İçeriğe geç

Kerime Kitap Alıntıları – Bahadır Yenişehirlioğlu

Bahadır Yenişehirlioğlu kitaplarından Kerime kitap alıntıları sizlerle…

Kerime Kitap Alıntıları

“Tut ellerimden sevgilim, ruhum üşüyor, ateşlerde yanıyorum.”
Aşkımı yaşamak istiyorum; karşılığını bulup yeşersin. Aşkımın, duygularımın hissizleşip donuklaşmasını, bitkisel hayata girmesini asla istemiyorum. Bu duygular aklıma geldiğinde ellerim buz kesiyor, soğuk terler döküyorum. Kulağına eğiliyorum sevdiğimin, “Ellerimi al ve ısıt,” diyorum usulca. Ruhum üşüyor besbelli aşkıma ulaşamama korkusundan Korkuyorum.
Aşkını derinlerde yaşayan bir sırdaş, bir yoldaş bulamamak, paylaşamamak, kendi hissettiklerini karşısında var olan birinde test edememek ne acı!

Acı insanı olgunlaştırır derler, doğru; bende olgunlaşıyorum.

Milleti tımarhanelere kapatsanız da assanız da ulus-devlet oluyoruz diye övünseniz de milletin kafasına ne idigü belirsiz bu maskaralıkları geçirseniz de milletle barışık bir devlet olamayacaksınız. Bu millet buna izin vermeyecek. Siz, ‘Tanrı uludur,’ ulumanızla kalacaksınız. Hepsi bu ”
Devletinin istediği gibi medeni oldun diyorum. Milli kimliğin sindirildi diyorum. Hem zeybek oynayacak hem de tango yapacaksın diyorum. Başımıza gelen bütün kötülüklerin kaynağının İslamiyet olduğuna karar vermişsiniz diyorum.
Siz bu milleti çok korkuttunuz ama yok etmeniz mümkün değil, bunu bil!
“Kardeşim Atatürk gücünü bu milletten aldı. Oraya laf olsun diye mi geldi, bu millet onu boşuna mı başa getirdi? Sen diktatör mü diyorsun Atamıza?”

“Ne diyorsun ya İsmail, olayı çarpıtma! Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı 1924’te kurdular, siz 1925’te Kapatıverdiniz. Derdiniz neydi ha, neden korktunuz? Kazım karabekir paşa ve Ali Fuat Cebesoylar bu milletin evlatları, tüzüklerinde bu milletin dinine saygılı olacaklarını yazıp bu milletle el ele tutuştular. Siz ne yaptınız peki? Bu durumu dini siyasete alet etmek olarak algılayıp tehlike gördünüz. Bizzat Atatürk dedi bunu ve kapatıverdiniz fırkayı.”

“Yâ sen nasıl Atamıza dinsiz dersin yahu?”

“Derim tabii ki! ‘Biz ilhamımızı gökten indiği zannedilen kitaplardan almadık,’ demek ne demek ha, ne demek? Ata kendisine dış devletlerin diktatör demesinden korktuğu için tahminine göre elli altmış mebus çıkartırlar düşüncesiyle izin verdi fırkaya ama öyle olmadı. Belediye seçimlerini alıverdiler, tamamını aldılar hem de! Halk oluk oluk buraya akınca kapatıverdiniz fırkayı. Bu durumu nasıl açıklayacaksın? Türk Ocaklarını’nın milliyetçilikleri yanında muhafazakarlığına bile tahammül edemediniz bir süre sonra. Siz kapatıp durursunuz zaten. Sizin kapattığınızı bu millet açacak, bunu bil!”

Devletçi ideoloji zaman zaman İtalyan faşizmiyle ilişkili ve ona benzeme arayışları içerisine giren, zaman zaman sovyetlere özenen, bir çeşit devleti kutsallaştıran ama milletin tarihini reddeden bir anlayışa dönüşmektedir artık. Buradaki mesele, bir anlamda Batılılaşma ideolojisiyle, devletçilik anlayışıyla özdeşleşmiş bir anlayışın genç Türkiye cumhuriyeti’nde kendi kimliğinden ve uygarlık geleneğinden kopması, bütün sıkıntıları da beraberinde taşımasıdır. Bu, ciddi bir yabancılaşma meselesidir ve milletimiz için bir felaketten başka bir şey değil de nedir?”
Laleli câmî imamı Mustafa Ayni demiyor mu, ‘Tanrı, Allah mânâsına gelmez, Tanrı’dan başka tapılacak sözü yanlış, ‘ diye Tapınmak İslam’da var mı?
Nefs-i emmare : İnsanın en büyük düşmanı nefs-i emmaresidir.

Nefs-i emmare daima kendi arzu ve heveslerini yaptırmak ister, insan da nefs ve hevasına muhalefet etmekle memurdur. Binaenaleyh bilen ve nasihati kabul eden, hayatı boyunca mücahededir. Biraz nefsine müsamaha eden helak olur. Olgun bir irade sahibi oluncaya kadar hevesine uymamak, büyük harbe devam etmek lazımdır

SADAKA : Hatrına (aklına) sadaka vermek gelince, verdiğin sadakayı sen vermedin. Hakikatte başkasına ait bulunan bir şeyi sahibine vermek suretiyle elden çıkardın. Yalnız sadaka kastıyla verdiğin için metholunuyorsun. Sehiʼsin, kerimʼsin. Eğer elinden o malı çıkarırken tereddütlü veya zorla vermişsen ve verdikten sonra, ‘ben verdim,’ gibi bir tavrı cahilane takınmışsan bu hâline tövbe et. Resûlullah ﷺ, cehaleten ve kendisine cehalet yapılmasından Allah’a sığınırdı.
Bil ki rızkını kimse yemez. Bütün mahlûkat toplansa, rızkına mâni olmak isteseler olamazlar. Elinde bulunup da başkasına ait olan rızkı da elinde tutamazsın
Allah’ı zikredenin hayatı muttasıldır. Ölümle sona ermez.

Allah’ı zikredenle etmeyenin benzeri, ölüyle diri gibidir. Zikreden diri, zikretmeyen ölüdür.

Kur’ân okumaya devam et. Düşünerek, Allah kelamı okuduğunu bilerek oku. Kur’an, Hazret-i Muhammed’e gelmiştir. Bu Allah kelamını okurken iyi iyi kimseleri görünce onlar gibi olmaya çalış, kötü insanların sıfatlarını okuyunca onlar gibi olmamaya gayret et.

Kur’an-ı okurken Kur’ân ile, Kur’an’da olanlarla ol. Yalnız okumakla kalma; nasıl ki hafız olmuşsan, içindeki emrolunan amelleri de öyle hıfzet. Ve işe.

İyi dost misk satan gibidir. Hiç olmazsa güzel kokusundan istifade edilir. Kötü arkadaş da körük çeken gibidir. Üzerine kıvılcımı sıçramasa bile dumanı gelir.
Belki öğretilerinin daha rahat anlaşılması için bazen biraz gevşetmek gerekebilir. Çünkü genelde korku ve baskı verilen doğruların algılanmasını zorlaştırır. Dimağ ve zihin kapanır. Reddeder hale gelinebilir. Hem dinimiz ne diyor? Korkutmayın müjdeleyin zorlaştırmayın kolaylaştırın
İçini bilmediğin hiçbir şeyin aslını anlayamazsın. Özüne ermedikçe acıların kimseyi tanıyamazsın.
Oysa eksiksiz olmalı insanın içi. Dışı birbirine yabancılaşmamalı.
Aşk önce yaratıldı, iki kişinin aşkla karşılaşması ondan sonra… O zaman aşk çok önde, varmak ondan sonra…
İyi dost misk satan gibidir. Hiç olmazsa güzel kokusundan istifade edilir. Kötü arkadaşta körük çeken gibidir. Üzerine kıvılcımı sıçramasa bile dumanı gelir.
Öyle olaylarla karşılaşır ki insan, bütün bildiklerini unutuverir ya da bildiklerini yerine getirdiğini sanarak büyük kırılmalar ve ters yüz olmalar yaşar. Bu çetin imtihanları geçmek zordur. Hem de çok zor..
Öyle olaylarla karşılaşır ki insan, bütün bildiklerini unutuverir ya da bildiklerini yerine getirdiğini sanarak büyük kırılmalar ve ters yüz olmalar yaşar. Bu çetin imtihanları geçmek zordur. Hem de çok zor..
Günahkâr olduğum için mi cezalandırılıyorum? Adem’den ve Havva’dan beri günahkârız zaten ve insanlığın bütün günahlarını ben mi yükleneceğim?
Hakikati hiç yaşanmamışa dönüştürebilir mi, insan bunu başarabilir mi?
İçini bilmediğin hiçbir şeyin aslını anlayamazsın.
Rüyamın derinliklerinde bile ardı ardına mutlu olamadım.
Hayat denen karabasanın altında ezildim.
Genelde korku ve baskı, verilen doğruların algılanmasını zorlaştırır.
Zamana uymak da ne demekti; bozulmaktı, çürümekti, yok olmaktı.
Korku güçlü bir silah gibi görünür ama aslında içinde zayıflığı barındırır.
Öyle olaylarla karşılaşır ki insan, bütün bildiklerini unutuverir ya da bildiklerini yerine getirdiğini sanarak büyük kırılmalar ve ters yüz olmalar yaşar. Bu çetin imtihanları geçmek zordur. Hem de çok zor..
Aşkını derinlerde yaşayan bir sırdaş, bir yoldaş bulamamak, paylaşamamak, kendi hissettiklerini karşısında var olan birinde test edememek ne acı!
Hem doğusunda hem batısında güneşi olan bir gezegen gibiyim, bütün gölgelerim içimde kaldı.
Kavuşmanın bir yolu olmalı Sevda ancak yaşandığında sevda olur. Yoksa bunun adı kara sevda dır. O zaman bu aşk beni delirtir, kırıp geçirir, acıtır canımı, dengesizleştirir.
Bu millet buna izin vermeyecek. Siz, ‘Tanrı uludur’ ulumanızla kalacaksınız,hepsi bu
Güneşim doğar mı bilmem
Belki vadesi dolmuştur karanlıkların.
Hep var olacak değil ya balçık
Yeşillenecektir ortalık bayram sabahlarındaki gibi
Aşk var eder insanı
Bir başka dünya var, biliyorum.
Benim ötem de bir dünya ve bütün duygularımla bu âlemi özlüyorum.
Korkunç bir boşluğun yanında ölüm nedir ki?
Suskun kaldım, bütün bağırışların ortasında derin bir sessizlik olarak kor oldum, köz oldum.
Kapının önü bile olsa, geceleyin kimsenin olmadığı bir vakitte dışarıda olmak onun için hürriyet demekti.
– Allah’ı zikredenin hayatı muttasıldır. Ölümle sona ermez. O daima diridir..
Bazen insan bilir her şeyi ta en başından
Nafile karşı koyamaz kadere
Hiçbir direncin hükmü geçmez
Kaderin ülkesinde
Bütün ayrılıklara rağmen oluverir olması gereken
Rüyaya inanmak ister insan
Olan biten bundan ibaret
Güneşim doğar mı bilmem
Belki vadesi dolmuştur karanlıkların.
Hep var olacak değil ya balçık
Yeşillenecektir ortalık bayram sabahlarındaki gibi
Hem ölüm ışıkların yok olması değil ki Güneş doğduğunda nasıl lambaların ışıkları kayboluyorsa, işte onun gibi gerçek olmayandan gerçeğe geçiş gibi bir şey ölüm
– dayanılmaz olan acı çekmektir. korkunç bir boşluğun yanında ölüm nedir ki?..
– sevildiğimi hissediyor ama neden gizli saklı yapıldığını bir türlü anlayamıyorum..
oyuncaklarımı kırdıklarından beri çocuk değilim artık..
– hayallerimi hoyratça elimden aldın. kovana çomak sokup tüm arıları ürküttün. yara bere içinde kalmamam mümkün mü?.
bütün tedirginliğiyle hücrelerime yuva yapmış bir baykuş gibi durmadan gugukluyor yaralarım ve onları susturamıyorum içimde..
– yaşamam gereken en doğal heyecanları bile yaşayamadım. güneş ışınları olanca şiddetiyle gölgelenip durdu bağrımda ve ısıtmadı ruhumu..
ne çocuk ne ergen, ne kız ne kadın, ne genç ne yaşlı oldum..
– bu yaşadığım daha kötü değil ki önceki yaşadıklarımdan nasılsa sönmüştü bütün ışıklar ve lambalar eskisi gibi aydınlatmayacaktı..
– korkma, güleriz ağlanacak halimize..
Kovulmuş iblis, insanın şah damarından girerek kontrolü ele alır. Çoğu zaman bütün mesele ona karşı direnmek ve asla pes etmemektir.
– öyle olaylarla karşılaşır ki insan, bütün bildiklerini unutuverir ya da bildiklerini yerine getirdiğini sanarak büyük kırılmalar ve ters yüz olmalar yaşar..
bu çetin imtihanları geçmek zordur. hem de çok zor..
Ölmeden önce ölümü görmen gerekiyor;
İnsanın en büyük düşmanı nefs-i emmaresidir.
İyi dost misk satan gibidir. Hiç olmazsa güzel kokusundan istifade edilir. Kötü arkadaş da körük çeken gibidir. Üzerine kıvılcımı sıçramasa bile dumanı gelir.
İyi dost misk satan gibidir. Hiç olmazsa güzel kokusundan istifade edilir. Kötü arkadaş da körük çeken gibidir. Üzerine kıvılcımı sıçramasa bile dumanı gelir.
Oyuncaklarımı kırdıklarından beri çocuk değilim artık.
Zamana uymakla yozlaşmak arasında çok önemli bir fark vardı. İnandığı değerler asla zamanla yarışmayacaktı.
Yattığını yerden kalk da beni kurtar baba! Sev beni! Sev beni ve seni sevmeme izin ver. Sal bağlarımı, çöz beni, sandığım kundağımdan çıkar, ac düğümlerimi, kes bağlarımı çık oradan; ne olur çık baba! Küçücük bir kızken yatağımın baş ucuna gelip bana okur, hıfz ayetlerini üzerime üflerdin. Şimdi oku onları bana baba; şimdi yatma, kalk baba!
Bana teslim edilmiş ruhsuz bedenimi belki sevindirebilirim.
Kuyunun ağzı benim pencerem
Ne gösterilirse onu görüyorum. Bulutlar geçiyor üzerimden, yağmurlar yağıyor, güneş açıyor ama ıslak duvarlarım da yarım yamalak
Bana yardım edin baharlar.
Bana yardım edin kayısı ağacının çiçekleri.
Bana yardım edin ateşin kıvılcımları.
Bana yardım edin Allah aşkına.
Günah işlemekten korkuyorum canımı ellerimle alarak.
Dört bir yana yaydım heyecansızlığımı ve öylece oturup kaldım ortasında.
Suçluyum ben
Ölüm sessizliğinde çıkıp gitti hayatım evimizden. Kapılar ardından usulca kapandı ve kilitlendi üzerinden; bir daha asla dönmesin diye
Evlerin üzerinde daimi görüyorum acı ve umutsuzluğu olanca gücüyle. O yüzden şenlik beklemiyorum evimde artık.
Kuş misali
Dinine faideli olan kimselerle arkadaş ol.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir