İçeriğe geç

Kubilay Han Kitap Alıntıları – Morris Rossabi

Morris Rossabi kitaplarından Kubilay Han kitap alıntıları sizlerle…

Kubilay Han Kitap Alıntıları

Diğer Moğol kağanları gibi, o da birçok askeri sefere çıktı. En büyük zaferi, Güney Çin’de elli milyon kişilik kaynağa sahip olan Sonğ devletini yıkmasıydı.
Reşidüddin, onun ününü İslam dünyasına yaydı. Çin saray tarihçileri, Koryo-sa’nın Koreli yazarları ve Yahudi hekim Bar Hebraeus, onun siyasetinden tutkuyla söz etti.
Marco Polo’nun yazdıkları sayesinde Ulu Kağan’ın yönettiği büyük imparatorluktan ve görkemli saraydan Avrupalıların haberi oldu.
Bu hanedan çekişmeleri sarayı zayıflattı ve 1368’de Yüan devletinin yıkılmasının nedenlerinden biri haline geldi. Dolayısıyla Kubilay’ın hanedanı yetmiş beş yıldan daha kısa sürmüş oldu.
Mezarının ne kadar görkemli ya da sade olduğu konusunda kaynaklarda bilgi bulunmaz. Asya tarihinin, belki de dünya tarihinin gördüğü en büyük kişiliklerden biri olduğu halde, yatırı yoktur.
Ölümünden sonra, bir merasim kervanı Kubilay’ın gömüleceği Kentey Dağları’na yola çıktı. Gömüldüğü yer kaydedilmedi, hala da bulunmuş değildir.
Kubilay hızla bitkin düştü ve sekseninci yaşında, 18 Şubat günü sarayının Zı-tan odasında öldü.
Ulu Kağan’a geleneksel yılbaşı dileklerini sunmaya gelenleri bile geri çevirdi. Onu neşelendirmek için saraya gelen eski silah arkadaşı Bayan da başarısız oldu.
Moğol kağanları geleneksel olarak çok içkiyiciydiler, Kubilay da artık onlara katılmıştı. Büyük miktarlarda kımız ve şarap içtikçe, yüzleştiği siyasi krizlerle başa çıkması da zorlaştı.
özenle yetiştirilen, bir dahaki Ulu Kağan ve Çin İmparatoru olmak üzere eğitilen, en sevdiği ve veliahtı yaptığı oğlu Cın-cin’in ölümü de herhalde aynı derece yıkıcıydı.
Nayan bir halıya sımsıkı sarılmıştı; sağa sola o kadar çok itilip kakılıp atıldı ki öldü. Sonra onu halının içinde ölüme terk ettiler. Böyle öldürdüler çünkü Tatarlara gören han soyundan gelenlerin kanının yere dökülmemesi gerekiyordu.
Nayan da esir düştü ve Moğolların hükümdar öldürme geleneklerine uygun olarak, kanı dökülmeden idam edildi.
Çatışma sabahtan öğlene dek sürdü ve sonunda Nayan’ın aleyhine döndü. Birlikleri kaçmaya başladı, kovalayan Moğollar da çoğunu yakalayıp öldürdü.
Kubilay, dört filin sırdtındaki bir tahtırevanda taşınıyordu. Artık yetmiş iki yaşındaydı, gut ve romatizma hastasıydı ama bu zorluklara karşın çatışma alanına gitmekte ısrar etmişti.
Hızla hareket eden birlikler Nayan’ın obasına vardılar ve isyancı önderi bastılar.
Kubilay herhalde Nayan tehdidinin ciddi olduğunu düşündü, çünkü ona karşı ceza seferine bizzat çıktı. Batıya bir güç gönderip, Kaydu’yu oyalamalarını ve Nayan’a yardıma gelmesini engellemelerini istedi.
Başlangıçta hepsi fillere salınan okların sayısı o kadar çoktu ki bedenlerinin her yanından yaralandılar Filler bu dediğim şekilde yaralandılar ve yağmur gibi yağan zemberek oklarının acısını hissedip, bağırışlardan da korktular. Hepsi birden dönüp, Naratihapate’nin adamlarının üstüne kaçtılar. O kadar çok gürültü çıktı ki, dünya yarılmış gibi oldu. Mien ( Burma) hükümdarının ordusu da kargaşaya düştü.
Kubilay’ın itibarı da maliyesi de bu seferlerde heba oldu. Bu çabaları, 1280’lerdeki mali politikalarında da gördüğümüz kontrolsüzlüğü yansıtır.
Sefer büyük hasara yol açtı. Başarısızlık, Moğolların Doğu Asya’daki yenilmezlik örtüsünü yırtmış oldu.
Japonlar açısından bu tayfun kaza değildi. Tanrıların Japonya’yı kurtarmak üzere yolladığı kutlu bir yeldi ( Japonca kamikaze), çünkü onların toprakları ilahi koruma altındaydı.
Fırtınanın geldiğini sezen Koreli denizciler, açık denizin güvenliğine kaçmaya çalıştılar ama başaramadılar. Kaçmaya çalışırken kuzeyde 40.000 savaşçının üçte biri dağıldı, güneydeki 100.000 kişinin de yarısı öldü. Küşü’de kıyıya çıkan askerler, kıyıda kalan küçük teknelerle kaçmaya çalışırken katledildiler, esir düştüler ya da boğuldular.
Kubilay, Japonya’ya bir saldırı daha düzenlemenin gerekmesini istediği için 1275 yılında imparatorun ve şogunun barış içinde boyun eğmesi yolunda bir elçi daha yolladı. Japonlar, talihsiz heyeti idam edip, Moğol saldırısına karşı savunmaları berkiterek yanıt verdiler.
Hükmünün son yıllarında Kubilay kişisel kayıplar yaşadı. En sevdiği karısı Çabi, 1281 yılında öldü. En sevdiği oğlu ve velihatı Cın-in de beş yıl sonra onu izledi.
Kişisel geçmişine karşın, Yünnan’da İslam’ı kimseye dayatmadı. Dayatmacı bir Müslüman olsaydı, herhalde Kubilay ona valilik görevi verecek kadar güvenemezdi.
Kubilay pek de tutarlı değildi çünkü devlette Müslümanlara görev vermekten vazgeçmiyordu. İdari ve mali yetenekleri olan, tutucu da olmayan Müslümanlar görmezden gelinmiyorlardı, onlara karşı suçlama da yapılmıyordu.
27 Ocak 1280 tarihinde, İslami yöntemle hayvan kesenlere ölüm cezası getirildi.
Kubilay onları şölene davet eder ama onlar mubah yöntemlerle kesilmediğini söyleyerek et yemezler. Bunun üzerine küplere binen Kubilay 1280 Ocağı’nda bir bildiri yayımlar ve İslami yöntemle hayvan kesimini yasaklar, cezasının da ölüm olacağını duyurur.
Kubilay’ın 1279 sonrasında Müslümanlara karşı daha sert siyaset uyguladığını ileri sürer. Aynı yılın sonlarında Orta Asya’dan gelen Müslüman tüccarlar saraya armağan olarak aksungurlar ve bir kartal getirmişlerdir.
Kubilay da şahsen devletteki Müslümanların güç kazanmasından rahatsızdı. Torunu olan Ananda, Müslüman bir evde yetişmiş ve Reşidüddin’e göre, yetiştikten sonra da buyruğundaki 150.000 savaşçının çoğunu Müslüman yapmıştı.
İslam devletleri Kubilay’ın Moğol müttefiklerine karşı geliyorlar ve İran’daki Moğol yöneticilere sürekli meydan okuyorlardı.
Kubilay’ın düşmanı olan Kaydu’yu destekleyen Müslüman Türkler, Çin’in kuzeybatı sınırlarını tehdit ediyorlardı.
Bazı bilginler, Kubilay’ın güvenilir yardımcısının idamını geciktirmeye hatta engellemeye çalıştığını yazarlar. Sonraki bir Tibet kaynağı, Sanga’nın ölümüne ne kadar üzüldüğünü şöyle anlattır: ” İmparator ( Kubilay) dedi ki: Sevgili Sanğ-ko’mun gitmiş olması beni kedere boğuyor. ”
Son imparatorlardan birinin naaşı hala korunmakta olduğu halde, Yonğ tarafından topraktan çıkarılmış ve üç gün boyunca bir ağaca asılmış olduğu öne sürülür.
Fars kaynakları bile onu acımasızca incelerler. Örneğin Fars tarihçi Reşidüddin, Sagna’yı hırsızlıkla ve rüşvet almakla suçlar. Koreliler onu evine Koreli köle ve cariye kızlar talep etmekle suçlarlar. Çin kaynaklarında kişiliğine kara çalan pek çok kayıt bulunur.
Lu karşıtı muhalefet çok güçlendi ve sonunda Kubilay onu görevden alıp, 1285 Mayısı’nda tutuklattı. Onu suçlayanlar, vurgunculuk yaptığını, haraç alıp rakiplerini öldürdüğünü söylediler. Bu noktadan sonra onu kimse kurtaramazdı ve Kubilay aynı yılın sonunda onu idam ettirdi.
Lu’nun mali programları, kendisinden önceki mali danışman olan Ahmet’inkilere benzer tepkiler çekti ve herkesin korkup nefret ettiği Orta Asyalı Müslüman ile benzer eleştirilere maruz kaldı.
Lu’nun sayısız fikri vardı. Bunlardan biri, işsiz Moğolların hayvancılıkla uğraşmasıydı. Hayvanlarından elde edilen ürünün yüzde yirmisi onlara kalacak, yüzde sekseniyle de ordu beslenecek ve giydirilecekti.
Ulu Kağan, Ahmet’in cesedini mezardan çıkarttırıp kafasını arabalarla ezdirip köpeklere verdi. Ahmet’in oğullarının çoğu idam edildi, mülküne el kondu ve özel olarak atamış olduğu üst düzey memurların çoğu kovuldu.
10 Nisan 1282 gecesi, Kubilay ikinci başkenti Şanğ-tu’da iken, Çinli suikastçılar Ahmet’i evinden dışarı çıkarıp katlettiler.
Ahmet’ten hoşlanmayan, oğullarına ve akrabalarına devlet görevleri vermesine karşı çıkanlar arasında belki de en önemlisi Cın-cin idi.
Ahmet’in yaşamı ve kişiliği hakkındaki Fars kaynakları, Çin değerlendirmelerinden farklıdır. Reşidüddin, ” Ahmet, vezaret makamını yaklaşık 25 yıl onurla doldurdu, ” diye yazar.
Ahmet isteyecek olursa, evli değilse karısı olarak alamayacağı, değilse de başka yollardan ayartmayacağı kadın yoktu. Güzel bir kızdan haberi olduğu zaman, adamları gidip babasına derlerdi ki: ” Ne yapacaksın? Senin böyle bir kızın var. Onu Baylo’ya ( Ahmet) verirsen, biz de sana üç yıllığına valilik ya da benzeri bir görev vermesini sağlarız.
Marco’ya göre, Kubilay’ın desteği sayesinde Ahmet bir servet kazanmış ve cinsel arzularını tatmine yönelmiştir.
Gut hastalığı yakasını bırakmıyor yürümekte bile zorlanıyordu. Giderek şişmanlamıştı ve çok içiyordu. Bu kişisel sıkıntıları da siyasi sorunlarını ağırlaştırdı.
Kubilay da 1279’dan sonra kişisel olarak yavaşladı. Artık altmışlarının sonundaydı ve sağlık sorunları yaşıyordu.
Kubilay, Moğol mirasını korurken belli Çin uygulamalarını reddetmeyen ve evrenselliğe ulaşma çabası gösteren bir kültürel siyaset çizmede hayranlık uyandıracak kadar başarılı olmuştu.
Kızlar huzura geldikleri zaman başka uzmanlar tarafından da değerlendirilmelerini sağlar Onları sarayın yaşlı hanımlarının yanında tutar onların yanında yatırıp nefeslerinin kokup kokmadıklarını, uyurken horlayıp horlamadıklarını, herhangi bir yerlerinden hoşa gitmeyecek kokular saçıp saçmadıklarını ve bakire olup olmadıklarını yoklatır.
İki yılda bir bu ırkın en güzel yüz kızı seçilir ve isteği üzerine kağana getirilir. Kağan, bu söz ettiğim ülkeye ulak gönderip, güzellik ölçülerine göre en en güzel kızları seçmelerini söyler .
Kubilay’ın kendisi ise: her zaman dört fil üstüne oturtulmuş, içi altın kakma kumaşlarla-, dışı da aslan postlarıyla kaplanmış çok güzel bir ahşap tahtırevanda ava gider. Kağan avdayken bu tahtırevandan çıkmazdı çünkü guttan çekiyordu avı bu tahtırevanda oturduğu koltuktan izliyor ve çok keyif alıyordu.
Kubilay avdayken, ona devasa bir şahinciler, avcılar ve askerler ordusu eşlik ediyordu.
Moğolların çoğu kürk ve deriden giyinmeyi sürdürdü ama Kubilay şahsen Çin imparatorlarının giydiğine benzer giysiler yeğledi.
Moğol kadınların haklarını korudular ve Çinli kadınların ayak sıkma yöntemini uygulamadılar.
Kubilay savaşa gitmeden önce yere kımız döküp, düşmanlarına karşı Göğün yardımını alıyordu.
Bir başka Moğol töreni de, yılsonuna doğru kötü talihi kovmak için yapılırdı. Törene katılanlar, Moğolların düşmanlarını simgeleyen, saman ve ottan yapılmış bir adam ve bir köpek kuklasına ok salıyor, sonra da şamanlar halkın kalkınması ve hastalıklardan korunması için yakarıyordu.
Böylece Kubilay atalarını onurlandırmış ve onlardan kut alarak, gelen kış boyunca talihini açmış oluyordu.
Dört şaman eşliğinde yapılan bu törenin, talihin bir yıl açık olmasını sağladığı söylenir. Tören kapsamında bir at ve birkaç koyun kurban edip Göğe boyun eğerek Cengiz Kağan’ın adını çığırdıktan sonra, özel yetişmiş kısrakların sütü saçılıyordu.
Bu dünyada herkes kendi zamanının koşullarına göre sürer yaşamını kimse tesadüfen vermez meydana çıkıp hizmet etme ya da inzivaya çekilme kararını.
Cınğ, Çin orkideleri çizip, ” köklerinin etrafında neden toprak bulunmadığı sorulduğu zaman, toprağı barbarların çaldığını söylemesiyle ünlenmişti.
Moğol yöneticilere karşı olan hoşnutsuzluklarını ara sıra sergileyebilecekleri özel uğraşlara atılmaktı. Mutsuz bilginlerin bunu yapabileceği başlıca doğal uğraşlardan biri de resimdi.
Eldeki Moğol yazısı, Eski Suriye Arami alfabesinden türemiş olan Soğd yazısına dayanan Uygur Türk alfabesini temel alıyordu.
Moğollar kendi yazı dillerini ancak 13. yüzyıl başlarında geliştirmişlerdi.
Devletin mali, askeri ve halkın refahını sağlamakla ilgili sorumlulukları, Moğolların alışık olmadığı kadar yoğun tutulan yazılı kayıt gerektiriyordu.
Marco’nun değerlendirmesine göre, ” dünya üzerine şimdiye dek gelmiş ve halen en büyük olan, tartışmasız en büyük hükümdardır. ”
Marco Polo, Kubilay ile pek çok kere konuştuğunu iddia eder ve Ulu Kağan’ın renkli, canlı bir betimlemesini verir.
Polo’lar 1269 yılında Hıristiyan dünyasına döndükleri zaman, düşkırıklığı yaşadılar. Papanın bir yıl önce öldüğünü ve kardinallerin bir halef seçemediklerini öğrendiler.
Asya’nın geri kalanıyla ticaret yapıyor, vergi memurluğu ve mali danışmanlık görevlerini üsteleniyor, Kubilay’ın Çinli danışmanlara ve memurlara daha az gerek duymasını sağlıyorlardı
Müslüman kesim Arapça, Farsça ve Türkçe konuşmayı sürdürdü. Kubilay’ın Müslümanlara karşı bu cömert siyaseti izlemesinin nedeni, Çin’i yönetmesine yardımcı oluyor olmalarıydı.
Kubilay, genellikle kendi kendini yöneten bir toplum olan Müslümanlara hoşgörü gösterdi ve onları zaman zaman ödüllendirdi.
Kubilay’ın etkilemeyi istediği kesimlerden biri de Müslmanlardı. 1261 yılından itibaren devlette görev verilen Müslüman sayısı giderek arttı ve bunlara özel ayrıcalıklar tanındı.
Cın-cin’e Özel Danışma Meclisi gözetmenliği gibi ağır bir görev verdi. 1273 yılında da artık otuz yaşına gelmiş olan oğlunu veliaht ilan etti. Böylece Kubilay, kendi veliahtını belirleyen ilk Moğol hükümdarı oldu.
İnsan yüreği, baskı kalıbına benzer. Eüer kalıp düzgünse, on milyon kağıt bile bassa hata olmaz. Eğer kalıp bozuksa, kaç kağıt basarsa bassın hepsi yanlış olur.
Cın-cin’in birinci sınıf Çin eğitimi almasında kararlı olan Kubilay, danışmanları Yav Şu ile Doğ Mo’yu çocuğa öğretmen olarak atadı. Sonra da Vanğ Şün adlı Konfüçyüsçü bir bilgenin oğluna Çin klasiklerini öğretmesini istedi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir