İçeriğe geç

Kısa Birinci Dünya Savaşı Tarihi Kitap Alıntıları – İ̇lkin Başar Özal

İ̇lkin Başar Özal kitaplarından Kısa Birinci Dünya Savaşı Tarihi kitap alıntıları sizlerle…

Kısa Birinci Dünya Savaşı Tarihi Kitap Alıntıları

Menfaate düşmüşsünüz
Allah kurtarsın
Almanlarla savaştıkça Türklere olan saygım daha da arttı. Düşmanımızdılar, ama mertçe dövüşüyorlardı. Almanlarda ise savaş ahlakı diye bir şey kesinlikle yok
Şan, şöhret, macera, kahramanlık, cesaret arayışıyla savaş meydanlarına gidenler; bomba şoku, dizanteri, fare ısırıkları, eksik uzuvlar, ve psikolojik rahatsızlıklarla geri döndüler.
Hitler 1933’te Almanya Başbakanı oldu.
Türkiye Cımhuriyeti davet edilerek Milletler Cemiyeti örgüt bünyesine alınan tek devlet oldu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Saltanat’ı kaldırınca İtilaf Devletleri, Ankara Hükümeti ile masaya oturmak zorunda kaldı.
10 Ağustos 1920 günü, Goeben ve Breslau zırhlılarının Çanakkale Boğazından girmelerinin altıncı yıldönümünde, Sevresdeki porselen dairesinde İtilaf Devletleri ile Osmanlı arasında antlaşma imzalandı.
Selanik Ateşkesi ile Bulgaristan’ın İttifak Bloğu üyeliği sona erdi.
Osmanlı Devleti de istihbarat çalışmalarına Teşkilat-ı Mahsusa çatısı altında örgütlenmişti.
İngiliz istihbaratının başındaki David Hogarth ve Denison Rose, birçok kişiyi ingiliz istihbarat servisine kazandırdılar: Getrude Bell, T. E. Lawrence ve Mark Sykes bunların en çok bilinenidir.
II. Abdülhamid Osmanlı Donanması envanterine iki denizaltı alınmasını sağladı. İlk Türk denizaltısı olan “Abdülhamid” aynı zamanda su altından da torpido atabilen ilk denizaltıydı.
“Sessiz Avcı” yani da “Sinsi Akıncı” olarak adlandırılan denizaltılar, I. Dünya Savaşına damga vurdu.
2 Ağustos 1909 tarihinde ABD ordusunun Muharebe Birliği tarafından “Wright Model A”, tarihte bilinen ilk askeri uçak unvanını kazanmıştır.
Almanlar da AV7 olarak bilinen tanklarını ürettiler.
Mücadele bir siper savaşına dönüşüp kitlendiğinde İngilizler paletli araçların sorunu çözebileceğini düşündüler. 1916 yılında Mark serisi ilk tankı ürettiler. İki donanma topuna ve dört makineli tüfeğe sahip olan ingiliz tankı, en geniş siperleri bile aşabilecek palet uzunluğuna sahipti.
Piyadenin güven içinde düşman mevzilerine ulaşmasını sağlayacak bir şeylere ihtiyaç vardı. Arayışlar “karagemisi”nin icadı ile son buldu: Tank.
Düşünülenin aksine, savaş sırasında ilk gaz kullanan Almanya değil, Fransadır. Savaşın daha ilk ayında, Ağustos 1914’te Fransızlar Alman siperlerine göz yaşartıcı gaz attılar; buna karşılık Almanlar da Ocak 1915’te Bolimov’da Ruslara karşı bir deneme yaptılar. Kimyasal gaz üzerindeki çalışmalar devam etti. 22 Nisan 1915 günü, II. Ypres Savaşının başlangıcında ilk kitlesel gaz saldırısı gerçekleştirildi. Almanlar tarafından başlatılan bombardımanla İtilaf siperlerinin üzerini yeşil bir bulut kapladı. Yeşil bulut, klor gazıydı. Almanlar zehirli gaz saldırısı yapmışlardı. Klor gazının etkisi korkunçtur. Kurbanın solunum sistemi, dakikalar içerisinde iflas eder, inanılmaz öksürük nöbetleri yaşanır.
Bir Alman mucit, kont Ferdinand von Zeppelin, havadan daha hafif, kendi motorları ile hareket edebilen, kontrolü kolay ve yük taşıma kapasitesi yüksek bir hava gemisi icat etti. Zeppelin tarafından daha da geliştiren hava gemileri, 1910 yılından itibaren ticari amaçla kullanılmaya başlandı.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Tsingto’yu alan Japon’lar, imparatorluk olma yolunda bir şans yakalamışlardı ve bunu sonuna kadar kullandılar. Çin’den ticaret hakkı ve toprak talep ettiler. İngiltere, Pasifik’te Japonya’ya insiyatif vermişti ama ABD buna itibar etti. Japonların asla durmayacaklarmış öngörmüştü çünkü. Haksız da sayılmazdı. 27 yıl sonra Japon donanması Pearl Harbor’da Amerikan üssünü vuracaktı. Hem de savaş ilan etmeden
Fahrettin Paşa bütün bu işlerle uğraşırken Harbiye Nezareti, Paşa hakkında farklı düşüncelerdeydi. Enver Paşa, Fahrettin Paşanın “yeteri kadar azim ve metanet” sahibi olmadığını ileri sürerek değiştirilmesini gündeme getirdi.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
1916 yılının Eylül ayı sonunda bir acı haber daha geldi: Taif düşmüştü. Artık Medine tek başınaydı
Lawrence ve arkadaşlarının liderliğindeki Araplar, yaptıkları saldırılarla Osmanlı elindeki şehirleri kıskaca aldılar. Osmanlı garnizonlarının dış dünyayla bağlantılarını kesip savaş güçlerini düşürdüler.
Cihada karşı başlatılan arap isyanı İngilizler tarafından destekleniyordu.
İtilaf devletlerinin gözünde Arabistan, araplara bırakılamayacak kadar önemliydi.
Medine, Mondros Ateşkesi’nden yetmiş iki gün sonra teslim oldu. Fahrettin Paşanın teslim olmasıyla Hicaz’daki Osmanlı hükmü sona erdi.
Şerif Hüseyin’in isyanı, Osmanlı ordularını en az bir düşman cephesi kadar uğraştırdı.
General Townshend, Halil Paşa’nın odasına gelerek silahlarını teslim etmek istedi ancak Halil Paşa, Uzun zamandır şan ve şerefle kullanılan bu silahlar gene sahibine aittir diyerek silahları İngiliz generale iade etti.
Irak- Basra Cephesindeki mücadele sırasında Kutül Amere’de Türk ordusuna teslim olmuşlardır. Bu teslimiyet İngilizler için büyük bir hezimet ama en önemlisi de hatırlamak istemedikleri bir aşağılanmaydı.
Sultan Mehmed Vahdettin, salonda bulunan Alman Generallerine Çok beğendiğim ve güvendiğim komutandır dedikten sonra komutana dönerek: Sizi Suriye’ye komutan atadım. Oradaki durum önem kazanmış, oraya gitmeniz gerek, sizden istediğim şudur: O tarafları düşman eline geçirtmeyeceksiniz! Verdiğim görevi başarıyla yapacağınıza inanıyorum. Hemen o kıt’aya hareket etmelisiniz! iradesini bildirdi. O komutan, Mustafa Kemal Paşa’ydı.
İngiliz etkisindeki Şerif Hüseyin Osmanlı ordusuna isyan bayrağı çekecekti.
Ordunun çöl yiyeceği olarak; askerler için 600 gr peksimet, 150 gr hurma yada zeytin, 9 gr çay, 23 gr şeker; atlar için 5 kg ve develer için de 3 kg arpa planlanmıştı.
Süveyş Kanalı’na yapılacak taarruzun amacı, Süveyş’in stratejik bazı noktalarını bir kaç gün içinde ele geçirmek, bu yerleri tahrip etmek ederek, Süveyş Kanalını tıkamak.
Size ben taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Siz ölünceye kadar geçen sürede yerinizi yeni kuvvet ve komutanlar alacaktır. (Mustafa Kemal Atatürk)
Düşmandan kaçılmaz, merminiz yoksa süngünüz var. Süngü tak! Yere yat!
Edremitli Mehmet oğlu Seyit, mermi taşıma mekanizması arızalanınca topa sürülecek mermiyi kendisi taşıdı. Savaştan sonra Harp mecmuası kapağı için çekilen fotoğrafta sırtında görülen mermi tahtadan bir maketti. Savaş sırasında kaldırdığı o 276 kiloluk mermi, Ocean zırhlısını vurdu.
25 Aralık’ta Ruslar Sarıkamış’a doğru geriledi. Bu tamamen bir Rus taktiğiydi. 19. Yüzyılda Napoleon’a kullanılmıştı.
Osmanlı, Büyük Savaş ı, dinsel nitelikli bir mücadele olarak tanımlayan tek devlet görüntüsündedir.
Gemilerle ilgili iki olay Osmanlı devletinin kararını pekiştirdi. İlk olay, Osmanlı’nın ısmarlayıp parasını ödediği iki geminin İngiltere tarafında teslim edilmeyişiydi; bu hadise Osmanlı Alman ittifakını kesinleştirdi. İkincisi Alman kruvazörleri Goeben ve Breslau’nun Çanakkale Boğazından girip Yavuz ve Midilli adını alarak Rusya’ya karşı harekat gerçekleştirmesiydi, bu da Osmanlı Devletini savaşın bir parçası yaptı.
II. Abdülhamit döneminde uzunca bir süren Osmanlı devleti denge siyasetini benimsedi. Ancak İngilizler, Afganistan’da Ruslarla yaşadıkları kriz sırasında Osmanlı devletinden bir talepte bulundular; savaş durumunda donanmalarını Karadeniz’e sokup sokamayacaklarını sordular. II. Abdülhamit böyle bir şeyin söz konusu olamayacağını belirtip İngiliz isteklerini geri çevirdi.
4 Kasımda Avusturya Macaristan “parçalandı” ve İtalya’daki savaş sona erdi.
1918 itibariyle bu defa da Avusturya – Macaristan’da toplumsal ekonomik sorunlar baş gösterdi.
“Caporetto Zaferi”, İttifak Devletlerinin İtalya’daki başarısının en tepe noktasıydı. Almanya ile Avusturya arasındaki güven ve işbirliği güçlendi.
23 Ekim 1917 İttifak ordusunun 35 tümeni ve İtalyan ordusunun 41 tümeni Caporetto Savaşında karşı karşıya geldi.
İtilaf devletleri Bulgarlarla anlaşamayacağını düşünürken, Bulgaristan Sırbistan topraklarına girdi.
Bulgaristan, Büyük Savaş başladığında önce tarafsızlığını ilan etti. Amacı savaş dışı kalmak değil, “bekle ve gör” anlayışıyla mücadelenin akışına göre taraf belirlemekti.
Bu antlaşma sayesinde Osmanlı, kaybettiği toprak parçasını son kez kazandı ve askerî açıdan rahatladı. Rusya, bu antlaşma ile savaştan kısmen de olsa çekildi. İtilaf Devletleri bloğu sarsılıp bu antlaşmayı onaylamazken İngilizler, Gümrü bölgesinde Ermeni Devleti kurulmasına yardım etti.
Çarlık, devrimle yüzleşti.
1915 yılının sonunda İtilaf devletleri ortak bir karar aldılar. İngiliz, Fransız ve Rus orduları 1916 yılında gerçekleştirecekleri saldırılarda koordineli hareket edeceklerdi. Ruslar bütün sorunlarına rağmen müttefiklere sadık kaldılar ve alınan kararlara uydular.
Büyük Savaş başladığında Amerika Birleşik Devletleri uyuyan bir devdi.
“Öncelikle edebi eserlerle Avrupa hayatına giren hümanizm, okuma-yazma bilenlerin sayısı az olduğundan istenilen düzeyde yayılamadı. Düşüncelerin resim ve heykel üzerinden taşınmasıyla başlayan Rönesans, sanata, bilime, araştırmaya, deney ve gözleme duyulan ilgiyi arttırdı.”
Adamlar cehaletle savaşmanın yolunu ne güzel bulmuş .
Almanlarla savaştıkça, Türklere olan saygım arttı.
Bolimov deneysel bir silah için test alanı olacaktı. Almanlar, Ruslara 18 bin tane gözyaşı gazı attılar. Ancak rüzgar ters yönde esiyordu ve hava, gazın işe yaramayacağı kadar soğuktu. Ruslar saldırıya direndi.
Topçu fetheder, piyade işgal edip elde tutar.
1915 yılına bakıldığında Batı Cephesinde Almanların II. Ypres Savaşı hariç savunmada kaldıkları görülür. Bu tek saldırının amacı da klor gazını denemekti.
Alman ordularının Batı Cephesinde kazandığı başarılar, kendilerini bir yıl içerisinde zaferi elde edeceklerine inandırmıştı.
Batı Cephesinde savaş 3 Ağustos 1914’te Alman saldırısı ile başladı.
Fransa; Rusyanın müttefiki, İngilterenin dostu, Almanyanın komşusuydu ve tarihinde hiç bu kadar zorda kalmamıştı.
Savaş başladığında Osmanlı tek başınaydı, siyasal yalnızlık içindeydi, hiçbir bloğun üyesi değildi. Oysa Avrupalı devletler çok önceden saflarını belirlemişlerdi.
Rusya 20. yüzyıla siyasi içerikli ayaklanmalarla girdi.
Vatanseverlik öyle bir noktaya gelmişti ki üniforma giyip savaşa gidenlerin çoğunun devlet politikalarının neye dayandığından haberleri bile yoktu.
Eğer bu savaş iki yüz sene önce yaşansaydı, gerçekten 1914 sonunda biterdi.
Sömürgelerden gelen askerler içinse askere yazılma, Avrupa’yı yakından görmek adına kaçırılmaz bir fırsattı.
Bismarck’ın denge politikasını, yayılmacılık siyasetine dönüştürdü. “Weltpolitik”, dünya üzerinde Alman egemenliği kurma politikasıydı.
Güney Afrika’daki Boer cumhuriyetleri kanlı bir savaş sonrasında İngiltere tarafından ele geçirildi. Bu dünyaya iki ismi tanıttı: Kitchener ve Maxim marka makineli tüfekler. Fas, Fransa ve İtalya arasında paylaşıldı. Libya’yı İtalya ve Mısır’ı İngiltere denetim altına aldı.
Afrika’nın tamamı sömürgeleştirildi.
1871 yılında Almanya imparatorluğu resmen kuruldu. Bu gelişme diğer devletleri etkiledi. Yenilen ve güç kaybeden Fransa III. Cumhuriyetini ilan etti., Avrupa – dışı sömürgeciliğe hız verdi. Balkanlar’a yöneldi, doğal olarak Rusya ile rekabete girişti.
Hammadde peşindeki güçler, gözlerini bir yandan da Afrika’ya dikmişlerdi. 19. Yüzyılın ortalarına gelindiğinde, Avrupalılar Afrika’yı keşif, ticaret ve yerleşim alanı olarak görüyorlardı.
Piyomentelli milliyetçilerden Garibaldi, “Kırmızı Gömlekliler” adını alan silahlı bir taraftar topluluğuyla Güney İtalyaya yürüyüp birliğin egemenlik alanını genişletti.
İtalyada her biri farklı kanunlara ve farklı kültürel kimliklere sahip sekiz siyasal yapı vardı. Hiçbiri de İtalyan birliğimin sağlanması için gereken istek ve güce sahip değildi.
On dokuzuncu yüzyılda Avrupa’nın doğusunda üç imparatorluk varlığını sürdürüyorlardu: Rusya, Avusturya ve Osmanlı. Bu kara imparatorlukları Batı Avrupalı çağdaşlarından farklı olarak denizaşırı sömürgeleşme gayretleri yoktu, sanayi devrimi topraklarına henüz ulaşmış değildi.
1848 ihtilalleri sonucunda anayasal hareketler ve parlamenter sistem güç kazandı.
Avusturalyalı askerlerin iki kez mermi harcadığı sürede Prusyalilar beş kez ateş edebiliyorlardı.
Her toplumsal gruptan askere alım gerçekleştirildi. Ancak seçici davranıldı. Ustalar, zanaatkarlar ve esnaf gibi ülke ekonomisi için ‘yararlı’ insanlar, askere alınmayacak kadar önemliydiler. Ordu için öncelikle suçlular, topraksız köylüler, gençler, aylaklar, sarhoşlar gibi ‘harcanabilir’ insanlar toplandı. Prusya ordusunun dörtte üçü artık Prusyalılardan oluşuyordu.
Alman topraklarındaki Katoliklerle Protestanlar arasında yaşanan Otuz Yıl Savaşları, Avrupa’daki din savaşlarının bu ölçekteki en son örneğiydi. Ancak dinsel mücadelenin arka planında Avusturya ile Fransa arasındaki rekabet yatmaktaydı.
Coğrafi keşifler siyasal, sosyal ve ekonomik alanlar kadar düşünsel ve dinsel alanlarda da etkili oldu. Önce katolik kilisesinin din merkezli bakış açısına alternatif olarak insan merkezli hümanizm kendini gösterdi. Öncelikle edebi eserlerle Avrupa hayatına giren hümanizm, okuma-yazma bilenlerin sayısı az olduğundan istenilen düzeyde yayılamadı. Düşüncelerin resim ve heykel üzerinden taşınmasıyla başlayan Rönesans, sanata, bilime, araştırmaya, deney ve gözleme duyulan ilgiyi artırdı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir