankarada yapılan çok fonk siyonlu ve güvenli külliyeye taşıdı. II. Abdülhamid’in yaptığının bir benzerini yaptı. İnşallah öyledir dostum.
1774 Küçük Kaynarca Antlaşması’na kadar Osmanlı Devleti bugünkü Amerika Birleşik Devletleri gibi dün yanın süper gücü idi. Bu tarihten sonra süper güç olu şunu İngiltere’ye kaptırdı. Osmanlı süper güç ünvanını tam 321 yıl sürdürdü.(1453-1774)

İngiltere 1815’te dünyanın en güçlü devleti oldu. Ancak bu sıfatı 130 sene taşıyabildi. İngiltere Müslü manların yaşadığı toprakları sömürgeleştirmeye baş layınca Osmanlı Hilafetinden çekinir oldu. Halife bir sözüyle buradaki insanları ayaklandırabilirdi. Bu sebep le 18. asır sonunda siyasetini Osmanlı Hilafetini zayıf latmak üzerine kurdu. İlk olarak Arabistan’da Vahabi hareketini çıkararak Müslümanları böldü ve mukaddes beldeleri tehlikeye soktu. Ardından Osmanlı Padişahla rının Kureyşli olmadığı, halife hakkı bulunmadığı pro pagandasını yapmaya başladı. İngilizler böylece İslâm coğrafyasında hem toprak hem de zihinsel bölünmeyi başlatmış oldular. Ne de olsa gücünü bölmeden ve ayrış tırmadan alan bir devletti İngiltere.

Kur’an Müslümanların elinde bulundukça biz onlara hâkim olamayız. Ne yapıp etmeli ya Kur’an’ı ortadan kaldırmalıyız yahut Müslümanları Kur’an’dan soğutmalıyız.
Önce psikolog, sosyologlar ve tarihçiler bölge üzerinde derin araştırmalar yapar. Bölgedeki inançları, ırkları ve kültürü öğrenirler. Bunu detaylı rapor olarak İngiliz Devleti’ne sunarlar.
Sonraki aşamada devreye İngiliz devletinin yetiştir diği özel haritacılar girer. Psikolog, sosyolog ve tarih çilerin verdiği rapora göre bölgede İngilizlerin çıkarları doğrultusunda bölücü haritaları çizerler. Bu da Ingilia Devletine teslim edilir.

Sonraki aşamada halkı birbiriyle çatıştırmak için bölgeye kışkırtıcı İngiliz ajanlar gönderilir. Bunlar psikolog, sosyolog, tarihçi ve haritacıların araştırma ve çizimlerine göre çalışırlar. Bölge halkını birbirine düşürürler. Bölgede İngiliz Devleti’nin istediği şekilde derin çatlaklar oluştururlar.

Sonraki aşamada az bir İngiliz ordusu bölgeyi işgal eder ve çatışan taraflardan birini tutup öbürüne karşı kullanarak bölgeye hakim olur.

Bölgeye hakim olduktan sonra devreye İngiliz eği

timciler girer ve bölge gençlerini İngilizlere hizmet

edecek şekilde yetiştirecek eğitim kurumları kurarlar.

Sonra ülkenin başına o yetiştirdiği gençleri geçirirler.

Sonraki aşamada bölgede bir tane bile İngiliz kalmaz. İngilizlerin bölgede kurduğu eğitim kurumlarında ye tişen beyni sömürülmüş mankurtlar ülkeye hâkim kılınır. İngilizlerin çıkarları doğrultusunda ülkelerini yönetirler.

Az bir İngiliz askeri ve görevlisi, milyonlarca nüfu su olan büyük ülkeleri böyle ele geçirmiştir can dostum.

Ingilizler, bir bölgeye hakim olmak istediğinde

aşağıda verdiğim hizmetçilerini sırasıyla kullanır: Psikolog, sosyologlar ve tarihçiler

.Haritacılar

• Kışkırtıcı İngiliz ajanlar

İngiliz ordusu

Ingiliz eğitimciler

• Mankurtlar

Şayet onlara devamlı hakim olmak istiyorsan, onları küçük küçük beylikler haline getir. Bununla da yetinme, münakaşa mevzularını aralarında yay. Bu münakaşalı mevzuları halletme. On lar devamlı münakaşa ederken, birbirleriyle uğraşırken, sen aralarında hakem olursun, senin saltanatın ve håki miyetin devam eder.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Avrupalı kadınlar, güzel kokuları ve kremleri Haçlı Seferlerinden sonra öğrenip kullanmaya başladılar.
Papazlar, Müslümanların Hristiyan olduk demelerin yeterli bulmuyorlardı. Müslümanların ger çekten Hristiyan olup olmadıklarını çeşitli yöntemlerle kontrol ediyorlardı. Mesela, Ramazan günleri yüksek tepelere çıkıp Müslüman mahallelerde bacaların tütüp tütmediğine bakıyor ve oruç tutanları gizli kâfir ilan edip engizisyon mahkemelerine sevkediyorlardı.
Bu dönemde kayda değer hadiselerden biri de, Oran fetvası olarak ün salan ve Cezayirli Malikî fakih Ubey dullah Ahmed el-Mağravi’nin Moriskolor hakkındaki yaklaşımıdır. Din değiştirme tehdidi ile karşı karşıya bu lunan Moriskolar, Oran müftüsüne içinde bulundukları şartlarda dinen ne yapmaları gerektiğini sorarlar. Mağ ravi’nin 1504 yılı içindeki cevabi fetvası hem Endülüs tarihi hem de fıkıh tarihi açısından ilginç bir metindir.
Kurtuba Universiteleri dünyanın her tarafından eği tim için gelen Müslüman, Hristiyan, Yahudi, Asyalı, Avrupalı, Afrikalı öğrencileri yetiştirip bir aydınlanma ocağı olma niteliği kazanmıştı.
Yarım milyon nüfuslu Kurtuba, 1236 yılında kaybedildi. Kurtuba Ulu Cami de Toledo Ulu Camii ile aynı kaderi paylaştı ve katedrale çevrildi. Kurtuba Camii, aynı anda 30 bin Müslümanın ibadet edebileceği şekilde yapılmıştı. Kiliseye çevrilirken kazma kürekle tahrip edilmiş, bahçesindeki ağaçlar da sökülmüştür. Ah Kurtuba! Ah ilmin şehri!

Kurtubada 700 cami, 300 halk hamamı, 70 adet kü tüphane ve büyük kitap satış yerleriyle Avrupa’nın en önemli kültür merkeziydi.

İnsanların kalplerinin Allah ile olan ilişkileri kesilince olgunlaşmadan koparılan meyve gibi dünya onlara son derece kötü, çirkin ve lüzumsuz göründü. O zaman da feryadı basıp gerçekten bu hayat batıl, faydasız, sıkıntılı ve ıstıraplıdır diye düşündüler. Sonra da dünya hayatı geçici bir fırsattır diye dünyanın keyfini çıkarmak için vahşice bir mücadeleye girdiler. Kim bu dünya hayatının tadını çıkarmaz ise bir daha geri gelemeyeceği için fırsatı kaçırmış olur. Sonra hayvanlar gibi etrafa saldırmaya başladılar. Hedefsiz, gayesiz, delilsiz, mutsuz, rahatsız ve çılgın bir halde bocaladılar. Muhammed Kutup
Film çekmek silah çekmekle aynı şeydir.
Paul Virillo
Kamera izleyiciye yöneltilmiş bir silahtır.
Martin Heidegger
Eğer Amerikan sinema dünyasını kontrol edebilseydim, bütün dünyaya komünizmi yaymak için başka bir şeye ihtiyacım olmazdı.
Stalin
Evet onlar Müslümanları bozmak için İslam dünyasını en ücra köşelerine kadar gezerken bizler arka sokaklarımızda ne olduğunu bilmiyorduk. Arka caddede kimlerin yaşadığını ne tür insanların yaşadığını bilmiyorduk. Araştırma öğrenme gereği duymuyorduk. İslam medeniyetini dünyaya böyle mi taşıyacaktık?
Müslümanlar yahudilerle savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Bu savaşta Müslümanlar yahudileri öldürürler. Hatta bir yahudi taşın, ağacın arkasına gizlenir. Bunun üzerine o taş veya ağaç, ‘Ey Müslüman ey Allah’ın kulu! İşte arkamda bir yahudi, gel, onu öldür!’ der.
İletişim teorisyeni McLuhan’ın şu müthiş tespiti çok yerindeydi:
Teknolojiler yalnızca insanların kullandığı icatlar değildir, insanları yeniden icat eden araçlardır.
Hindistan buna önemli bir örnek teşkil eder.çünkü bilindiği gibi bu bölge 1868’de İngiliz hakimiyetine geçmiş,buna paralel olarak bolgede hristiyan propagandasıyla beraber oryantalistlerin İslâm’a yönelik art niyetli çalışmaları da hız kazanmıştır.ilginçtir, sömürgeleştirilen Hindistan’a bağlı Delhi şehrinde kurulan İslami ilimler fakültesinin başına, İngiliz doğu Hint şirketi sponsorluğunda, Avusturya asıllı İngiliz bir oryantalist olan dr.alois sprenger getirilmiştir.sprenger ilk kez hadislerin büyük bir kısmının ‘uydurma’ olduğunu iddia eden,sünnetin kaynak oluşuna yönelik eleştiril makale kaleme alan,böylece sünneti safdışı bırakmayı hedefleyen biridir.iste bu fitne sebebiyle İslam dünyasında sünneti toptan inkar etme hareketi de ilk olarak hindistan müslümanları arasında baş göstermiştir.
Çünkü insan psikolojik bir varlıktır.insanı değiştirmek,yönetmek, yönlendirmek ve etki altına almak isteniyorsa psikoloji ilminden muhakkak faydalanmak gerekir.
İslam âlemi üzerinde geniş araştırma yapan oryantalistler,edindikleri bilgiler ışığında İslam dininin özünü bozmak için geniş ve derin projeler hazırladılar.
Oryantalizm:İslam toprakları,doğu toplumları ve doğu ülkelerinin tarihi, kültürü, dini,gelenekleri ve medeniyetleri hakkında araştırma yapma ve bilgi edinmedir.
Müslümanların her şeyini bozduk yok ettik.dinleri inançları,dine bağlılıkları ve insani duyguları yok oldu.onların milli manevi değerlerini batı medeniyeti potasında eriterek kendimize benzettik.islamiyeti öğrenmeyi,namaz kılmayı,kur’an öğrenmeyi suç ve gericilik olarak göstermeyi başardık.artık çoğu hiçbir şeye tam olarak inanmıyorlar.on dört asırlık dinlerini,itikatlarını,ibadetlerini tartışılır hale getirdik.derin bir boşluğa düşürdük.bundan sonra biz misyonerlerin işi daha kolaylaştı.maaş bağlayarak vize vaadi,yurt dışında iş imkanı,hatta cinselliği kullanarak müslümanları hristiyan yapınız!
Şeyh said kıyamında 206 köy yerle bir edildi.8.785 ev yıkıldı ve 15.200 insan öldürüldü.mahkeme reisi şeyh said’e Kürdistan krallığı yapacaktınız öyle mi? sorusuna şeyh said, krallık falan bizim niyetimiz de yoktum.amacımız şeriatın ahlakamını uygulamaktı.ben ne krallık kabul ederim ne de elimden gelir. Diye cevap vermiştir.
Fenerbahçe; İngiliz ve Fransız takımlarına karşı yaptığı 50 maçın 41’ini kazandı.4’ünde berabere kaldı ve sadece 5’ini kaybetti.halk kendini futbol ile tatmin etmişti.aslında bu İngilizlerin oyunu idi.ingilizlerin fikri şuydu: halk futbol maçlarında bizi yenerek tatmin olsun ve tekrar ayaklanmasın bize karşı savaşmasın.
Kurban bayramında kestiğimiz hayvanlara laf atanlar,bizlere cani diyenler,Noel bayramı dolayısıyla hindi kesenlere hiç birşey demezler.çünkü onlara göre Noel bayramında hindi kesmek ilericilik,bizim kestiğimiz kurban gericilik!
mağluplar,galipleri taklit eder
Amerika’nın Japonya’ya atom bombası atmasının en büyük sebebi gövde gösterisi yapmak istemesiydi..
Nitekim tarih göstermiştir ki, bir milletin kurmuş olduğu devlet yıkılabilir, oturduğu vatan elinden alınabilir, fakat eğer dili yaşıyorsa o millet dağılmamıştır, kaybolmamıştır, ayaktadır..
Düşmanını tanımayıp kendisini tanıyan,savaştan sonra başarıya ulaşabilir.hem kendisini hem düşmanını tanıyan gücün ise,yenik düşme ihtimali yok gibidir.
Şerif Hüseyin,İngilizlerden şikayetçi olmaya başlayınca suudiler; İngilizler tarafından kullanılıp şerif Hüseyin’i devirdiler.suudiler başa geçti.ilk kral Suud bin Abdülaziz kullanılmadan önce Londra’ya getirilmiş ve kendisinin Filistin’de bir yahudi devleti kurulmasına karşı çıkmayacağı ve ölünceye kadar İngilizlere itaatten ayrılmayacağı yolunda söz, taahhüt alınmıştır.
kur’an müslümanların elinde bulundukça biz onlara hakim olamayız.ne yapıp etmeli ya Kur’an’ı ortadan kaldırmalıyız yahut müslümanları kur’an’dan soğutmalıyız. özellikle bunun için felsefe silahı nı kullanmaya karar verdiler.islam’a aykırı düşünce,ve ideoloji ve inançlarını yayacaklardı.
Fransız fizikçi Pier curie söyle diyordu:kral şarlman ispanya’yı müslümanlardan aldığında,gırnata sarayı’nın meydanında,bir milyon el yazması eseri şenlikler yaparak yaktırdı.bunlardan bize sadece 30 eser intikal etti.biz bu 30 eserle atomu parçaladık ve ay’a çıktık.eğer o yakılan kitapların yarısı kalsaydı,bugün galaksiler arasında seyahat eder olacaktık.
Müslümanların güçsüz düşüp zulme uğramalarının sebebi hep aynıydı.allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve ayrılığa düşmeyin,emrini unuttular.aralarına düşmanlık girdi ve kurda kuşa yem oldular.
Bir medeniyet petrol ve altın gibi yer altı kaynaklarını ve toprağını kaybedebilir. Fakat ruhunu ve inancını kaybetmemiş ise tekrar toparlanabilir. Ama ruhunu, inancını ve özünü kaybederse bir daha toparlanamayıp hep köle olarak kalacaktır.
Nerede o Çanakkale’deki ruh? Kayıp aranıyor can dostum!
Mağluplar, galipleri taklit eder.
Misyonerlerin asıl amacı Hristiyanlaştırmaktan çok, İslâmiyetten koparmak, Müslümanlığımızı anlamsızlaştırıp direnme gücünü yok etmektir. İnancını koruyamayan vatanını asla koruyamaz.
İnsan haklarını uygulamaya geçiren bizim medeniyetimizdir. Medenileşmek adına Avrupa’ya özenenler utansın! Batılaşmayı çağdaşlaşma sananlar utansın!
Kitap okumuyoruz. Sloganik, romantik şeyleri sevip onlara bağlanıyoruz. Hikayeler ile ömür tüketiyoruz. Okumayı ve araştırmayı sevmiyoruz. Bu yüzden tuzakların farkına varamıyoruz ve bizi kolayca kuşatıp yok edebiliyorlar.
.
Müslümanlar birbiriyle uğraşmayıp, bir zamanlar olduğu gibi birlik olsalardı, Batı’nın bütün kiliseleri ve Ülkeleri toplansa Haçlı Seferini göze alamazlardı. Başımıza ne gelmişse kendi bölünmüşlüğümüzden ve birbirimizle didişmemizden geldi
.
Kanımız, rengimiz yerli ama zevklerimiz, zihin yapılarımız, dünya görüşlerimiz aynı İngilizlerinki gibi olacaktı. Bunu Türkiye de de başarmışlardı.
Savaşmadan ölmek yok. Coğrafi ve zihinsel kuşatmayı yarmak için topyekûn mücadele etmek boynumuzun borcudur..
Gerçekte Noel (yılbaşı) kutlamalarının Hz. İsa’nın doğumuyla herhangi bir ilgisi bulunmamaktadır. Noel Baba efsanesi sonradan Saint Nicola adlı papazın uydurmasından ibarettir.
Günümüzde ağaç bayramları da ilkel insanların ağaçlara tapınmalarından ileri gelen bir gelenektir. İnsanlar ağacı, uzun ömürlü oluşunu hayranlıklarını ile kutsamışlardır. Acaba Noel bayramını kutlayan Türkler bu ağacın nereden geldiğini biliyorlar mı? Bir Ermeni mitolojisinin tanrısı adına uygulanan geleneği biliyorlar mı?
Bu arada Kurban Bayramı’nda kestiğimiz hayvanlara laf atanlar, bizlere cani diyenler, Noel Bayramı dolayısıyla hindi kesenlere hiç bişey demezler. Çünkü onlara göre Noel Bayramı’nda hindi kesmek ilericilik, bizim kestiğimiz kurban gericilik(!)
Kapitalizmin ‘milli içeceği’ haline gelen ve saniyede sekiz bin adet tüketildiği hesaplanan Coca-Cola’nın Noel Baba ile olan ticari ilişkisi de önemlidir. 1930 yılında Coca-Cola şirketi, Noel Babayı yeniden üretti. Noel Baba’nın ülkeden ülkeye farklılık gösteren giysisinin rengi bile Coca-Cola’nın rengi olan kırmızı beyaz ile değiştirilerek tescilleniyordu.
Mağluplar, galipleri taklit eder.
Miladi takvim bir kilise takvimidir; kilisenin ve imparatorluğun ibadet ve işlerine, törenlerine yardımcı olmak üzere kilise tarafından şekillendirilmiştir.
Eziklik psikolojisine girdik gireli körü körüne Avrupa taklidi başladı. Bilhassa elin Avrupalısını ve Amerikalısını bu milletten üstün görme hastalığından kurtulmalıyız artık. Zeki olan Türk milleti, 150 yıla yaklaşan uzun bir zamandan beri kendisine güvenemez ve her şeyin iyisini Avrupa yapar zihniyetine sahip hale getirilmiştir.
Daha sonra saçmalama daha da arttı. Sigara; dumansal tüttürgeç , tren; arkadan ittirmeli üstten tüttürmeli götürgeç, otobüs; çok oturgaçlı götürgeç, hostes; gök götürü konuksal avrat Bunlar sokakta halkın diline düşmüş, halk bunlar gibi tuhaf karşıladıklarını dalga geçme malzemesi yapmıştı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir