İçeriğe geç

Köstebek Kitap Alıntıları – Necip Hablemitoğlu

Necip Hablemitoğlu kitaplarından Köstebek kitap alıntıları sizlerle…

Köstebek Kitap Alıntıları

Fethullah Gülen’e 1996’da resmi koruma tahsis edilmiştir. Asli görevi ve varlık nedeni, Cumhuriyet’i, laik hukuk sistemini, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü korumak, Atatürk ilke ve devrimlerine sahip çıkmak olan ve bunun için devletten maaş alan emniyetçiler, Fethullah Gülen’i korumak konumuna getirilmişlerdir.
Fethullahçılar, Türkiye’de Mevleviler, Bektaşiler, Cerrahiler gibi salt dinsel inancını yaşamaya çalışan bir cemaat değildir. Uluslararası alanda at koşturan, son derecede tehlikeli bağlan tılarıyla, ekonomik kaynakları ve eğitim kurumlarıyla, Türkiye’nin yüz yüze olduğu en tehlikeli tehdit odağıdır. Örgütlenme modeli itibariyle Türkiye’de bir eşi yoktur; örgütlenme modeli olarak, tamamı CIA denetimindeki Moon, Falun-Gong, Scientology gibi tarikatlarla benzeşmektedir.
Yeni binyılın şeyhlerinin, dervişlerinin, müritlerinin ve meczuplarının amaçlarının da değiştiği gözlemleniyor. Artık amaç, bir şeriat devleti kurmak değil. Şeriat, iktidarı, parayı, her türlü gücü ele geçirmenin sadece simgesel, klişeleşmiş adı.
Tarikat bağı kurulduktan sonra yükselmek kolay. Bunlar belli bir yere geldikten sonra ‘ben onlardan değilim, kandırılmışım’ demeye başlıyorlar.
‘Önlem alınmakta gecikildiği takdirde, tarih sayfaları arasında kalan Babailer isyanından Şeyh Bedrettin ve Şeyh Said’e kadar uzanan din görünümlü isyanların belki de en ciddi, en sinsi, en kapsamlı ve en tehlikelisi olabileceğine işaret etmek yanıltıcı bir tahmin olmayacaktır!’
Polis Akademisi’nde gece saat 24.00’te mezuniyet kura çekimi yapılacak. İşin içinde sahtekârlık var. Tarikat mensupları önemli yerlere atanacak.
Sınırsız bireysel özgürlük ve çıkar peşinde olanlar, kendi emellerini, çıkarlarını ulusun yüksek çıkarları ve özgürlüğünden üstün tutanlardır. Sınırsız kişisel özgürlükler, kişisel çıkarlar, uygar ve düzenli toplumları, devletleri yıkarak anarşiyi ve çoğunlukla da zorbalığı yaratır
Demokrasi, demokrasiyi yok etme özgürlüğünü içermez.
ülkemizde irtica tehlikesi hâlâ sürmektedir
Laik sistem, aklın hâkim olduğu bir sistemdir. Düşün ki bunu benimsemeyen , şeriata inanan bir hâkim Düşüncesi bile hafakanların basmasına neden oluyor.
Fethullahçılık, bugün sadece Türkiye’nin geleceğini, devletin ülkesi ve ulusuyla bölünmezliğini, laik hukuk ve ulusal eğitim sistemini değil, gerçek İslam dinini de tehdit etmektedir. Allah ile kul arasına hiç kimseyi sokmayan bir din adına, din tüccarı şarlatanlar, samimi inançlı milyonlarca insan arasında aleni faaliyet gösterirken, Diyanet İşleri Başkanlığı, bunlar hakkında bir tek cümle bile olsa eleştiri getirmemekte, mücadele vermemektedir. TRT’de yayınlanan din programları da ortadadır. Tüm bu olumsuzluğun giderilmesinde, öneri sahibi MİT ne yapmıştır ya da yapmaktadır?
Bir ülke, büyük bir ülke olarak kalmak istiyorsa, önce iç güvenliğine koşulsuz sahip çıkmak zorundadır.
Son zamanlarda ordu, polis ve MİT teşkilatları arasına sızma faaliyetlerine ağırlık verdiği bilinmektedir. Zira, ışık kışlalarında özenle yetiştirilen ışık süvarilerinin, ağabeyleri tarafından yönlendirilerek, bu birimler için açılacak imtihanlara özenle hazırlanarak sızma faaliyetleri içerisine girdikleri alınan bilgilerdendir. Sızmalarda Emniyet Teşkilatının en çok İstihbarat, Bilgi İşlem, Personel birimleri hedef yapılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter ve laik yapısına göz diken tüm unsurlara karşı bunca zahmete ve mihnete değer mi, diyorsanız, Atatürk’ün manevi mirasçısı olarak evet değer, diyorum. Çünkü Türk’üm ve başka Türkiye yok!..
Evet Ülkemiz, son yıllarda, kendi tarihine, değerlerine, öz kimliğine düşman, kökü dışarıda, kendileri ne Türk ne Müslüman kişilerin ve kuruluşların cirit attığı bir yer hâline geldi.
Ve bütün bu kanun dışı uygulamalar ve yolsuzluklar, devletin dayandığı bir takım ideoloji ve değerlerin arkasına saklanarak ve bu ideoloji ve değerlere karşı olduğu düşünülen bazı faaliyetler ve kişiler nazara verilerek yapılıyor.
Türkiye, yıllardır, bilhassa son yıllarda âdeta bir kanunsuzluklar ülkesi manzarası veriyor.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Önlem alınmakta gecikildiği takdirde, tarih sayfaları arasında kalan Babailer isyanından Şeyh Bedrettin ve Şeyh Said’e kadar uzanan din görünümlü isyanların belki de en ciddi, en sinsi, en kapsamlı ve en tehlikelisi olabileceğine işaret etmek yanıltıcı bir tahmin olmayacaktır.
Cemaat hiyerarşisine göre, bir polis memuru, bir bekçi ya da bir astsubay üst konumda ise, cemaat hiyerarşisinde daha altta bulunan bir Emniyet Müdürü’nün ya da General’in, devlet ya da kurum hiyerarşisini dikkate almaksızın, o kişiye ‘biat’ etmesi, bir başka ifadeyle onun emirlerine harfiyen uyması gerekiyor.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz; en doğru en hakiki tarikat, tarikat-ı medeniyedir; medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak, insan olmak için kâfidir
Cumhuriyet Savcıları,
Meriç kıyılarında çalışan Türk köylüsünün kaybolan sapanlarından tutunuz da, bu yurtta yaşayanların uğrayacakları en ufak bir haksızlıktan, hatta Bingöl dağlarının ıssız kuyruklarında nafakalarını bekleyen öksüzlerin gözyaşlarından siz sorumlusunuz!
Şimdi bir Türkiye Başsavcılığı Kurumu olsaydı, bu şantajı yapanlar saklanacak delik ararlardı. Ama ne yazık ki, hâlâ bu kurum yok ve savcılar sahipsiz.
Fethullah gülenin Türkçe kod adları arasında Abdülfettah Şahin, Molla dahhak(arapça gülen anlamında) bulunmaktadır. (CIA nezdinde geçerli İngilizce kod adları henüz deşifre olmamıştır.
Fethullahçı yapılanma, CIA’nın öngördüğü tarikat(sözde sivil toplum cemaati) modeline-Moon, Mormon, scientology vd. gibi tıpatıp uymaktadır.
Fethullah gülen için istihbarat birimlerinde kadrolaşmak niye bu kadar çok önemlidir?! En önemli neden, bir türlü yeterince sızmayı başaramadıkları Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı silahlı ve de yasal bir güce sahip olmaktır.
T. B. M. M., A. B ve A. B. D’nin dayatmaları sonucunda, 30.000’den fazla vatandaşımızın ölümünden, yüzmilyarlarca dolarlık ekonomik kayıptan sorumlu Abdullah Öcalan için idamı kaldıran ve Türkiye’nin ulus-devlet özelliğinin temellerine dinamit koyan bir uyum yasa paketini kabul etmiştir.
Cemaat hiyerarşisine göre, bir polis memuru, bir bekçi ya da bir astsubay üst konumda ise, cemaat hiyerarşisinde daha altta bulunan bir Emniyet Müdürü’nün ya da General’in, devlet ya da kurum hiyerarşisini dikkate almaksızın, o kişiye biat etmesi, bir başka ifadeyle onun emirlerine harfiyen uyması gerekiyor.
“Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı uyguladığı politika, hoş görünme, Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı bazı politikalardan alınmış tavizlerle, polisi güçlendirme, böylece denge sağlama, etkinleştiği polis camiasını gerektiğinde Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı kullanma şeklindedir” “Fethullah Gülen Grubunun başta Milli Eğitim ve Emniyet Teşkilâtı olmak üzere bütün devlet kadrolarına sızma çalışmaları yaptığı ve önemli ölçüde bu faaliyetlerinde muvaffak olduğu bilinmektedir”
“Nihai hedefe ulaşana kadar, yani sonuca ulaşıncaya kadar, her yöntem, her yol mübahtır. Bunun içerisine yalan söylemek de, insanları aldatmak da girer” (17).“Siz bir sivilsiniz, silahlarınız yok, kuvvet ve kudretiniz de sermayeniz kadar Oysa askerde tek başına bile olsanız, iktidarınız, silahınız, ferdi kabiliyet ve cesaretinizin yanı sıra, içinde bulunduğunuz birliğin kuvvet ve iktidarını da yanınızda bulur ve yerinde bir paşayı, hatta bir orduyu bile esir edebilirsiniz” (18).
Türkiye’deki tüm ulusalcıları, fethullahçı tehlikeye karşı çok geç olmadan birlikte hareket etmeye; istihbarat birimlerindeki fethullahçı unsurların temizlenmesi için  kamuoyu oluşturmaya çağırıyorum  
Dr. Necip Hablemitoğlu.                                                   05.08.2002                                                   Çankaya –
Siz, hiç fethullahçıları devlete karşı bir tehdit olarak algılayan, şikâyet eden ya da onlarla uğraşan  bir PKK’lı, Brüksel ya da Köln merkezli bir terörist ya da bir TÜSİAD üyesi ya da bir siyasal parti lideri ya da bir ikinci cumhuriyetçi ya da bir azınlık mensubu ya da misyoner ya da Hükûmet üyesi ya da bir Başbakan gördünüz mü? Nitekim, fethullahçıları kontr-espiyonaj kapsamında iç ve dış tehdit odağı olarak tanımlayan ve mücadele konsepti geliştiren gelmiş-geçmiş bir İçişleri Bakanı, bir Emniyet Genel Müdürü ve bir M.İ.T. Müsteşarı da göremezsiniz, gösteremezsiniz!..  Haklı olarak sorarsınız, kendi iç güvenliğini sağlayamayan, sızıntılara engel olamayan bir ulusal istihbarat birimi, nasıl olur da ülkenin güvenliğini sağlar?!. 
“Köstebek” adlı bu çalışma, içinde bulunduğumuz kapkara dönemde, devletimizin altının nasıl oyulduğunun, nasıl zaafa düşürüldüğünün  binlerce örneğinden sadece birine ışık tutuyor: Türk Devleti’nin istihbarat birimlerine sızmış, kadrolaşmış fethullahçıları!.. Şeyhleri A.B.D.’de yaşayan, ancak kendi ülkesinde Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılanan; C.I.A., MI6 ve BND gibi yabancı ülke istihbarat örgütlerine taşeronluk yapan bir cemaate mensup müritlerin, asli görevi kendileri ile mücadele etmek olan istihbarat birimlerinde kadrolaşabileceğini, devletin gücünü, devleti savunanlara karşı kullanabilecek düzeye gelebileceklerini kim tahmin edebilir ki?  “Köstebek”, bu ihanet öyküsünün adıdır. ..
“Türkiye Cumhuriyeti ,şeyhler,dervişler,müritler ve meczuplar memleketi olamaz; en doğru,en hakiki tarikat,tarikat-ı medeniyedir;medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak,insan olmak için kafidir ” Mustafa Kemal ATATÜRK
Söz konusu güç, yasadışı yapılanmaya örtülü bir dokunmazlık kazandırırken, hasımlarını da çok yönlü etkisizleştirmeye yaramaktadır.
Almanlardan fethullahçılara, Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter ve laik yapısına göz diken tüm unsurlara karşı bunca zahmete ve minnete değer mi, diyorsanız, Atatürk’ün manevi mirasçısı olarak evet değer, diyorum. Çünkü Türküm ve başka Türkiye yok.
Sizler bu satırları okuduğunuzda, eminim ki, hakkımda bugüne kadar açılmış yüz milyarlarca liralık manevi tazminat davalarına yenileri eklenecektir.
Mumcu, Üçok, Aksoy, Kışlalı gibi yitirilen aydınlardan sonra, bunların da çekilmesiyle, meydan yani kamuoyu fethullahçıların eline kalacaktır.
Önlem alınmakta gecikildiği takdirde, tarih sayfaları arasında kalan Babailer isyanından Şeyh Bedrettin ve Şeyh Said’e kadar uzanan din görünümlü isyanların belkide en ciddi, en sinsi, en kapsamlı ve en tehlikelisi olabileceğine işaret etmek yanıltıcı bir tahmin olmayacaktır.
Fethullahçıların Adliye ye ilk sızma girişimleri, CHP-MSP koalisyonu dönemine kadar gider.
Devlete karşı silahlı mücadele vererek hedefe varmanın mümkün olmadığını en iyi kavrayan dinsel organize suç örgütü, Fetullahçılardır
Yıl 1925. Büyük Atatürk, genç Cumhuriyet ‘in yurttaşlarına ve dış ülkelere şu tarihi mesajı veriyordu: Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz
Şunu aklınızdan çıkarmayın ki, Şeytan için bir doğru adam, bir milyon görmezden daha büyük bir tasadır..
ilk resmi tepkiyi ortaya koyan, bir başka ifadeyle ilk defa Kral çıplak! diye bağıran, dönemin Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral olmuştur.
Fethullah Gülen Grubunun başta Milli Eğitim ve Emniyet Teşkilâtı olmak üzere bütün devlet kadrolarına sızma çalışmaları yaptığı ve önemli ölçüde bu faaliyetlerinde muvaffak olduğu bilinmektedir.
Türkiye’deki tüm ulusalcıları, Fethullahçı tehlikeye karşı çok geç olmadan birlikte hareket etmeye; istihbarat birimlerindeki Fethullahçı unsurların temizlenmesi için kamuoyu oluşturmaya çağırıyorum
Fethullahçıların Emniyet içindeki kadroları, TSK’ya karşı denge sağlama çabalarının sonucudur.
Fethullahçılar, Türkiye’de Mevleviler, Bektaşiler, Cerrahiler gibi salt dinsel inancını yaşamaya çalışan bir cemaat değildir.
Almanlardan, fetullahçılara, Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter ve laik yapısına göz diken tüm unsurlara karşı bunca zahmete ve mihnete değer mi, diyorsanız, Atatürk’ün manevi mirasçısı olarak evet değer, diyorum. Çünkü Türküm ve başka Türkiye yok!..
“Şunu aklınızdan çıkarmayın ki, şeytan için bir doğru adam, bir milyon görmezden daha büyük bir tasadır ”
Yıl 1925. Büyük Atatürk, genç Cumhuriyet’in yurttaşlarına ve dış ülkelere şu tarihi mesajı veriyordu: Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz
Pirincin içindeki siyah taştan değil beyaz taştan korkun.
“Çünkü Türküm ve başka Türkiye yok!..”
“Şunu aklınızdan çıkarmayın ki, şeytan için bir doğru adam, bir milyon görmezden daha büyük bir tasadır ”
“Bir ülke, büyük bir ülke olarak kalmak istiyorsa, önce iç güvenliğine koşulsuz sahip çıkmak zorundadır.”
kendi iç güvenliğini sağlayamayan, sızıntılara engel olamayan bir ulusal istihbarat birimi, nasıl olur da ülkenin güvenliğini sağlar?!.
Siz, hiç fetullahçıları devlete karşı bir tehdit olarak algılayan, şikayet eden ya da onlarla uğraşan bir PKK’lı, Brüksel ya da Köln merkezli bir terörist ya da bir TÜSİAD üyesi ya da bir siyasal parti lideri ya da bir ikinci cumhuriyetçi ya da bir azınlık mensubu ya da misyoner ya da Hükûmet üyesi ya da bir Başbakan gördünüz mü?
(2003)
Anavatan kavramını Türkiye sınırlarından çıkarıp, AB sınırlarına mal edenlerin milliyetçi muhafazakarlığı ile, IMF, Dünya Bankası ve AB çıkarlarının sözcülüğünü, savunuculuğunu ve de tetikçiliğini yapanların yeni solculuğu, tıpkı Fethullah Gülen’in ve müritlerinin din ve vatan anlayışı ile birebir örtüşüyor…
Şeriat, iktidarı, parayı, her türlü gücü ele geçirmenin sadece simgesel, klişeleşmiş adı.
Çoğunluk seyrettikçe, mücadele etmek yerine mücadele eder gibi yaptıkça, daha çok Asteğmen Kubilaylar, Uğur Mumcular, Ahmet Taner Kışlalılar, Bahriye Üçoklar, Muammer Aksoylar, aramızdan yitip gidecekler. Cumhuriyet’e bağlı olduğunu söyleyen bizler de, utanmadan ve sıkılmadan devrim şehitlerimizi sadece ölüm yıldönümlerinde hatırlamaya devam edeceğiz; neye can verdiklerinin nedenini sorgulamadan, hesabını sormadan
Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter ve laik yapısına göz diken tüm unsurlara karşı bunca zahmete ve mihnete değer mi, diyorsanız, Atatürk’ün manevi mirasçısı olarak evet değer, diyorum. Çünkü Türküm ve başka Türkiye yok!..
Pirinçteki siyah taştan değil, beyaz taştan korkun.
Yeni binyılın şeyhlerinin, dervişlerinin, müritlerinin ve de meczuplarının amaçlarının da değiştiği gözlemleniyor. Artık amaç, bir şeriat devleti kurmak değil. Şeriat, iktidarı, parayı, her türlü gücü ele geçirmenin sadece simgesel, klişeleşmiş adı. Mürtecilik yani gericilik de artık salt dinsel anlamda kullanılmıyor. Tam bağımsız bir devleti ve kazanımlarını ortadan kaldırarak, düyunu umumiye döneminde olduğu gibi, ülkeyi uluslararası finans merkezlerinin denetimine sokmak da, geriye gitmek anlamında mürtecilik olarak değerlendiriliyor. Aynı şekilde, koşulsuz AB teslimiyetçiliğini savunarak, devlet egemenliğini kayıtsız şartsız ulusa değil, Brüksel’e bağlamaya çalışanlar da, Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın uzantıları olarak bu anlamda mürteciliği temsil ediyor. Anavatan kavramını Türkiye sınırlarından çıkarıp, AB sınırlarına mal edenlerin milliyetçi-muhafazakârlığı ile, IMF, Dünya Bankası ve AB çıkarlarının sözcülüğünü, savunuculuğunu ve de tetikçiliğini yapanların yeni solculuğu, tıpkı Fethullah Gülen’in ve müritlerinin din ve vatan anlayışı ile birebir örtüşüyor
“Şunu aklınızdan çıkarmayın ki, şeytan için bir doğru adam, bir milyon görmezden daha büyük bir tasadır ”
Bir ülke, büyük bir ülke kalmak istiyorsa, önce iç güvenliğine koşulsuz sahip çıkmak zorundadır
İnsan hakları ve adaletin yanında ülkesinde düzeni, hukuki güvenliği ve barışı sağlamak her hukuk devletinin varlık sebebidir. Ne var ki suçlarla mücadele etmeyen veya edemeyen; işlenen suçları kovuşturmayan veya kovuşturamayan bir devlet, adaleti ve kamu düzenini, barışı sağlayamaz ve böyle bir devlet hukuk devleti olarak nitelenemez.
Yıl 1925 Büyük Atatürk, genç Cumhuriyetin yurttaşlarına ve dış ülkelere şu tarihi mesajı veriyordu. Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz; en doğru, en hakiki tarikat, tarikat-ı medeniyedir; medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak, insan olmak için kâfidir
Türkiye’deki tüm ulusalcıları, fetullahçı tehlikeye karşı çok geç olmadan birlikte hareket etmeye; istihbarat birimlerindeki fetullahçı unsurların temizlenmesi için kamuoyu oluşturmaya çağırıyorum..
Almanlardan, fetullahçılara, Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter ve laik yapısına göz diken tüm unsurlara karşı bunca zahmete ve mihnete değer mi, diyorsanız, Atatürk’ün manevi mirasçısı olarak evet değer, diyorum. Çünkü Türküm ve başka Türkiye yok!..
Fethullahçılar, istihbarat birimlerine sızmakla, kendilerine gelebilecek her türlü operasyonu önceden haber alma, önleme ve de karşı operasyonu başlatma olanağına sahip olmaktadırlar. Bu durum, onlara sadece savunma değil, saldırı olanağı da sağlamaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir