Tahar Ben Jelloun kitaplarından Kum Çocuk kitap alıntıları sizlerle…
Kum Çocuk Kitap Alıntıları
Körlük, dünyaya kapalılıktır, ama özgürlüktür de aynı zamanda
«Kendimi unutmak için yaşayacağım.»
Bilirsiniz insan görmeyince, özlemleriyle yaşar
Şimdi onu yeniden bulma umudunu yitirdim, gerçekleşse bile mutsuz olurdum.
bu ülkeden yoruldum, ya da şöyle diyelim, onu böylesi dolandıran, berbat eden, bozanlardan usandım.
İnsanlar başkalarından sözetmeye bayılırlar.
İnsanoğlunun merakı sınır ya da ölçü tanımaz.
Ölüm duygusu kendisine sığınacağım kadar bildik bir şey bende.
«Gece içinde gece mi var, yoksa gecede süren bir gündüz mü? Bende birşeyler ürperiyor. Ruhum olmalı.»
Zaman kavramını yitirdim.
unutmak bir tuzak mı, yoksa şans mı bilmiyorum.
Kendine benzemek, farklı olmak değil midir?
Her çığlık, kendi derinliklerime bir iniş.
İsteyerek, dış dünya ile bağlantımı kestim.
Size nasıl yanıt vereyim? Henüz kendimi bulamadım, aldatılmış, boş bir eve çevrilmiş ruhsuz bedenimden çıkagelen karmaşık heyecanlar tek bildiğim
Gidiyorum, bu yolculuğa ne zaman, nerede son vereceğimi bilmiyorum.
Bedenimin dilini kaybettim, zaten hiçbir zaman sahip olamadım ki.
Üzgün değilim. Umutsuzum.
«Bunalmış değilim, çileden çıkmış gibiyim. Üzgün değilim. Umutsuzum. Gecem bana bir şey vermedi. Gelip geçti, farkına varmaksızın. Dingin! bomboş, kapkara.»
İç sıkıntısı çekip gider, ben şafak sökene dek kendimle didişerek yalnız başıma kalırım.
Acılarımdan bir saray kuruyorum, ölüme yer yok orada.
Her şeyden el etek çekmem, isteyerek, yeğleyerek, seve seve oldu.
Bu yolun sonunda ne var biliyor musun? Bir uçurum.
Ben, kuşku duyma hakkı olanların sonuncusuyum.
İlginç! İnsanlar darbe üzerine darbe yiyerek geçiriyorlar yaşamlarını.
Bilirsiniz insan görmeyince, özlemleriyle yaşar, bu özlemler ise benim için, ışıklı bir sis
Belleğim tabanlarımdadır benim.
İlerleyen ben miydim, yoksa toprak mıydı kayan ayaklarımın altında.
Nasıl bileceğim bunu?
Bütün bu yolculuklar, şafaksız, sabahsız geceler, hepsini daracık yuvarlak yüksek bir odada ben uydurdum, ben yarattım.
İlerleyen ben miydim, yoksa toprak mıydı kayan ayaklarımın altında.
Nasıl bileceğim bunu?
Bütün bu yolculuklar, şafaksız, sabahsız geceler, hepsini daracık yuvarlak yüksek bir odada ben uydurdum, ben yarattım.
‘Çok kitap okumuşsun sen,’
Ülkemdeki şiddet biraz da bu kapalı gözlerdedir, başka yöne çekilmiş bakışlarda, bilmezlikten gelmekten çok katlanamaz biçimde kendini gösteren sessizliktedir.
ikiyüzlü bir toplumda yaşıyoruz. Bundan daha açık ve belirgin anlatmama gerek yok: biliyorsunuz, kokuşmuşluk her yanı sarmış, süregidiyor ve ağır ağır, umarsız biçimde bedenlerimizi ve ruhlarımızı kırıp geçiriyor.
İnsanlar başkalarından sözetmeye bayılırlar.
‘Zamana bak sen ’
‘Zamana ve efendilerine ’
‘Zamana ve efendilerine ’
Kitaplarla ve gizle çevriliydim ben.
Bugün onlardan kurtulmaya çalışıyorum. Tam olarak neden kurtulmak?
Kendimde biriktirdiğim korkudan mı? Bana hem peçe, hem örtü olan şu sis katmanından mı?
Bugün onlardan kurtulmaya çalışıyorum. Tam olarak neden kurtulmak?
Kendimde biriktirdiğim korkudan mı? Bana hem peçe, hem örtü olan şu sis katmanından mı?
Bilirsiniz insan görmeyince, özlemleriyle yaşar, bu özlemler ise benim için, ışıklı bir sis