İçeriğe geç

Küfrün İhsanı Olmaz Kitap Alıntıları – İsmet Özel

İsmet Özel kitaplarından Küfrün İhsanı Olmaz kitap alıntıları sizlerle…

Küfrün İhsanı Olmaz Kitap Alıntıları

Müslüman olmadıkları hâlde Türkçe konuşanlar, konuştuklarından başka bir dil bilmiyor olsalar dahî, ömürleri boyunca bir yabancı dil konuşmaktadırlar. Çünkü onların konuştukları Türkçede her söz yerini bir başkasına bırakabilir. Hâlbuki Türkler kelimelerini kaybetmeği şahsiyetlerini kaybetme felâketi olarak anlar. Gayr-i müslimlerin konuştuğu Türkçede sözlerin yanlış sıralanması anlamı yaralamaz. Hâlbuki Türkler dilbilgisi kurallarının da ötesinde bir nizâmı gözeterek tekellüm eder. Bu şiirin muhâfaza ettiği ve şiire kuvvet bahşeden Türkçedir.
Şunu bilhassa unutmuyoruz: Hangi türden, hangi cinsten, hangi cibilliyetten bir yaratık olursak olalım mensûbiyetimiz, ister bütün insanlığa veyâ isterse sâdece bir millete olsun o mensûbiyet hissi taşıdığımız şey bizi ister istemez bir gâyenin tahakkûkuna götürür. Hangi gâyenin? Neyin uğruna ölmek kişiye mânâlı geliyorsa o gâyenin. Dünyâya ölmek için geldiğini bilmek insanlık yönünde attığımız ilk adımdır. Bilhassa bu sebepten dünyâ hayâtının mekiği mensûbiyetimizle gâyemiz arasında gelip gider.
Bir musîbet, bin nasihatten yeğdir, derler. Bâzılarının aklı bir şeylere ersin diye musîbetin çatmasına iyi gözle bakanlardan değilim. İnsan olmak nasihatin kıymetini bilmeğe, musîbeti beklemeden nasihatten anlamağa mâtuftur. Lîsan insana bunun için bahşedilmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’in nüzûlünü Allah bu yüzden lütfetmiştir.
Ben onların hayat kumaşında olmasa da olur bir nakış veyâ daha ziyâde, olmasa daha iyi olur bir lekeydim.
Aynaya baktığı zaman kendi yüzüne tükürmeyecek kaldıysa, parmakla sayılacak kadar az kaldı.
Müslüman demek meşgûliyetiyle ihyâ olan veyâ ihyâ olmayacağı şeyle meşgûl olmayan insan demektir.
Küfre yaltaklanma etkinliklerini mârifet diye yutturanların Türkiye’sinde yaşıyoruz.
Ömrüm en ilginç ifâdeye varmak için nefes tüketmekle geçti. Nihâyet öğrenilmesi en zor şeylerin kafadan bildiğimizi sandığımız şeylerden ibâret olduğunu öğrenebildim.
Ölüler beni ölüme yakıştıramaz
Gibi hâlâ saçlarımda tozlu bir akşam.
Milliyetçilik küfür olduğu hâlde, Türk milliyetçisi niçin kâfir değil? Suali şu şekilde vaz’etmek de mümkündür: Kâfirlerden biri isen, ne yapmış olursan ol, bir türlü Türk milliyetçisi hâline gelemediğin hâlde, niçin Allah indindeki dînî seçer seçmez kendini Türkleşmiş bulursun?
Nâmus ve Amerika kakafoni diye buna derim ben.
Hâsıl-ı kelâm, Türkiye’ye Dünyâ Sistemi nazarında bugünkü sâlim yeri kazandıranlar sosyalizme ihânet eden solculardan ve İslâmiyet’e ihânet eden sağcılardan başkaları değildir.
Her ne olduysa oldu para kimdeyse Avrupa’nın Süleyman’ı hep o oldu.
Susmanın suça iştirak olduğunu bilecek kadar aklım başımda
Devrime ihanet bizzat Lenin le başlamamış mıydı?
Eğer bir İslâmî yürüyüş gerçekleşti ise ve bunda bir mesafe katedildi ise, müslüman bu işi saklanarak, mevcudiyetini gizleyerek değil, Âdem aleyhisselâmdan günümüze kadar kendini göstererek başarmıştır.
Modern medeniyet bir yeri işgal ettiyse orada bütün kazancın galip gelene tahsis edildiği bir düzen kurulmuş olur. Hükümranlık sadece mücadele imkânlarını erişilmez kılmış olana tanınmıştır.
İnsan beyni günde elli binden daha fazla düşünce üretmek zorunda olmasına rağmen piyasada niçin bu kadar aptal var?Çünkü beynin sana günde elli binden fazla düşünce üretmek zorundasın demiş ama aynı düşünceyi tekrar tekrar üretmek yasaktır dememiş!
Geçene kadar ayıya dayı dememek için o köprüden geçmeyeceğim. işimi köprüsüz yoluna koymanın imkânına tâlibim. Ömrüm bana Allah’tan başka dost olmadığını öğrenmeme yardımcı oldu. Allah’tan başka şahit aramıyorum.
Türklüğe düşmanlık göstermek İslâm’a olan düşmanlığı pekiştirmekle mümkündür. İslâm düşmanlığı yerini ancak Türklüğe hücûm ederek sağlamlaştırabilir.
Modernliğe ve medeniyete intibâk etmediği için, dîni denilince milliyeti, milliyeti denilince dîni anlaşılan Türk, tarihin akışıyla bu gösterdiğini hâlâ elinde tutuyor. Modern medeniyetin aldığı nefes Türklüğün inkârı sûretiyle têmin edilmiş atmosferin havasındandır.
Prens Otto von Bismarck’ın Biz Almanlar Allah’tan başka hiçbir şeyden korkmayız! dediğini işittiğiniz zaman sizlerin neler hissedeceğini bilemem; ama ben kendimi iyi bilirim ve tırnak içinde yukarıda zikrettiğim sözleri işittiğim zaman kendimi derhal bir Alman gibi hissederim
Biz Türkler Mîsâk-ı Millî îlân edildi demekle Türk milletinin vatanının neresi olduğu bir sözleşmeye bağlandı demiş olduk.
dem vurduğumuz çağ îmandan mahrum kalmanın adamlıktan eksilmeyi getirmesiyle açılan bir çağdır.
Ne yaparsak yapalım Türkiye’deki dâhilî harbin zâyiâtını ve sahnedeki aktörlerin tahrîbâtını bir türlü göze görünür kılamıyoruz. Bunun sebebi zâyiâtı görebilecek gözü taşımakla vazîfeli kafanın yerinden edilmesidir. Kafanın yerinde bulunmayışını zihnin kirletilmiş oluşu temin etti.
Türk olduğumuzu ve sâdece Türk olduğumuzu, bilhassa Türk olduğumuzu unuttuk. Sakarya Meydan Muharebesi’ni Türklerin kazandığını ve sâdece Türklerin kazandığını, bilhassa Türklerin kazandığını unuttuk.
Cellâdıma gülümsedimse, bu onun cellâdım olduğunu unutmadım, unutmayacağımdandı.
Çok şükür ki, benim bütün işim Allah’ladır ve yine binlerce şükür ki, benim bütün işim Allah’a kalmıştır.
Millete laf anlatmak pahasına sözümü, sesimi,duruşumu olduğundan farklı göstermeyecegim.
Geçene kadar ayıya dayı dememek için o köprüden geçmeyeceğim. İşimi köprüsüz yoluna koymanın imkanına talibim..!
İçinizdeki çocuğu öldürmeyin diyorlar. Güya bir tazeliği savunuyormuş havasındalar. Onlar size balon, dondurma, gazoz alıp sinemaya götürecek ve orada veya daha sonra ellerine geçirdikleri ilk başka fırsatta sizi kirletecek olanlardır
Türkiye’deki en etkin ve yaygın din “geçim derdi dini”.
Şiirlerimde (düzyazılarımda değil) ben dediysem hep Türkiye’yi kastettim. Bu yüzdendir ki Türkiye düşmanları başından beri benden rahatsız oldu.
Nesir, yani düzyazı olarak temasa geçtiğimiz şey canlılar arasındaki haberleşmeyi, bildirişimi, iletişimi beyana yarar. Düzyazı paylaşılabilen hayatı yaşatır. Oysa hayatı ölülerin hesaba dahil edildiği şekilde yaşamak şiirli olmak, șiirli kalmak zorundadır.
Müslüman olmadıkları halde Türkçe konuşanlar, konuştuklarından başka bir dil bilmiyor olsalar dahi, ömürleri boyunca bir yabancı dil konuşmaktadırlar. Çünkü onların konuştukları Türkçede her söz yerini bir başkasına bırakabilir. Halbuki Türkler kelimelerini kaybetmeği şahsiyetlerini kaybetme felaketi olarak anlar.
Derecesi en yüksek amelin cihad olduğu hakikatine modern çağda yan çizenler, Türk varlığı ibaresini karartmak suretiyle Türkleri kontrolleri altına aldı. Kontrol altındaki biz Türkler asırlar boyunca dolma yuttuk. Biz dolma yuttukça başkaları hakkımızı yedi.
Mü’min isek işimiz ölümün bizi dünya zindanından çıkaracağı bilgisine vâkif olarak yaşamaktır. İmândan nasibi olmamış kâfirler veya münafiklar gürühu içinde isek Allah bize ölümümüzün ne manaya geldiğini, yani cennet bildiğimiz her şeyin elimizden nasıl alınıp heder edildiğimizi gösterecek. Mahvedenlerin mahvolduğunu herkes görecek.
Bizi yaratıp havf ve reca arasına hapseden Allah’tır. İmânımız varsa dünya zindanımızdır. Din gününde yaptığımız ibadetin yüzümüze kirli bir çaput gibi çarpılacağından korkuyoruz.
Hayat mekiğinin her insan için hususen emtia dokuduğu tezgâh Türkiye’de kasıtlı olarak inkılâplar vasıtasıyla karanlıkta bırakılmıştır. Cumhuriyetin ilânından yaşadığımız günlere kadar bu ülkede bir şeyler dokundu, bir şeyler tezgahtan geçti. Gerçekte olan bitenin göze batmasına imkan yoktu; zira o metaı zifiri karanlıkta dokudular. Şimdi ise malların pazara çıktığı, şahsiyet özelliklerinin pazarlandığı zamana denk geldik.
Dünyaya ölmek için geldiğini bilmek insanlık yönünde attığımız ilk adımdır.
Türk olduğunun şuuruna varmak başta helal ve haram olmak üzere her konuda agâh olmak anlamına gelir. Kimiz biz? Biz Türkler kaabiliyeti dünyayı küçümseyişte teksif olmuş kullarız.
Kırılma noktasına Tanzimat’la erişen Batılılaşma her safhasında Türkler aleyhine sonuçlar verdi. Çünkü batılılaşma bâtıllaşmadan başka bir şey değildi.
Türk olmayanların asırlar boyu ortalığa saldıkları tuhaflıklar akılları iyiden iyiye bulandırmış görünüyor. İrisinden ufağından çoğu kimse bulanık suda balık avlamanın pîri olmuş görünüyor. Ya bir gün su berraklaşırsa diye korkuyorlar. Türk tesanüdü suyu berraklaştıracak! Türk tesanüdüne güç verecek üç şeyi yukarıda zikrettim:
1) Temelinde ahlâk olan bir teşkilât;
2) Cihadın can verdiği siyaset
3) İşleyişi helâl kazançtan başka bir unsura borçlu olmayan iktisadi düzen.
Eğer mâna diye bir şey varsa, bu mânânın neye müteallik olduğunu Kur’an insanlığa, Türk de dünyaya öğretmiştir. Onun için bir Türk dünyaya bedeldir.
Eğer Türk milletinin Mustafa Kemal’e bu derecede ağır borcu varsa, CHP’nin 1950’de seçimi kaybetmesinden iki sene sonra Atatürk’ü Koruma Kanunu çıkarmak ihtiyacı neden duyulmuştur? Eğer Mustafa Kemal Batı’ya direnç göstererek, tek dişi kalmış Batı Medeniyeti’nin karşısında gerilemeyip, bilakis onu gerileterek istiklalini kazanmış Türk varlığına en yarayışlı, en çok faydayı getiren unsur ise Kemalizm Türk asabiyetine omurgalık etmeli değil miydi? Nedir işin aslı?
Siz eğer Türkiye Cumhuriyeti’ne yurttaşlık bağı ile bağlı sayılanlardan biri iseniz bu suale cevaben Evet, elbette, başka kim olacaktı ki! demeniz, sizin altında bırakıldığınız bir kanuni mecburiyettir. Çünkü Türkiye’de 1952 yılında yürürlüğe girmiş bir Atatürk’ü Koruma Kanunu vardır.
Türkler yeryüzünde bir millet olarak bulunuş sebeplerinin Allah’a kulluk etmek oluşundan dolayı memnuniyet hissini içlerine sindirmiş yegane milletti. Müslümanlıklarından başka milli vasıf bilmeyenler Türklerdi. Gerçekten Müslümanlıklarından başka övünecek hiçbir şeyleri yoktu. Her şeyin din gününde açık edileceği itikadıyla yaşadı Türkler.
Kimiz biz Türkler? Irkçı olduğumuzu söylüyorlar. Bunu söyleyenler Türk ırkının özelliklerini zikretme kaabiliyeti de gösterebiliyorlar mı? Türklük dediğimizde kavmiyetçilik yaptığımızı söyleyenler de var. Eğer biz kavmiyetçilik derdine düşmüş isek, onlar da gösterebilirlerse, göstermek işlerine gelirse derdine düştüğümüz kavmin hangi sahada vücut bulduğunu, kavmimizin güç aldığı eşhası göstersinler. Yapmadılar bunu, yapamıyorlar.
Recep Tayyip Erdoğan’a güya karşı çıkıp, ona sözümona muhalefet edenler, onun makamına, yani fırsata konmak istiyor. Bu konmayı veya konduruluşu, Türkiye Cumhuriyeti’ne ihaneti ondan daha iyi, ondan daha sorunsuzca becerebilme keyfiyetinde olduklarını ispat ile temine gayret sarfediyorlar.
Yalan söylemeği çocuklara öğretenler onların anneleri ve babaları ise ve bu çocuklar işlerine geleni ancak annelerini ve babalarını kandırmak suretiyle elde edebiliyorlarsa, insan türünün ıslahı istikametindeki bütün kapılar kapanmış, kilitlenmiş, mühürlenmiştir.
Ben yazarlığa cennetin kılıçların gölgesinde olduğu inancımı ikrar ve tasrih ederek başladım. Birine bir şey öğretmek gibi bir sıkıntım hiç olmadı. Birçoklarının can sıkıntısı olduğum ise inkar edilemez bir gerçek. Bundan böyle de, Türkiye düşmanlarının can sıkıntısı olmağa devam edeceğim. Allah bana, son nefesime kadar Türkiye düşmanlarının canının alınmasına vesile olacak çalışmama ara verdirmesin. Amin.
Beni okuyanlara tavsiye ettiysem şunu tavsiye etmişimdir:
İyi şeyleri kabul etme, kötü şeyleri reddet.
Türkiye’nin evrensel değerlerle kucaklaşmasına, Türkiye’nin İslamî kalıntılardan, rudiment’lerden kurtulmasına ramak kaldı. Bu keyifli kucaklaşmaya nefretle bakan ben kucaklaşanların keyfini kaçıracak şeyler yazmağa çalışıyorum. Kafirlerin kucaklaşmasını iğrenç buluyorum. Kucaklaşan her iki tarafi düşmanım belledim.
Siz bu ülkede Türkiye’nin size borcu olduğunu düşünerek yaşıyorsunuz. Ben ise Türkiye’nin benden alacağının hâlâ bitmediğini düşünüyorum.
Çok şükür ki, benim bütün işim Allah’ladır ve yine binlerce şükür ki, benim bütün işim Allah’a kalmıştır.
Meşhurum. Bariz bir arıza bu. Ben hayatta iken yaşanan binlerce hüsranın enkazından doğmuş heybetin hizasında algılanabilecek bir şöhretim var ve ben bu şöhreti Türkiye düşmanlarına verdiğim rahatsızlığın imal ettiğinin şahidiyim.
Müslüman demek meşguliyetiyle ihya olan veya ihya olmayacağı şeyle meşgul olmayan insan demektir.
Türk, Ümmet-i Muhammed’in mesuliyetini yüklenerek Türk oldu, Türk kaldı.
işini İsmet Özel’e açıktan düşmanlıkla yürütür.
Belli ederek, yani göstere göstere İslâm’a düşmanlık edenleri çatışma gündeminin ilk sırasına almak doğru değildir. Bunu yaparsanız saman altından su yürütenlerin işlerini kolaylaştırmış olursunuz.
Ormanı görmemize mani olanlar bize Kürtlerin Türkiye Cumhuriyeti’nden hak talepleri olduğunu söylüyor. Halbuki Kürtler bu toprakların vatanlaşmasının muzafferi olduklarının ve eğer küfrün karşısında kazanılan zafer Türklerin tesanüdü sayesinde idiyse bu bütüne işaret edilmesinin zaruretini müdafaa ediyor. Kürttür diye bildiklerimizi küfrün dümen suyundan gitmedikçe kendilerine hiçbir kazanç saglanmayacağı dürtüsüyle hareket edenlerden ibaret sanmak ormanı görmemek, ağaçlara takılıp kalmaktır.
Kürtler İstiklal Harbi’nin mağlupları kampında değildirler ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Kürt meselesiyle yüzyüze olduğunu dile getirenlerin bir kısmı değil, tamamı İstiklal Harbi’nin mağluplarıdır.
Çocuk kalmayın. Neyin helal, neyin haram olduğunu bilmemek veya bilip de umursamamak çocuk kalmaktır.
Şimdi artık Türkiye’de bir millet varsa bu, Türk milleti değildir; bir çocuk millettir. Dikkat buyurun: Büyüyememiş, çocuk kalmış bir millete atıfta bulunmuyorum; Dünya Sistemi eliyle çocuklaştırılmış ve başından geçen, maruz bırakıldığı bu operasyona minnet duyan bir milletten söz ediyorum.
Kendi halini bilmeden Müslüman olamazsın. Dünya halini bilmeden Türk olamazsın. Müslüman olduktan sonra sebepler ve nefsanî endişeler dışarıda bırakılır. Türk olduktan sonra zorlayıcı dünya şartları safra sayılarak dışa atılır.
Müslümanlığın Arkası Karanlık (ve her geçen gün biraz daha karanlıklaşan) Parti ayakdaşlarına ihale ve havale edilmesi karşısında susmanın suça iştirak olduğunu bilecek kadar aklım başımda.
Tanzimat sonrasında Yahudiler, yaşadığımız topraklarda başımızdan geçenleri hiçe sayıp, kendilerini de Türk dairesine sığdırabilecek, Hazar merkezli bir kavmin adı olarak hakkında literatür üretilen Türk’ü icat ettiler. En sonunda inkılâpçı Cumhuriyet rejimi ceberut devlete sadık, İslâm’ın vecibelerine bigâne Türk uğruna varını yoğunu harcadı.
Hesaba çekileceğim ki varım.
Ahlak insanın halkediliş gayesine münasip davranmasından başka bir şey asla olamaz. Şirkten sıyrılarak Allah’ın kulu olduğuna inanmış olandan gayrısının ahlâki davranmasına imkân yoktur. Cenabet ahlâk diye bir şey yoktur. İki cenabetten iyi olduğuna hükmettiğinin emrine girmek kimseyi kurtarmaz.
Şiirin bize öğrettiği kadarıyla Türkiye’nin yeni bir hüviyete ihtiyacı yok. Yunus Emre’den günümüze, inkıtaa uğramaksızın tesirini göstermiş bir Türk şiiri var. Bu sebeple Türkiye’nin kendi öz hüviyetine bir daha, yeniden, yıpratılamaz bir şekilde kavuşma ihtiyacı var.
Mümin elinden ve dilinden emin olunan kişidir.
Oysa ortalığa bilhassa ne elinden, ne de dilinden emin olabildiğimiz zevat egemen dir. Yani yaptıklarının hepsi yaptırıldıklarıdır. Hepsi ısrarla Türklükle Müslümanlığı birbirinden uzak tutma telaşına kapılmış vaziyette icra-yı sanat eylemektedir. Gayr-i müslim Türk de olur! demektedirler. Bunu derken Müslüman kisvesine bürünerek bütün cumhuriyet tarihi boyunca kâfirin gözüne girmiş bir Türkiye’yi işleten Yahudi, Grek, Ermeni varlığını müdafaa halindedirler.
Kimse bana yalanın gölgesinde bir hür yaşama teklif etmesin. Ben fikri hür, irfani hür, vicdanı hür bir şair değilim. Kimse bana yalanın yumuşak rahatlığını, yalancılığın servet yolunu tasvire yeltenmesin. Bilmeyen varsa gayem ona bildirmektir ki, yalan söylemek Müslümanı dinden çıkarır.
Namus ve Amerika kakafoni diye buna derim ben.
Geçen zaman Türkiye’de düşünce dünyası bakımından hiçbir şeyi değiştirmedi. Türkler hâlâ düşünceye sadece kendi tuttukları taraf lehine kısa vadede ve bariz bir biçimde sonuç vermesi halinde kıymet biçebiliyor. Türkler fiyatlandırıyorlar düşünceleri. Düşüncelerin üzerinde etiket, etiketlerin üzerinde rakam var.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir