İçeriğe geç

Kimselerin Akşamı Kitap Alıntıları – Oya Uysal

Oya Uysal kitaplarından Kimselerin Akşamı kitap alıntıları sizlerle…

Kimselerin Akşamı Kitap Alıntıları

İç çeken bir rüyanın sesine uyandı, incecik sesine,
omzumda uyuyakalan gece.
Bırak kalsın, yasaklara başkaldıran ruhumda suç izleri, dağınık bir yatak kadar mahrem ve mahcup olan ruhuma bağışla günahını.
Akşam ki gökyüzüne yazdığı bir şiirdir kanatlarıyla kuşların annesi yok akşamın.
Bir evden ötekine göçerken bırakılan eski bir eşya
gibi
bırakıp hüznü gitti akşam.
Kime hayrım dokunduysa bir düşman edinen ben.
Hadi al gel de çocukluğunu gidelim uzaklara
Hadi al gel de çocukluğunu, gidelim uzaklara.
Hadi al gel de çocukluğunu gidelim uzaklara        
Bir bilse herkes birbirinin benzeri,
Kendine yetecek besbelli.
-hadi al gel de çocukluğunu gidelim uzaklara
Kime hayrım dokunduysa bir düşman edinen ben,
bir imlâ hatası kadar masum ve suçluyum.
Kendimle konuştukça ikiye bölünen ben, ben bensem, bendeki öteki kim.
Göğsünde gizli saklı hangi sırdır ki o lâl ve derin, düşüyor yüzüne akşamla bir gölgesi, serin.
kendimle konuştukça ikiye bölünen ben, ben bensem
bendeki öteki kim
kendine saklamak sırları,örtmek yaraları,
ah! silahlı dolaşmak arasında dostların.

annesiz çocuk kedileri kapıma bırakıp kaçan sokak,
girip otursan
yaslansam dizlerine
konuşsak.

Ve hâlâ el altında duran bir başucu kitabı
yalnızlığım.
Ben neyi aradım durdum?
Göğsümden geçerdi göç yolları kuşların.
eskimiş yalnızlık da.
serin oluyor artık akşamlar
sen, hiçbir şeyim ve her şeyim olan sen
hayatı bende cezalandıran suret
kaybetmekten korktuğum bu aşkın içinde kaybolan cismimle
perdeleri çekili bir odayım artık.
Kalbinle aklın arasında gidip gelmekten yorulan ruhun,
#8212;Unut diyor, unut
#8212;Bak, hayatın yazdığı şiiri okuyor ölüm
varoluşun anlamını ararken yokoluşa yaklaşan
ruhun.
Hayalleri gerçek kılan istek giderek azalırken içinde
bir boş vermişlik boy atıyor sessizce.
Bu incinme korkusu, bu saklanmalar,
sanki uyuyor da uyanmasın diye biri
usulca konuşuyor odan.
Ey! Aşkın eşlikçisi acıdan, hüzünler biçen zaman.
Parçalanmış hayatımdan bir parça olsun kalsın bırak kalsın,
yasaklara başkaldıran ruhumda suç izleri,
dağınık bir yatak kadar mahrem ve mahcup olan
ruhuma bağışla günahını.

Kalbinde acıyı barındıran aşkı bağışla bana,
acıya razı kalbimdeki bu aşkı

Sen, hiçbir şeyim ve her şeyim olan sen
hayatı bende cezalandıran suret
kaybetmekten korktuğum bu aşkın içinde
kaybolan cismimle
perdeleri çekili bir odayım artık.
Kime hayrım dokunduysa bir düşman edinen ben,
bir imlâ hatası kadar masum ve suçluyum.
Hayallerimi seyrettiğim aynadan
yüzüme vururken ışık
#8212;Kahramanı olabildim diyorum hayatımın.
Söz bitti. Annem öldü. Saklanacak karanlığım kalmadı.
Kaygılardan yapılmış kalbime gülümseyen sokak
beni kuytunda sakla,
çünkü dönemem artık uyanınca unutulmuş o rüyaya,
beni gölgenle sar, beni benden koru,
alacakaranlığında.
Akşam. Okşanmamış saçlarımdan öpen akşam,
yalnızlığımdan. Tam da sırtımı dönmüşken düşlere,
bir düşün peşine düşmek böyle birdenbire,
tam da düşlediğim gibi düşlerimden öptü akşam.
Gerçek olmaktan korkan bir hayal kadar sessiz
ve uyumsuz olan ben,
yanlış sokağa taşınmış kabul görmeyen yaban.
Kendi hayatına hükmü geçmemişlerin,
kıskanç bakışlarından
seyredip
sevdim hayatımı,
kendimden kaçıp sığındığım hayatı.
Sustun
Sözümü kesti suskunluğun
Hafifseyen gülüşün bile ulaşılmaz kılarken seni,
Bir kendine yetmezlik şimdi, sığınma isteği.
Sen ki harfleri sularda sektiren çocuk.
Dili geçmiş ve derin,
Kıyısı olmayan nehir
Çünkü dönemem artık uyanınca unutulmuş o rüyaya
İşte yerini değiştirdi kederle,

yersiz yurtsuz ruhumda bir yer edinen hüzün.

Eteklerime sürtünen kedi terk edip gitti evi,

aşınmış eşya kokusu, ürperti,

akşam!

uzanıp uyusam da örtse üstümü biri.

Sen. Birlikte eskiyemediğim sevgili.
Savrulduğum son rüzgardır bu belki de
Kalbinle aklın arasında gidip gelmekten yorulan ruhun,
– Unut diyor, unut
Kaçırıp ıslak bakışlarını sustun, uzadı sessizlik,
sustun, sözümü kesti suskunluğun.
Kendi rüzgarında savrulan bir hayat bu benimkisi
öyle usul, sessiz, belli belirsiz.
Ah! Haksız yere hırpalanmış sahipsiz çocukluğum.
Ben tamamlanmak istemeyen eksik,
kaybetmeyi kabullenmiş mağrur.
Herkes kendi hüznüyle dönüyor yine kendine. Akşam kaybolurken gecenin gölgesinde.
Bir bilse herkes birbirinin benzeri,
– Hadi al gel de çocukluğunu gidelim uzaklara
diyorum
Tam da sırtımı dönmüşken düşlere,
bir düşün peşine düşmek böyle birdenbire,
Herkes kendi hüznüyle dönüyor yine kendine. Akşam,
kaybolurken gecenin gölgesinde.
Akşam, iç çekme saatleri
Göğsünde gizli saklı hangi sırdır ki o lal ve derin, düşüyor yüzüne akşamla bir gölgesi, serin.
Hadi al gel de çocukluğunu gidelim uzaklara
Çıkıp çocuk adımlarıyla bir masalın içinden
ölü doğmuş annemi bile okşadı bir peri.
Solmaya yüz tutmuş, bir gül gibi boynu eğildi günün.
Akşam, iç çekme vakitleri…
Akşam. Okşanmamış saçlarımdan öpen akşam, yalnızlığımdan. Tam da sırtını dönmüşken düşlere, bir düşün peşine düşmek böyle birden bire,
tam da düşlediğim gibi düşlerimden öptü akşam.
Gerçek olmaktan korkan bir hayal kadar sessiz ve uyumsuz olan ben,
yanlış sokağa taşınmış kabul görmeyen yaban. Kendi hayatına hükmü geçmemişlerin
kıskanç bakışlarından
seyredip
sevdim hayatımı,
kendimden kaçıp sığındığım hayatı.
Kalbimin ayazında üşüyen
yıpranmış bir hatıra olsan da şimdi
bak bu yağmurdan bir sicime dizilen kolye,
gözyaşlarımdan yapıldı.
Herkes kendi hüznüyle dönüyor yine kendine.
Akşam, kaybolurken gecenin gölgesinde.
Kaygılardan yapılmış kalbime gülümseyen sokak
beni kuytunda sakla,
çünkü dönemem artık uyanınca unutulmuş o rüyaya..
İşte unutuldu sanılan eksik kayıp ne varsa
bir bütünde yerini bulan parçalar
artık anlamını kaybetmiş,
aramaktan vazgeçilmiş yanıtlar.
..
Göğsünde gizli saklı hangi sırdır ki o lâl ve derin, düşüyor yüzüne akşamla bir gölgesi, serin.
Sen. Birlikte eskiyemediğim sevgili.
Geçmişe terk edilmiş lâl ve yalnız bir hayal
olsan da
kendime dönen yollarda rastladığım rüzgâr!
Şimdi sen uykumun alacakaranlığında,
aydınlık bir rüya ol yeter.
-Unut diyor, unut
-Bak, hayatın yazdığı şiiri okuyor ölüm
varoluşun anlamını ararken yokoluşa yakalanan
ruhun.
sustun, sözümü kesti suskunluğun.
Kendi rüzgarında savrulan bir hayat benimkisi
öyle usul, sessiz, belli belirsiz.
Gün günden çoğalırken için boş bir ev şimdi şehrim
sokaksa, kimi kimsesi kalmamış
çocuk
bakışlarında yağmur.
kibrinle çevrilmiş bahçende gezin
istenmeyeni oldun nasıl olsa herkesin.
zoruna gitse de gururdan ibaret ruhunun.
beni gölgenle sar, beni benden koru,
alacakaranlığında.
Kendi hayatına hükmü geçmemişlerin
kıskanç bakışlarından
seyredip
sevdim hayatımı,
bahçende kar kokusu,
birdenbire ayaz,
kurumuş otlar,
dallara dolanmış rüzgâr
Savrulduğum son rüzgârdır bu belki de
Sen, hiçbir şeyim ve her şeyim olan sen
hayatı bende cezalandıran suret
kaybetmekten korktuğum bu aşkın içinde
kaybolan cismimle
perdeleri çekili bir odayım artık.
Kaçırıp ıslak bakışlarını, sustun, uzadı sessizlik,
sustun, sözümü kesti suskunluğun.
Akşam.
Kanayan bir aşka adanmış,
acıtan bir şiirdir şimdi
akşam.
Kendi rüzgârında savrulan bir hayat bu benimkisi,
öyle usul, sessiz, belli belirsiz
bırakıp hüznü gitti akşam

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir