İçeriğe geç

Kryon: 10. Kitap -D N A'nın 12 Tabakası Kitap Alıntıları – Lee Carroll

Lee Carroll kitaplarından Kryon: 10. Kitap -D N A'nın 12 Tabakası kitap alıntıları sizlerle…

Kryon: 10. Kitap -D N A'nın 12 Tabakası Kitap Alıntıları

Daima peygamberlerin sözlerinin ilk, değiştirilmemiş el yazmalarını arayın. Mevcut olan kültürel anlamlara bakın. Bunlar, gerçekle ve Tanrı’nın sevgisiyle parlayanlardır.
İnsanları korkuttuğunuzda, onlara istediğiniz şeyi yapabilirsiniz; ve onlar bunu yaparlar.
Korku, kuantum İnsanın gücünü neredeyse tümüyle zayıflatır, etkisiz kılar. O bir ele geçirmedir ve İnsanı temel bir hayatta-kalma kalıbına sokar. Birçoğunuz bunu bilirsiniz, çünkü korkuyu yenmişsinizdir ve onun nasıl iş gördüğünü, nasıl bir etki yaptığını bilirsiniz. Saniyeler içinde, korku, temel hayatta-kalma içgüdüsü hariç, hemen her şeyi kapatır.
Yaratıcı sizin içinizdedir ve siz bunu bilmezsiniz bile. Sizin DNA alanınız bunu haykırır ve o inanılmayacak kadar güçlüdür. O, dağları yerinden oynatabilir, Yerküre’ nin sarsılmasını önleyebilir, volkanik patlamaları durdurabilir ve yüzlerce yıl yaşamayı sağlayabilir. Ama siz henüz buna inanmazsınız.
Gaia (yerküre) ve sizin DNA alanınız birbirine çok dolaşıktır. Yerküre’nin Kristalimsi Ağı’na hitap eden (onunla konuşan), sizin DNA titreşiminizdir. Sizinle Gaia arasındaki ilişki o kadar güçlüdür ki, bir Işık-işçisi bir bölgede meydana gelecek olan bir depremi önleyebilir!
Çünkü bu böyle işler, sevgili varlıklar; ölümün ve kalp-kırıklığının trajedisinden, çoğunlukla, bu dünyadaki birçok kişi için sezgisel idrakler çıkar; böylece, ölen kişinin yakınları ve sevdikleri bu Tanrı tabakasını gerçekten aktifleştirebilirler.
Yaratıcı’yı her yerde, her durumda, her derecede kendi içinde bulan insana ne mutlu, çünkü gezegenin titreşimini değiştiren şey budur.
Siz şimdi, sadece oturmak ve “olmak” isteyen, mantralar söyleyen yüzlerce yeni çağcının gücüne sahipsiniz. Merkabah’ınız çok yüksek bir titreşimle bir yerden başka bir yere giderken, siz tek başınıza bu gezegenin ışık-karanlık dengesini etkileyebilirsiniz.
İnsanın niyetinden daha güçlü olan bir şey yoktur.
Sevgili İnsan, sana kansere ya da yaşamını tehdit eden bir virüse sahip olup olmadığını bile söyleyemeyen bir kimyasal bağışıklık sistemine sahip olman sana garip görünmüyor mu?
Bu gezegen, İnsanların Gaia enerjisinin titreşimini, Dünya’nın titreşim düzeyini kontrol edebildikleri, belirleyebildikleri tek gezegendir.
İşte bu yüzden, en önemli yaşam
derslerinden biri kendinizi sevmeyi öğrenmektir. Bu size, bir parçanız olan Yüksek Benliğiniz ile etkileşime girme ve iletişim kurma yeteneğini kazandırır.
Çünkü senin kendin için, görünüşte sadece daha uygun bir duruma geçmek için yaptığın her şey bu gezegenin titreşimini değiştirir. Spiritüel olarak birlikte-yaratabildiğin herhangi bir şey herkese yardımcı olur.
Niyetinizin bu dünyadaki en güçlü kuvvetlerden biri olduğunu söylemiştik, çünkü o hem DNA’nızı değiştirir hem de birlikte-yaratmanızı sağlar.
Yaratıcı enerjiyi herhangi bir yerde bulan İnsana ne mutlu! Herhangi bir yerde! Çünkü İnsanların bunu nasıl, hangi doktrinle ya da sistemle yaptıkları konusunda hiçbir yargı yoktur.
Ama İnsan belli bir yaşa geldiğinde neyin vuku bulduğuna dikkat edin. O, Yaratıcı’yı aramaya başlar!
İnsan, Yaratıcı’nın kutsallığıyla ne kadar sarılı olduğunun çok az farkındadır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Hangi çocukluğu istiyorsan onu yarat ve sonra oraya gidip, hiçbir endişeve dram içermeyen o yerde kahkahalarla ve kıkırdamalarla yuvarlan. Bunu yaparken, kalbinin ve yaşamının hafiflediğini hisset; çünkü unutma ki, bulutların üzerinde, çocuğun bulunduğu yerde ve senin Yaratıcı ile birlikte -binlerce yıldır yaptığın gibi- coşkuyla oynamakta özgür olduğun yerde daima güneş ışığı vardır.
Siz hiç küçük bebeklerin çevrelerindeki -sizin göremediğiniz- şeylere nasıl hayranlıkla baktıklarını gördünüz mü? O şeyler çok gerçektir ve çocuğun sadece 3 boyuttaki şeyleri görmeye alışması bir zaman alır
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Gerçekten, dualite İnsanın içinde dengede olduğunda, İnsan yaşam dersini çok daha berrak bir biçimde görür!
Şimdi sizden “hücrelerinize hitap etmenizi,” onlarla konuşmanızı neden istediğimizi biliyorsunuz, çünkü büyük “dinleyici” DNA’dır! Bilinç işte böyle, niyet ederek iyileştirebilir, kimyayı değiştirebilir ve daha bağışık hücreler yaratabilir. Bilim bunun mümkün olduğunu göstermiştir ve şimdi belki her şey sizin için bir araya gelmeye başlamaktadır.
Çünkü DNA % 100 çalışırken, siz Yaratıcı’nın İnsanın içinde tam olarak tezahür etmiş muktedirliğine sahip olursunuz.
Şu anda, İnsan ırkının DNA’sının yaklaşık % 30’u aktiftir. Çağların üstatlarının DNA’ları% 100 aktifti ve onların neler yapabilmiş olduklarını görebilirsiniz. Birincisi, onlar Tanrı’yla öyle bir bağlantıya sahiptiler ki, kendileri “Tanrı” olarak görülmüşlerdi. Her biri, İnsanların onların çevrelerinde bulunmak istemelerine, onlara aşık olmalarına, hatta öldükten sonra onlara tapınmalarına neden olan bir huzura sahipti.
Çünkü DNA, Yaratıcı enerjiyi, sizin enerjinizi, İnsanın değişim-dönüşüm enerjisini ve tüm geçmiş yaşamlarınızın enerjisini içerir.
Bize, “Rastlantı diye bir şey yoktur” denmiştir, sadece sizin enerjinizle yaratmış olduğunuz potansiyel unsurlar vardır. “Evet, ama bunu bana o adam yapt ı ! Bu durumu ben yaratmad ı m. Ben bu durumun bir kurban ı y ı m.” Bu sözleri hep duyarız. Şunu bilmelisiniz ki, Ruh sadece sizin başınıza gelen “ka- za”yı değil, bütünü görür.
Bir sinemada bir yabancının yanında otururken rahatsızlık duyarak kalkıp başka bir yere geçtiniz mi hiç? Orada ne olmuştur? Eğer isterseniz buna sezgi diyebilirsiniz, ama o kişi öfkeli, hasta, üzgün olabilir veya belki “enerjisi size doğru gelmemiş” olabilir.
Çoğumuz her zaman enerjiyi hissederiz, ama onu bu isimle nitelendirmeyiz.
Tanrı’yı en çok kimin sevdiği, kimin doğru inanç sistemine sahip olduğu, kimin do ğ ru peygambere sahip olduğu konusunda savaşların yapıldığı bu günlerde Tanrı’nın gerçeği İnsanın eğilimi içinde belirsizleşmiştir;

“Benim Tanrım tek doğru Tanrı’dır ve en çok beni sever ve sen bana inanmadığın için seni öldürmek zorunda kalacağım, çünkü Tanrı senin, senin gibi düşünerek yaşamanı istemiyor. ”

DNA’nız ile herhangi bir şey yapmaya niyet etmeye başladığınızda, o her şeyi sizi için şekillendirir ve düzenler!
Ama Kryon, bir şifacının gerçekten yaptığı şeyin, “DNA’n ı n bedenle ileti ş im kurma rand ı man ı n ı art ı rmak” olduğunu söyler.
Göreceğiniz gibi, DNA zekidir ve sizin ihtiyacınız olan şeyi “bilir.”
Lineer-olmayan bir dünyada, bildiğimiz şekliyle zaman yoktur. Orada sadece “şimdi” vardır. Eğer akıl sağlığınız için tüm bunları lineerleştirmeniz gerekiyorsa, zamanı düz bir çizgi olarak değil, bir daire olarak düşünün. Sayıları, bir sayfa üzerinde art arda değil, hepsi bir kavanozun içinde karışık olarak düşünün. Bir asansöre bindiğinizde, onun yukarı çıkmak ya da aşağı inmek yerine, hiç hareket etmeden bir yerlere “gittiği”ni düşünün!
bugün, bazı dinî liderlerin tepkilerine
göre, Tanrı bizimle konuşmayı tamamen
bırakmıştır, çünkü onlar artık hiçbir “yeni”
bilgiye izin vermemektedirler. Yazılacak tüm
kutsal metinlerin yazılmış olduğuyla ilgili adı konmamış bir kural vardır. Dolayısıyla,
“medyumluk” sahte bir şeydir. Bu yaklaşım bu
kitabı okuyan herhangi bir spiritüel kişiye mantıklı gelmekte midir? Tanrı’nın bizimle
konuşmayı çoktan bırakmış olduğuyla ilgili
yasayı kim koymuştur?
Medyumluk, “içinizdeki Tanrı ile temasa
geçmek” için yapabileceğiniz en etkili şeydir,
ancak birçok kişi Tanrı’nın bununla hiçbir
ilgisinin olmadığını düşünür. Kryon,
medyumluğun tüm spiritüel bilginin aktarım
yöntemi olduğunu birçok kez söylemiştir. O
bize, dünya üzerindeki tüm kutsal metinlerin
İnsanlar tarafından yazılmış olduklarını
hatırlatır. Onların hiçbirini “Tanrı” yazmadı.
Dolayısıyla, mesaj ile mesajı veren arasındaki
bu köprü (medyumluk) kabul ve tasdik
edilmelidir. Eğer tüm bunları İnsanlar
yazdılarsa (ki onlar yazdılar), o zaman onlar bu bilgiyi nereden aldılar?
Bu kitabı, sadece, bildiğiniz şeyler listesine yeni bir şeyler eklemek için
okumayın. Bu kitabı, kendinizle ilgili olarak
keşfedeceğiniz çok daha fazla şeyin
bulunduğu fikriyle okuyun. Sonra, kendini-keşifle birlikte genellikle büyük bir değişimin ve
birçok soru’nun geldiğini de hatırlayın.
Altı, bana göre en iyi sayılardan biridir ve on iki “dairesi”­
nin tam ortasın
İki, benim daima zor olarak gördüğüm bir sayıdır, çünkü
dualite zordur! Ama ya o dualitenin iyi öğrenilmesiyle, ona hâ-
kim olunmasıyla ilgiliyse? O her iki yöne de gider.
Bir, ilginçtir. Nasıl olur da yeni başlangıçlar aynı zamanda
kendinizle ilgili olabilirler? Sanırım, bu yeni başlangıçların da-
ima kendinizle ilgili olduklarının bir doğrulamasıdır kararla-
rı bir durum değil, siz verirsiniz. Bu sayı onu kişiselleştirir.
Enerji: Zihne ait, içsel
ya da esas güç; eylemde bulunma ya da bir etki üretme güc
“Şu gökkuşağının içine girip, oradaki tüm mor rengi ya-
kalayacağım”
Ölümden sonraki yaşam (ahret, öbür dünya) sözcü-
ğünün sözlükte bulunup da, doğumdan önceki yaşam sözcüğü-
nün bulunmaması ilginç değil midir?
“Bir başlangıç yok mu? Her şeyin
bir başlangıcı vardır! Sen ne demek istiyorsun?
Kimse bu konu üzerinde düşünmez; çünkü o, o kadar yay-
gındır ki görülmez ve üzerinde düşünülmez. Ama o, Dünya’
daki evrimin bütün yöntemiyle ilgili olarak gerçekten beklen-
tiye-aykırıdır. Bunun üzerinde düşünün. Evrim doğal olarak
birçok tür yaratırken, nasıl olmuş da biz tek bir İnsan türüne
sahip olmuşuz? Çevremizdeki hayvanlar bu olguyu sergiler, ama
biz bu evrimsel kalıba hiç uymayız. Bu nasıl olabilir?
DNA’nın sadece %
3’ü gen-üretiminin tüm senaryosunu oluşturur.
Dolayısıyla, gözlemlenen DNA’nın kimyasının
% 90’nindan fazlası bir gizemdir, çünkü onun
aşikâr hiçbir işlevi yokmuş gibi görünür
Ülke çapında
sahip olduğunuz özgürlüğün ve bağımsızlığın
sizin düşünüşünüze yansımasına izin verin.
Bu karma değildir; bu kişiseldir ve sizin
diğerleriyle ne yaptığınızı yansıtır. Bu sizin
yaşam dersinizdir.
Yüz trilyon farkındalık parçası sizin aynı
anda hepsine hitap etmenizi bekliyor! Bir
aktifleştirme uygulaması içinde bulunanlara ne
mutlu, çünkü bu onların kendi yollarınca bir
hücresel iletişim sürecini başlatacakları
anlamına gelir.
Hiçbir elektron diğer atomların
yerini işgal etmez. Onların hepsi çekirdeğin
çevresinde vızır vızır döner, ama hepsi
birbirinin yerine saygı gösterir.
Yıllar
boyunca, kutsal kitap sıradan İnsan tarafından
okunamadı; o sadece spiritüel liderin
huzurunda okunabildi. Sıradan İnsanın, bu
kitabı onun için yorumlamaları amacıyla
başkalarına başvurması gerekiyordu. Bunun
kontrol için ne kadar uygun bir durum olduğunu
görebiliyor musunuz?
Ya o insanlar sizin şimdi bildiğiniz şeyi
biliyor olsalardı? Ya onlar Tanrı’nın kendi
içlerinde olduğunu idrak etmiş olsalardı? Onları
kim kontrol edebilirdi? Ya onlar bedenlerini
modern tıptan daha iyi şifalandırabileceklerini
bilselerdi? Bu sizin tanıdığınız birilerini
sinirlendirir miydi? Ya onların bir kiliseye hiç
ihtiyaçları olmasaydı? O zaman kim bir bedel
ödemek zorunda olurdu? Yanıtlar aşikârdır ve
sizin temel bir gerçeği bilmenizin zamanı
gelmiştir.
Papaların ve
şamanların sözü krallardan ve kraliçelerden
daha çok geçerdi ve kraliyet aileleri bile onlara
akıl danışırlardı.
Siz, cennette de bir tür kavga olduğuna
inanırsınız. Size göre, orada melekler iktidar
için birbirleriyle dövüşmektedirler. Orada
yönetim hiyerarşileri vardır. Hatta orada, her
nasılsa güçlü olmasına da izin verilmiş olan ve
sizin ruhunuzu ele geçirmeye çalışan düşmüş
bir melek vardır. Orada intikam ve ceza,
dehşet ve nefret vardır. Orada meleklerle
savaşan iblisler vardır ve Tanrı her nasılsa
tüm bunların ortasında, neyin doğru neyin
yanlış olduğuna “karar veren” olarak
bulunmaktadır.
Toplanan vergilerin çoğu, daha
çok kadınlar için ayakkabı imal etmekte
kullanılır. Erkekler sadece bir çift ayakkabı
giyer ve o ayakkabılar yıpranana kadar onu
yıllarca memnuniyetle giyerler
Sayıların hepsi çok önemlidir, çünkü
onlar hem tek başına hem de birleşik olarak
k onuş ur. Dört sayısına bakın. Basitçe
açıklarsak, o, Dünya Ana’yı, fiziksel bir
dünyada yapıyı ve yapının anlayışını temsil
eder. Öyleyse o sizin tekil yanınızı ve Gaia ile
ilişkinizi temsil eder. Sonra beş sayısına
bakın, o saf değişimi temsil eder! O, Mars
sayısıdır ve o çok hızlı bir enerji olabilir, yani
İnsanın boyutsal olarak değişme yeteneğini
yaratan bir enerji olabilir. Bir arada bulunan bu
sayılar lineerdir, böylece onlar birbiriyle
rahattır. Dört, biraz üç’ün potansiyeliyle
titreşir, ki üç’ün katalizör etkisi yapan çok
güçlü bir enerjisi olduğunu açıklamıştık. Beş,
muhteşem bir sayının, Yüksek Benliği temsil
eden altı’nın yanında bulunur; böylece beş,
spiritüel olana doğru değişecek şekilde
etkilenir! Bu sizin, daha önce söylediğimiz gibi,
Yaratıcı’yı bulmaya yönelmenizin nedenini
açıklar.
Ruh grubunuzun bölünmesi
sonucunda sizden ayrılan en büyük parça
Yüksek Benliktir. O, İnsandan kuantum bir
biçimde ayrılır. Bir İnsana göre, Yüksek Benlik
“başka bir yerde”dir, belki de cennettedir.
Gerçek şu ki, Yüksek Benlik DNA’da
bulunmaktadır! Ama 3B’de değildir ve kendini
İnsanın 3B deneyiminden öylesine tamamen
ayırır ki, bu durum İnsana, Yüksek Benlik sizin
varoluşunuzun realitesinde bulunmuyormuş
gibi görünür. Bu gerçek, İnsanın en kutsal ve
spiritüel parçalarının çoğu için geçerlidir; onlar
daima sizinle birliktedir, ama kuantum bir halde
bulunduklarından, görünüşte orada değildirler.
Doğduğunuzda meydana gelen şey aslında
çok ilginçtir, çünkü siz hiçbir zaman o anda
olduğunuzdan daha fazla kuantum
olamazsınız. Yaşamın ilk birkaç yılı boyunca,
3B idareyi ele geçirmek için savaşır ve
genellikle kazanır. Siz hiç küçük bebeklerin
çevrelerindeki -sizin göremediğiniz- şeylere
nasıl hayranlıkla baktıklarını gördünüz mü? O
şeyler çok gerçektir ve çocuğun sadece
3B’deki şeyleri görmeye alışması bir zaman
alır
İnsan, yapmak istediği her şeyle ilgili tam
bir seçime sahiptir. O bir Rahibe Teresa da
olabilir, bir Hitler de.
Eğer siz kimseyi dinlemiyorsanız,
mutsuzsanız ve görünüşte diğerleriyle birlikte
işlev yapamıyorsanız, zor biri olarak etiketlenir
ve öyle görülürdünüz.
İnsan bedeninin esas
eşzamanlayıcısı beyin değil, DNA’dır.
Eğer DNA’nın “yapmakta
olduğu” şeyi ölçebilecek mikroskobik bir çok-
boyutlu ölçüm aletiniz olsaydı, onun
eşzamanlılığı (senkronizasyonu) karşısında
hayrete düşerdiniz. Çünkü ayak
parmağınızdaki DNA beyninizdeki DNA kadar
bilgilenir. Yüz trilyon molekülün hepsi birlikte
çalışır, çünkü hepsi aynı tam bilişe sahiptir.
3B kimyasının içinde, İnsan bedeninin diğer bölümlerinde bulunmayan bir fenomen
saklanır. Bu çift sarmal, sözünü pek
etmediğimiz, ama onun en derin şeylerden biri
olmasını sağlayan etkenler içerir. Siz bir şeye
niyet ettiğinizde, bu tabaka sizin bu bilinçli
düşüncenizi “görür” ve protein-şifreleyici
bölümlere (genlerinizi idare eden %3’lük
motora) talimatlar verir. Siz geçmiş
yaşamlarınızın deneyimlerini ve yeteneklerini
uyandırmaya niyet ettiğinizde, muazzam bir
çok-boyutlu depolama sisteminin (Akaşik
kaydınızın) dinamiklerini, İnsan bedenindeki 3B
kimyasının niteliklerine karşı tartması gereken
tabaka budur.
Bir sinemada bir yabancının yanında
otururken rahatsızlık duyarak kalkıp başka bir
yere geçtiniz mi hiç?
Geriye doğru bakmak doğru
değildir, çünkü o zamanlar insanlar
vahşilerdi.
DNA hücrelerde
bulunmaktadır ve hücreler talimatları
“dinlemektedir.” DNA, hücrelere yapacakları
şeyi söylemesine yardımcı olması için İnsanın
bilincini “dinlemektedir.” Böylece, DNA sürekli
olarak tüm 3B beden için talimatlarla hücrelere
“konuşmaktadır.” Öyleyse hangisi önce gelir,
“dinlemek” mi, “konuşmak” mı?
DNA zeki bir çorbadır.
Saatsiz bir
varoluşa ne dersiniz? Lineer-olmayan bir
dünyada, bildiğimiz şekliyle zaman yoktur.
Orada sadece “şimdi” vardır. Eğer akıl
sağlığınız için tüm bunları lineerleştirmeniz
gerekiyorsa, zamanı düz bir çizgi olarak değil,
bir daire olarak düşünün. Sayıları, bir sayfa
üzerinde art arda değil, hepsi bir kavanozun
içinde karışık olarak düşünün. Bir asansöre bindiğinizde, onun yukarı çıkmak ya da aşağı
inmek yerine, hiç hareket etmeden bir yerlere“gittiği”ni düşünün!
Yedi Kız Kardeş denen bir yıldız sistemindeki bizimkine benzer bir başka
“dünya”da yaşamış olabiliriz.
Fırsat bulduğumda Dünya’nın özel
yerlerini ziyaret etmeyi severim.
“Biz yalnız değildik.
Bizim türümüzün en az on beş kuzeni
vardı. Geriye sadece biz kaldık. Neden?”
DNA’nın bir iplik teli
değil, bir ilmek olduğu keşfedilmiştir. Bu
döngüsel şekil, DNA’nın içinden bir akımın
geçiyor olabileceği ve böylece onun manyetik
bir alana sahip olduğu fikrine yol açmıştır.
2008’de bir bilim adamı bana, laboratuarının
tam olarak bunu kanıtladığını söyledi! Eğer o
haklıysa, biz birdenbire DNA’nın manyetik
alanlı bir görüntüsüne sahip olmuştuk
Eğer balıklar bir yeraltı
mağarasında hapis olurlarsa, on yıl içinde
gözlerini kaybederler.
Bilimin bütün DNA molekülünün
“haritasını çıkarması” kırk üç yıl aldı ve bu iş
Şubat 2001’de gerçekleştirildi. Bu, filme
çekilmesi gereken eğlenceli bir öyküdür.
Eğer
Anahtarlar’a dikkatle bakarsanız, orada DNA
hakkında çok belirli bir manyetik bilgi
görebilirsiniz!
Kendi kişisel
mesajınızı almak için bir otorite aramanız
gereken günler çoktan geçmiştir.
DNA’mızda incelenecek toplam on iki
enerji ya da tabaka bulunmaktadır ve her
birinin bir İbranice ismi vardır. Bu İbranice
isimler aynı zamanda “Tanrı’nın isimleri”dir.
Bir gece
rüyasında, Kekule, kuyruğunu yutan bir yılan
gördü. Bu görünüşte ilişkisiz görüntü
Kekule’ye, benzeni, sanki o kuyruğunu yutan
bir yılanmış gibi bir halka molekül olarak
araştırma ilhamını verdi. Bu vahiy, Kekule’nin,
benzenin halka yapısını yeni moleküle bağlayıcı özelliklerle kanıtlamasını sağladı ve
bu modern organik kimyanın gelişiminin yolunu
açtı
İnsan
Genomu’nun, yani insanın genetik şifresinin
yirmi üç kromozom çiftinin toplam DNA
şifresinin en az yüz bin geni barındırdığı
düşünülüyordu. Bir insanı şifrelemek için
sadece otuz bin ila kırk bin genin gerekli
olduğunun öğrenilmesi şaşırtıcı olmuştu. Daha
da şaşırtıcı olan, İnsan Genomu’nun sadece
küçük bir parçasının genlerin şifrelerini
oluşturan baz dizilerine sahip olduğunun
keşfedilmesiydi. Geriye kalan bölüm, bir ses
bandında gerçek şifreleme dizileri arasında
bulunan ve hiçbir bilgi içermeyen aralıklar gibi
görünüyordu. Şaşırtıcı keşif şuydu ki, ilk başta
“çöp DNA” olarak etiketlenen bu şifrelemeyici
DNA bütün insan şifresinin % 97’ sini
oluşturuyordu!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir