İçeriğe geç

Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım Kitap Alıntıları – Hasan Cemal

Hasan Cemal kitaplarından Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım kitap alıntıları sizlerle…

Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım Kitap Alıntıları

“Bütün dünler, bugünleri aydınlatan fenerlerdir.”
DEMOKRASİ VE ÇOĞUNLUK
“Demokrasi, bireyselliğe saygı duyulmasını sağlayan ve azınlık biçimini almış olanlar da dahil olmak üzer farklılığı, çeşitliliği koruyan kuralları ve ilkeleri kurumlaştırır. Dolayısıyla onu çoğunluk yasasına indirgemenin olanağı yoktur. Demokrasi zorunlu olarak her çeşit azınlığın var olma ve kendini ifade etme hakkını içerir.”
“Faşizmin, nazizmin, komünizmin çöküşüyle demokrasiye dönük tehdit bitmedi. “Uzlaşmaz çelişki” hala yaşatılmak isteniyor. Bu kez siyasal İslam, radikal İslam tarafından…İran’da. Sudan’da. Suudi Arabistan’da.”
KİTAPLAR YAKILDI

Kitap Sürekli suç aleti olarak gösterildi. Kitaptan,fikirden hep korkuldu. Kültüre karşı terör bitmedi hiç.
Kitaplar yakıldı!

AYDIN VE DEVLET
“Batı da aydın, devletle kavga ede ede kimliğini buldu. Bizim tarihimizde ise devlet karşısında aydın genellikle boynu bükük kaldı. Kavgası ve bağımsızlığı daha çok 1950’lerde başladı.
“Hangi felsefenin, komünizmin mi yoksa faşizmin mi ‘daha kötü’ olduğunu tartışmak artık anlamsız. İkisi de bela. Her ikisi de kınanmalı.”
Nerede mi hata yaptık doğan Bey? diyorum sessizce, Yanlış durakta bekledik.! Tarihin yürüyüşü, öyle sandık ki bizim durağa da uğrayacak Tarihin özgürlüğe doğru dönen tekerleğini tersine çevirebileceğimizi sandık.
“Acılar insanları derinleştirir! Toplumları da öyle. Olgunlaştırır.”
“Yanıldım diyebilmek kolay değil. Kimileri yanıldım diyemedi hiç. Kimileri yanıldığını kabul etmedi hiç. Kimileri “yanıldım..” ama demekle yetindi.”
Demokratik geleneği de yoktu devletin ve siyaset kadrolarının. Gençlik adeta düşman ilan edildi. Cephelere bölündü, birbirine karşı oynandı. İktidar odaklarının 1960’lardaki deyişle iti ite kırdırma politikası izlendi.
İnancın din gibiydi. En ufak kuşku duymak yoktu defterimde. Gerçeği tekelime almıştım. Her şeyi bilirdim. Fanatiktim ama farkında değildim. Coca Cola dahi içmezdim.Çünkü solcuydum! Coca Cola senin gözünde Amerikan emperyalizminin simgesiydi.
KENDINLE HESAPLAŞMA

İnsanın kendi kendisiyle hesaplaşması sanıldığı kadar kolay değildir. Vakit ister,sükunet ister,dürüstlük ister,hırstan ve tutkudan arınmışlık ister.Benliğin derinliklerine ışıklı aynalar indirip Bergson titizliğiyle kendi kendini gözleyebilmek gözleyişlerin en zoru olsa gerek.
Mümtaz Soysal

Bütün dünler, bugünleri aydınlatan fenerlerdir (Shakespeare)
“1970 baharıydı. Beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Faşistler Mustafa Kuseyri’yi öldürdü. Koşa koşa dergiye geldim. Adakale sokak’taki devrim bürosuna. Doğan bey (Avcıoğlu), her zamanki gibi kesif sigara dumanlı, küçücük odasında çalışıyordu. Ağzının bir kenarından hiç eksik olmayan Samsun cigarasını tüttürürken; “bak Hasan” dedi gözlüklerinin üstünden bakarak, “Kuseyri’yi faşistler öldürmedi. Bir arkadaşı kazayla vurmuş ” Bir dolmuşa atlayıp Cebeci’ye, Siyasal Bilgiler’in yanındaki Basın Yayın’a gittim. Dışarıda öğrenciler “kahrolsun faşistler!” diye slogan atıyordu. Olay akşam vakti olmuştu. Kuseyri, tabancayla Rus ruleti oynarken yakın arkadaşı Nejat Arun tarafından kaza sonucu vurulmuştu. Nejat’ın kaçarken bıraktığı kanlı el izlerini silenler arasında, o zamanlar Doğu Perinçek’in “beyaz Aydınlıkçı” ya da “Proleter Devrimci Aydınlık”(pda) saflarında yer alan Cengiz Çandar da vardı. Ve olay örtbas edildi. Hemen ertesi gün Ankara’da Anayasa’ya saygı yürüyüşü düzenlendi. Faşizmi telin için! Kuseyri olayının iç yüzünü bilenlerden biri de Doğu Perinçek idi. Hiç unutmam, o gün Hukuk Fakültesi’nin önünde yürüyüş başlarken kulağıma eğilip “yaptığınız olacak iş mi?” Demişti bana ”
Yaşamın olduğu yerde ödün de vardır. Ödün vermek istemeyen kimse fanatikleşir!
Tıpkı faşizm gibi Komünizm gibi gibi totaliter rejimlerin, ideolojilerin “bağımsız düşünen” insana hayat hakkı tanımayan çizgisi.

Düşünce diktatörü!

Biz her şeye karşıydık. Kapitalizme, Amerikan emperyalizmine Boğaz Köprüsü’ne Hatta renkli ve özel televizyona Özel okullara
En büyük yanılgımiz bu ,kolay kolay değişmiyor insanlar
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Hiç bir şekilde sosyalizm cökmedi.
Çünkü gerçek sosyalizm hiç yaşanmadı !i
‘Yirmisinde komünist değilseniz kalbiniz, kırkında hâlâ komünistseniz aklınız yok demektir.
Uzun boylu, yakışıklı, aslan gibi bir gençti.Guler yüzlü etkileyeci bir havası vardı.
Gerçekçi ol imkansızı iste.
Durmadan düşünüyorum ne çok öldük yaşamak için.
Gerçekliğin bir değil bin yüzü var.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Geçmişi unutmak bir yerde onu tekrarlamaya mahkûm olmak anlamına gelebilir.
Halkın afyonu din değil devrimdir..!
Öyle anılar olur ki insan kendini tarifsiz bir kedere burakir.
İnsanın kendisiyle hesaplaşması sanıldığı kadar kolay değil.
Bu konuda Aziz Nesin’in şu sözleri ilginçtir: “Ben sosyalizmin uygulanmasındaki yanlışları o ülkelere gittiğimde gördüm. Niçin yazmadım? Türk halkına yararı olacağına inanmıyordum.”

Türk halkına neyin yararlı neyin zararlı olacağına dair kararı Aziz Nesin verebiliyor!.

Batı sadece şiddetten anlardı!
Şiddetin övgüsünü yapmak, şiddeti sistemleştirmek
Tüm bu diktatörlerin ortak bir yanı vardı. Doğru, sadece onların tekelindeydi. İnkâr edilemez, sorgulanamazdı bu doğrular. O yüzden acımasızdı, gaddardı bu diktatörler. Kendi doğrularından o kadar emindiler ki, bu yüzden kendi kendileriyle o kadar doluydular ki, farklı düşünenleri, düşünebilecek olanları, “aşağı ırk”tan kabul ettiklerini, “sınıf düşmanı” saydıklarını gözlerini kırpmadan cehennem ateşine attılar.

Aklın cinayetleri

“Düşünce yoksulluğumuzun kaynağı ihtilalsizlik ”
İnsanın kısa sürede değişeceğini sandık. En büyük yanılgımız bu. Kolay kolay değişmiyor insanlar ”İnsanların ütopyası bitmez.
Moskovanın tarih-i bır lokantada yemek yerken Lenin , Stalin, Buharin, Mao derken Tansu Çiller’in, Michael Jackson’ın Claudia Schiffer’in, Rambo’nun fotoğrafları Lenin başını çevirip şöyle bir baksa, komşularını görse acaba ne derdi? Tarihin kendine nasıl bir oyun oynadığını mı düşünürdü? Tarihin cilvesi diyerek kendisini teselli edebilir miydi?
Antiamerikan, antikapitalist bayrağı sallarken, “Bankacılık, sigortacılık ve dış ticaret devletleştirilecek, toprak devrimi yapılacak” sloganlarını haykırdık mı dünyalar bizim olurdu.

Yıllar yılı papağan gibi tekrarlayıp durduk bu sloganları.

deşifre olmasam solda liderdim” demişti Mahir Kaynak.(emekli mit müsteşarı)
Balon Dosyası’nda Mahir Kaynak’ın kod adı “Üniversiteli” imiş. “Bulgaristan’daki bir toplantıya da göndermiştik onu, devrimci nutuklar atmıştı” dedi.

Miktat Alpay, Ankara Hukuk’tanmış. Bir ara asi

Bazen hepimizin yaptığı gibi. Hepimizin özlemini çektiği bir dünya, bir gelecek var. Mutluluğu, güzeli yakalayacağına inandığı ütopyaları var. Hayalsiz, hülyasız bir hayatın tadı mı olurdu?
Gaye için her yol mübah

Ne kafaymış!

Geçmişi güncel politikaya alet etmek, günlük siyaset için malzeme yapmak ya da tarihi kullanmaya kalkışmak çok yanlış. Geçmişi tarihçilere bırakmak, bugünlere taşımamaktır doğru olan
Ama devrim fikri seni körleştirmeye başlamıştı.

“Halkın afyonu din değil devrimdir!”

Devrim düşüncesi zamanla seni afyon yutmuşa çevirdi. Beynini uyuşturdu. Kaç yıl başka şey düşünemez hale geldin.

“İnsanın kendi kendisiyle hesaplaşması sanıldığı kadar kolay değil.
Onun için kararlıyım. “Bıktım yanılgılardan” diyene kadar yazacağım
Sadece senin değil, Türkiye’de yaşayan Türk ve Kürt halklarının da anlayacağına inanıyorum.
Annemi teselli etmek sana düşüyor.
Kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum. Kendisine özellikle tembih et.
Onun bilim adamı olmasını istiyorum.
Bilimle uğraşsın ve unutmasın ki, bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir.
Son anda yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlık duymadım.
Belirtir;
Seni, annemi, ağabeyimi, ve kardeşimi devrimciliğimin olanca ateşiyle kucaklarım.
Mektup elinize geçtiği zaman aranızdan ayrılmış bulunuyorum.
Ben ne kadar üzülmeyin dersem yine de üzüleceğinizi biliyorum.
Bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum. İnsan doğar, büyür, yaşar, ölür.
Önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir.
Bu nedenle ben erken gitmeyi normal karşılıyorum.
Ve kaldı ki benden evvel giden arkadaşlarım, hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir.
Benim de düşmeyeceğimden şüphen olmasın. Oğlun ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış değildir.
O, bu yola bilerek girdi ve sonunun da bunun olacağını biliyordu.
Seninle düşüncelerimiz ayrı ama beni anlayacağını tahmin ediyorum.
Yeryüzünde gün ışığına layık olmayan nice insan var, ama güneş her gün doğar.

Seneca

Yalanlar bizi yalanlardan kurtarmaz!

Vaclav Havel

Aziz Nesin’in şu sözleri ilginçtir: Ben sosyalizmin uygulanmasındaki yanlışları o ülkelere gittiğimde gördüm. Niçin yazmadım? Türk halkına yararı olacağını inanmıyordum.
Belleğin ürkütücü olan yanı, unutulmuşluğa terk edilenleri hatırlatmasıdır.
Zamanın derinliklerinden kopup gelen anılar zaten insanın yakasını hiç bırakmıyor.
Geçmişi unutturmamak lazım. Geçmişi unutmak, unutturmak isteyenler, ya da unutabileceğini, unutturabileceğini zannedenler, hem kendilerine hem yaşadıkları topluma fenalık yaparlar. Çünkü geçmişi unutmak bir yerde onu tekrarlamaya mahkum olmak anlamına gelir.
Acılar insanları derinleştirir!
Toplumları da öyle. Olgunlaştırır.
Tarihten ders almak hiç de kolay değil. Özellikle bizim ülkemizde herkes yaşayarak öğrenmenin peşinde.
Belleğin ürkütücü olan yanı, unutulmuşluğa terk edilenleri hatırlatmasıdır.
Gerçi insan acısında susar ama
Bir tanrı bana söyleme gücü verdi

Goethe, Marienbad Ağıdı

Gençliğin çengellenmesi, kışkırtılması Uluç (Gürkan) ın görevleri arasındaydı. Ben ise şeriatçı basını tarardım. Onlardan yaptığım alıntılarla askeri kışkırtma görevini üstlenmiştim.
Bir şeylere inandığımız,inançlarımız uğruna her şeyi göze alıp savaştığımız dönemlerde güzel insanlardık böyle boşlukta değildik.
Bugün artık aklı başında hiç kimse -tabii asker de dahil- top tüfek sesleriyle,tank sesiyle uyanmak istemiyor.Rejime askeri müdahaleler artık tarihin malı olmalıdır.Siyasal yarışma ve hesaplaşmaların yolu silah ve şiddetten değil,seçim sandığından,oydan geçmelidir.
Zihin yapısınî değiştirmeden,hiçbir toplumda önemli yenilik bekleyemezsin!
Fanatizm tam bir ahmaklık.
İnsanlığın karşı karşıya kaldığı en tehlikeli kötülük
Kitap sürekli bir suç aleti olarak gösterildi.Kitaptan,fikirden hep korkuldu.Kültüre karşı terör bitmedi hiç.
Kitaplar yakıldı!
İlk insan ateşi bulduğu zaman çok sevindi.İnsanlık tarihinde bir dònüm noktasıydı buAma ne yazık ki ateş,neredeyse her buluş gibi iyiye de kötüye de hizmet etti.Ortaçağ’da inançlarından dolayı insanlar yakıldı.Daha sonra kitaplar
Jacob Timerman’a 1977,de işkence yapan ve yaptıranlar,1983 sonrası yargılanıp mahkum oldular Arjantin’de.İlhan Selçuk’a 1972’de işkence yapan ve yaptıranlar ellerini kollarını sallaya sallaya ortalıkta dolaşmaya devam ettiler Türkiye’de
İkisi de yaşadıklarını kitaplaştırdılar.
Şòyle dedi Timerman Kitabında:
Arjantin bir gün nasıl mutlu olacağını òğrenecek.
Şöyle dedi İlhan Selçuk kitabında:
Aklımda Seneca’nın bir özdeyişi:
-Yeryüzünde gün ışığına layık olmayan nice insan var,ama güneş her gün doğar!

Arjantin ve Türkiye,birbirlerine hem çok uzak hem çok yakın

Aklını başına al.Burada her şeyi bileceksin.Bilmiyorum yok!Burada kanun yok,nizam yok.Burası Kontrgerilla Karargâhı.Biz bir harpteyiz,sen harp esirisin.Bülbül gibi öteceksin.Burası Genelkurmay’bağlı.18 kurmay albayın çalıştığı bir yer.Hainlerin,koministlerin-pek çokları gibi komüniste kominist diyordu-canı da malî da çocuğu da bize helal.Bileceksin tabii,bileceksin!Burada bilmiyorum yok.Burada kanun da biziz,Allah da,peygamber de!..
Nutuk bu minval üzere belki bir iki dakika daha böyle anamıza ve avradımıza da sövülerek sürdü.
Her şeyi bilen bir kraldan daha kötüsü yoktur derler.Hele bir de böyleleri,bildiklerini başkalarına tek doğruymuş gibi kabul ettirmeye kalkışırlarsa,kendileri gibi düşünmeyenleri adeta düşman gibi bellerlerse,bundan daha büyük bir talihsizlik olamaz,özgür düşünce ve demokrasi adına
Alevilik nedir öğretilmedi diye Alevilik yok olmamıştı.Bize Kürt yok denmişti ama Kürtler yok olmamıştı.Kürt sorunundan habersiz tutulmuştuk ama Kürt sorunu yok olmamıştı.Bize tarikatlardan söz edilmemişti ama bu yüzden tarikatlar yok olmamıştı.Bize İslamiyetin Türk politikasındaki yeri Mülkiye’de anlatılmamıştı ama bu nedenle İslamcıların siyaset sahnesindeki rolleri yok olmamıştı.
Yaşamın olduğu yerde ödün de vardır.Ödün vermek istemeyen kimse fanatikleşir!
İnsan kendi ana dilinde şarkıları niye kendi memleketinde dinlemesin ki?Kendi ana dilinde radyosu,televizyonu,okulu niçin olmasın ki?
Bütün dünler,bugünleri aydınlatan fenerlerdir.
Aydın-Marksizm ilişkisinde asıl çözülen ve gerileyen, Marksizm değil aydının kendisidir. Aydın, Marksizm’in krizi yüzünden savrulmamış, kendisi savrulduğu için Marksizm’e hep kriz tanısıyla yaklaşmıştır.
Hayatta bayılırız yanılmazlığı oynamaya.
Nedense hep haklıyızdır.
Oysa ahmaklıktır bu.
Bir şeylere inandığımız, inançlarımız uğruna her şeyi göze alıp savaştığımız dönemlerde güzel insanlardık böyle boşlukta değildik.
Nerede mi hata yaptık Doğan Bey? diyorum sessizce, Yanlış durakta bekledik!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir