İçeriğe geç

Kurantum Kitap Alıntıları – Burak Özdemir

Burak Özdemir kitaplarından Kurantum kitap alıntıları sizlerle…

Kurantum Kitap Alıntıları

&“&”

Biz de, sevgi gösterileri bir tek cenazelerde patlar. Cenaze ağıtlarının içinde sevdiğini sevdiğinden haberdar edememenin ezikliği de vardır.Rahmetliyi iyi bilirdin de, yüzüne neden söylemedin?
Rahmet, sonsuz iyimserlik enerjisidir.
Karamsarlık çok yakıt gerektiren bir ruh halidir. Bu anlamda karamsarlık 12 silindirli benzin içeren bir motordur.. İyimserlik ise güneşle beslenen fotosentezdir.
Minnet, çok güçlü bir frekanstır ve şifa verdiklerinin sana adreslediği minnet ve şükran duygusu, eğer sağlam durmazsa sarsabilir insanı.
Senin gidip bulduğun değildir, olduğun yerde seni bulandır hayatın gerçek anlamı.
Avrupa ve Amerika toplumları, canlı yayında izledikleri gökdelen yıkılışlarının üzerlerinde yarattığı duyguların hala etkisindedir. Bu toplumların önemli bir yüzdesini oluşturan halk yığınları, Ortadoğu‘da Müslüman kanı döküldüğünde, vicdanı pek sızlamayan insanlara dönüşmüş durumdadırlar. 2 gökdelen 2 uçak ve 3bin ölü bunları yapabiliyorken, Anadolu 30 yıldır kendisine izletilen ve yaşatılan onlarca Eylül’e karşın, insanlık değerlerinden vazgeçmemiştir. Türklerin dediklerinin aksine Türkler aslında iyi insanlardır…
Dini uygulamaların çıkış yaptığı öz ile vardığı biçim arasında uçurumlar vardır. Yaşayan bir öz ile sadece biçim olarak devam eden uygulamalar arasındaki fark, yaşayan insan ile Kahire müzesindeki mumyalar arasındaki fark kadardır.
Heyecan, yaratıcı beyinlerin açma kapama düğmesidir. Heyecana sırtını dönen, karşısında monotonluk zehrini bulur. Hayatı sen yaşayamadan önünden akıtır durur bu zehir. Zihnin yönetimi otomatik pilota geçer. Otomatik pilot insanı düz bir mantıkla yönetir. Otur, kalk, telefon et, toplantıya git, not al der. Hepsi o kadar.
Türkiye’deki siyasi karşıtlaşmanın bir buluşma ile nihayetlendirilmesi ,laiklerden daha fazla dindarların üzerine bir borçtur.
Müslüman, karşısındakinin zayıflarını kendisine bulaştıran kişi değil, ona İslam’ın güzellikleriyle cevap veren kişidir. Müslüman, yanağına tokat vuranlara, biraz güçlendikten sonra yumruk atan intikam timleri yetiştirmenin dini değildir.
İslam, özgür düşünce ortamında yeşerebilecek bir dindir.
İnsan, evrenin en sevilesi meyvesidir.
14 mm boyunda iken kalbi atabilen bir neslin büyüdüğünde tanrıya inanmıyor olması ancak tanrının hikmeti ile açıklanabilir bir durum
* Zaman her şeyin ilacıdır deriz. Değildir. Zaman, sadece değişimin ve gelişimin olduğu koşulların ilacıdır. Hareket yoksa… İyileştirmek bir yana, zaman yıpratır.
* Büyümüşsündür, koca bir insan olmuşsundur. Sen büyüdükçe, dünya daha fazla binmiştir üstüne. Musibet denilen, denizdeki şakacı arkadaşlara benzer. Üstüne çıkar, boğmaya çalışır seni ve bu süreçten senin de onun gibi yüksek keyifler almanı bekler. Mideni tulu suyla dolduran bu eğlenceye senin de istekli olmanı ister.
* Köşebaşı kâhinlerine ihtiyaç duyarsan hatırla. Sen bir elinde güneşi, bir elinde ayı tutan bir adamın soyundansın…
Avuçlarında bir Kur’an tutuyorsan SENİN BİR ELİNDE AY, DİĞER ELİNDE GÜNEŞ VARDIR.
* Maya’lar geleceği bu kadar iyi görüyorlarsa, acaba şu anda neredeler?
Kendi sonlarını neden görememişler?…
* Barışın dışarıdaki ayakları tesis edilemezse içbarış, savaşlarla dolu bir Afrika ülkesinde senin evde tavşan kardeş partileri vermene benzer.
* İsteklerine karşılık vermeyecek olsaydı,
İstekleri bitmek bilmez biri olarak yaratmazdı seni o.
* Yeni yıl bir şey getirecekse, bizi kendimize getirsin. İlkel toplumlar “getirtir”, gelişmiş toplumlarsa “gider-alır”.
* İslam bir teori değil, başlı başına bir pratiktir. Onun teorisi Tanrı katında yapılmıştır zaten. Buraya uygulanması için gönderilmiştir. Senin üzerine ahkâm kesmen için değil.
“CAM KIRILARINI ÇÖP TORBASINA OLDUĞU GİBİ DÖKME. KIRIKLARI AYRI BİR TORBAYA DOLDUR. RIZKINI SENİN DÖKTÜĞÜN ÇÖPLERİNİ KARIŞTIRARAKBULMAYI UMUD EDEN NE KADAR ÇOK İNSAN VAR BİLEMEZSİN… HAYDİ, AÇ O KUTUNUN KAPAĞINI…”
* Hem devrim, hem herkesçiklerle iyi geçinme. Üzgünüm, böyle hibrit bir devrim modeli yok. Ardında kırgınların, muhtaç kalanların hatta kötü konulanların olacak. Herkesi memnun eden biri olayım, bu sırada kendimi gerçekleştireyim… Herkes bilmeli ki böyle bir tekâmül yolu da yok.
KADERİNİ BELİRLEYEN SEÇTİKLERİN DEĞİLDİR.
KADERİNİ BELİRLEYEN VAZGEÇTİKLERİNDİR.
Neleri geride bırakacağını, kimlerle vedalaşacağını biliyorsan, tamamdır bu iş. Yolun açık olmuştur. Vazgeçmen gerekenden vazgeç. Yerine gelecek seni aramaya çoktan koyuldu…
Sevmesini de bilmelisin, elinin tersiyle itmesini de… Bu konuda Tanrı’yı örnek alabilirsin. Havaların binbir türlü durumu vardır. Öyle olmalıdır da. Yarın bulunduğun yerde güneş de açabilir. Ya da açılan, senin şemsiyen de olabilir. Her dakika günlük güneşlik olan yere ne ad verildiğini iyi bilirsin:
ÇÖL…
Erkeksen, erkeklik adına duyarız hanzonun teki olmamalısın. Dişi karakterin sevgi renklerini de barındırmalısın üzerinde. Kadınsan, dişilik adına çıtkırıldım hanfendinin teki de olmamalısın. Erkek karakterin delikanlı renklerini de barındırabilirsin üzerinde.
Senden iyi seven olmayacak. Yeri geldi mi senden iyi çifte atanı da olmayacak. Dikkatli olacaklar konu sen olduğunda. Çok iyi ama tersi de çok fecidir diyecekler…
Şu kurulu düzen hapishanesinden kaçmanın bir yolunu bulmalı insan. Kaçabildiği kadar uzağa gidebilmeli.
Sen dene, cesaret et bak Tanrı seni arkadan nasıl ittiriyor. Ama önce sen dene ve cesaret et.
* Tanrısallığını fark etmekle,
Tanrılığını ilan etmek arasında
Çok ince bir çizgi, bir şerit vardır.
Ve bu şerit ihlali, kişiyi yolundan saptırabilir,
bambaşka, hiç de hayal etmediğin muhitlere getirebilir.
İstikameti şaşırdın mı,
DALAİ LAMA’NIN TİBET’İNE GİDECEĞİM DERKEN
FİRAVUN’UN MISIR’INDA BULUVERİRSİN KENDİNİ.
* Para adamı bozmaz ki… Para, adamdaki bozukluğu dışavurur sadece.
* Hayattaki en büyük mutsuzluk, mutluluğu tam anlamıyla anlatamama hissidir.
* Koca dünyayı elektromanyetik kudretle kuşatan, pusulayı yarattıran güç, belli ki dünyasının keşfedilmesini istemiştir.
* Kapı yıkılamayacak kadar çelik bile olsa,
anahtarı üzerinde olabilir…
* Avrupa ve Amerika toplumları, canlı yayında izledikleri gökdelen yıkılışlarının üzerlerinde yarattığı duyguların hâlâ etkisindedir. Bu toplumların önemli bir yüzdesini oluşturan halk yığınları, Ortadoğu’da Müslüman kanı döküldüğünde, vicdanı pek sızlamayan insanlara dönüşmüş durumdadırlar. 2 gökdelen, 2 uçak ve 3 bin ölü bunları yapabiliyorken, Anadolu 30 yıldır kendisine izletilen ve yaşatılan onlarca Eylüle karşın, insanlık değerlerinden vazgeçmemiştir.
* Evren evren denilen soğuk ve cansız kâinatla ilgimiz yoktur. Bu, yeryüzündeki yerleşik spritüel kaynaklara damgasını vurmuş, Tanrı’yı kâinatın ulu mimarı olarak adlandıran Masonluğun kâinatının evren kelimesiyle ifade ediliş biçimidir. Ben bir dükkâna girdiğimde dükkânla değil bakkalla konuşurum.
O ‘bakkal’ anlatır bana dünyaya barışı getirmenin somut yollarını. Bu yolun düşüncelerin değişiminden geçtiğini anlatır bana. Düşüncelerin berraklaşmasının insanlığın mevcut siyasi görüşlerinden arınmasıyla gerçekleşeceğini de.
* Kendini ve etrafını, gıybetin negatif enerjisinden arındırabiliyorsan ikinci aşamaya geçiyorsun. Kendi beyninin duvarlarında, hiç kimsenin arkasından “düşünmemek”. Bu iki aşamayı geçtiğin zaman, Tanrı’nın hoş geldin tabelası karşılıyor seni…
“İYİMSERLİK, KİŞİSEL CENNETTİR.”
* Doğruluk ve dürüstlük iki farklı erdemdir. Dürüst insan olmak, doğru-yanlış ne yaptıysan bunu açıklayabilmektir. Doğru bir insan olabilme çabası, bu bir ömür sürebilir. Hiç kolay bir şey değildir. Ruhunu didik didik edeceksin. Gerçekten kolay iş değildir.
* Heyecana sırtını dönen, karşısında monotonluk zehrini bulur. Hayatı sen yaşayamadan önünden akıtır durur bu zehir. Zihninin yönetimi otomatik pilota geçer. Otomatik pilot insanı düz bir mantıkla yönetir. Otur, kalk, telefon et, toplantıya git, not al der. Hepsi o kadar.
* Şu sarsıcı gerçeği de göz ardı edemeyiz. Bir gün bir mahkeme gerçekten Kur*anı ‘örgütsel doküman’ kabul eden bir yasaklama ve toplama kararı çıkaracak olsa, yaşadığın ülkede bu karara alkış tutacakların sayısı hiç de az olmayacaktır… Sana bu konuda net bir sayı da verebilirim. Böylesi bir senaryoda ‘Kur*anı yasaklayan karar bir mahkeme kararı. Herkes hukuka saygılı olmalı!’ diyeceklerin sayısı, geçmiş günlerde ‘Dinî örtü, bir siyaset sembolü. Ve onu yasaklayan karar da mahkeme kararı. Herkes hukuka saygılı olmalı!’ diyenlerin sayısı ile eşit rakamdadır. Kadınların örtünme tercihini yasaklama hakkını kendinde gören bir anlayış ve kavrama, bir gün bu yasaklanası tercihi yaratan kitabı da yasaklama hakkını da kendinde görebilir. Bu sahne, şaşırtıcı bir durum içermez.
* İslam, bir yanda bu denli akın akın yayılırken, diğer yanda putperest paradigmasını terk etmeye hazır olmayan insanların; müşriklerin ve ateist kâfirlerin, inanmadıkları bir dinin içine monte olmaları isteNmemiştir. Bu, münafıklık üreten bir fabrikanın temelini atmaktan başka bir sonuç getirmeyecektir. Kimin, tekâmülün neresinde durduğunu gözlemleyebilmek adına herkes, her şeye rağmen kendi inançlarını yaşamaya devam ettirilmiştir. İslam’ın bu denli baskın olmasının nedeni, düzenin bir baskısı olmasından değil, bu taze ve hak dinin gönüllerin en favori trendi olmasından ileri gelmiştir.
* Kuraklık, kirliliğin kendi suçudur. Arınmayı bilenlerin üzerinden hakikat yağmurları hiç ama hiç eksik olmaz.
* Kuşların mutluluk senfonisinden seni uzaklaştıran hiçbir şey, senin yakının olamaz bunu biliyorsun.
* İslam, bir yanda bu denli akın akın yayılırken, diğer yanda putperest paradigmasını terk etmeye hazır olmayan insanların; müşriklerin ve ateist kâfirlerin, inanmadıkları bir dinin içine monte olmaları isteNmemiştir. Bu, münafıklık üreten bir fabrikanın temelini atmaktan başka bir sonuç getirmeyecektir. Kimin, tekâmülün neresinde durduğunu gözlemleyebilmek adına herkes, her şeye rağmen kendi inançlarını yaşamaya devam ettirilmiştir. İslam’ın bu denli baskın olmasının nedeni, düzenin bir baskısı olmasından değil, bu taze ve hak dinin gönüllerin en favori trendi olmasından ileri gelmiştir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir