İçeriğe geç

Kırmadan İncitmeden Kitap Alıntıları – Taha Kılınç

Taha Kılınç kitaplarından Kırmadan İncitmeden kitap alıntıları sizlerle…

Kırmadan İncitmeden Kitap Alıntıları

İslâm ,namaz ve abdestten ibaret değildir .İslâm inceliktir,insan ilişkilerinde özendir ,kibarliktır,nezakettir ,empatidir
Kalbini yeşert

Kuraklaşıyor kalplerimiz. Hatta çölleşiyor. Farkında değiliz.

Sevgi duası

“Allahım! Senden senin sevgini, seni sevenlerin sevgisini ve beni senin sevgine yaklaştıracak amelin sevgisini istiyorum!”

İnsan huzur için yaşıyor. Yaptığı her şey kalbini rahatlatmaya, oradaki ateşi söndürmeye yönelik. Kalbin neyle rahatladığı ise, insanın kim olduğunu ve hangi yolda yürüdüğünü ortaya koyuyor.
İslam’ı sevmek, büyük bir nimet. Ama bu sevginin içini doldurmak da en az bu nimet kadar büyük bir borç..
Kanlı fotoğraflara ilk gördüğünüzde bakamıyorsunuz, sonra bakabilmeye başlıyorsunuz, kanıksıyorsunuz, nihayet o kareler size hicbir sey söylemez oluyor. Rabbimizin harama bakmayı da bu yüzden yasaklamış olması mümkün: Gözlerimizin alışmaması ve haramların zihinlerimizde normalleşmemesi icin.
Merhum Mahmud Sâmi Ramazanoğlu’na
Evde televizyon bulunması caiz mi? diye sormuşlar. İki kelimelik bir cevap vermiştir: Huzura manidir .
Sevdiğimiz insanlara en büyük kötülük, onları hep övmek ve hatalarını hiç hatırlatmamaktır. Üslubunca ve usulünce uyarmak, hatalarını düzeltmesini imkân sağlamak ve tövbeye yöneltmek ise, mü’min kardeşlerin birbirine karşı en mühim görevlerinden biridir.
İnsanın başına gelen sıkıntı ve belaların çoğu, acelecilikten ve sabırsızlıktan geliyor.
Sükûneti öğrendiğimiz oranda, sekînet ve huzuru da yakalayacağız.
Hayat, iman ve cihaddır!
Rasûlullah Efendimiz buyurdu ki:
İçinde güneş doğan her gün, insanların her bir eklemi için (şükür amacıyla) sadaka vermesi gerekir. Meselâ; iki kişinin arasında adaletle hükmetmen bir sadakadır. Hayvanına binmek isteyen bir kimseye yardım ederek, hayvana bindirmen veya eşyasını hayvana yüklemen bir sadakadır. Güzel söz bir sadakadır. Namaza giderken attığın her adım sadakadır. Gelip geçene sıkıntı veren şeyleri yoldan kaldırman bir sadakadır ( Buhârî, Sulh.11)
Her duyduğunu söylemesi, bir kişiye günah olarak yeter!
Hakkında bilgin olmayan/ seni ilgilendirmeyen şeyin peşine düşme. Kulak, göz ve gönül, hepsi ondan sorumlu tutulacaktır (İsrâ/36)

Ah teyitsiz, kaynaksız, ispatsız sosyal medya paylaşımlarımız Ah görür görmez, doğrulanmadan yayıverdiğimiz haberler Ah hesap verirken kulaklarımız, gözlerimiz ve gönüllerimiz

Yol uzun, el verir ki revân olalım
Kızlarımızı Hz. Hatice gibi üstün ahlaklı, teslimiyet ve tevazu sahibi, eli ve gönlü açık, sapasağlam bir mü’mine olarak yetiştirebilirsek, belki onun girişimci yönünü örnek almaya da sıra gelir sonra.
Günahkâra değil , günaha düşman olmak lazım . ikisi arasında çok ince , ama çok mühim bir çizgi var .
Bilgi ve hikmetin karşımıza ne zaman çıkacağı hiç belli olmuyor. Elhamdulillah.
Sohbetlerde, vaazlarda, sosyal medyada, velhasıl hayatımızın her alanında hadis-i şerif diye karşımıza çıkan ama uydurma olan bazı sözler var. Mesela:

– Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır
– Canı yanan sabretsin can yakan da yanacağı günü beklesin
Örnekler çok. Rasulullah Efendimiz, kendisine atfen yalan söyleyenlerin, ateşteki yerlerine hazırlanmalarını ihtar ediyor. Çok dikkatli olmak; manası güzel bile olsa her duyulanı ya da görüleni paylaşmamak gerekiyor.

Hem büyük yanlışlar, ihmal edilen ve önemsiz görülen küçük şeylerin üst üste yığılmasıyla meydana gelmiyor mu?
Yolcular yanılabilir, tökezleyebilir, yanlışa düşebilir, sapabilir ve saptırabilir. Ama ‘yol’ dosdoğru olarak kalmaya devam eder.
Kendi günahlarını düşündüğü için, başkasının günahlarıyla uğraşmayan kişiye ne mutlu
Hamd, her hâlükarda cevabın parçasıdır.
Yapacak çok işimiz var. Okunacak çok kitap, dokunulucak ve ulaşılacak çok insan var.
Dünya gelip geçicidir.Makam mevkiler de öyledir. Kalıcı olan tek şey, Allah için yapılan, riyasız kibirsiz salih amellerdir. Vesselâm.
Bir şey gerçekten sizin parçanızsa, gözünüz gibi sakınırsınız onu.
Hatta bazen, ona helal gelmesin diye ayrılmayı ve mahrum kalmayı bile göze alırsınız.
Ama bir şey sizin parçanız değilse, parçalanması ve yok olması da umurunuzda olmaz.
Gerçek dava adamlarıyla, sadece ganimet ve menfaatlere üşüşenlerin farkı da budur zaten.
Gözyaşını kaybettik biz. Yumuşak kalpli olmayı, merhametli, gönül titrekliğini yitirdik..
Gerektiğinde duramayacak kadar hızlı gitmemek lazım.
Allah beni hangi boşluğu doldurmam ve ne yapmam için gönderdi acaba dünyaya? Bütün mesele, bu sorunun cevabını bulabilmek. Sadece ve sadece, bunu bulabilmek için yaşıyoruz aslında. FARK EDEBİLİRSEK!
Bilin ki, Allah kişi ile kalbi arasına girer..
(Enfal. 24)
Kitap biriktirmeyi hiç sevmiyorum. Bir noktadan sonra rahatsız edici bir koleksiyonculuğa dönüşüyor çünkü. Birçok evde yığıldıkça yığıldığı için okunmayan, kıskançlık yüzünden başkalarının okumasına da izin verilmeyen, özenle saklanan, saklandıkça tozlanan kitaplar görüyorum. Gereksiz külfet..
Ailelerimizi seçemiyoruz ama dostlarımızı seçebiliyoruz
Takdiri Huda, kuvve-i bazu ile dönmez
Bir şem’a ki Mevla yaka, üflemekle sönmez.
Okumaya kıymet verilmeyen, bilginin ayağa düştüğü, bol aksiyonlu bir döneme denk geldiniz
Öğrendiğim en büyük şey, insanın şu hayatta aslında yapayalnız olduğu
Kuraklaşıyor kalplerimiz. Hatta çölleşiyor. Farkında değiliz.
Kızlarımızı Hz. Hatice gibi üstün ahlaklı, teslimiyet ve tevazu sahibi, eli ve gönlü açık, sapasağlam bir mü’mine olarak yetiştirebilirsek, belki onun girişimci yönünü örnek almaya da sıra gelir sonra.
Kötülüğün panzehiri iyiliktir. Şikayet ettiğimiz şeyler, yerlerine iyi alternatifler koyabildiğimiz oranda değişecektir. Sadece şikayet ve eleştiri, bizi bir yere götürmeyeceği gibi vakit israfıdır da.
Yapacak çok işimiz var. Okunacak çok kitap, dokunulacak ve ulaşılacak çok insan var. Allah’a sığınarak, başarıyı ve neticeyi takdiri sadece O’ndan bekleyerek, hesap gününe hazırlanalım.
Bizim millet, dinine ve itikadına samimiyetle bağlı. Ancak çoğu zaman bilgi ve hikmetin eşlik etmediği bir bağlılık bu. Sadece konsept mevcut, içerik dolu değil.
Ah teyitsiz, kaynaksız, ispatsız sosyal medya paylaşımlarımız Ah görür görmez, doğrulamadan yayıverdiğimiz haberler Ah hesap verirken kulaklarımız, gözlerimiz ve gönüllerimiz
ahlaktan ödün verilen hiçbir mücadele başarıya ulaşamaz . dünyevi bazı ilerlemeler kat edilse bile , bereketi olmaz , rahmeti olmaz .
bilmediğimiz konularda susabilme ferasetine hava ve su gibi muhtaç olduğumuz günler .
günahkâra değil , günaha düşman olmak lazım . ikisi arasında çok ince , ama çok mühim bir çizgi var .
burası dünya , burada işler hep yarım kalır .
hamd , her hâlükârda cevabın parçasıdır . her şey Allah’tandır çünkü ve O’na hamdımız şartlara bağlı değildir.
rabbimizle buluşma olan namazı ne kadar ciddiye alırsak ve zihnimizi ne kadar berraklaştırırsak , o namazın bizim hayatımıza etkisi o kadar ciddi ve sürekli olur .
bizim millet , dinine ve itikadına samimiyetle bağlı . ancak çoğu zaman bilgi ve hikmetin eşlik etmediği bir bağlılık bu .
islam inceliktir , insan ilişkilerinde özendir , kibarlıktır , nezakettir , empatidir
Burası dünya.Burada işler hep yarım kalır .
Allah beni hangi boşluğu doldurmam ve ne yapmam için gönderdi acaba dünyaya? Bütün mesele, bu sorunun cevabını bulabilmek. Sadece ve sadece, bunu bulmak için yaşıyoruz aslında. Fark edebilirsek.
Partisini, cemaatini, tarikatını, mezhebini vb. ‘din’ edinmek mü’mine yakışmaz. Mü’min, Allah’ın dosdoğru yolunda (sırat-ı müstakim) yürümekle, o yola uymayan her şeyden yüz çevirmekle ve imanlı bir şekilde can vermekle mükelleftir.
Bir Müslüman erkeğin birinci derecede sorumluluğu ailesidir, çocuklarıdır. Geçerli ve meşru mazeretler olmadıkça her gece dışarıda geç saatlere kada kalan Müslüman erkekler, eşleri ve çocuklarının ihtimam konusunda Allah katında mesuldürler.
İslâm medeniyetinin en görkemli eserlerinden El Hamra Sarayı’nın duvarlarına şu ifade kazınmıştır: “ Ve lâ Ğâlibe illallâh”. Yani, “Allah’tan başka galip yoktur”.

Bu, siyasi iktidar sahiplerinin gurura kapılı adaletten ayrılmamaları için yapılmış çağlar üstü bir uyarıdır.

Ömür, deneme-yanılmalarla, temenni ve hayalleri orada-burada yıllarımızı israf edemeyeceğimiz kadar kısa.
Cahillerle, inkârcılarla, münafıklarla, işi gücü laf taşıma olanlarla uğraşacak vakit yok.

Meydandaki şu dev boşluk, bizim eksik bıraktığımız salih amellerden kaynaklanıyor. Gece gündüz laf değil, salih amel üretmeye odaklandığımızda, Rabbimiz de bize bereketi ihsan edecektir.

Allah, yanlışlıklardan ibret ve ders almayı, güzel örnekleri de üretip çoğaltmayı nasip etsin.
Ha, bazı kapıların açılmayacağı görüldüğünde ise sessizce kenara çekilebilmeyi de öğretsin, âleme rezil-kepaze etmeden.
“Özlettin kendini” diye bir ifade var. Özledim seni” diyemeyen bazı arkadaşlar, kendi özlemlerini bile karşı tarafa izafe ederek dile getiriyorlar.

Oysa düz samimiyet, direkt muhabbet ve doğrudan sevgi her zaman daha iyidir, daha güzeldir. Çekinmeyin, “Özledim seni” deyin, muhabbetinizi dile getirin.

Birileri elbette aleyhimize çalışacak, birileri elbette plan yapacak. Biz, bize düşeni tamamen yaptıktan sonra, üstünü dua ve tevekkülle tamamlamayı öğrendik. Üst akıl ın çok çalışma, salih amel, dua ve tevekkül karşısında yapabileceği hiçbir şey yoktur.
Arapça’da hal-hatır sorarken, “Keyfe hâluke/hâluki? denir. “Keyfin nasıl?” anlamında. Cevap mutlaka “elhamdulillah”la başlar; sonra durum ne ise o ifade edilir, iyi ya da kötü.

Hamd, her hâlükârda cevabın parçasıdır. Her şey Allah’tandır çünkü ve O’na hamdımız şartlara bağlı değildir.

kendi günahlarını düşündüğü için ,başkasının günahlarıyla uğraşmayan kişiye ne mutlu
Fazla ince düşünmenin zararı olmaz; bizi daha da ince ve güzel insanlar haline getirir.
Hucurât suresindeki o ayeti bilirsin: Allah insanlar tanışsınlar diye kavimlere ve kabilelere ayırmıştır. Kullanılan kelimeye dikkat et: ‘Tanışmanız için’ Yani başkalarıyla tanışmak bir tercih ya da keyif değildir sadece, aynı zamanda ilahi bir emirdir de.
Demem o ki, medyada her şey imaj.
Merhum Mahmud Sâmi Ramazanoğlu’na “Evde televizyon bulunması caiz mi?” diye sormuşlar. İki kelimelik bir cevap vermiş: “Huzura manidir”
Huzur, yani kalbin dinginliği, manevî istikrarı ve sükûneti..Aynı şey bugün sosyal medya için de fazlasıyla geçerli.
Hakkında bilgin olmayan/seni ilgilendirmeyen şeyin peşine düşme. Kulak, göz ve gönül, hepsi ondan sorumlu tutulacaktır” (Isrâ.36)

Ah teyitsiz, kaynaksız, ispatsız sosyal medya paylaşımlarımız Ah görür görmez, doğrulamadan yayıverdiğimiz haberler Ah hesap verirken kulaklarımız, gözlerimiz ve gönüllerimiz

Kullarıma söyle, sözü en güzel biçimde/en güzel olanı söylesinler. Sonra şeytan aralarını bozuverir. Şüphesiz ki şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.
(İsrâ, 53)
Kendi günahlarını düşündüğü için, başkalarının günahlarıyla uğraşmayan kişiye ne mutlu
Günlük siyasî çekişmeler ve tartışmalar sizi yoruyorsa, tarih okumanızı tavsiye ederim.
Kötülüğün panzehiri iyiliktir.
Pekiî, tüm bu imkânlarla ne yapıyoruz? İşte soru bu. Hiç durmadan çalışmamız, gece-gündüz üretmemiz ve Allah’a şükrümüzü fiilen ifâde etmemiz gerekiyor. Aksi takdirde, bu konfor ve keyifler, hesabı verilemeyecek veballere dönüşür.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir