İçeriğe geç

Kriton Kitap Alıntıları – Platon

Platon kitaplarından Kriton kitap alıntıları sizlerle…

Kriton Kitap Alıntıları

Gümüş takımlar ya da erguvan giysiler,
Yaşamda değil, tragedyalarda işe yarar.
”Önemli olan yaşamak değil, iyi yaşamaktır. ”
Ben, yalnız bugün değil, öteden beri bir yol tanırım; düşündüklerimden hangisini en doğru buluyorsam ona uymak. Şimdiye kadar ileri sürdüğüm düşünceleri bugün halim yamandır diye atamam ki! O düşünceler benim için eskiden ne idiyse bugünde aşağı yukarı gene odur; ne onlara olan saygım eksilmiştir, ne de onların benim gözümdeki değeri.
Ya çocuk sahibi olmamalı ya da yetişmeleri ve eğitimleriyle sonuna kadar uğraşmalı.
Sanılar ve algılar gerçek bilgiyi veremezler. Önyargılar incelenmeli, ayıklanmalıdır.
İnsan bir defa gözden düşmeye görsün, çoğunluk ona öyle böyle değil, en büyük kötülükleri yapmaktan çekinmez.
İyi ama dostum, neden çoğunluğun görüşüne bu kadar önem verelim? Gerçekten önem verilmeye değer yüksek nitelikteki insanlar elbette nasıl davranılması gerekiyorsa öyle davranıldığını düşüneceklerdir.
İnsanlar gerçeği değil, ancak gerçeğin gölgelerini tanımakta ve gerçekle yüz yüze gelince şaşırıp bocalamakta; hatta bu gerçeği kendisine gösterenlere düşman olmaktadır.
❝Bir insanın malını mülkünü kolayca sayabilmesinez ama dostlarının adlarını saymakta zorlanmasına, bu konuda böylesine umursamaz olabilmesine şaşırıyordu Sokrates.❞
❝Onun demesiyle insan ne bilge olur ne de budala; ne yapsa rasgele yapar kalabalık.❞
SOKRATES
Dostum, kalabalığın bizim için ne diyeceğini bu kadar tasa etmeyelim de doğru ile eğriyi bilen tek kişinin, bir onun, bir de hakikatin kendisinin ne diyeceğine bakalım.
SOKRATES
Ya eğriliğin gerçekten bayağılaştırdığı, doğruluğun ise sağlamlaştırdığı şeyi bozarsak yaşayabilir miyiz? Yoksa bizde eğrilikle, doğrulukla ilgili olan o şeyi, nemiz olursa olsun, bedenden aşağı mı sayacağız?
SOKRATES
İyi sözlere saygı gösterilir, kötülerine gösterilmez, öyle değil mi?

KRİTON
Öyle

SOKRATES
İyileri aklı başında kimselerin, kötüleri de delilerin söyledikleridir, değil mi?

KRİTON
Elbette

SOKRATES
Şimdi bakalım o sözü söyleyenler ne demek istemişler? Beden terbiyesiyle uğraşan bir kimse herhangi bir kimsenin övmesine, kötülemesine, ne dediğine mi bakar, yoksa hekimle beden terbiyesi öğretmeninkileri mi dinler?

KRİTON
Elbette hekiminkileri, öğretmeninkileri.

SOKRATES
Demek ki çokluğun değil, ancak öyle bir kimsenin kötülemesinden korkacak övmesini bekleyecektir.

KRİTON
Elbette

SOKRATES
Öyle ise beden terbiyesinde, yemesinde, içmesinde bütün insanların dediğine bakmayacak, kendisine yol göstersin diye seçtiği, bu işlerden anlayan kimsenin sözlerini dinleyecek.

KRİTON
Doğru

SOKRATES
Peki. Ya o tek adamın sözünden çıkar, onun dediğine övmelerine bakmaz da bu işten anlamayan kalabalığın dediğine uyarsa, bundan kendisine kötülük gelmez mi?

KRİTON
Gelir elbet

SOKRATES
Ama nasıl bir kötülük? Etkisi nedir? Söz dinlemeyen kişinin nesine dokunur?

KRİTON
Belli ki bedenine, bedenini yıpratmış olur.

SOKRATES
Güzel söyledin. Birer birer saymayalım. Kriton, her şey için böyledir. Hele söz doğru ile eğriden, güzelle çirkinden, iyi ile kötüden, bizim konuştuğumuz şeylerden açılınca, çokluğun dediğine uyup ondan mı çekinmeliyiz, sayılmaya, çekinilmeye herkesten çok değerli bir kimse varsa o tek kimsenin dediğini mi tutmalıyız? Onun sözünden çıktık mı, doğrulukla iyileşen, eğrilikle de yitirilen şeyi bozar, çürütürüz. Yoksa bu bir şey değil mi?

SOKRATES
Ben, yalnız bugün değil, öteden beri bir yol tanırım; düşündüklerimden hangisini en doğru buluyorsam ona uymak. Şimdiye kadar ileri sürdüğüm düşünceleri bugün halim yamandır diye atamam ki! O düşünceler benim için eskiden ne idiyse bugünde aşağı yukarı gene odur; ne onlara olan saygım eksilmiştir, ne de onların benim gözümdeki değeri.
KRİTON
Ama, Sokrates, ne olur beni dinle de kurtulmaya çalış. Senin ölümünle ben, bir daha eşini bulamayacağım bir dost kaybetmekle kalmam, başıma bir felaket daha gelir. Seni de, beni de iyi tanımayanlar, para vererek seni kurtarmak elimde iken bundan kaçındım sanacaklar. Bir insan içinde, dostlarından çok parasına bağlıdır diye bilinmekten daha utandırıcı şey olur mu? Gel seni kurtaralım diye o kadar yalvardık; ama çoğu kimseleri inandıramayacağız.

SOKRATES
Çokluğun diyeceğinden bize ne, mutlu Kriton? En akıllı insanlar, bu işin gerçek böyle olup bittiğinden şüphe bile etmezler; biz de asıl onların diyeceğine bakmalıyız.

KRİTON
Ama görüyorsun ki, Sokrates, çokluğun ne dediğini de hesaba katmak zorundayız. Senin başına gelenden de belli iftira bir kimseyi göstermesin, çokluk ona kötülük etmekten, en büyük kötülüğü bile etmek çekinmiyor.

SOKRATES
En büyük kötülükleri etmek keşke elinden gelseydi! Öyle olsa en büyük iyilikleri de edebilirdi. Ne iyi olurdu! Ama ikisi de elinden gelmez. Onun demesiyle bir insan ne akıllı olur, ne de budala. Çokluğun işi hep rastgeledir.

Bir insan nesneye yakınlık duymuyorsa, ne öğrenme ne de kavrama kolaylığına sahip olur. Çünkü görebilmek için nesne ile yakın olmak gerekir. Bu nedenden ötürü herhangi bir şeyi kolaylıkla gören ya da kavrayan insanlar, doğru ve güzel olana doğal bir yakınlık duymuyorlarsa ya da doğal bir yakınlıkları olsa bile kolaylıkla göremiyorlarsa, öğrenilmesi gereken şeyleri öğrenemezler.
Hepimiz ölümlüyüz, ölüms
üz olan birisi olsa bile, bilgisiz insanların sandığı gibi güzel bir şey değildir, bu. Çünkü ruhu olmayan bir şey için iyi ya da kötü yoktur. Sadece ruh bedenle birleştiği zaman iyi veya kötü diye bir şey olabilir. Ruhun ölümsüz olduğuna ve ölümden sonra sorgulanacağına dair olan eski kutsal geleneklere gerçekten de inanmalıyız. Bu yüzden haksız cinayetler ya da kötülükler yapmaktansa, bunlara maruz kalmak daha iyidir. Sadece zenginlik peşinde koşan bir insan, bu sözleri dinlemez. Dinlese bile, bunu sadece alay etmek için yapar. Böylesi bir insan sadece kendisine yiyecek içecek bulabilmek için köleler edinir, ismini yanlışlıkla Aphrodite’den alan o uygunsuz zevklerini karşılayabilmek için hiç de utanmadan bir vahşi hayvan gibi etrafına saldırır. Yaptığı şeylerdeki dinsizliği ve kötülükleri göremeyen bir kördür. Dinsizliği, hem bu dünyada hem de yer altı dünyasında, acılarla dolu yüz kızartıcı yolculuğunda, hep beraberinde taşır.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Hem sadece konuşup işe gelince geri duran bir insan gibi görünmekten hem de ciddi anlamda tehlike altında bulunan Dion’a ihanet ederek, onun misafirperverliğini ve dostluğunu umursamıyormuş gibi görünmekten çekindim.
“Sokrates için tek iyi şey vardır: bilgi. Ve tek kötü şey: bilgisizlik.”
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
“Önemli olan yaşamak değil, iyi yaşatmaktır.”
“Yozlaşmış, hastalıklı bir bedenle yaşayabilir miyiz?”
Yasaların doğruluğu ya da yanlışlığı bir tek insana verdiği yarar ya da zararla ölçülmez.
Ben bildiğimi sana rağmen değil, seni inandırıp da yapmak isterim.
İyi ama dostum, neden çoğunluğun görüşüne bu kadar önem verelim? Gerçekten önem verilmeye değer yüksek nitelikteki insanlar elbette nasıl davranılması gerekiyorsa öyle davranıldığını düşüneceklerdir.
Bir insanın doğruluğuna inandığı ve hizmet ettiği düşüncelerinden artık kendisi için tehlikeli olmaya başladı diye sapması, uzaklaşması beklenemez.
Sokrates’e göre eğer yasa yanlışsa, bu yanlışlık kendisine ulaşmadan önce karşı durmalıydı
Kabara kabara yürüyor,yan bakıyorsun herkese,
Duygusuz ve yalınayak, gözlerinde küçümseme.
“Güzelseniz,” diyordu, “güzelliğinize yakışır biçimde yaşayın; çirkinseniz, bilginizle çirkinliğinizi unutturun.”
Önemli olan yaşamak değil, iyi yaşamaktır.
Sanılar ve algılar gerçek bilgiyi veremezler.
Önyargılar incelenmeli, ayıklanmalıdır.
Önemli olan yaşamak değil, iyi yaşamaktır..
Kiminin dediğine bakılır ,kimininkine bakılmaz
İyi ama dostum, neden çoğunluğun görüşüne bu kadar önem verelim?
Sokrates için tek iyi şey vardı: bilgi. Ve tek kötü şey: bilgisizlik.
“Hiçbir durumda bile bile eğri davranmamak gerektiğini mi kabul ediyoruz, yoksa bazı durumlarda böyle, başka durumlarda da tersine davranmak gerektiğini mi..?

Peki, hiçbir zaman eğri olmamak gerektiğine göre, eğriye de eğriyle karşılık vermemek gerekir, değil mi..?”

Hiç gereksinmediğim ne çok şey var!
Önemli olan yaşamak değil, iyi yaşamaktır.
İnsanların bütün dediklerinin değil, yalnızca bazılarının önemsenmesi gerektiği; her insanın değil yalnızca bazılarının dediklerine saygı duymak gerektiği düşüncesi akıllıca gelmiyor mu sana? Ne dersin? Doğru söylenmiş bir söz değil mi bu?
“Güzelseniz,” diyordu, “güzelliğinize yakışır biçimde yaşayın; çirkinseniz, bilginizle çirkinliğinizi unutturun.”
İyi bir başlangıcın her zaman önemli olduğunu ve tek şey bildiğini ileri sürerdi: hiçbir şey bilmediğini.
Sokrates için tek iyi şey vardır: bilgi. Ve tek kötü şey: bilgisizlik.
Ya çocuk sahibi olmamalı ya da yetişmeleri ve eğitimleriyle sonuna kadar uğraşmalı.
İnsan hiçbir zaman, yani kendisine adaletsizlik yapıldığı zaman bile, adaletsizlik yapmamalı.
Çoğunluğun lafıyla bir insan akıllı da aptal da olmaz. Onların sözleri her zaman rasgeledir.
SOKRATES: Şu an yaklaşık olarak saat kaç?
KRİTON: Gün ağarmak üzere.
Önemli olan uzun yaşamak değil, iyi yaşamak.

-Sokrates

Eğer bugün öteki dünyaya gidersen, biz yasaların değil, insanların haksızlığının kurbanı olmuş biri gibi gideceksin. Tersine, kaçarsan, onursuz bir biçimde eğriliğe eğrilikle, kötülüğe kötülükle yanıt verip seni bize bağlayan anlaşma ve sözleşmeleri çiğnersen, korumak zorunda olduğun kişilere, kendine, dostlarına, yurduna ve bizlere kötülük etmiş olursun.
Çünkü Yasalar’ı çiğneyen herkes, gençleri ve saf insanları kolayca ahlaksızlığa itebilir.
Kim bir kenti sevebilir, yasalarını sevmeden?
Buyruklarımızı zorbaca dayatmamamıza ve bize boyun eğmekle haksızlık yaptığımıza inandırmak arasında bir seçme olanağı vermemize karşın, ne birini ne de ötekini yaptığı için suçlarız onu.
Önemli olan yaşamak değil, iyi yaşamaktır
Öyleyse benim kusursuz Kriton’um, kalabalığın bizim için söyleyeceği şeyler için fazla kaygılanacağımıza, o doğruyu eğriyi bilen adamın, o tek yargıcın söyleyeceklerini önemsemeliyiz biz; gerçeği yalnızca o söyleyebilir bize. Demek ki, doğru, güzel, iyi ve karşıtları konusunda önce kalabalığın kanılarından çekinmek gerektiğini ileri sürerken yanlış bir öğüt veriyorsun sen. Öte yandan, birileri çıkıp kalabalığın bizi öldürebileceğini de söyleyebilir.
Demek ki, ötekilerin hepsi bir arada söylediklerini dinlemek yerine, onu yöneten ve bu alanda yetkin olan biricik kişinin vereceği kararlar doğrultusunda davranmalı, çalışmalı, yiyip içmelidir.
Belleğim yanıltmıyorsa eğer, bütün o konuşmalarda ağır başlı insanlar, hep benim az önce dediğimi söylediler: Kiminin dediğine bakılır, kimininkine bakılmaz. Tanrı aşkına Kriton, doğru söz gibi gelmiyor mu bu sana?
Keşke çok büyük kötülükler yapmak elinden gelse! O zaman en büyük iyilikleri de yapabilirdi belki. Ama gerçekte ne biri, ne de öteki gelir elinden. Onun demesiyle insan ne bilge olur ne de budala; ne yapsa rastgele yapar kalabalık!
SOKRATES: Bu kötülük nedir, nereye yönelir ve söz dinlemeyenin nesine dokunur?
KRİTON: Kuşkusuz bedenine dokunur: kötülük bedene zarar verir çünkü.
“Sofistlerle anlaşabilirsin, ama insanlarla değil.”
İnsanlar gerçeği değil, ancak gerçeğin gölgelerini tanımakta ve gerçekle yüz yüze gelince şaşırıp bocalamakta; hatta bu gerçeği kendisine gösterenlere düşman olmaktadır .
Eğer bir insan yaşamı boyunca erdemli davranmaktan söz ediyorsa, bu yoldan hiçbir zaman sapmamalı!
Senin bu çaban doğru bir amaca yönelmişse değerlidir, ama değilse büyüklüğü oranında kötü bir çabadır.
SOKRATES – Ya ne yapmalı? Kötülük gören birinin kötülükle karşılık vermesi doğru mudur, yoksa değil midir?

KRİTON – Değildir elbette.

SOKRATES – Çünkü insanlara kötülük etmek, sanırım eğrilik etmekten hiçbir şekilde farklı değildir.

Demek ki dostum, çoğunluk bizim için ne diyor diye o kadar kaygılanmamalıyız; ancak doğruluk ve eğrilikten anlayan bir tek kişinin ve o bir tek kişinin sözlerinde ifadesini bulan gerçeğin diyeceklerine önem vermeliyiz.
Karısı Ksanthippe, bir gün onu bağıra çağıra azarladıktan sonra kafasından aşağı bir kova su dökmüş, o da, ‘Bunca fırtınanın ardından yağmur geleceğini söylememiş miydim?’ demişti.
Gerçekten kusurlarımdan söz ediyorlarsa beni düzeltiyorlar demektir, değilse ne önemi var söylediklerinin?
Herkesin yemek için yaşadığını, kendininse yaşamak için yediğini söylerdi hep.
Bir insanın malını mülkünü kolayca sayabilmesine ama dostlarının adlarını saymakta zorlanmasına, bu konuda böylesine umursamaz olunabilmesine şaşırıyordu Sokrates.
Önemli olan yaşamak değil, iyi yaşamaktır.
İnsanın ya çocuğu olmamalı ya da onları doyurmak ve yetiştirmek için sonuna dek çabalamalı.
Gerçekte insanlar duyularının kendilerine ilettiği algı ve sanılarla donanmıştır, gerçek bilgiden yoksundurlar; tıpkı Platon’un sonradan “Mağara Meseli” ile açıklamaya çalıştığı gibi, insanlar gerçeği değil, ancak gerçeğin gölgelerini tanımakta ve gerçekle yüz yüze gelince şaşırıp bocalamakta; hatta bu gerçeği kendisine gösterenlere düşman olmaktadır.
Şimdi ölüme gidersen haksızlığa uğramış olarak gideceksin fakat bu haksızlığı biz yasalar değil, insanlar yapmış olacak; oysa böyle utanç verici bir şekilde, haksızlığa karşı haksızlık, kötülüğe karşı kötülük yaparak, bizimle üzerinde uzlaştığın sözleşme ve anlaşmaları bozarak, en az kötülük etmen gereken kendine, dostlarına, vatanına ve bize kötülük ederek buradan çıkıp gidersen yaşadığın sürece biz sana kızacağız; öteki dünyada ise, elinden geldiğince bizi bozmaya kalkıştığını bildikleri için, kardeşlerimiz olan Hades yasaları seni bağışlamayacaklar.
demokratik temele dayanan toplumlarda yasalar ulusun kendi iradesini temsil eder. Bu da toplumdaki her bir bireyin iradesinden başka bir şey değildir. Bu açıdan bakıldığında, yasaya gösterilecek saygı aslında kişiye gösterilen saygıdır. O halde Sokrates kendisini ölüme mahkûm edenlerin dayandıkları yasaya boyun eğip hapishaneden kaçmamakla kendi düşünce ve gerçeklerini çiğnemekten kaçınmıştır; yasaya saygı göstermekle kendine saygı göstermiştir. Bütün yaşamınca düşünce ve davranışları bakımından kendiyle tutarlı olmuş bir insanın tutacağı yol da bu olabilirdi ancak.(Önsöz)
Eriştiği gerçekleri karşısındaki insanlara olduğu gibi verme yolunu tutmaz; tersine bu gerçekleri kendilerinin düşünerek bulmalarını ister. Bu açıdan bakıldığında, onun insanın zihin özgürlüğüne duyduğu büyük saygı ve güven kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.(Önsöz)
İşte yasaları çiğnemektense ölümü yeğleyen ve ölüm karşısında asla metanetini kaybetmeyen böyle bir filozof portresiyle karşılaşırız Platon’un Kriton’unda. Ölüme mahkûm edilen bu filozof, Platon’un eşsiz edebi dehasiyla ölümsüzleşir adeta’ ve Euthyphron, Apologia Sokratous ve Phaidon gibi diyaloglarla birlikte, filozofun son günlerine dair capcanlı bir tasvir sunan tarihi bir belge niteliğine kavuşur. Ama bu diyaloğu asıl önemli kılan, yasayı deviet ile birey arasında bir çeşit mutabakat sayması ve yurttaşlık yükümlülüğünü ön plana çıkarmasıdır. Tam da bu bakımdan düşünce tarihinde devlet-birey ilişkisini sorgulayan en temel metinler arasina adını yazdırmayı başarmıştır.
..insanların bütün düşüncelerine değil, ancak bir kısmına, o da bütün insanların değil, bir takım insanların bazı düşüncelerine değer vermek gerekir.
Etiketler:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir