İçeriğe geç

Kocan Kadar Konuş Kitap Alıntıları – Şebnem Burcuoğlu

Şebnem Burcuoğlu kitaplarından Kocan Kadar Konuş kitap alıntıları sizlerle…

Kocan Kadar Konuş Kitap Alıntıları

Ne kadar mutlu ve neşeli bu insanların hepsi, inanamıyorum. Ben depresyonda mıyım yoksa?
Benim önceliğim, evlenme olayının ötesinde sağ­lıklı bir ilişki kurabilmek. Sağlıklı ilişki derken, beni evden ambulansla alsın, ayağımızda galoşlarla dolaşıp sabah akşam tentürdiyot içelim demiyorum. Bir erkeğin varlıklı, yakışıklı ve popüler olması değil, kafa yapısı önemlidir benim için. Kısacası yanında olduğum gibi davranabileceğim birini arıyorum. Çünkü bir ilişkideki en önemli şey şeffaflıktır.
. Boşuna dememişler insanlara yönetebileceği küçücük bir alan ver, bir adım geri çekil sonra da esas yüzlerini gör diye.
Hayata tutunmak, anlatılması zor bir şey. İnsan ne yıkımlar yaşıyor ama öyle ya da böyle devam ediyorsun yola.
Murathan Mungan ne demiş? ‘Biz büyüdük ve kirlendi dünya.’ Evet kirlendi. Ama kirlenen sadece dünya. Bu pislik içinde kalbi temiz kalanlar da var.
. Fakat aşk, insanın karşısına gerçekten çok nadir çıkıyor.
Umutsuzluk nezle gibi bir hastalık. Sanırım ben de bu hastalığa kapılmıştım.
Sizi olduğunuz gibi kabul eden -bakın geyik yapmıyorum- her halinizle seven birini bulmuşsanız farkında olmadan bağlanırsınız bir şekilde.
Bizim küçüklüğümüz, TRT 1’de kanun çalan kız, Perihan Abla ve Bizimkiler üçgeninde geçti. Tek kanal dönemi çocuklarıyız ne de olsa. Barbie bebeklerle evcilik oynardık. “İçkiye ilaç atma” diye bir kavramın doğuşuna şahitlik ettik biz. Bir yanda Ayşecik bir yanda Nuri Alço ile büyüdük. İyi ve kötü arasında çok keskin bir çizgi olan zamanlardı.
Ben bekar halimden memnun olamaz mıyım?Belki gerçekten seviyorum yalnızlığı. Sadece iyi bir kısmet için mi yaşamam lazım?
Bazen karşınızdakinin gözlerinde bir anlam yakalarsınız belki de o an için gerçekten samimi olan. Sonra adam işe yaramazın teki çıksa bile siz o yakaladığınız anlama kilitlenip kalırsınız. Adamı değil, o anlamı seversiniz aslında. Buna literatürde “vakit kaybı” denir.
Şimdi söyleyin bana, ayrılınca üzülmemek için mi karşımızdakiyle aşırı mutlu olup eski (sözde huzurlu) hayatımızı tamamen kaybedeceğimiz için mi (herkese değil ama) o birine bağlanmaktan korkuyoruz?
Tecrübe edinmek bizi olgunlaştırıyor ama bir yandan da kalbimizi kirletiyor
Birini sevmezken hayat daha hızlı ama daha boş akıyor. Hayatınıza biri girdiğinde de her sabah uyanmanın, giyinmenin hatta yemek yemenin bile bir anlamı oluyor.
Hepimizin hayatında sıkıntılar var, hiçbirimizinki gül bahçesi değil. Fakat derdi veren Allah dermanını da veriyor. Bu hep böyle oldu ve dünya döndüğü sürece de böyle olacak. İnsan içinde o sıkıntının geçeceğine dair oluşan bu his, tüm zorlukların üstesinden gelme ve dayanma gücü verir. Yoksa insan başka türlü nasıl dayanırdı ki hayatın bunca oyunlarına?
Hayatımızda dönüm noktalarımız var. Her an bir kapıyı kapayıp başka bir kapıyı açıyoruz. Sonra belki kendimize kızıyoruz, fakat aslında akışı kendimiz belirliyoruz.
Her şeyi sadece bir kelimeyle anlat derseniz şöyle diyebilirim: durdum. Benim durmamla birlikte çevremdeki her şey durdu. Zaman geçmek bilmedi değil, zaman da durdu. Beraberce duruştuk. Her şeyin farklı olabilme ihtimalini kendi ellerimle ortadan kaldırdığımı söyleyebilirim.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Tecrübe edinmek bizi olgunlaştırıyor ama bir yandan da kalbimizi kirletiyor be.
İnsanlar duygularını sak­ladığı gibi kelimelerini de saklıyor. Sanki hepimizin ortasında kocaman bir kutu var ve güzel bir laf eden ceza olarak kutuya 50 lira atıyor ve o paralar top­lanıp bir hayır kurumuna bağışlanıyor.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Birini sevmezken hayat daha hızlı ama daha boş akıyor. Hayatınıza biri girdiğinde de her sabah uyanmanın, giyinmenin hatta yemek yeme­nin bile bir anlamı oluyor.
Murathan Mungan ne demiş? Biz büyüdük ve kir­lendi dünya. Evet kirlendi. Ama kirlenen sadece dün­ya. Bu pislik içinde kalbi tertemiz kalanlar da var. Siz varsanız, sizden bir tane daha olmalı bir yerlerde.
Peki ben Sinan’dan neden koşarak kaçtım bu ka­dar yıl önce? Çok küçüktüm. Bilmiyordum ki böyle bir sevginin insanın avucuna nadiren düşebileceği­ni. Büyüyünce de bu duyguların karşıma sıkça çıka­cağını sandım. Ben küçüktüm ama onun sevgisinin yaşımızla ilgisi yoktu. Bazı insanların kalbi iyilikle doludur. Size enerji verirler, yükseltirler. Bazıları da kararmış tahta masalarında sizi de yanına oturtur, kanınızı emerler. Siz tükendikçe kendilerine bağ­ladıklarını sanırlar. Onlara gül verirsiniz, “Dikeni elime battı” derler. Siz güvenmek istersiniz, onlar “Kızım, herkes birbirini aldatır, gerçek dünyaya dön” diye sizi sarsarlar. Bu dangalaklarla uğraşırken bir de bakarız iyi olan elimizden kaçırmış.
İnsanın arkadan ku­yusunu kazan, mutluluğunu istemeyen kişiye akraba denirmiş.
Saçlar kaynak, kirpikler ve tırnaklar takma, sutyen­ler destekli, gözlerde mavi lens Spora gideceğine bunları çıkar, hop beş kilo verdin!
Evlilik ciddi bir karardır. Kendiliğinden oluverir. Sizi evliliğe karşınıza çıkan doğru insan inandırabilir ancak.
Boşuna dememişler in­sanlara yönetebileceği küçücük bir alan ver, bir adım geriye çekil, sonra da esas yüzlerini gör diye.
Bildiğim tüm Türk Sanat Müzi­ği şarkılarının sözleri hızlıca geçiyor kafamdan. Ger­çekten ‘seni seviyorum’ lafı yok hiçbirinin içinde.
-O zamanlar kimsenin inancı noksan değilmiş de­mek ki.
Söz konusu aşk olunca çıplak elimizle sıcak tencereye değmekten korkar gibi karşımızdakine değmek­ten korkuyor muyuz? Kırk küp, kırkının da kulbu kırık küp demek kolay da, şöyle içten bir ‘Seni sevi­yorum’ mu zor?
Niye erkekler ne istediğini bilmiyor? “Yanımda ol” diyor ama yalnızlığını seviyor. “Şeffaf ol” diyor ama kaçanı kovalıyor. Döner istiyor ama dönmesin istiyor.
Başka birine inanmanın zor olacağını dü­şünürken bir de baktım ki kendime olan inancımı yitirmişim. En büyük pişmanlığım, yanlış insanlara iyi davranmış olmamdır.
Sürdürülebilir başa­rısızlık da bir başarıdır.
Çok tekrarlanan olaylar, beraberinde gizli bir ba­ğımlılık yaratır.
İnsan elindekilerin değerini kaybedince anlar.
Tecrübe edinmek iyi bir şey mi dersiniz?
Bir hata yaparken insanın içini en çok acıtan şey o esnada hata yaptığının farkında olmasıymış.
Bazı şeyleri görmenize gerek yoktur…
İnsanın parası olsa bile gönlü zengin olmalı.
Şöhret, ateşten bir gömlekmiş.
Bir yandan kaybedeceğim çok şey varmış gibi geliyor. Bir yandan da kaybedecek hiçbir şeyim yokmuş gibi.
Vücutlarımız ruhumuzu saklayabilmemiz için ideal bir kılıf sadece.
Beş yıl bile insanın evriminde ne kadar çok şey fark ettiriyor.
Aşk, paranın alamayacağı şeyleri paylaşmaktır.
Sipariş üzerine insan mı sevilir?
Umutsuzluk nezle gibi bir hastalık.
Dolaptaki koyma dört günde bozulurken duygular nasıl taze kalıyor?
İnsanın arkadan kuyusunu kazan, mutluluğunu istemeyen kişiye akraba denirmiş.
Birini sevmek böyle bir şeydir. Her şeyiyle seversin.
Çünkü bir ilişkide en önemli şey şeffaflıktır.
Boşuna dememişler insanlara yönetebileceği küçücük bir alan ver, bir adım geriye çekil, sonra da esas yüzlerini gör diye.
En büyük pişmanlığım, yanlış insanlara iyi davranmış olmamdır.
Kanlı canlı insan unutulur mu? Unutuluyormuş işte.
Yahu şarz demek şarj demekten daha zor. Kim neresinden çıkarttı bu şarz lafını?
Bence bir şey ne kadar abartı olursa gerçeklerden o kadar uzaklaşır.
Adımızı başka birileri koymuş olsa da, zaman içinde o adın anlamının karakterlerle bütünleştiğini düşünürüm hep.
Zaten iyi ki kitaplarda aşkın varlığını anlatıyorlar, yoksa gerçek hayatta kendisine ulaşmak bir hayli meşakkatli…
Çok konuşuyorum. Bunun tek sebebi çok okumam ve çok düşünmem.
Bir erkeğin varlıklı, yakışıklı ve popüler olması değil, kafa yapısı önemlidir benim için.
Beyin bir hobi değil, bir organdır.
Bende inanmak noksanmış.
Zaman kesinlikle 3’e ayrılmalı;
-Di’li geçmiş zaman
-Miş’li geçmiş zaman ve
-Tüh’lü geçmiş zaman
“Ben sizi her halinizle bir dost olarak seviyorum. Bu dalgalanmalarınızı da, sinirli ve isyankâr halinizi de, mutlu olduğunuz anları da, sessizliğinizi de. Hepsini seviyorum. Birini sevmek böyle bir şeydir. Her şeyiyle seversin. Sizi de biri böyle sevecek, inanın bana.
“Kaçırılan, fırsatlar asla akıldan çıkmıyor ve her hatırlayışta insanın içini sızlatıyor. Bunun sebebi herhalde “bu öyle olmayabilirdi düşüncesi, yoksa insan mukadder telakki ettiği şeyleri kabule her zaman hazır.”
.. fazlasını isteyerek talihimi ürkütmekten her zaman çekinirdim.
Kaçırılan fırsatlar asla akıldan çıkmıyor ve her hatırlayışta insanın içini sızlatıyor. Bunun sebebi herhalde “bu böyle olmayabilirdi” düşüncesi, yoksa insan mukadder telakki ettiği şeyleri kabule her zaman hazır.
İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için, bu zahmetli ile teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkta birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar.
Bende inanmak noksanmış.
İçimde onu kaybetmiş gibi değil, asıl şimdi bulmuş gibi bir his vardı.
Tecrübe edinmek bizi olgunlaştırıyor ama bir yandan da kalbimizi kirletiyor be
Anlaşamayacağımızı anlarsak veda eder ayrılırız. Bu o kadar mühim bir felaket mi?
Ey aşk! Güzel ve kısasın.
Hop. Kızım. Toparlan. Kalp misin nesin, sen de geç bakayım yerine!
Ben sizin yerinizde olsam omuzuma dokunan elin bana yaşattığı saadetin tadını çıkarırdım.
Kuzum, siz değil misiniz porselen yemek takımlarını misafire sakladığı için annenize kızan?
Evet.
Saadeti saklamak niye?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir