Nihat Yazar kitaplarından Kıskaç kitap alıntıları sizlerle…
Kıskaç Kitap Alıntıları
&“&”
Niçin biri şehit olur biri yaşar? Bir görev var demektir. Onun için yaşatılır…"
Rauf Raif DENKTAŞ
Yürümezsek Hak yolda,
Erimezsek Hak yolda,
Çürümezsek Hak yolda,
Gök Girsin, Kızıl Çıksın!
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur."
Kimse rüyaya dalmasın, kimse yanlış hesap yapmasın, bu millet sahipsiz değildir, Ötüken ruhu hainlere geçit vermeyecektir.
"
Dün Osmanlıyı yıkan kapitülasyonlar, bugün küreselleşme adıyla karşımızdadır."
•
Lafın tamamı aptala söylenirdi.
•
Bir ülke ve Millet kuşatılmak, parçalanmak ve yok edilmek istenirse hedefte ilk olarak o ülkenin Milliyetçi Hareketi olur."
* Devlet Bahçeli *
Analar ağlamasın diyorlar. Kurtuluş Savaşı’nda analar ağlamadı mı? Şeyh Said İsyanı’nda analar ağlamadı mı? Dersim isyanında analar ağlamadı mı? Bir tek kişi Yürkiye’de çıkıp da &‘analar ağlamasın diye bu mücadeleyi durduralım’ dedi mi? Amerika’da 3000 kişi öldürüldü, bir tek kişi de &‘bu mücadeleyi durduralım’ dedi mi?"
• Aslında bütün dünya İsrail’in kendine ait olmayan Filistin topraklarını nasıl işgal ettiğini, çocuk-yaşlı demeden insanları nasıl katlettiğini biliyordu. Ama dünya düzeninde &‘hak haklının değil, güçlünündür’ haydut kanunu hüküm sürüyordu.
• Osmanlı Maarif Nazırı Zühtü Paşa’nın 1890 yılında yaptırdığı tahkikata göre Osmanlı topraklarında sadece Amerika’nın 1000’e yakın misyoneri, 17000 öğrencisi olan 300 civarında okulu, 117 kilisesi olduğu tespit edilmişti ve bu okul ve kiliselerin büyük çoğunluğu da izinsizdi.
•
Rauf Denktaş, Toros" kod adıyla TMT’ nin bir numaralı mücahidi olarak kaydedilmişti.
•
• Rauf Denktaş, referandum süreci içinde Fransa Türk Federasyonu Genel Başkanı Nihat Yazar’la Annan Planı’na karşı düzenlediği ortak basın toplantısından sonra içi parçalanarak yaşadığı süreci ve Kıbrıs davasını anlatacaktı.
ABD’nin değil, Rum kesiminin değil, Karen Fogg’un beslemelerinin değil &‘Ana vatanımdan, Türk hükümetimizden’ gelen tavırlar yaraladı beni." derken gözünden süzülen bir damla yaş bütün her şeyi anlatmaya yetiyordu.
Herkes makam sahibi olabilirdi hatta başbakan, cumhurbaşkanı da olabilirdi. Ancak &‘dava ve devlet adamı’ olmak bambaşka bir şeydi.
√ Genel Kurmay başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu daha önceden İdamın kaldırılmasını bize sormayın, biz tarafız" diyerek topu taca atmıştı. Her konuda taraf olan TSK, böylesine önemli konuda maalesef sessiz kalarak Devlet Bahçeli’yi yalnız bırakıyordu.
Merve Kavakçı’yı elinden tutarak Meclis’e getiren kişinin Nazlı Ilıcak olması da bir hayli ilginçti. Daha da ilginci Merve Kavakçı, Necmettin Erbakan ve Parti yönetimine rağmen Meclise sokulmuştu.
Dışarıdan gelen işgalciler on milyonlarca Kızılderili ve yerli halkı vahşice katlederek gerçek mülk sahiplerinin topraklarına çökmüşlerdi.
1945 yılında dünyada ilk defa Hiroşima ve Nagazaki’ye Atom bombası atrak yüz binlerce insanı katleden bir devlet, aradan sadece 55 yıl bile geçmeden; üstelik onbinlerce Japonya’lı hâlâ atom bombasının tesiriyle engelli olarak haydutluklarını yüzlerine vururken insanlık namına hiçbir değerden bahsedemezdi.
Kendi çıkarı için hiçbir insani değer gözetmeyen sömürücü ve katliamcı bir gen’in sahiplerinin üstelik ellerindeki kan kurumadan dünyaya özgürlük, barış ve refah getirme iddiaları olsa olsa yeni akıtacakları kanlara ve yapacakları sömürüye bir kılıf olabilirdi.
&‘ Borç alan emir de alır &‘ sözü kişiler arasındaki ilişkilerde geçerli olduğu gibi devletler arasındaki ilişkilerde de geçerliydi."
Türk Milletinin Yedi Düvel’in hedefinde olmasının temelinde İslam’dan önce ve sonra kurduğu devletler ve imparatorluklarla tescillenmiş, dünyanın güç dengelerini değiştirebilecek ve tarihin seyrini etkileyebilecek kadar köklü, güçlü ve büyük bir millet olması yatıyordu."
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur."