Frances Hodgson Burnett kitaplarından Küçük Prenses kitap alıntıları sizlerle…
Küçük Prenses Kitap Alıntıları
Doğa insana iyi bir yürek verdi mi eller kendiliğinden açılırdı, gönüller de öyle.
Kitapları her şeyden fazla seviyordu.
İyi yürekli insanlar yardım ettikleri insanları mutlu edebildiklerini görmek isterler. Bu, onlar için teşekkürden daha değerlidir.
Gülüşü çölün ortasında bir su kaynağıydı benim için
+ Bir yerin mi acıyor ?
– Evet Fakat bu acı bedenimde bir yerde değil.
– Evet Fakat bu acı bedenimde bir yerde değil.
+ Beni yürekten anlıyorsun, değil mi küçük Sara?
– Hayır, seni yürekten tanıyorum çünkü sen yüreğimin içindesin
– Hayır, seni yürekten tanıyorum çünkü sen yüreğimin içindesin
Çünkü öyküler insanın başka şeyler düşünmesini sağlıyor, Ben bunu keşfettim. Eğer bedenimiz rahat değilse başka şeyler düşünerek bunu kendimize unutturmalıyız.
Belki iyi dilekler bir şekilde ulaşıyordur insanlara; camlardan, kapılardan ve duvarlardan geçiyordur.
Sükunetini koruduğunda insanlar senin onlardan daha güçlü olduğunu, sinirlerine onlardan daha fazla hakim olabildiğini anlıyorlar, sen sus pus dururken onlar sonradan pişman olacakları şeyleri söylüyorlar. Hiddetten daha güçlü bir şey yoktur, yeter ki onu içinde tutmasını bil, böylesi çok daha güçlüdür.
.
Her şey bir hikaye. Sen bir hikayesin, ben bir hikayeyim. Bayan Minchin bir hikaye.
Her şey bir hikaye. Sen bir hikayesin, ben bir hikayeyim. Bayan Minchin bir hikaye.
Yalan yalnızca kötü bir şey değil, aynı zamanda ahlaksızlıktır.
Çünkü öyküler insanın başka şeyler düşünmesini sağlıyor, Ben bunu keşfettim. Eğer bedenimiz rahat değilse başka şeyler düşünerek bunu kendimize unutturmalıyız.
Öfkenden daha güçlü bir şey yoktur, fakat onu tutmasını bileceksin.
Sıkıntılar insanları sınar.
O küçük, gururlu yüreğinde, insanların onun kendi hayatını kazandığını, kimsenin yardımına muhtaç olmadığını görmelerini istiyordu.
Düş kurmak kadar güzel bir şey yok. Düş kurarken insan kendini peri masallarında gibi hissediyor. Eğer bir şeyin olduğunu düşlersen o şey sana düşlediğin şekilde gözükür.
Beni yürekten anlıyorsun, değil mi küçük Sara?
Hayır, seni yürekten tanıyorum, çünkü sen yüreğimin içindesin.
Hayır, seni yürekten tanıyorum, çünkü sen yüreğimin içindesin.
İnsan beyni günde elli binden daha fazla düşünce üretmek zorunda olmasına rağmen piyasada niçin bu kadar aptal var?Çünkü beynin sana günde elli binden fazla düşünce üretmek zorundasın demiş ama aynı düşünceyi tekrar tekrar üretmek yasaktır dememiş!
Askerler bile, hatta en cesur askerler bile savaşa gitmek istemez.
Kötünün kötüsü yoktur.
Hayvanlar nasıl anlıyorlar bilemiyorum ama anladıkları kesin. Belki de tüm canlıların anladığı, kelimelerin olmadığı bir dil vardır. Belki de her şeyin içinde bir ruh gizlidir ve ruhlar hiç ses çıkarmadan birbirleriyle konuşabiliyorlardır.
Sence nasılımdır? diye sordu. Mutlu muyum sence?
Biz seninle aynıyız, ben de senin gibi küçük bir kızım. Senin ben ve benim sen olmamam tamamen tesadüf.
Kalbinde sevgiyle canlanan, babasının hayaline söyledi söylemek istediği tek bir cümleyi:
-Siz kalbimdesiniz, sevgili babacığım!
-Siz kalbimdesiniz, sevgili babacığım!
Ah Sara! diye fısıldadı neşeyle. Masal gibi!
Bu masal zaten. dedi Sara. Her şey bir masal. Sen bir masalsın, ben bir masalım. Bayan Minchin bir masal.
Sıçan olmak da zor olsa gerek. dedi kendi kendine. Kimse seni sevmiyor. İnsanlar seni görünce kaçıyor, çığlık atıyor ve ‘Iyy, ne iğrenç bir sıçan!’ diye bağırıyorlar. İnsanlar beni görür görmez ‘Iyy, iğrenç bir Sara!’ detip sıçrasalar hiç hoşuma gitmezdi. Benim için tuzaklar kursalar ve kendilerini yiyeceğimi düşünseler de. Serçe olmak çok farklı ama. Kimse şu sıçana sıçan olmak istedin mi diye sormuyor. Ona, ‘Serçe olmak ister miydin?’ diye soran yok.
Belki iyi dilekler bir şekilde ulaşıyordur insanlara; camlardan, kapılardan ve duvarlardan geçiyordur.
Başka biri olmaya çalışmadım hiç
.. en üşüdüğüm ,en aç kaldığım zamanlarda bile
.. en üşüdüğüm ,en aç kaldığım zamanlarda bile
Beni nerede bulacağını bilmiyormuş.
-Üstelik ona bu kadar yakınken
-Üstelik ona bu kadar yakınken
Uyursam belki rüya görürüm.
Gördüğüm rüya, hayal kurma zahmetinden kurtarır belki de beni.
Gördüğüm rüya, hayal kurma zahmetinden kurtarır belki de beni.
Eğer bir öfke nöbetine girmezsen insanlar senin onlardan daha güçlü olduğunu anlar, çünkü onlar başaramazken, sen öfkeni kontrol altında tutabiliyorsundur.
Eğer doğa sizi cömert biri yapmışsa doğduğunuz andan itibaren elleriniz ve yüreğiniz açık olur; ellerinizle vereceğiniz bir şeyiniz olmasa bile yüreğiniz her zaman zengindir. İçinizden gelen yardım, dostluk ve kahkaha gibi duyguları diğerleriyle paylaşırsınız. İçten gelen sıcak bir gülümseme bile çoğu zaman işe yarayabilir.
Beni yürekten anlıyorsun, değil mi küçük Sara?
Hayır. Seni yürekten tanıyorum, çünkü sen yüreğimin içindesin.
Hayır. Seni yürekten tanıyorum, çünkü sen yüreğimin içindesin.
”Eğer ben bir prensessem ” diyordu, ”tahtından indirilmiş bir prenses gibi davranmalıyım; nasıl tahttayken halkıma sahip olduklarımı paylaşıyorsam, şimdi de paylaşmalıyım. Bir prenses kendisinden aç ve yoksul insanlarla yiyeceğini paylaşmalı. Poğaçaların her biri bir peni. 6 penim olsa 6 poğaça alabilirdim, her ne kadar 6 poğaça ikimize de yetmese de hiç yoktan iyidir. ”
Sara sürekli tuhaf yanıtlar veriyor ve hiç bir zaman korkmuş gözükmüyordu. Şimdi de korkudan eser yoktu; yine de Bayan Minchin’in vurduğu kulakları kırmızı, gözleri de yıldızlar kadar parlaktı.
( )
-Burayı sevmedim baba, dedi. Askerler bile hatta en cesur askerler bile savaşa gitmek istemez
-Burayı sevmedim baba, dedi. Askerler bile hatta en cesur askerler bile savaşa gitmek istemez
Başka biri olmaya çalışmadım hiç
Prenses.
Zorluklar insanları sınamak içindir.
Eğer doğa sizi cömert biri yapmışsa doğduğunuz andan itibaren elleriniz ve yüreğiniz açık olur;ellerinizle verecek bir şeyiniz olmasa bile yüreğiniz her zaman zengindir.
Sokaktaki kalabalığın içinde de kendisini yalnız hissederdi.
gözlerinin içine bakarak gülümseme kısmını, hep eksik bırakmışlardı.
Sokaktaki kalabalığın içinde de kendisini yalnız hissederdi
Sıçan olmak zor şey diye düşündü Sara. Herkes ondan nefret eder. Onu gördüler mi kaçarlar. Aman, bu ne çirkin hayvan! diye bağırırlar. Bana da herkesin Aman ne çirkin Sara! diye bağırması, bana kapanlar kurması hiç hoşuma gitmezdi doğrusu. Serçe olmak çok farklı. Ama yaratıldığı sırada kimsecikler serçe olmak isteyip istemediğini sormadı bu sıçana, kimsecikler ne olmak isterdin demedi!
Eğer bu bir kabalıksa güldüğüm için özür dilerim. dedi. Ama düşündüğüm için özür dileyemem.
Ah, Sara! dedi. Çok acayipsin ama çok da iyi bir kızsın.
Acayip olduğumu biliyorum. diye itiraf etti Sara neşeyle. Ve iyi biri olmaya çalışıyorum.
Acayip olduğumu biliyorum. diye itiraf etti Sara neşeyle. Ve iyi biri olmaya çalışıyorum.
Sükunetini koruduğunda insanlar senin onlardan daha güçlü olduğunu, sinirlerine onlardan daha fazla hakim olabildiğini anlıyorlar, sen sus pus dururken onlar sonradan pişman olacakları şeyleri söylüyorlar. Hiddetten daha güçlü bir şey yoktur, yeter ki onu içinde tutmasını bil, böylesi çok daha güçlüdür.
Belki iyi dilekler bir şekilde ulaşıyordur insanlara; camlardan, kapılardan ve duvarlardan geçiyordur.
Sokaktaki kalabalığın içinde de kendisini yalnız hissederdi.
Bir şeyi gerçekten oluyormuş gibi düşündüğünde, o şey bir süre sonra sana gerçek gibi görünmeye başlıyor.
Belki de iğrenç bir çocuğum ve sırf herhangi bir suç işlemediğim için kimse bunu bilmiyor.
Belki de iyi huylu biri değilim, ama istediğim her şeye anında sahip olunca, herkes sana karşı iyi davranınca iyi huylu olmamak elde mi? Bilmiyorum.
Oyuncak bebeklerin bazı şeyleri bize hissettirmeden yaptıklarına inanıyorum. Belki de Emily gerçekten de okuyabiliyor, konuşabiliyor, yürüyebiliyor, ama bütün bunları yapabileceğini öğrendiklerinde, insanların onları sürekli rahatsız edip konuşturmaya, yürütmeye çalışacaklarını düşünüyordur.
Burayı sevmedim baba, dedi. Ama sana şunu da peşinen söyleyeyim, askerler, hatta kahraman askerler bile, savaşmayı sevmiyorlar.
Ah Sara! dedi. Çok acayipsin ama çok da iyi bir kızsın.
Acayip olduğumu biliyorum. diye itiraf etti Sara neşeyle. Ve iyi biri olmaya çalışıyorum.
Acayip olduğumu biliyorum. diye itiraf etti Sara neşeyle. Ve iyi biri olmaya çalışıyorum.
Eğer bu bir kabalıksa güldüğüm için özür dilerim. dedi. Ama düşündüğüm için özür dileyemem.
Diğer küçük kızlar umurunda değildi; ama bolca kitabı olursa kendini oyalayabilirdi.
O kitapları okumaz Bayan Minchin; sanki küçücük bir kız değil de küçük bir kurtmuş gibi bütün kitapları yalayıp yutar.
Gözlerinin içine bakarak gülümseme kısmını, hep eksik bırakmışlardı.
Gece boyunca çektiği çocuksu olmayan o derin acıyı kimseyle paylaşmadı. Çünkü onu anlayabilecek kimse yoktu.
Eğer doğa sizi cömert biri yapmışsa doğduğunuz andan itibaren elleriniz ve yüreğiniz açık olur; ellerinizle verecek bir şeyleriniz olmasa bile yüreğiniz her zaman zengindir. İçinizden gelen yardım, dostluk ve kahkaha gibi güzel duyguları diğerleriyle paylaşırsınız. İçten gelen sıcak bir gülümseme bile çoğu zaman işe yarayabilir.
Ona bu duruma katlanacağıma dair söz verdim. Ve katlanacağım da. İnsan bazen zorluklara katlanmalı.
Bir yerin mi acıyor?
Evet, fakat bu acı bedenimde bir yerde değil.
Evet, fakat bu acı bedenimde bir yerde değil.
Beni yürekten anlıyorsun, değil mi küçük Sara?
Seni yürekten tanıyorum, çünkü sen yüreğimin içindesin.
Seni yürekten tanıyorum, çünkü sen yüreğimin içindesin.
Bütün üzüntüler zamanla geçer, dedi.
Ben başka biri olmamaya ÇABALADIM.
Tam her şey kötü gidiyor derken her şey daima yolunu bulur bir şekilde! Sihir gibi bir şey bu. Keşke bu aklımdan hiç çıkmasa. En kötüsü asla gerçekleşmez.
Sara ağlıyordu! Yenilmez Sara! Bu yepyeni bir şeyin işaretiydi, hiç bilmediği bir ruh hâlinin.
Bedenin zavallı bir durumdaysa zihninle yapman gereken şey, başka bir şey düşünmek.
Belki iyi dilekler bir şekilde ulaşıyordur insanlara; camlardan, kapılardan ve duvarlardan geçiyordur.
Eğer bu bir kabalıksa güldüğüm için özür dilerim. dedi. Ama düşündüğüm için özür dileyemem.
İnsanı ürpertiyor. Sanki tuhaf şeyler olacakmış gibi. Fevkalâde bir gökyüzü bana hep böyle hissettiriyor.
Oyuncak olmak senin elinde değil ki. dedi iç geçirerek. Lavinia ve Jessie’nin duygusuz olması gibi bir şey. Hiçbirimiz aynı değiliz. Belki de sen talaşlarından gelenin en iyisini yapıyorsundur.
Ah Sara! diye fısıldadı neşeyle. Masal gibi!
Bu masal zaten. dedi Sara. Her şey bir masal. Sen bir masalsın, ben bir masalım. Bayan Minchin bir masal.