İçeriğe geç

Kuklacı Kitap Alıntıları – Kemalettin Tuğcu

Kemalettin Tuğcu kitaplarından Kuklacı kitap alıntıları sizlerle…

Kuklacı Kitap Alıntıları

Başka başka duygularda olan insanları bir kazanda kaynatırsanız yine birbirleriyle kaynaşamazlar.
Hakikaten ben bir derenin durmadan akıp geçmesini zevkle seyrederim. Kıra gittiğim zaman bir kır çiçeğini koparmadan eğilir, renklerini, biçimini uzun uzun incelerim. Allah’ın büyük gücünü ve sanatını düşünürüm. Gözüme bir karınca ilişir. Kendisinden kat kat ağır bir çiçek tohumunu yuvasına götürmek için kan ter içinde kalır. Size gülünç gelen varlıklar beni saatlerce meşgul eder.
Sizin ne yapacağınızı bilemem. Ama ben gökyüzünde türlü şekiller olan bulutları seyrederim. Ulu bir çınar ağacını saatlerce seyretsem onun birkaç insan soyu süresince uzanıp giden ömrüne şaşarım. Bu ağacın, ya da sessiz duran bir dağın ağzı dili olsa da bize geçmişleri anlatsa, der düşünürüm.
Kediler de, köpekler de arkalarında yavru bırakıp gidiyorlar. Adımızı andıracak bir şey bırakamazsak, beceremezsek, hiç olmazsa gözü kapalı gelip geçmemeliyiz.
Halbuki dünya, yiyip içilecek ve gece yatılacak bir otel değildir.
Bir çocuğu en iyi eğitmek ancak onlarla arkadaşça konuşmakla elde edilir.
Yeryüzündeki her eşyanın bir değeri vardır. Sözüm buradan dışarı, ben bir eşek alırsa durur, hayvanın hâline dikkatle bakarım.
Eskiden öyle sinema yoktu. Televizyon da yoktu. Orta oyunu, meddah, karagöz oyunları vardı. Tiyatroların çoğunda da tuluatçılar oynarlardı.
– Bana bak Fatma, ben bu Zümrüt apartmanında eşek başı mıyım?
– Ne olduğunuzu ben ne bileyim! ????
Ben yazdığım kadar yaşarım. Bana tesir eden bir küçük olayla içimden geldiği gibi yazmaya başlarım. Heyecanım süresince yazarım. Edebî, ilmî, politik bir iddiam yoktur.
Bu sarkaç bizim ömrümüzün hesabını tutuyor. Dünyada bir iz bırakmadan gelip geçenler bunun farkında olamazlar. Halbuki dünya, yeyip içilecek ve gece yatılacak bir otel değildir.
Bir sağa, bir sola giden sarkaç bizim ömrümüzün hesabını tutuyor. Dünyada bir iz bırakmadan gelip geçenler bunun farkında olamazlar. Halbuki dünya, yiyip içilecek ve gece yatılacak bir otel değildir.
Kıra gittiğim zaman bir kır çiçeğini koparmadan eğilir, renklerini, biçimini uzun uzun incelerim. Allah’ın büyük gücünü ve sanatını düşünürüm.
… dünya, yeyip içilecek ve gece yatılacak bir otel değildir.
Bir sağa bir sola giden bu sarkaç bizim ömrümüzün hesabını tutuyor. Dünyada bir iz bırakmadan gelip geçenler bunun farkında olmazlar.
Bir çocuğu en iyi şekilde eğitmek ancak onlarla arkadaşça konuşmakla elde edilir.
Recai Bey, bu küçük ahbaplarını ayrı ayrı memnun etmeye çalışıyor ve onların okuması üzerinde etkili oluyordu.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Recai Bey dükkana gelen çocukları çok iyi tanıyordu. Onların saf saf konuşmalarından, çocukça düşüncelerinde hoşlanıyordu. Bu çocuklar daha çevrenin kötülüklerine uymamış. Allah’ın yarattığı gibi temiz kalmış küçük insanlardı.
“Ortada, ya da sahnede oynanan güldürücü oyundur. Bu da kukla oyununa benzer. Ama burada birtakım tekerlemeler, yutturmacalar, ibret alınacak sözler vardır.”
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
“Bu piyesler hem insanların kötü davranışlarını yansıtır, hem de eğlendirici bir terbiye aracı olur.”
-Baba, şehirde eşek kaldımı?

-Kaldı oğlum, kaldı. Ama artık ahırlarda değil, evlerde, apartmanlarda yaşıyorlar.

Bizim en kötü tarafımız çalışan bir kimseyi rahatımızı kaçırdığı için, yanımızdan uzaklaştırmaya girişmekti. Çünkü çok çalışan az çalışanın bir bakıma düşmanıdır. Onun tembelliğini,beceriksizliğini ortaya koyar. Zekası, kabiliyetleriyle sivrilip ileriye çıkanları sevmeyiz. Ben bunu çok iyi bildiğim için başarıları yanımdakilerin eseri olarak ortaya atardım.
Başka başka duygularda olan insanları bir kazanda kaynatsınız yine birbirleriyle kaynaşamazlar.
Bir sağa, bir sola giden bu satkaç bizim ömrümüzün hesabını tutuyor. Dünyada bir iz bırakmadan gelip geçenler bunun farkında olamazlar. Halbuki dünya, yiyip içilecek ve gece yatılacak bir otel değildir.
Bunların her biri yarının belki toplum içinde önemli bir kişiliği olacak. Bir çocuğu en iyi eğitmek ancak onlarla arkadaşça konuşmakla elde edilir.
ben bir eşek alırsa durur, hayvanın haline dikkatli bakarım. Baba şehirde eşek kaldı mı? Kaldı oğlum,kaldı. Ama artık ağırlarda değil, evlerde, apartmanlarda yaşıyorlar.
Demek insan okuyup yazmakla diploma almakla olgunlaşmıyor.
İnsanların birtakım işlere merak sarmaları çok zevkli ve dinlendirici bir durum demekti. İnsan ne kadar yorgun olsa, değişik bir ise kendisini kaptırdı mı hem dinleniyor, hem de rahatlık hissediyordu.
— Baba şehirde eşek kaldı mı?

— Kaldı oğlum, kaldı. Ama artık ahırlarda değil, evlerde, apartmanlarda yaşıyorlar.

Ne var komşu, saatin sesini mi dinliyorsun?

— Evet, diyordu Recai Bey. Bir sağa, bir sola giden bu sarkaç bizim ömrümüzün hesabını tutuyor. Dünyada bir iz bırakmadan gelip geçenler bunun farkında olamazlar. Halbuki dünya, yeyip içilecek ve gece yatılacak bir otel değildir.

Neden sıkılayım? Bunların her biri yarının belki toplum içinde önemli bir kişiliği olacak. Bir çocuğu en iyi şekilde, eğitmek ancak onlarla arkadaşça konuşmakla elde edilir.
İnsanların birtakım işlere merak sarmaları çok zevkli ve dinlendirici bir durum demekti. İnsan ne kadar yorgun olsa,
değişik bir ise kendisini kaptırdı mı hem dinleniyor, hem de rahatlık hissediyordu.
“Ben yazdığım kadar yaşarım. Bana tesir eden bir küçük olayla içimden geldiği gibi yazmaya başlarım. Heyecanım süresince yazarım. Edebî, İlmî, politik bir iddiam yoktur.
Bir sağa, bir sola giden bu sarkaç bizim ömrümüzün hesabını tutuyor. Dünyada bir iz bırakmadan gelip geçenler bunun farkında olamazlar. Halbuki dünya, yiyip içilecek ve gece yatılacak bir otel değildir.
-Baba şehirde eşek kaldı mı?
-Kaldı oğlum, kaldı. Ama artık ahırlarda değil, evlerde, apartmanlarda yaşıyorlar.
Bir sağa, bir sola giden bu sarkaç bizim ömrümüzün hesabını tutuyor. Dünyada bir iz bırakmadan gelip geçenler bunun farkında olamazlar. Halbuki dünya, yiyip içilecek ve gece yatılacak bir orel değildir.
— Bilemezsin, çünkü çevrenle ilgilenmiyorsun. Yeryüzündeki her eşyanın bir değeri vardır. Sözüm buradan dışarı, ben bir eşek anırsa durur, hayvanın hâline dikkatle bakarım.
— Baba şehirde eşek kaldı mı?
— Kaldı oğlum, kaldı. Ama artık ahırlarda değil, evlerde, apartmanlarda yaşıyorlar.
Hanımefendi kızım, dedi. Anasına kıymet veren karısına da kıymet verir.
Bizim en kötü tarafımız çalışan bir kimseyi rahatımızı kaçırdığı için, yanımızdan uzaklaştırmaya girişmekti. Çünkü çok çalışan az çalışanın bir bakıma düşmanıdır. Onun tembelliğini, beceriksizliğini ortaya koyar. Zekâsı, kabiliyetleriyle sivrilip ileriye çıkanları sevmeyiz
Başka başka duygularda olan insanları bir kazanda kaynatsanız da yine birbirleriyle kaynaşamazlar.
Önce kafaları düzeltmek lâzım.
İnsan belki açlıktan sefaletten ölebilir,ama şahsiyetten kaybetmemeli.
Bir çocuğu en iyi şekilde, eğitmek ancak onlarla arkadaşça konuşmakla elde edilir.
Hayal etmek tohum ekmek gibidir.
Güzel hayaller ek yeryüzüne ve bekle.
Zamanı geldiğinde yeserip ağaç olduğunu göreceksin.
Bizim en kötü tarafımız, çalışan bir kimseyi rahatımızı kaçırdığı için, yanımızdan uzaklaştırmaya girişmekti.
Çünkü çok çalışan az çalışanın bir bakıma düşmanıdır.
Onun tembelliğini, beceriksizliğini ortaya koyar. Zekâsı, kabiliyetleriyle sivrilip ileriye çıkanları sevmeyiz. Ben bunu çok iyi bildiğim için başarıları yanımdakilerin eseri olarak ortaya atardım.
İnsan belki açlıktan sefaletten ölebilir,ama şahsiyetten kaybetmemeli.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir