İçeriğe geç

Kişiliğin Gelişimi Kitap Alıntıları – Carl Gustav Jung

Carl Gustav Jung kitaplarından Kişiliğin Gelişimi kitap alıntıları sizlerle…

Kişiliğin Gelişimi Kitap Alıntıları

Çocuklar, ebeveynin psikolojik tutumlarına derinden dahil olurlar ve elbette çocukluktaki sinir bozukluklarının çoğu evdeki huzursuz psişik atmosferden kaynaklanır.
Rüyalar bizim tarafımızdan tasarlanmadan veya destek görmeden uykuda doğarak, içgörümüzün önünden geçebilir ve bilincin sönük kalıntıları aracılığıyla aniden uyanık hayatımıza yelken açabilirler.
Yoğunluklarını ya da güncelliklerini kaybeden bilinç içerikleri bilinçdışına doğru batar ve biz buna unutma deriz.
Kendini eğitmenin kaçınılmaz temeli kendini tanımaktır. Kendini tanıma yetisini, kısmen kendi hareketlerimizi ciddi şekilde gözden geçirerek ve yargılayarak, kısmen de diğerlerinin eleştirileriyle kazanıyoruz.
In jedem Erwachsenen steckt ein Kind, ein ewiges Kind, ein immer noch Werdendes, nie Fertiges, das beständiger Pflege, Aufmerksamkeit und Erziehung bedürfte. Das ist der Teil der menschlichen Persönlichkeit, der sich zur Ganzheit entwickeln möchte.
Her yetişkinin içinde gizlenen bir çocuk vardır; her zaman orada olan, hiçbir zaman tamamlanmayan ve sürekli ilgi, dikkat ve eğitim isteyen ebedi bir çocuk. İnsan kişiliğinin gelişmek ve bir bütün olmak isteyen kısmı bu çocuk kısmıdır.
İnsanoğlu için en büyük mutluluk
Sadece insanın kendi kişiliğidir.
Bir insanın eğitiminin okuldan sonra, hatta üniversiteden sonra bile bittiğini düşünmek çok uzağım. Sadece gençler için değil aynı zamanda yetişkinler için de devam okulları olmalı. Şuan insanları sadece bir yaşam kazanıp evlenebilecekleri noktaya kadar eğitebiliyoruz, sonra sanki tam bir zihinsel donanım kazanmış gibi eğitimi tamamen duruyor. Yaşamın geriye kalan tüm karmaşık problemlerinin çözümü bireyin sağduyusu-ve cehaletine- bırakılıyor. Düşüncesiz ve mutsuz sayısız evlilik, sayısız profesyonel hayal kırıklığı tamamen bu yetişkin eğitimi eksikliğinden kaynaklanıyor. Bu yüzden çok sayıda erkek ve kadın tüm yaşamlarını en önemli şeylerden tam anlamıyla cahil kalarak harcıyorlar. Birçok çocuksu kusurun kökünün kazınamaz olduğuna inanılır çünkü bu kusurlar eğitimlerinin bitmiş olması gereken ve bu yüzden eğitilebilir dönemi çoktan geçtiği düşünülen yetişkinlerde görülür bundan daha büyük bir yanlış asla olamazdı.
Tüm insanlar birbirine çok benzerdir aksi halde aynı hezeyanlara yenik düşemezlerdi.
Kişiliğimiz, yaşamımız boyunca ayırt etmesi zor ya da imkansız olan tohumlardan gelişir, kim olduğumuzu ise sadece eylemlerimiz ortaya çıkarır.
Unuttuğunuz ya da unutulana kadar dikkatinizi başka yöne çevirdiğiniz her şey bilinçdışına düşer. Kısaca, gerilimi belirli bir seviyenin altına düşen her şey eşikaltı olur.
Freud’dan önce, hiçbir şeyin cinsel olmasına izin verilmezdi; şimdi ise her şey yalnızca cinsel.
Bilinç düzeyinde farkına varma, ifade etmekten kaçınılan atmosferi, genel bir bilgisizliği, sıkıntılı durumu göz ardı etmeyi önler; kısaca acı verici içeriğin bastırılmasını durdurur.
Şu an insanları sadece bir yaşam kazanıp evlenebilecekleri noktaya kadar eğitiyoruz; sonra sanki tam bir zihinsel donanım kazanılmış gibi eğitim tamamen duruyor. Yaşamın geriye kalan tüm karmaşık problemlerinin çözümü bireyin sağduyusu -ve cehaletine- bırakılıyor. Düşüncesiz ve mutsuz sayısız evlilik, profesyonel hayal kırıklığı tamamen bu yetişkin eğitimi eksikliğinden kaynaklanıyor. Bu yüzden çok sayıda erkek ve kadın tüm yaşamlarını en önemli şeylerden tam anlamıyla cahil kalarak harcıyor.
Bilinç, dünyaya bitmiş bir ürün olarak girmediği için, aksine küçük başlangıçların son ürünü olduğu için; bilinçdışı, bilinci ortaya çıkaran bir kalıptır.
Yoğunluklarını ya da güncelliklerini kaybeden bilinç içerikleri bilinçdışına doğru batar ve biz buna unutma deriz.
Bilinçdışı, sınırsız uzantısından dolayı deniz ile karşılaştırılabilirken bilinç denizin ortasında yükselen bir ada gibidir.
“Bilmiyordum” sözü, doğaya karşı bir savunma olarak kullanılamaz.
Bilmemek, suç işlemek gibidir.
Doğa bizim fikirlerimize iğne ucu kadar bile önem vermez. Eğer insan ruhu ile ilgilenmek zorundaysak sadece onun kendi zemininde buluşabiliriz ve ne zaman yaşamın gerçek ve kırıcı problemleriyle karşılaşsak bunu yapmak zorunda oluruz.
Exampla docent – En iyi öğretmen; örnektir!
Düşünmenin temellerini salt cinselliğe indirgemek, insan psikolojisinin basit gerçekliğine karşı çıkan bir girişimdir.
Çocuklara sadece güvensizlik tohumlarını eken yanlış açıklamalar yapmak ne kadar tavsiye edilmezse bana göre doğru açıklamaların kabul edilmesi için ısrar etmek de aynı derecede tavsiye edilmezdir. Çünkü bu gibi katı bir tutarlılık yoluyla zihin gelişiminin özgürlüğü bastırılacak ve çocuk, gelişimini engelleyecek bir somutçuluğa zorlanacaktır.
En uçtaki gençlik anılarımız gerçekte bilince ulaşmasa da duygusal yoğunluğunu bilinçli zihinde göstererek yaşamda yeniden kıpırdar, tuhaf ve gizemli bir duygu hissederiz.
Biz genellikle çocukları hiçbir dönemlerinde dinlemiyoruz, tüm önemli şeylerde onlara non compos mentis(dengesiz) gibi davranıyor, önemsiz şeylerde ise robot mükemmelliğinde onları eğitiyoruz.
Temelde ebeveyniyle olumlu bir ilişki kurmuş biri eşine uyum sağlamada çok az zorluk duyar ya da hiç duymaz iken diğeri ebeveynle kurduğu derin bir bilinçdışı bağ tarafından engelleniyor olabilir.
Bir evlilik bireysel bir ilişkiye doğru hiçbir zaman kolayca ve kriz olmadan gelişmez ya da nadiren gelişir. Bilinç, acı olmadan doğmaz.
İyi bir şey ne yazık ki sonsuza kadar iyi değildir, çünkü aksi takdirde daha iyi hiçbir şey olmazdı. Eğer daha iyisi geliyorsa iyi olan kenara çekilmeli.
Ve aslında hiç kimse soru sormazsa kimsenin de cevaba ihtiyacı olmaz.
Radikallikleri arzu edilen hiçbir şey bırakmayan Bolşevikler bile Lenin’i mumyaladı ve Karl Marx’tan bir kurtarıcı yarattı. Kişilik ideali, insan ruhunun kökü kazınamaz ihtiyaçlarından birisidir.
Tüm insanlar birbirine çok benzerdir aksi halde aynı hezeyanlara yenik düşemezlerdi.
Bugün bizi tehdit eden devasa felaketler; fiziksel ya da biyolojik düzenin basit olayları değil, psişik olaylardır. Oldukça korkunç bir şekilde, psişik salgın hastalıklardan başka bir şey olmayan savaşlar ve devrimler tarafından tehdit ediliyoruz.
Kişilik küçüldükçe ses donuklaşır ve daha çok bilinçdışı nitelik kazanır; ta ki sonunda kişilik, onu çevreleyen toplum ile ayırt edilemez şekilde birleşene kadar. Böylelikle kendi bütünlüğünü teslim eder ve grubun bütünlüğünü içinde erir.
hem doğaya hem dünyaya karşı yeterince temkinli olmayı da öğrenmek durumundayız. Üstelik bizler, insan doğasının özünde kötü olduğu Hıristiyan inancı ile büyütüldük. Ama artık Hıristiyan öğretimine bağlı kalmayanlar bile doğaları gereği kuşkulular ve varoluşlarının yeraltı kısımlarında gizlenen ihtimallerden korkuyorlar.
idealler asla amaç değil sadece yol gösterici oldukları için bu erişilemezlik, idealin karşı argümanı değildir.
Kişilik, yaşam boyunca sadece yavaş aşamalarla gelişebilecek bir tohumdur.
Çocuklar bizim hayal ettiğimizin yarısı kadar bile aptal değildirler.
Bilimsel düşünme, dünyayı anlamak için kullandığımız zihinsel becerilerden sadece bir tanesidir.
Biz sadece bilincimizde var olan şeyleri düzeltebiliriz; bilinçdışı olan her şey değişmeden kalır. Sonuç olarak, eğer bir değişim yaratmak istiyorsak öncelikle bu bilinçdışı içerikleri bilince taşımalıyız ki onları düzeltmeye tabi tutabilelim.
Yeni olan her şey kolaylıkla yeni bir rahatsızlığa dönüşebileceği için her zaman sorgulanmalı ve dikkatle test edilmelidir. Bu yüzden olgun bir hüküm olmadan doğru bir ilerleme mümkün değildir.
Kültür devamlılık anlamına gelir; ilerleme yoluyla kökleri paramparça etmek anlamına değil.
İnsani duygularımıza dokunmuş, zeki öğretmenler minnettarlık ile anılır. Müfredat çok fazla hammadde gerektirir ama sıcaklık büyüyen bitki ve çocuk ruhu için hayati bir unsurdur.
Çoğu kez kendi hırslarını yerine getirememiş ebeveynler, bu hırsları ya şımarttıkları ya da gösterilmeye değer bir parça olmaya teşvik ettikleri doğuştan yetenekli çocuklarında somutlaştırırlar.
Her eğitimci öğrettiği şeyleri gerçekten kendi kişiliği ve kendi yaşamında gerçekleştirip gerçekleştirmediğini kendisine sürekli sormalıdır.
Bazen sadece dışardan yapılan gözlem ile doğuştan yetenekli çocuk ile zihinsel engelli olanı ayırt etmek zor olur.
Amerika zekayı bekler ve teşvik eder; Avrupa ise aptallar da ilerliyor mu diye arkasına bakar.
Sanki Tanrının gücüne karşı bütün bir psikolog ordusu bir araya gelse bir şey yapabilecekmiş gibi!
O zaman kültür sadece tüm çocuksuluğu, barbarlığı ve ilkelliği ile birlikte bir cennetin kaybı üzerine uzun süren bir iç çekiş gibi gözükür.
nüfusun küçük bir yüzdesinin bile kişinin kendi hataları yüzünden başkalarını suçlamaması gerektiği gerçeğiyle tanışması ne büyük bir lütuf olurdu.
bugünün eğitimli insanlarında birçok şey eksik olduğu için bazen nevrotik olan ile normal olanı ayırmak zor olur.
Rüyalar, ne yalnızca hataların yeniden üretilmesi ne de deneyimlerden soyutlanmadır. Onlar, bilinçdışı yaratıcı aktivitenin gizlenmemiş tezahürleridir.
İnsanın aileden daha geniş bir topluluğa ihtiyacı vardır; eğer, yürümeyi öğrenen bebeğe kayışlar takılması gibi, aile de çocuğu bu tip kayışlarla denetlerse insanın ruhsal ve ahlaki açıdan gelişmesi engellenir.
Freud’dan önce, hiçbir şeyin cinsel olmasına izin verilmezdi; şimdi ise her şey yalnızca cinsel.
eğer din olgusunun olmadığı herhangi bir ırk hatta bir kavim yoksa o zaman bu olgunun halis olmayıp sadece cinselliğin bastırılması olduğu argümanı nasıl haklı çıkarılabilir gerçekten bilmiyorum.
fanatiklik, her zaman gizli şüphenin ödünlemesi olmuştur.
Fakat, cinselliğin inkar edilemez önemine rağmen kişi, cinselliğin her şey olduğunu varsaymamalı.
her birimiz iyi ya da kötü ahbaplarımızın eğitimcisiyiz. Sonuçta, insanoğlu olarak ahlaki açıdan birbirimize bağlıyız.
Bastırmanın görünürdeki yararı, bilinçli zihni endişeden, ruhu ise tüm sıkıntılardan temizlemesidir; ama buna karşılık gerçek olmayan bir şeyden, bir nevrozdan dolaylı olarak acı çekmeye sebep olur.
İnsanın bilinmeyene karşı derin bir korkusu vardır.
(Freud hakkında) Acınacak dogmatizmi, ondan ayrılmak zorunda hissetmemin temel sebebiydi.
materyalist bakış açısı, Ortaçağ idealizmine karşı abartılmış bir tepkidir ve deneysel metodun kendisi ile hiçbir işi olamaz.
Bilinçcışından doğrudan hiçbir şey bilemeyiz, sadece dolaylı olarak bilince gelen etkileri algılayabiliriz.
öz-eleştiri tamamen kişisel önyargılara yatkınken, başkalarının eleştirileri hataya eğilimli ya da hoşumuza gitmeyen eleştirilerdir.
okul yaşamının kendine has amacı, çocukların kafalarını bilgi ile doldurmaktan çok onları gerçek adam ve kadınlar yapmaktır.
İyi örnek olmak hala en iyi pedagojik metot olduğu için öğretmen dürüst ve saygılı bir insan olmalıdır.
Ne yazık ki, birçok ebeveyn yaşlanmak ve ebeveyn otoritesi ve güçlerinden vazgeçmek istemedikleri için çocuklarını bebek gibi tutar.
Öğretmenin oynadığı rolün farkında olması önemlidir: Çocuğa sadece müfredatı uygulayarak yetinmemeli aynı zamanda kişiliği ile de çocuk üzerinde etki bırakmalıdır.
Birilerini eğitmek isteyen herhangi bir kimsenin önce kendisinin eğitimli olması gerekir. Ama papağan gibi kitap ezberlemek ve mekanik şekilde yöntemi dayatmak bugün hala uygulanıyor, ve bu ne çocuk ne de eğitimci için herhangi bir eğitim niteliği taşımıyor.
Goethe’nin şiirinin son iki dizesini meydana getiren sözler sıklıkla alıntılanır:
İnsanoğlu için en büyük mutluluk
Sadece insanın kendi kişiliğidir
Rüya analizi tamamen öngörülemeyen sonuçlara sebep olabilir ve bazen fazlasıyla can sıkıcı doğaya sahip olan, önceden sezinleyip kaçtığımız gerçekleri açığa çıkarabilir.
Biz sadece bilincimizde var olan şeyleri düzeltebiliriz; bilinçdışı olan her şey değişmeden kalır.
O zaman kültür sadece tüm çocuksuluğu, barbarlığı ve ilkelliği ile birlikte bir cennetin kaybı üzerine uzun süren bir iç çekiş gibi görülür.
Her şey bilinçdışı olabilir ya da bilinçdışına dönüşebilir. Unuttuğunuz ya da unutulana kadar dikkatinizi başka yöne çevirdiğiniz her şey bilinçdışına düşer.
Kişilik, yaşayan bir canlının içsel mizaçlarının üstün bir biçimde farkına varılmasıdır.
İnsanoğlu için en büyük mutluluk
Sadece insanın kendi kişiliğidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir