İçeriğe geç

Küçük Şeyler Mevsimi Kitap Alıntıları – Çiğdem Sezer

Çiğdem Sezer kitaplarından Küçük Şeyler Mevsimi Kitap Alıntıları sizlerle…

Küçük Şeyler Mevsimi Kitap Alıntıları

Unutmak korkunç Dina
Unutmamak korkunç
Uçuşan toz zereciklerine
Benziyor yaşamak
Kafesin kapıları ardına dek açık
İçine almak için bizi
Ve dışarı salmak için
İçimizdeki öfkeyi
orasından burasından okunup bırakılmış
kitaplar biriktiriyoruz
kalın ve parlak ciltler
içine kağıt doldurulmuş
kelimeler
ve uzun çizgiler başucumuzda
yanlış alfabenin öteki harfleri
gibiyiz beni sevmiyorsun..
yaşamak bu
böyle bir ucundan eksik..
bir kuşu düşünmek işe yaramıyor Dina
kanat bir kez yar almışsa
o göklere bir daha
çıkılamıyor

uyuşan kollarında dünyanın
asılı kalmış
çamaşır gibi
ıpıslağız
şimdi

şimdi bütün kelimeler ölü
ağırlığıyla örtüyor üstümüzü
şimdi bana cesaret ver
fısılda
Dina
kelimeler
neden canımı yakıyor hâlâ?
şimdi bana bir kelime seç ve fısılda
bir işaret
Dina
inanmak için bütün dillerin anası olduğuna
bana öğrettiğin dilleri
yuttum Dina
bir sarmaşığa dönüştüler
tersine büyüyen

giderek birbirinden uzaklaşan
kara parçaları gibi
kelimeler

onları doldurduğum çanağı
kırdım ve kuyuya attım
susarak kazdığım kuyuya
sakladığım mektup
hiç okunmadı

şimdi bana cesaret ver
fısılda
Dina
kelimeler
neden canımı yakıyor hâlâ?

Dünyanın uykusu çok ağır uyandıramadım.
Şimdi bana bir kelime seç ve fısılda
bir işaret
Dina
inanmak için bütün dillerin anası olduğuna.
Gecenin gözleriyle baktım içime en çok buna inandım.
dünya öküzün boynunda olmalı hâlâ
bu duvarlar ondan dönüyor
bu bahçe ondan
can çekişen bir kuş gibi
inip kalkıyor dünyanın göğüs kafesi
bir kuşu düşünmek işe yaramıyor Dina
kanat bir kez yara almışsa
o göklere bir daha
çıkılamıyor
azıcık gökyüzü bulsam, anlatacaktım
kalbiyle şarkı söyleyen bir Kızılderili
tüyünü ellerime bırakıp gitti

ve uçmayı unutmuş bir güvercini

yeryüzü ve gökyüzü hâlâ bizim mi?

şimdi bütün kelimeler ölü
ağırlığıyla örtüyor üstümüzü
ölüm dediğin gecikmek bazen bir trene
böyleyim nicedir üstümde çatlak yer kabuğu halleri
sen yine de unutma içinden kendini geçirmeyi
bu yüksek tansiyonlu evren bizim değil dedim bekledim
büyümek beklemekti cebinde çok hasarlı bir hayat raporuyla
koynumuzdaki turunç bahçeleri
yalnız onlar biliyor dalından düşmeyi ekşimeyi
bir ayna parçalanır gibi
kendini görmeyi kırıklarda ürpermeyi

böyleyim nicedir üstümde çatlak yer kabuğu halleri
sen yine de unutma İçinden kendini geçirmeyi

renkli fenerler asıyordu kadının biri ürperten yalnızlığına
saçımı onun gibi ayırıp iki yana
iki nehirdir diye omuzlarımdan bıraktım
haram uykuların rahat döşeği
olmaz derdi bilgelerin bilgesi annemdi
buralardan bir vakit geçmiş idi
dedim olmuyor helal uykunun da döşeği rahat
kıpır kıpır bir ruh ve durmadan ilerleyen o sonsuz saat

ben de cahilim aklım bir karış
içimde iki kapı biri han biri hamam
olsa ne çare birinden girip ötekinden çıkamam
seni içime alsam ikiliğe dayanamam

ben yalnızca bulutlara inandım
yağmurdur diye
bütün bunlar iyi gelir, acıyı alır
insan kendine başka nasıl katlanır?

zamanın içinden geçiyoruz
zaman içimizden geçiyor
1.
kendimden bildim seni, içerden
bir ses bir kopma
gibi düştün toprağıma
ne bu bahçeye girmişliğin var oysa
ne çıkmışlığın duvarıma

bildim hiçbir şey geri dönmüyor
kendimden bildim, dönmediğim şehirlerden
ellerin tutulmaya hevesinden bildim
İnsan, gölgesine yetişemiyor
Dünyanınuykusuçokağıruyandıramadım.stop.
Kafeste bir karga kadar yalnızız Dina
İşe yaramıyor
“Uçuşu hatırla”mak da
Şimdi bütün kelimeler ölü
Ağırlığıyla örtüyor üstümüzü
“İnandığım şeyleri biriktiriyorum
Suda seken taşları
Kalem kutularını
Kurumuş çınar yapraklarını bir de
Çocukluk giysileri gibi özenle
El ayak çekildiğinde aklıma düşen her şeyi
Ücra bir yerine ömrümün
Kilitliyorum.
(…)”
Ölüm dediğin gecikmek bazen bir trene
Dünyanınuykusuçokağıruyandıramadım.stop.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir