İçeriğe geç

Kule Kitap Alıntıları – William Golding

William Golding kitaplarından Kule kitap alıntıları sizlerle…

Kule Kitap Alıntıları

Sen de en az benim kadar iyi biliyorsun, hayat katlanılmaz uzunlukta, gelgelelim katlanmak zorundayız.
…kaybolup giden sevincini arıyormuş gibi bir hali vardı…
Cennetle ilgili çok zayıf düşüncelerim olduğunu söyleyebilirsiniz, fakat emin olunuz umudum çok güçlüdür.
Hayatımın yarısı bugünü beklemekle geçti.
Hayat neler gösteriyor insana
Hayat!
Gözlerini yumdu ve hayatı düşündü.
içinizdeki iyilikti dua.
İyi bir usta aletini iş görmeyeceği yerde kullanmaya kalkmaz; onu ihmal etmez, ona iyi bakar.
İnsan hayırsever olmalı, daima
Sırf kibir şu insanların cehennem umudu iyi niyet diye birşey yok Tanrının nerede olduğunu Tamrıdam başka kimse bilemez
“Geçirdiğim onca seneden sonra, bu mekanı bir ceket gibi sırtımda taşıyorum.”
doğruyu yanlıştan her koşulda ayıran akıl, çocuk gibi yoldan çıkmasını da biliyor.
Nehirler parlıyor, adeta kuleye göz kırpıyordu; insan yerdeyken ister istemez tüm bu alanların birbirinden bağımsız, apayrı yerler olduğunu düşünüyordu, oysa buradan bakıldığında bir bütünün parçaları oldukları görülüyordu.
Sırf şu kibir insanların cehennem umudu. İyi niyet diye bir şey yok. Tanrı’nın nerede olduğunu Tanrı’ dan başka kimse bilemez.
Ne kadar yükseğe tırmandığının bir önemi yoktu. Günü gelince o pürüzsüz alnın parşömenine üç kez vuracaklardı gümüş çekiçle.
Ölen ateşin karşısına kurulup hayata değer biçen adamlar arasında sıkı bir bağ var.
Burada hepimiz deliyiz.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Vakitli bir ölüm olduğu, herkesin görevini hakkıyla yerine getirdiği ve merasimin huzurlu geçtiği düşünülürse, bu ölüm kader değil sevinç kaynağı olmalıydı insana.
Ölüm hayattan daha normal göründü ona. Sönmeye yüz tutan bir ateşin son alevi gibi titreyen, telaşı bir türlü dinmeyen şu zavallı kalpten daha anormal ne olabilirdi ki?
İnsanın ihtiyarlayınca dertten tasadan kurtulduğu doğru değil. Dert tasa bitmek bilmiyor, sadece onlarla başa çıkmak güçleşiyor.
Hayatta ona bakan gözler dışında sağlam bir şey kalmamıştı.Baktı ve bakışlarıyla tutundu o gözlere.
Hayat neler gösteriyor insana
ve bir an, hayatta insanların yaralarını sarmaktan daha güzel bir şey olmadığını düşündü.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Tanrı’nın nerede olduğunu Tanrı’dan başka kimse bilemez.
Nasıl bu kadar aptal olabiliyorsun?
Hayatımın yarısı bugünü beklemekle geçti!
“İnsanın ihtiyarlayınca dertten tasadan kurtulduğu doğru değil. Dert tasa bitmek bilmiyor, sadece onlarla başa çıkmak güçleşiyor”
Sen de en az benim kadar iyi biliyorsun, hayat katlanılmaz uzunlukta, gelgelelim katlanmak zorundayız.
… yükseklik ve güç nelere mal oluyor?
Kimsenin seni anlamadığını, kıymetini bilen olmadığını düşünme sakın…
Burada hepimiz deliyiz.
Bir daha asla uyuyamayacağım.
Peki ya benim duam, Peder? Benim duam? Benim kuleme ne olacak?
Tüm sevgilerin iyi olduğu bir hayat tarzı olmalı, bir sevginin diğerini alt etmeye çalışmadığı, aksine diğerinin gücüne güç kattığı bir hayat tarzı..
Başını kaldırıp bedenine bakıyor ve söz söylemeden, kendi kendine soruyordu.
Ben neredeydim ki?
Yine sözsüz gelen cevap hiç gecikmiyordu.
Hiçbir yerde.
Eğer zamanı geriye alabilseydim, Tanrı’yı insanların arasında arardım ve bulurdum da.
Sırf kibir şu insanların cehennem umudu. İyi niyet diye bir şey yok. Tanrı’nın nerede olduğunu Tanrı’dan başka kimse bilemez.
Cennet, cehennem ve araf insanın cebinde sakladığı ve ancak bayramlarda çıkarıp taktığı mücevherler kadar parlak ve en az onlar kadar parlak.
“Onun gözünde ben kiliseydim, ben onu suçlamaya gelmiştim ve o da benden kaçtı.”
“Ey Tanrım, demek duydun dualarımı. sonunda Sen bu çok sevgili kulunu, bu tatlı kadını hatırladın.”
… doğruyu yanlıştan her koşulda ayıran akıl, çocuk gibi yoldan çıkmasını da biliyor.
Günlerini böyle tamamlamaya ant içmiş gibi; alıyor, veriyor, sonra da emir bekliyordu, ilişkilerine kişisellik katmıyor, bir şey anlatmıyor, böylece şikayet de etmiyordu.
Bazı kadınların cehaleti dağları bile devirebiliyor.
Kadınsız da yapardık, öyle değil mi Peder Sahipsiz?
Onlar için tehlikeli ve anlaşılmaz denmiştir, efendimiz.
Sen seçtiğin kullarını yüceltirsin, tıpkı pencereden sızan güneş gibi.
Duam asla sıradan olmadı; ondan bu kadar uzun sürüyor.
doğruyu yanlıştan her koşulda ayıran akıl, çocuk gibi yoldan çıkmasını da biliyor.
Hayatımın yarısı bugünü beklemekle geçti!
Meyve büyürken ve taç yapraklar solarken çiçek için önemli olan kendisi değildir; bitkinin tümü için yapar ne yaparsa, yapraklar dökülür, herşey ölür ve meyve yavaş yavaş olgunlaşır
Bir çıkmazdayız, diyordu kendine, bir çıkmazdayız ve bunu aşabilmemiz için benim daha güçlü olmak gerekiyor.
Cennet, cehennem ve araf insanın cebinde sakladığı ve ancak bayramlarda çıkarıp taktığı mücevherler kadar parlak ve en az onlar kadar küçük.
Fısıldadı.
Demek meleğini gönderdin bana güç vermek için
Ama melek yoktu ortada; yanlizca bir duygu seli, girdaplar, alevler;bir de arada, kimsenin akıl erdiremediği korkunç gücüyle doğumdan yaşlılığa hayatın her döneminde ve her köşede filiz veren şeytani varlığın kokusu.
Tanrı sanki sabrımızı sınıyor evladım. Bende senin gibi düşüyorum. Ama Tanrı sabrımızı sınıyorsa, sabretmeliyiz.
Tövbenin ne olduğunu anlarsanız, inanın size sevinç verecektir
Sen de en az benim kadar iyi biliyorsun, hayat katlanılmaz uzunlukta, gelgelelim katlanmak zorundayız
Ama zamanının çoğunu bedeninin üstünde havada asılı kalarak, ya da boşluklarda geçiriyordu. Bir düşünce bazen bir asır bazen bir an sürüyordu.
Bilirsiniz, üç çeşit insan vardır. Kaçanlar, direnenler ve bir de yerinden kımıldamayacak olanlar.
ama en azından sadece insana özgü olan şu karmaşık şeyden, kalbin derinliklerinde hissedilen şu ağırlıktan muaf olmalıydılar.
Merhamet et.Ya da öğret bana.
Ben meyve veren bir çiçek gibiyim. Meyve büyürken ve taçyapraklar solarken çiçek için önemli olan kendisi değildir; bitkinin tümü için yapar ne yapıyorsa, yapraklar dökülür, her şey ölür ve meyve yavaş yavaş olgunlaşır. Böyle olması gerekiyor..
Sonunda aklı başka bir şey almaz olunca, koca binanın tüm ağırlığının sırtına bindiğinin bilincine vardı. Donup kaldı, zamansızlığı ve mekansızlığı hissetti, kayıp gitti.
ve bir an, hayatta insanların yaralarını sarmaktan daha güzel bir şey olmadığını düşündü.
Şükürler olsun sana; beni alçakgönüllü kıldığın için.
sakın ümidini kesme, sabret.
Sırf kibir su insanların cehennem umudu. İyi niyet diye bir şey yok. Tanrı’nın nerede olduğunu Tanrı’dan başka kimse bilemez.
Tüm sevgilerin iyi olduğu bir hayat tarzı olmalı, bir sevginin diğerini alt etmeye çalışmadığı, aksine diğerinin gücüne güç kattığı bir hayat tarzı.
Bir gün bana şeytanın ta kendisi olduğumu söylemiştin. Bu doğru değil. Ben sadece bir aptalım. Düşünüyorum da, şey, kilerinde farelerin cirit attığı bir ev gibiydim; ellerim lanetli benim. Dokunduğum herkese zarar vermiyorum. Özellikle de sevdiklerime. Acı ve utanç içinde sana geldim, senden af dilemekten başka niyetim yoktu.
İnsanın ihtiyarlayınca dertten tasadan kurtulduğu doğru değil. Dert tasa bitmek bilmiyor, sadece onlarla başa çıkmak güçleşiyor.
Hayatın kendisi çürük bir yapı.
Gidenin yerini almaya hazır bir başkası her zaman vardı.
Tanrı sözüne öyle bir kaptırmışım ki kendimi, böyle olacağını düşünemedim; Tanrı sözü bana yetiyordu.
Zaten sen benim günah çıkartıcımsın ruhumu huzura erdiren sensin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir