İçeriğe geç

Kırmızı ve Siyah Kitap Alıntıları – Stendhal

Stendhal’a ait Kırmızı ve Siyah Kitap Alıntıları sizlerle.

Kırmızı ve Siyah Kitap Alıntıları

Günün birinde kendimi ele verirdim,bende uyandırdıkları nefret duygusunu içimde saklayamazdım."
Öteki köy uşaklarına benzemediğim için övünür dururdum! Oysa hayat bana, farktan kin doğduğunu gösterdi."
-Evet, doğru, seni incittim; ama bana duyduğun öfke hiç dinmeyecek mi?"
.
İşte uygarlığımızın güzelim mucizesi!
Aşkı en sıradan iş haline getirdiniz.
.
Benim bütün siyasetim şu: Müzik, resim severim; iyi bir kitap benim için çok önemlidir"
Unutma sözünü tut.
Oynaşmaya fazla kaptırma kendini;
Çünkü en şiddetli yeminler bile
Kanında dolaşan ateşte saman çöpüdür."
…istediği kadar mütevazı ve salak görünmeye çalışsın, kişiliğinin çok farklı olmasından dolayı kimsenin hoşuna gidemiyordu."
Bir yerlere gelmek istiyorsam bu bir şey değil, daha bir sürü haksızlık etmem gerekecek; ayrıca bunları güzel duygusal sözlerin altında gizlemeyi öğrenmeliyim.
İngilizlerin en akıllıları bile günde bir saat deliriyor; ülkenin tanrısı olan intihar iblisi kafalarına giriyor.
Hep sizden beklenenin tersini yapın. İnanın bana, çağımızın tek dini budur.
‘Bana kızacak, beni aşagılayacakmış ne çıkar’ dedi. ‘Onu öper, son bir defa daha öper, sonra odama çıkıp kendimi vururum.Ölmeden önce dudaklarım yanaklarına değmiş olur ya!’
Mutluluk bu kadar yakınımda mı yoksa?.."
Sizi, halktan bir adamın, damarlarında kan kalmamış, ruhsuz cesedi gibi oraya atmak mı gerek? Başka bir işe yaramaz mısınız?"
Yine de bir şefkat gizliydi Julia’nın bu soğukluğunda,
Nazikçe çekilse de Juan’nın elinden eli,
Öylesine yumuşak öylesine yavaşça
Hafif bir basınç ve titreyiş bıraktı ki."
…ama sevgime karşılık verirken eşit olduğumuzu varsaymalı. İnsan eşit olmadan sevemez…"
Yüreği kırmadan dokunmayı bilmezler."
Birinin kudretine yönelik korku aslında beklenmeyen hususlara ilişkin bir korkudur sadece. Beklenmedik durumlarla karşılaşıldığındaki mağlup olma korkusu yani.
Esnemeye yol açan bir aşk, nasıl bir aşktır?
Fransa’ da kibirden başka birşey göremiyorum.
Çünkü sizin kokuşmuş toplumunuz her şeyden önce görgü kurallarını önemsiyor..
Bu yüzden hiçbir zaman askerce yiğitliğin üstüne çıkamayacaksınız.
Duyduğu bedensel acıdan çok, sevdiği kitabı yitirdiği için gözleri yaşarmıştı."
Yazın uzun günlerinde sabahın dokuzunda doğup, akşam beşte ölen kısa ömürlü bir sinek; gece sözcüğünden ne anlar?

Ona beş saatlik ömür daha verin, gecenin ne olduğunu görüp anlar.

Güç sahibi insanlara hoş görünmeyi düşlüyorsanız, sonsuza dek kapı yuttunuz demektir. Servet edinebilirsiniz, ama bunun için yoksullara zarar vermeniz, hatırlı kişilere, kaymakama, belediye başkanına dalkavukluk yapmanız, tutkularına hizmet etmeniz gerekir; yaşam becerisi adı verilen bu davranış laik bir insan için ruhun kurtuluşuna aykırı düşmeyebilir; ama bizim durumumuzda seçim yapmak gerekir; insan ya bu dünyada ya da öbüründe servete kavuşabilir, bunun ortası yoktur.
İşte uygarlığınızın güzelim mucizesi!
Aşkı en sıradan iş haline getirdiniz."
Az konuşup kendini biraz geriye çekmek. İşte biricik kurtuluş yolum bu."
İnsan duygularına göre davranırsa her zaman bir saçmalık yapar.
Her gerçek tutku, yalnız kendini düşünür.
Belli ki tam bir yalan perdesi olan güler yüzlere alışıksınız. Oysa gerçekler katıdır mösyö.
Söz in­sa­na, dü­şün­dü­ğü­nü sak­la­ya­bil­sin di­ye ve­ril­miş­tir
Kalbe dokunmasını biliyorlar ama inciterek.
“…ben yaşayan bir ölüyüm sevgili dostum, benden hiçbir şey beklemeyin artık. bırakın yolun kenarında ölüp gideyim.”
…ben yaşayan bir ölüyüm sevgili dostum, benden hiçbir şey beklemeyin artık. Bırakın yolun kenarında ölüp gideyim.
…insan duygularına göre davranırsa her zaman bir saçmalık yapar.
İnsan duygularına göre davranırsa her zaman bir saçmalık yapar.
Bugün hiçbir şey yapmamalı, hiçbir şey söylememeli. Hem bedensel, hem ruhsal olarak ölü gibi davranmalıyım.
Yaşadığı bütün olaylardan sonra ruhu, tutkularına karşılık veremeyecek denli duyarsızlaşmıştı.
İşte sizin uygarlığınızın büyük mucizesi! Aşkı sıradan bir hâle getirdiniz."
“…İnançsız bir din adamı olmaktansa, itibarlı ve bilgili bir taşra burjuvası olun.”
Bilmiyorum kimim ve ne yapıyorum. ( MOZART)
İşte dünya böyle, tıpkı bir satranç tahtası gibi.
Eğlenmeliyiz, yaşamda eğlenmenin dışında bir gerçek yok.
İktidarda ki insanlara  yalakalık  etmeği aklınızdan geçiriyorsanız, ruhunuzu  cehenneme mahkûm  etmişsiniz demektir.  Öylelikle zenginliğe, yüksek mevkilere erebilirsiniz ama  yoksullara zararınız dokunur, kaymakamı, belediye başkanı gibi  itibar sahibi kimselerin gururlarını okşamağa,  ihtiraslarına hizmete mecbur olursunuz.
Saygınlık! Beğenemediniz mi? Ahmakların saygısı, çocukların şaşkınlıktan ağızlarının açık kalması, zenginlerin kıskançlığı, bilgenin küçümsemesi boşuna mı sanırsınız? (BARNAVE)
Hakikat, şu acı hakikat. (DANTON)
Bir insanın değeri neyse, bulunduğu yer de o kadar değerlidir.
Ey aşk! Bize içinde haz bulunmayan bir çılgınlık sunamaz mısın?"
Belli ki tam bir yalan perdesi olan güler yüzlere alışıksınız. Oysa gerçekler katıdır mösyö."
”Oysa gözünde o kadar büyüttüğü bu adamda eksik olan tek şey temiz yüreklilikti .”
İnsan insana güvenemez .
Ben şimdi bir yüreksizim ama bunu bilen olmayacak.
Kalbe dokunmasını biliyorlar, ama kırarak.
Her varlığın ilk yasası,kendini korumak, yaşamaktır."
Gerçek sevdalar, başkalarını da düşünmek nedir bilmez.
Bunca tehlikenin ortasında, bana kalan yalnız ben.
Bunca tehlikenin ortasında, BEN kendime yeterim."
Bu yüzyıl her şeyi altüst etmeye adanmış. Kaosa doğru gidiyoruz.
Şu vazo, dedi Julien, bir zamanlar yüreğüme hakim olan bir duygu gibi tamir edilemez bir şekilde parçalandı….
Seni görür görmez, artık görevlerimi düşünmez oluyorum, senin için tepeden tırnağa aşk oluyorum…
En iyi anlarında bile, bu insanlar beni yaralamanın bir yolunu buluyorlar.
Güzel bahçesinde yapayalnız dolaşırken rahat bırakılsın da ne olursa olsun, yakınmazdı."
İnsanı esneten bir aşktan ne hayır gelir ki?"
İşte dünya böyle, tıpkı bir satranç tahtası gibi.
İnsan başkalarına kızmak için budala olmalıdır" diyordu..
Kalbe dokunmasını biliyor ama acıtarak….
Bağrını açıp eritilmiş kurşun dökseler bu kadar acı çekmezdi.
Sığ sözlere öyle alışılmış ki, zihinleri azıcık harekete geçiren bir düşünce kabalık gibi görünüyor. Konuşurken yeni fikirler üreten birinin vay haline!
Aşkından yanıyordu ama yine kafası, gönlüne hâkimdi.
Aşkı sıradan bir hale getirdiniz .
Tanrım , ben niçin benim ?
Gitmeliyim, çünkü sizi çılgınca seviyorum.
O sözlere her anlamı vermek mümkündü , hiçbir anlam vermemek de ..
Demek ki ayrılık insanın bütün duygularını mahvedebilirmiş."
Günlük olayların tuhaflığı gözümüzü alır, tutkuların verdiği gerçek acıyı görmez oluruz."
Yaşamda eğlenmenin dışında bir gerçek yok.
Ölüm ne zaman kurtaracak bizi bu köhne çöplükten?
Kaç gündür çektikleriyle bitkin düşmüş olan ruhunda, artık tutkulara uzanacak duygusallık kalmamıştı.
Hayatımı bunca kötü insanın ortasında geçirmeyi başarsam ne olacak ki?
İnsanları olduklarından fazla akıllı sanmakla , her zaman olduğu gibi , yanılıyordu .
Siz beni hayatta ince olmaya öylesine alıştırdınız ki, o gibi adamların kabalığı beni öldürüverir."
İşte uygarlığınızın güzelim mucizesi! Aşkı en sıradan iş haline getirdiniz."
Benim bütün politikam şu: Müziği, resmi severim. Güzel bir kitap benim için bir olay kadar önemlidir."
…Hem kendine hem öbür insanlara duyduğu büyük güvensizlik sayesinde kendi ruh halini fark etmemesi olanaksızdı."
Ürkekçe bir küstahlığı var."
Söz insana düşüncesini gizlemek için verildi.
Korkuyorsun sen, dedi kadın; bense dünyanın bütün tehlikelerine gözümü kırpmadan göğüs gererim.
Kalbe dokunmasını biliyorlar ama inciterek."
Bir insanın gözünüzde değeri olup olmadığını anlamak için, arzuladığı, giriştiği her işin önüne engel çıkarın. Gerçekten değerli biriyse, bu engelleri aşmayı ya da çevresinden dolanmayı bilecektir."
İtibarlı kişiler yalnızca şansları yaver gittiğinden suçüstü yakalanmamış üçkağıtçılardır .
Ve haklılar, o insanlar hiçbir sabah şu yürek sızlatıcı soruyla uyanmıyorlar : Akşama ne yiyeceğim? Sonra dürüstlükleriyle övünüyorlar! Sonra jüriye çağırıldıkları zaman, açlıktan bayılacak halde olduğu için bir gümüş kaşık çalmış adamı şişine şişine cezaya çarptırıyolar .
On beş yıl sonra bana beslediğiniz aşka bağışlanabilir bir çılgınlık, ama yine de çılgınlık gözüyle bakacaksınız .

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir