İçeriğe geç

Kısa İngiltere Tarihi Kitap Alıntıları – Jeremy Black

Jeremy Black kitaplarından Kısa İngiltere Tarihi kitap alıntıları sizlerle…

Kısa İngiltere Tarihi Kitap Alıntıları

eski düzen yeni paranın karşısında zayıf düşmekteydi.
Bilimde gözlem, deney ve matematiğe odaklanmak bilgi toplanmasına, verile­rin kullanılmasına, kararlar alınmasına ve bunların denenip gerekli değişikliklerin yapılmasına yardımcı oldu.
Fizik yasalarının daha iyi anlaşılması, nesneleri taşıyarak, kaldırarak ya da döndürerek kullanmanın yeni yöntemlerin­den yararlanma arayışı içinde olan üretim sistemi açısından çok önemliydi. Yeniliklerin mümkün olduğu ve denetlenebil­diği ortaya çıktı, böylece doğal kaynaklar, özellikle su, kömür ve madenler daha etkin biçimde kullanıldı. Yeralaltından ma­den çıkaran pompalama makineleri yapıldı. Mekanizma ya­pısını daha iyi anlamak kaldıraç ve hidroliklerin kullanılma­sını kolaylaştırdı. Böylece bilim Tanrının amaçlarına uygun olarak doğadaki zenginliklerin tanınmasını ve kullanılmasını mümkün kıldı.
Elizabeth insanların vicdanlarını sorgulamayan ilk liderdi. Onun tek arzusu insanların uyum içinde yaşamasını sağlamakh.
Hassasiyetler denge ile bağlantılıdır.
Bu, her ne kadar uygulamada belli koşul­lara bağlı olsa bile bir özgürlük arayışıdır.
geçmişi anlamadan bugünü de­ğerlendiremez ve gelecekle ilgili düşüncelere sahip olamayız.
Wales (Galler) adı Eski İngilizcede Romalılar için kullanılan wealas sözcüğünden türetilmiş olup giderek Mercia’nın batısındaki Britanya topraklarını tanımlar oldu; bu topraklar Britanya krallığının en geniş alanını kapsar.
İskoçya’da ortaçağda İngiltere’ye karşı bağımsızlık mücadelesinin liderleri William Wallace(ö.1305) ve I. Robert(1274-1329) kahraman olarak anılmakta ve 1707 yılında, iki bağımsız devlet olan İngiltere ve İskoçya’nın birleşmesini sağladıklarına inanılmaktadır.
2013 yılında yaşları 20 ila 30 arasında olan 3 milyon kişi halen ebeveynlerinin evinde yaşıyordu, 289.000 aile evini başka bir aile ile paylaşıyordu, genç çiftler hayata genellikle baba evinde başlıyorlardı.
Öte yandan 2014’te gelindiğinde bu huzursuzluk azalmış, suç oranı düşmüştü. Ayaklanmalar teknolojinin ne denli etkin olduğunu da göstermişti. İsyancılar mobil ve akıllı telefonlardan yararlanarak kargaşa yarattılar ve şifreli iletiler göndererek polisin işini zorlaştırdılar.
Aslında Britanya tarihi ve Britanyalılar her zaman ilgi çekmiş, son bin yılda özellikle önemsenmiş, bu bin yılın son çeyreğinde önemi daha artmış ve çoğu kez kazanılan zaferler dile getirilmiştir.
İşçi Partisi’nin İngiltere’de bölgesel meclisler oluşturma çabaları başarısız olurken Thatcher tarafından yürürlükten kaldırılan Büyük Londra Meclisi kuruldu.
Gerçekten de İngiltere’de Victoria döneminden beri İskoç kültürüne duyulan ilgi azalmaktaydı.
1997’de yapılan referandum sonucunda İskoçya’da 1999’da yerel yönetimde önemli yasama ve vergilendirme haklarına sahip bir parlamento oluşturuldu ve Galler’de de bir meclis kuruldu.
1994’e gelindiğinde Britanya’da evlerin yüzde 99’unda televizyon, yüzde 96’sında ise renkli televizyon vardı. 2011’de Birleşik Krallık nüfusunun yüzde 92’si cep telefonuna sahipti ve evlerin yüzde 80’inde internet bağlantısı, yüzde 60’ında süper hızlı internet bağlantısı bulunuyordu.
Özgürlüğü çeşitli tanımları vardır; bugün mantıklı görünen fikirler eskiden devlet sansürü yüzünden kolayca dile getiriliyordu.
Thatcher’inirilmiş, tarihsel belleği değişkendi. Başbakan iken çok eleştirilmiş, daha sonra 2013’teki ölümüne kadar politik yelpazede örnek olarak gösterilmişti.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Bu konu çok önemliydi çünkü İrlanda, İskoçya ve Galler’deki ulusalcılık tümüyle geçmişe dayanıyor ve Britanyalı olmak İngiliz olmanın bir uzantısı olarak görülüyor ya da İngilizler tarafından böyle yorumlanıyordu.
Karın Deşen Jack’ten dolayı Yahudilere yabancı düşmanlığı öfkeyle yaklaşılıyor; Bengladeşliler için de ” baharatlı maymunlar ” gibi aşağılayıcı sözler sarf ediliyordu.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Öte yandan işsizlik oranı Euro bölgesinde Mayıs 2014’te yüzde 22,6, Amerika’da ise Haziran ayında yüzde 6,1 idi.
Sonuç olarak, nüfustaki artış büyük oranda göçlerden kaynaklandı. 1995’te İngiltere’de yerli olmayan nüfus 4,8 milyon bu rakam 2011’de 13,4 milyona ulaştı. Bu grupta Hindsitan’da doğmuş olan 729.000 kişi başı çekiyor, onu 46.0000 kişi ile Polonya izliyordu. 2013 yılının son üç ayında Bulgaristan ve Romanya doğumlu olup İngiltere’de çalışanların sayısı yüzde 40 artarak 144.000’e ulaştı.
Büyük göç dalgalarıyla ilgili endişeler yirmi birinci yüzyıl başında daha da arttı. Özellikle Polonya’nın 2004’te Avrupa Birliği’ne katılmasıyla bu ülkeden geniş çapta göçler oldu.
Çevre konusundaki endişeler özellikle havanın kalitesi ve su kaynaklarının yeterli olup olmadığı ile ilgili; bu, 2006’da gündeme gelen bir mesele, 2003’te eylemciler genetiği değiştirilmiş ürünlerin yetiştirilmesini durdurdular. Dahası 2013’te doğal gaz sondajlarına karşı protestolar yapıldı ve bu konunun 2014’teki genel seçim sonuçlarını etkileyebileceği üzerinde duruldu.
Endişeler halkın görüşlerindeki farkları yansıtmakla beraber önemli bazı konular içeriyor. Bunlardan biri, 1960’larda gündeme gelen ve 2000’lerde küresel ısınma göstergeleri arttıkça önem kazanan, insanlığın çevreye etkisi.
Britanya toplumundaki önyargılı ve ırkçı görüşler, seyahat sayesinde, özellikle ulusların birbirleriyle kıyaslanması söz konusu olduğunda, eleştirmenlerin iddia ettiğinden çok daha düşük bir seviyeye indi.
Yabancıların yaşam tarzına seyahate artan ilgi 2000’lerde hava taşımacılığında önemli fiyat indirimlerine yol açtı ama hükümet uçak biletlerinden vergi alarak bu fiyatı arttırmaktaydı.
Sosyal trendler alışveriş örüntülerine de yansıdı; örneğin beslenmede önemli bir değişim yaşandı: kırmızı et yerine beyaz et, balık ve sebzeler daha fazla tüketilmeye başlandı.
2003’te 200.000 çalışanı ile Tesco İngiltere’deki en büyük özel sektör işvereni olmuştu.
1970’lerde ekonomik büyüme petrol fiyatlarındaki yükseliş ve sendikal hareketler gibi ciddi sorunlarından etkilendi ama 1980 ve 90’larda gerçek ücretlerdeki artış, enflasyonun düşmesi, vergilerdeki indirim ve kredi alma kolaylıkları harcamaları körükledi.
1958’de çamaşır makinesine sahip olan ailelerin oranı yüzde 25 iken, 1964’te yüzde 50’ye ( 1991’de ise yüzde 88) ulaştı. Bu otomobil sahibi ailelerin oranlardaki aynı değişim 1956 ve 1965 yıllarında, buzdolabı sahibi ailelerin oranlarındaki aynı değişim ise 1962 ve 1968 yıllarında meydana geldi.
Hizmet sektöründeki gelişme tüketicilerin artan refahının yanı sıra teknoloji ilerlemenin ürünü olan kredi kartları ve daha zsonra internet satışları sayesinde kişisel borçlanmaların da yaygınlaşması ile bağlantılıydı.
Öte yandan, bölgesel teşviklere ve yaşanan değişimlere karşın dün de bugün de Güneydoğu’da, yalnız Londra’da değil aynı zamanda Thames nehri kıyısında ve Medway’deki kentlerde de büyük oranda yoksulluk hüküm sürmekteydi.
Manchester’de 16-24 yaş aralığında işsizlik ve başarısızlığın ciddi bir sorun olduğunu belirtti. Hem 2005 hem de 2012’deki Ortaöğretim Başarı Sınavlarına göre bu yörede en başarısız yerel yönetimler Güney Yorkshire, Teesside, Liverpool ve Manchester’da yer almaktaydı.
Güneydoğudaki gelişim Kuzeyde yaşanmadı. 2013 yılında bir işçinin ortalama yıllık kazancı Kuzey’de 24.000€ iken Londra’da 28.000€ idi.
1960 ve 70’lerde ve 1980’lerin bir bölümünde ekonomik sorunlar ülkede büyük sıkıntılara yol açmayı sürdürdü. 1967’de Wilson’un uzun süre karşı çıkmasına rağmen poundun değeri önemli ölçüde düşürüldü; bu da sterlinin saygınlığının ciddi biçimde sarsılmasına ve artık cazip bir yatırım aracı olarak görülmemesine yol açtı.
1961’de İngiltere’nin AET üyeliği için başvurusu Fransa tarafından veto edildi: bunun bir nedeni de İngiltere’nin hala global çıkarlar peşinde olduğu düşüncesiydi.
Almanya, Japonya ve Fransa’da savaş sonrası gerçekleşen ekonomik büyüme Britanya’nın başarısız görünmesine ve Avrupa Birliği’nin temelini oluşturan Avrupa Ekonomik Topluluğu ( AET) katılması için baskı yapılmasına yol açtı.
Bu gerileme özellikle üretimde etkin oldu ama ilaç sanayi gibi bazı alanlarda Britanya teknolojisi piyasada lider olmayı sürdürdü.
1994’te yeni lider Blair Parti toplantısında kendi hedeflerini dile getirdi, ” ekonomik refaha kavuşmuş, sosyal adaleti sağlamış, politik değişimlere güven duyan ” bir toplum ve ” Yeni İngiltere ” bağlantısını oluşturmak istiyordu.
Yeni politik görüş Thatcher’ın serbest piyasa görüşüne yer veriyor ve Sosyalizmin birçok ilke ve düsturunu dışlıyordu. Bu, İşçi Partisi’nin 1992 seçim kampanyasında belirlediği, piyasa ekonomisine dayanan parti politikasının en önemli belgesiydi.
Gündemini hayata geçirirken Thatcher hem madenciler birliğinin radikal başkanlarının hem de İrlandalı teröristlerin politik sürece müdahale girişimlerinin üstesinden geldi.
1979-90 döneminde Muhafazakar Margaret Thatcher ülkenin ilk kadın başbakanı olduğunda korporatizm büyük çapta ortadan kalktı.
Ülke içinde İngiltere 1969’da büyük bir terörist harekete dönüşen ayrılıkçı bir ayaklanmayı bastırmak üzere Kuzey İrlanda’ya asker gönderdi. Katolik ulusalcı Geçici IRA uzun ömürlü bir terör örgütü oldu. ” Sorunları ” çözümlemek için barışçı görüşmeler yapıldı ve 1998’de Kutsal Cuma Anlaşması imzalandı ama gerilim varlığını sürdürdü.
1960’larda ve 1970’lerin başlarında Süveyş’in doğusundaki garnizon ve üslerini boşaltan İngiltere 1990’larda ABD başkanlığındaki koalisyonun bir parçası olarak buraya geri döndü.
Savunma sistemi Batı Avrupa’yı Sovyet istilası tehdidine karşı korumaya odaklanmıştı ve Britanya Soğuk Savaş diye adlandırılan bu süreçte başroldeydi.
İmparatorluk hızla gerilerken Britanya’nın gücü de azalmaktaydı. Öte yandan dünyada atom bombasına ( 1952) ve daha sonra da hidrojen bombasına ( 1957) sahip üçüncü ülke olarak askeri gücü artmaktaydı.
Avrupa’da geri adım atan yalnızca İngiltere değildi; Fransa da 1960’ta Afrika’daki sömürgelerinin çoğunun bağımsızlığını tanıdı. İmparatorluğun en kalabalık bölgesi Hong Kong 1997’de Çin’e geri verildi ama 1982’de Arjantin 1883’ten beri İngilizlerin sömürgesi olan Falkland Adalarına saldırınca çıkan savaşı İngiltere kazandı.
1947’de Hindistan ve Pakistan’ın bağımsızlığa kavuşmasının ardından 1967’ye gelindiğinde İmparatorluk özellikle Afrika’daki sömürgelerin büyük bir kısmın bağımsızlığı tanındı.
1945’te İngiltere hala dünyanın en büyük imparatorluğu idi ve 1948’de Akdeniz filosunun başkomutanı Amiral Wills Mısır’da ufak çapta da olsa uzun vadeli bir egemenliğe sahip olma konusunda iyimserdi. Oysa işler umduğu gibi gitmedi. İngiltere’nin son ana muharebe gemisi de 1960’ta hurdaya ayrıldı.
Süpermarketler 1950 ile 1966 arasında kişi başına düşen gelirin yüzde 40 artmasıyla oluşan refahın yol açtığı faaliyetlerin merkezinde yer aldı.
1960’larda Victoria döneminden beri geçerli olan kültürel devamlılık yok oldu. Bu yok oluş sosyal ve ideolojik eğilimlerde, cinsiyet, gençlik, sınıf, yer ve ırk alanlarındaki kavramlarda yaşanan değişimleri yansıtıyordu.
Daha genel anlamda, yaş ve deneyim önemini yitirdi; bunun yerine gençlik ve yenilik ön plana çıktı. Bunun örneği politik alanda oy verme yaşının 18’e indirilmesi ve 2010’larda bu yaşın 2014’te İskoçya’daki referandumda olduğu gibi 16’ya çekilmesinin tartışılmasıdır.
İnanç hem dindarlar hem de inançsızlar için hem gündelik hayatın akışı içerisinde hem de ölüm gibi olaylar söz konusu olduğunda daha önemsiz hale geldi.
Bu değişiklikler dinsel uygulamalara da yansıdı. 1990’lara gelindiğinde çoğunluğun dinsel inanç sahibi olduğunu ileri sürmesine karşın yedi Britanyalıdan yalnızca biri Hıristiyan idi.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra boşanmalar artarak İngiltere ve Galler’de 1949’da doruk noktasına ulaştı.
Erkek, kadın ve genç kişilerin beklenti ve oranıyla ilgili yapılan düzenlemelerin yanı sıra yaşla ilgili yaklaşımlarda da değişimler yaşandı. Hitap ederken ve konuşurken resmi bir dil kullanmak daha yaygınlaştı; giyimde de azalan resmiyet yapılan harcamanın kişiliği yansıtması olarak algılanmaya başladı.
1945’e egemen olan ahlak kuralları bir yana bırakılmış, bu süreç 1950’lerde başlamış ve 1960’larda yasalarda yapılan değişikliklere yansımıştı. Kürtaj ve eşcinsellik yasallaştı; idam cezası kaldırıldı ve kadınların yasal haklarını genişleten adımlar atıldı. 1991’de ırza geçmenin kapsamı evlilikte yaşananları içine alacak şekilde genişletildi.
Sosyal ve kültürel değişim aynı zamanda kişilik kavramının daha geliştiğini, insanların giderek daha az boyun eğme eğiliminde olduğunu göstermekteydi.
Yaşam uzaması nüfustaki yaş ortalamasının da yükselmesine yol açtı.
İnsanların sayısındaki değişim nüfusun yapısı ile de bağlantılıydı. Tıp alanındaki yeni atılımlar ve genel olarak dünyadaki gelişmeler erkekler ile kadınların çok daha uzun yaşamalarını sağlamıştı; buna karşın ölümlerin en çok görüldüğü alanlar kalp ve damar hastalıklarıydı.
2012’de ineklerde verem olaylarının görülmesi üzerine İngiltere ve Galler’de 38.000’den fazla büyük baş hayvanın öldürülmesi, insanların beslenme sistemindeki kırılganlığının bir başka göstergesiydi.
Yaşanan çevresel krizler tarımsal yönetim ve yiyecek maddelerinin sağlanmasındaki sorunlarla bağlantılıydı. Deli Dana Hastalığı ( BSE) skandalı İngiltere’deki hayvancılığa bir darbe oldu. 2001’de bir domuz çiftliğinde mikroplu atıkların kullanımı ile yayınlan ayak ve ağız hastalıkları İngiltere’nin hayvanlara mutfak artıklarının verilmesini yasaklamasına yol açtı. Kriz sırasında hükümet hayvan taşımacılığını yasakladı; mikrobun yayılmasını engellemek için yollar kapatıldı; Avrupa Birliği ( AB) İngiltere’nin hayvan ve et ürünleri ihracatına yasak getirdi ve en az dört milyon hayvan itlaf edildi.
Bu değişimler yalnızca kırsal kesimdeki yaban hayatını etkilemekle kalmadı ülkeye özgü sesleri ve görüntüleri de yok etti. Ülkenin çeşitli yörelerinde şafak vakti kuşların cıvıltılarının seyrekleşmesi ( hatta yok olması); kelebek türlerinin azalması, kirlilik ve böceklere karşı kimyasal mücadelenin yanı sıra toprağın işlenmesindeki değişimin yarattığı kayıpların güçlü bir göstergesidir.
Bu değişim daha önceki kuşakların sahip olmadığı devingenlik rahatlık ve daha çok ısı, su ve yiyecek kaynaklarına ulaşan tüketimin gücünü yansıtıyordu.
Artan nüfusun devingenlik ( arabalar) ve mekan ( evler) ile ilgili talepleri arazilerin tarım dışı amaçlarla kullanılmasına ve işlenmeyen topraklarda yol ve ev inşaatları yapılmasına yol açtı, bu ise kırsal kesimdeki yaban hayatı ve insanları etkileyen büyük farklar yarattı.
Britanya ve Britanyalılar 1945’ten bu yana olağanüstü değişime uğradı ve bu değişiklikler politikacıların eylemlerinden çok daha etkin oldu.
Savaş sırasında hükümet yeniden yapılanmaya gitmiş ve 1939’da savaş ekonomisi gıda, yurt güvenliği, bilgilenme, deniz nakliyatı ve levazım bakanlıkları kurulmuştu. Daha sonra uçak yapımı, yakıt ve enerji ile üretim bakanlıkları oluşturuldu.
Savaş aynı zamanda ekonomiyi de yerle bir etti. Dışsatım pazarları kaybedildi ve olağanüstü giderler mali istikrarı bozdu. Britanya savaşırken ulusal zenginliğinin yaklaşık dörtte birini yitirdi ve savaş sırasında ( çoğunlukla ABD’den) alınan krediler yüzünden 1945’te dünyanın en borçlu ülkesi haline geldi. Bu borç savaş sonrası İngiltere’de çok ciddi sorunlar oluşturdu.
Bomba tehdidine karşı önemli kentlerdeki çocuklar tahliye edildiler, yalnız Londra’dan 690.000 çocuk başka yerlere taşındı; bu, Britanya tarihinde devletin gerçekleştirdiği en kapsamlı sivil nüfus taşımasıydı.
Hem Almanya hem de Japonya 1945’te yenilgiye uğradı. Bu yenilgide Ruslar kara savaşında önemli bir rol oynarken İngilizler de özellikle deniz ve hava savaşlarında Almanlara üstünlük sağlar.
Sonra 1943 Temmuz’unda Sicilya; Eylül’de İtalya ve 1944 Haziran’ında Normandiya işgal edildi. Burma’da Japonlar 1944-45’te kara savaşında yenilgiye uğradılar. Britanya orduları Avustralya, Karaipler, Seylan ( Sri Lanka), Mısır, Hindistan, Kenya, Batı Afrika ve Yeni Zelanda ordularıyla birlikte savaşmaktaydı.
Alman denizaltılarıyla yapılan Atlantik Muharebesi 1943 başında kazanıldı ve Kuzey Afrika Almanlardan temizlendi.
Sonuçta savaş alanının genişlemesi Müttefiklerin zaferinde kesin rol oynadı ama 1941’de ve 1942 başlarında Almanya ve Japonya büyük başarılar kazandı.
Almanların 1941’de Sovyetler Birliği’ne saldırması ( Haziran) ve müttefiki Japnya’nın hem İngiltere hem de ABD’ye karşı saldırıya geçmesi üzerine ABDY’ye savaş ilan etmesi ( Aralık) sonucu Britanya’nın müttefikleri oldu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir