Varlam Shalamov kitaplarından Kolıma Öyküleri kitap alıntıları sizlerle…
Kolıma Öyküleri Kitap Alıntıları
“Sonra anladım. Güçten düştüğümde, herkes beni itip kakmaya, dövmeye başladığında anladım. Bir insan için kendisinden daha zayıf, daha kötü birilerinin olduğunu bilmekten daha iyi bir duygu yoktur.”
Kampta insanı öldüren şey,çalışmadır.Bu nedenle kamptaki çalışmayı öven biri ya alçaktır ya da aptal.
Ben, bir başkasının ağzında yitip giden bir lokmaya bakmamanın imkansız olduğunu biliyordum.
Sevgi,dostluk,,gıpta,şefkat,merhamet,şöhret dürüstlük gibi bütün insanı duygular uzun süren açlık dönemi boyunca eriyen bedenimizle birlikte yok olup girmişti.
Ne kadar az yol alındı,
Ne kadar çok hata yapıldı.
Ne kadar çok hata yapıldı.
Gerçekle yalanın kardeş olduğunu ve bu dünyada binlerce gerçek olduğunu biliyorduk.
“Burada da gerçekler kurallarla çelişiyordu.”
“İnsanı mutlu kılan unutma yeteneğidir. Hafıza her zaman kötüyü unutup iyiyi hatırlama üzerine kuruludur.”
“Dostluk, ihtiyaç ya da sıkıntı durumlarında doğmaz .Eğer trajedi ve ihtiyaç insanları bir araya getirip bir dostluk doğuruyorsa, demek ki ihtiyaç aşırı değildir ve trajedi de büyük değildir.Keder eğer arkadaşlar arasında paylaşılabiliyorsa, yeterince acı ve derin değil demektir.”
“Hepimiz eski kıyafetlerin ve terin ekşi kokusuna alışmıştık, neyse ki gözyaşlarının kokusu yoktu.”
hapis hayatının üç emrini içeren kuzeyli atasözünü iyi bilirdi: “Güvenme, korkma, isteme ”
Ne kadar az yol alındı
Ne kadar çok hata yapıldı.
Ne kadar çok hata yapıldı.
“Karşındakini izle ve maskesini indir ”
Aniden bir korku hissettim, vucudumda soğuk terler boşandı. İnsanoğlunun sahip olduğu en korkunç güç olan unutma isteği ve unutma yeteneğinden korktum. O an her şeyi unutmaya, hayatımdan yirmi yılı silmeye hazır olduğumu fark ettim. Hem de hangi yılları! Bunu anladığımda kendimle mücadele edip kendimi yendim. Tanık olduğum hiçbir şeyin hafızamdan silinmesine izin vermeyeceğimi biliyordum. Bunun üzerine sakinleşip uyudum.
Sürekli her şeyi bilen, her şeyi tahmin edebilen insanlar vardır. Bir de her şeyin iyi tarafını görmek isteyen insanlar vardır ve onların iyimser mizaçları en güç durumlarda bile hayatla uyum sağlayacak formülü mutlaka bulur.
Bir insan bir ağaçla, bir taşla yada bir köpekle aynı nedenlerden dolayı yaşar.
İnsan, sırf bir şeye inandığı ya da bir şey umut ettiği için yaşamaz. İçgüdüsü onu tıpkı herhangi bir hayvanı koruduğu gibi korur.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Mutludur bu dünyadan geçenler
Onun ölümcül anlarında.
Onun ölümcül anlarında.
Ne kadar az yol alındı,
Ne kadar çok hata yapıldı.
Ne kadar çok hata yapıldı.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
İnsanlara hükmetme sarhoşluğu, her türlü cezadan muaf olma, alay etme, küçük düşürme, suça teşvik etme gibi hal ve tavırlar bir yetkilinin kariyerindeki ahlaki ölçütlerdir.
Ne kadar az yol alındı,
Ne kadar çok hata yapıldı.
Ne kadar çok hata yapıldı.
Elini yağ fiçısına daldırmış olanların başına kötü bir şey gelmedi. Kolıma’da antrenmanlı olan mide ve bağırsaklar gres yagıyla başa çıkabildiler. Artakalan yağın başına nöbetçi konmuştu çünkü gres yağı, makinelerin yiyecegiydi ve bir makinenin, bir varlığın yemeği, devletin gözünde insanlardan çok daha degerliydi.
Hayatlarında gerçek açlığın, yıllar boyu süren ve insanın şevkini kıran gerçek açlığın ne olduğunu henüz bilmediklerini, insanı saran o tutkulu yemek yeme süresini mumkin olduğunca uzatma isteğiyle baş etmenin mümkün olmadığıni, ekmek tayının barakada eritilmiş ama tatsız kar suyuyla yemenin, ekmegi sonuna kadar emmenin ne yüce bir muthukuluk olduğunu onlara nasıl anlatmalı?
Bir kaçak mahküm ele geçirilip öldürüldüğünde, teşhis amacıyla cesedi taşımak yerine ölünün elleri kesilir. Koca vü- cudu taşımaktansa kesik iki eli askeri çantaya koyup taşımak daha rahattır.
Olünün ayağına
Insan bir taşın, ağacın, kuşun ya da köpeğin yaşadığı seylerle yaşar ama hayata onlardan daha sıkı sarılır. Ve herhangi bir hayvandan daha dayanıklıdır.
Hepimiz rüyamızda aynı şeyi görü yorduk: üzerimizde melekler ya da meteorlar gibi uçuşan çavdarlı ekmek somunları.
Geçmişte ve günümüzde bir yazarın başarı elde edebilmesi için, hakkında yazı yazdığı ülkede bir yabancı gibi yaşaması gerekir.
Düşünmek acı veriyordu. Ama yine de düşünmek gerekiyordu.
İnsanı mutlu kılan unutma yeteneğidir.
Ölümün yaşamdan hiç de kötü olmadığını anlamıştık ve ikisinden de korkmuyorduk.
Burada çizme ancak bayramlarda giyilirdi oysa burada asla bayram olmazdı.
Karşındakine bir şey sormazsan sana yalan söylemez.
İnsanı mutlu kılan unutma yeteneğidir.
İnsanı mutlu kılan unutma yeteneğidir. Hafıza her zaman kötüyü unutup iyiyi hatırlatma üzerine kuruludur.
İnsanı mutlu kılan unutma yeteneğidir. Hafıza her zaman kötüyü unutup iyiyi hatırlatma üzerine kuruludur.
İnsanı mutlu kılan unutma yeteneğidir. Hafıza her zaman kötüyü unutup iyiyi hatırlatma üzerine kuruludur.
İnsanı mutlu kılan unutma yeteneğidir. Hafıza her zaman kötüyü unutup iyiyi hatırlama üzerine kuruludur.
İnsanı mutlu kılan unutma yeteneğidir. Hafıza her zaman kötüyü unutup iyiyi hatırlatma üzerine kuruludur.
İnsanı mutlu kılan unutma yeteneğidir. Hafıza her zaman kötüyü unutup iyiyi hatırlatma üzerine kuruludur.
Insani mutlu kılan unutma yeteneğidir.
İnsanı mutlu kılan unutma yeteneğidir. Hafıza her zaman kötüyü unutup iyiyi hatırlatma üzerine kuruludur.
insanlara hükmetme sarhoşluğu, her türlü cezadan muaf olma, alay etme, küçük dusurme, suça teşvik etme gibi hal ve tavirlar bir yetkilinin kariyerindeki ahlaki ölçütlerdir.
Bir zamanlar başkalarını kurşuna dizme emri veren ama sonra kendileri kurşuna dizilen pek çok insan gördüm . Yakarışlarında korkaklıktan başka bir şey yoktu.
Ama iktidar zehirler. İnsan ruhunun derinliklerinde gizlenen bu canavar, zincirlerinden boşandığı anda ezeli içgüdüsünü tatmin etmek için döver, öldürür.
Bir insan için kendisinden daha zayif, daha kötü birilerinin olduğunu bilmekten daha iyi bir duygu yoktur.
Koku, insan beynine tıpkı bir şiir ya da bir insan siması gibi kazınıp kalır.
Bu seferki seyahat oldukça uzundu, neredeyse on yedi yıl sürdü. Ama her şeyden önemlisi, bu kez iş gezisinde dönmüyorum. Cehennemden dönüyorum.
Aniden bir korku hissettim, vucudumda soğuk terler boşandı. İnsanoğlunun sahip olduğu en korkunç güç olan unutma isteği ve unutma yeteneğinden korktum. O an her şeyi unutmaya, hayatımdan yirmi yılı silmeye hazır olduğumu fark ettim. Hem de hangi yılları! Bunu anladığımda kendimle mücadele edip kendimi yendim. Tanık olduğum hiçbir şeyin hafızamdan silinmesine izin vermeyeceğimi biliyordum. Bunun üzerine sakinleşip uyudum.
Birinin ölüm cezasını imzalamaktan tatmin olunup olunamayacağını bilmiyorum. Sanırım bundan da gizli bir zevk ve hiçbir gerekçesi olmayan bir fantezi mevcut.
Bir zamanlar başkalarını kurşuna dizme emri veren ama sonra kendileri kurşuna dizilen pek çok insan gördüm. Yakarışlarında korklıktan başka bir şey yoktu :Bu işte mutlaka bir hata olmalı. Devletin çıkarı için öldürülmesi gereken kişi ben değilim. Ben zamanı gelince kendi kendime de ölebilirim.
Bir zamanlar başkalarını kurşuna dizme emri veren ama sonra kendileri kurşuna dizilen pek çok insan gördüm. Yakarışlarında korklıktan başka bir şey yoktu :Bu işte mutlaka bir hata olmalı. Devletin çıkarı için öldürülmesi gereken kişi ben değilim. Ben zamanı gelince kendi kendime de ölebilirim.
Ayakta ölmek, dizlerinin üzerinde yaşamaktan iyidir.
Ölümün yaşamdan hiç de kötü olmadığını anlamıştık ve ikisinden de korkmuyorduk.
Hafızamda her şeyin silindiği, unutulduğu ve bir kenara itildiği o katmandan, sevdiğim şiirler şaşırtıcı bir şekilde yok olup gitmiyor ;aksine oldukları yerde kalıyordu. Bitkinliğin, soğuğun, açlığın ve sonu gelmez aşağılamaların bastıramadığı tek şey şiirdi.
Hepimiz eski kıyafetlerin ve terin ekşi kokusuna alışmıştık, neyse ki gözyaşlarının kokusu yoktu.
Bereket versin ki insanların duyguları çok kabadir, algıları çok basittir ve duyu organları çok yetersizdir, topu topu beş tanedir. Bu durum, olan biteni süzmek ve algilayabilmek için asla yeterli değildir.
Kamp bize fiziksel emekten, daha doğrusu her türlü emekten nefret etmeyi öğrettikleri yerdi. Kamp ahalisi içinde en ayrıcalıklı grup, adi suçlulardı. Emek onlar için mertlik ve kahramanlık demek değil miydi acaba?
Bizim için anlaşılır olan tek şey şuydu :Kampa gönderilecektik, üzerinde zorunlu ve resmi olarak Emek SSCB’de Şeref, Şan, Cesaret ve Kahramanlık Meselesidir! yazan kapılardan tekrar içeri girecektik. Dediklerine göre Nazi kamplarına girişteki tabelada Nietzsche’nin Herkes Hak Ettiğini Bulur! sözleri yazılıymış. Hitler’e özenen Beriya, ahlakı hor görme konusunda onu aşmış anlaşılan.
İnsanları anlamayı, davranışlarını önceden tahmin etmeyi ve onları çözmeyi öğrenmiştik.
En önemlisi de insanlar hakkında bildiklerimizin bu hayatta hiçbir işe yaramadığını anlamak olmuştu. Bir başkasının davranışlarını önceden tahmin etsem, öngörsem ve çözsem ne olacaktı ki?
En önemlisi de insanlar hakkında bildiklerimizin bu hayatta hiçbir işe yaramadığını anlamak olmuştu. Bir başkasının davranışlarını önceden tahmin etsem, öngörsem ve çözsem ne olacaktı ki?
Ayakta ölmek dizlerinin üzerinde yaşamaktan iyidir.
O da bu madende çalışırken soruşturma altındaydı ; kendisinin de sakin bir şekilde anlattığı gibi, morgda insan eti (elbette yağsız kısmından ) kesip yediği ortaya çıkarılmıştı
İnsanı mutlu kılan unutma yeteneğidir. Hafıza her zaman kötüyü unutup iyiyi hatırlama üzerine kuruludur.
Ve anladım ki, insanı insan yapan şey, Tanrı’nın onu öyle yaratmış olması ya da her iki elinde de mucizevi birer baş parmağa sahip olması değildi. İnsana insan sıfatını kazandıran unsurlar, fiziksel olarak daha güçlü olması, bütün hayvanlardan daha dayanıklı olması ve son olarak da ruhsal varoluşunu fiziksel varoluş şartlarına uyum sağlamaya zorlamasaydı.
Özgür insanların dünyasında ölü bir beden her zaman ve heryer de sebepsiz bir ilgi uyandırır, insanı bir mıknatıs gibi kendine geçer . Savaşta ve çalışma kamplarında ise böyle bir şey olmaz. Ölümün sıradanlığı ve duyguların kör oluşu , cansız bir bedene olan ilgiyi engeller.
Sevgi, dostluk ,gıpta , şefkat , merhamet , şöhret , dürüstlük gibi bütün insani duygular ,uzun süren açlık dönemi boyunca eriyen bedenimizle birlikte yok olup gitmişti
Ama bir insan da aynı şartlarda hayatta kalabiliyor işte. Belki de umutları sayesinde ayakta kalabiliyordur? Ama aslında hiç umut falan yok. Bir insan aptalın teki degilse, umutla yaşanmayacağını bilir. İntihar edenlerin sayısı o yüzden bu kadar fazla. Ama insanı kurtaran şey, kendini koruma ve hayata sıkı sıkı sarılma duygusudur; özellikle bilinci toparlayan şey fiziksel azimdir .
Karnı aç olan bir insan çok şey için , hem de pek çok şey için mazur görülebilir.
Sürekli her şeyi bilen, her şeyi tahmin edebilen insanlar vardır. Bir de her şeyin iyi tarafını görmek isteyen insanlar vardır ve onların iyimser mizaçları en güç durumlarda bile hayatla uyum sağlayacak formülü mutlaka bulur.
Ayakta ölmek, dizlerinin üzerinde yaşamaktan iyidir.
Yazmak, yayımlamak, bunların hepsi boş. Çıkar gözetilerek yapılan şeyler her zaman iyi sonuç getirmez. En iyisi yazılmamış, yaratılmamış , iz bırakmadan eriyip, kaybolup gitmiş olanlardır.
Eğer kemikler donabiliyorsa,beyin de donup körleşebilirdi,ruh da.
Her şey ( bütün dünya ) şiirde karşılığını bulurdu: iş, bir atın ayak sesleri, ev bir kuş, kaya, aşk – kısacası bütün dünya kolaylıkla bir şiire girebilir ve rahatça oraya yuva yapabilirdi. Ve zaten bunun da böyle olması gerekirdi; çünkü şiir demek kelimeler demektir.
Özgür insanların dünyasında ölü bir beden her zaman ve her yerde sebebsiz bir ilgi uyandırır, insanı bir mıknatıs gibi kendine çeker. Savaşta ve çalışma kamplarında ise böyle bir şey olmaz. Ölümün siradanlığı ve duyguların kör oluşu, cansız bir bedene olan ilgiyi engeller.