Halit Ertuğrul kitaplarından Kendini Arayan Kadın kitap alıntıları sizlerle…
Kendini Arayan Kadın Kitap Alıntıları
‘Her kıldığın namaz, son namazın olabilir.’
O zaman seninde bugünün,bu anın son olabilir. Bismillah de Başla artık,başla ki alemlerin Rabbi sana rahmet etsin. Tutsun elinden de seni huzur iklimine çıkarsın.
Kalktım.Kararımı verdim.
Ya Rabbi, kabul et; ben sana geliyorum. Beni senden ayırma
O zaman seninde bugünün,bu anın son olabilir. Bismillah de Başla artık,başla ki alemlerin Rabbi sana rahmet etsin. Tutsun elinden de seni huzur iklimine çıkarsın.
Kalktım.Kararımı verdim.
Ya Rabbi, kabul et; ben sana geliyorum. Beni senden ayırma
Demek ki mutluluğun ilacı, debdebeli hayat, şöhret, alkış, para, zevk ve eğlencede değilmiş. Gerçek mutluluk, birbirini anlama, adam yerine koyma, değer verme ve Allah için birbirini sevmekteymiş.
Bu ölmüş, bitmiş ve mahvolmuş hayatımın yeniden can bulup dirilmesi, yeni bir yaşama kavuşmak imanın güzelliklerine ermek benim için de mümkün müydü? Yardım et Rabbim diyordum kendi içimden. Yüzlerce, binlerce kez.
Kızım darda kaldığın zaman bir kurtarıcı arama. Alemlerin rabbine sığın. O en büyük kurtarıcıdır. Ne kadar günahın olursa olsun, yine de onun kapısı açıktır. O kapıyı çal. Seni dinleyecek ve sana yardım edecektir. O, şefkat ve merhamet sahibidir. O, kullarını asla darda koymaz.
Eğer iç güzelliği yaşayamıyorsanız dış güzelliğiniz size düşman olur.
Etrafa tefekkürle bakan, hadiselerin inceliğine ve hikmetine inen ondaki gayeyi anlayan insan, ne kadar yüce bir unvanla, büyük bir gaye için yaratıldığını kavrayıp kendisini her saniye Rabbinin huzurunda bilerek dupduru, pırıl pırıl bir güzelliğe kavuşacaktır.
Dış güzelliğim çoktan bastırmıştı iç güzelliğimi. Endamıma ve görünüşüme yapılan iltifatlar ve cahilliğim yüzünden işlediğim melanetler (kötülükler), beni öyle yanlışlara sürükledi ki, bütün iç güzelliğimi sildi süpürdü.
İnsanlar iç güzelliği dikkate alsalar, sevgi ve saygı eksenli bir anlayış oluştursalar hanhi problemler çözülmez ki? Sevginin olduğu yerde bütün kötülükler ve çirkinlikler yok olmaya mahkumdur. Tıpkı ışığın olduğu yerde karanlığın, dostluğun bulunduğu yerde de düşmanlığın yok olması gibi.
Ben öyle görgü ve insanlık yoksunu çağdaş bir memlekette yaşamaktansa yolu, suyu olmayan, ancak yüreği sevgi dolu bir Anadolu köyünde, bir ömür tüketmeyi tercih ederdim.
Demek ki ruhumun derinliklerinde hala temizlik, dürüstlük kalmıştı ki yaptıklarıma isyan ediyordum. Bu bile bir umut ışığıydı.
Bir insanın, Rabbi gibi bir seveni olduktan sonra kimsenin kapısını çalıp yardım istemesine ve başkalarına yalvarmasına gerek yoktur.
Rabbim ne olur bizim de sonumuzu güzel eyle!
Başına bir bela gelirse Allaha sığın. Unutma, bu dünya zevk ve sefa yeri değil, dert ve meşakkat yeridir. Sabret ki cennete layık olasın.
Kimseyi kıskandıracak süslü püslü gitme, düşmanı ve nazarı çoğaltırsın. Kimseye gıybet etme, kalbinin huzurunu kaçırırsın. Abdestsiz gezme, nimetlere şükürsüzlük etmiş olursun. İbadetlerini aksatma, Allahın rahmetini kaybedersin.
İhsanı ve merhameti bol olan yüce Mevlanın ilahi adaletinden kim kaçabilir? Kim ona baskaldırabilir? O bir mazlumu darda koyar mı hiç? Kendine inanan ve kendini seven bir kulunu zalimlerin eline terk eder mi?
Unutmayın ki problemler duygularla ve hislerle değil, mantıkla çözülmelidir. Bir iş yapılırken hem akla, hem dine uygun olmalıdır.
Anne ve babamın aşkı, et ve kemik aşkı değil, o aşk ilahi bir sır, tertemiz bir sevgi ve içleri yakan bir tutkuydu.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Bir gün olsun annemin gözlerini mutlu göremedim. Sel gibi akan gözyaşları, kıpkırmızı gözleri, durmadan çarpan yüreği ve içini kavuran ayrılık ateşi Böyle bir sevgi, böyle bir aşk, böyle bir sevda. Bunun için derler ya Çok muhabbet tez ayrılık getirir diye. Öyle de oldu.
İnsan kalbi , günahtan rahatsız olur. Ilk defa yalan söyleyen veya içki içen kişi , kalben sıkıntı hisseder. Fakat günaha devam ettikçe kalp duyarlılıģını kaybeder. Başlangıçta, kücük bir kılın bile ağırlıgını gösteren hassas bir kuyumcu terazisi gibiyken vicdan, günahlara daldıkça bir kiloyu bile göstermeyen hantal bir kantar olur.
Meğer hiçbir koku annemin kokusuna benzemiyormuş . Hiçbir gönül anneminki gibi sevgi ve şefkat saçmıyormuş. Hiçbir insan annem kadar dost değilmis meğer.
Başına bir bela gelirse Allah’a sıģın . Unutma , bu dünya zevk ve sefa yeri değil , dert ve meşakkat yeridir. Sabret ki, cennete layık olasın.
Kimseyi kıskandıracak süslü püslu giyme , düşmanı ve nazarı çogaltırsin . Kimseye gıybet etme, kalbinin huzurunu kaçırırsın. Abdestsiz gezme , nimetletlere şükürsüzlük etmis olursun. Ibadetlerini aksatma , Allah’ın rahmetini kaybedersin.
Çok muhabbet tez ayrılık getirir.
Eğer iç güzelliği yaşamıyorsanız dış güzelliğiniz size düşman olur.
Kitap okuma, yalnızca bir bilgi edinme ve hoş vakit geçirme değildir. En önemlisi, iyi seçilmiş bir kitap, en büyük bir arkadaş, dert ortağı, teselli mercii ve insan psikolojisini rahagkatan bir kaynaktır.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Allah’a iman, insan aklındaki şüpheleri giderir. Eğer kişi Allah’a inanmıyorsa aklında, onu yiyip bitiren binlerce şüphe ortaya çıkar.
Eğer iç güzelliği yaşamıyorsanız dış güzelliğiniz size düşman olur. “
Çok muhabbet tez ayrılık getirir.
Allah’a iman, insan aklındaki şüpheleri giderir. Eğer kişi Allah’a inanmıyorsa aklında, onu yiyip bitiren binlerce şüphe ortaya çıkar.
Her kıldığın namaz,son namazın olabilir
..fakat şu nokta unutulmamalıdır ki; dünün günahkârı bugünün iyi insanı olabilir..
Avrupa, Avrupa diye dillere destan olan yerleri görünce ikinci bir şok da orada geçirdim. İnsan ilişkileri, dostluk, sevgi ve saygı, aile kavramı tamâmen bitmişti.
Hep özlemlerimi düşlerimde görürüm,uyanınca da uçup giderler
Bu zamanda en büyük zenginlik ve güzellik ,iyi dostlar bulmak,vefalı ve dürüst bir çevre edinmekmiş
Anneler karşılıksız severler
Nerde bir anne sesi duysam içimden bir şeylerin koptuğunu hissederim
Savaş meydanına dönen iç dünyam ,sanki bir kazan gibi kaynıyordu
Alma mazlumun ahını ,çıkar aheste aheste!
Gönül işte ,Susmuyor,ikna olmuyor,mantıkla hareket etmiyordu.Bir sevdi mi ,bir kapıldı mı ,artık gözü hiçbir şeyi görmüyordu
Ne olurdu, her saniye senin için çarpan şu kalbimi bir duyabilseydin
Unutma!Rabbim her güzel isteğe bir kapı açar.
Her imtihanın bir ömrü vardır
Sabret ki Cennete layık olasın.
Sen Allah’a olan borcunu öde ki Allah’tan bir şey istemeye yüzün olsun.
Anladım ki başörtüsü yalnızca bir örtü değil, ruhumdaki sevdanın bir alameti, bir göstergesiydi.
Çokça kitap okuyun.
Kitap okuma, yalnızca bilgi edinme ve hoş bir vakit geçirme değildir. En önemlisi, iyi seçilmiş bir kitap, en büyük arkadaş, dert ortağı, teselli mercii ve insan psikolojisini rahatlatan bir kaynaktır.
Deneyin Eminim ki, fark edeceksiniz.
Kitap okuma, yalnızca bilgi edinme ve hoş bir vakit geçirme değildir. En önemlisi, iyi seçilmiş bir kitap, en büyük arkadaş, dert ortağı, teselli mercii ve insan psikolojisini rahatlatan bir kaynaktır.
Deneyin Eminim ki, fark edeceksiniz.
Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste!
Gönül işte. Susuyor, ikna olmuyor, mantıkla hareket etmiyordu. Bir sevdi mi, bir kapıldı mı, artık gözü hiçbir şeyi görmüyordu.
Demek ki, mutluluğun ilâcı, debdebeli hayat, şöhret, alkış, para, zevk ve eğlencede değilmiş. Gerçek mutluluk, birbirini anlama, adam yerine koyma, değer verme ve Allah için birbirini sevmedeymiş.
– Kimseniz yok mu? Dedi.
– Hayır, dedim.
– Ama sana böyle bakamayız. Sen hastasm ve acilen tedaviye ihtiyacın var.
Kolumdaki pahalı bilekliği çıkardım.
– Şunu satsınlar, dedim. Başka da bir çarem yoktur.
Doktor:
– Olmaz, dedi. Bir hastanın bileziğini almak bize yakışmaz. Merak etme seni ben tedavi ettireceğim. Bu dünyada hayır sahipleri bitmedi.
– Hayır, dedim.
– Ama sana böyle bakamayız. Sen hastasm ve acilen tedaviye ihtiyacın var.
Kolumdaki pahalı bilekliği çıkardım.
– Şunu satsınlar, dedim. Başka da bir çarem yoktur.
Doktor:
– Olmaz, dedi. Bir hastanın bileziğini almak bize yakışmaz. Merak etme seni ben tedavi ettireceğim. Bu dünyada hayır sahipleri bitmedi.
İşin teorisini yazanlar, her şeyi tozpembe gösteriyorlar. Biz de zaten buna aldandık. Ne olacak erkekler adam yemez ya Gezin, tozun, birbirinizi tanıyın.
Emin olunca da evlenirsiniz. Olmazsa aynlırsımz.
Görünüşte ne kadar mantıklı değil mi? Hayır, hiç de öyle değil Flört eden erkeklerin yüzde doksanı bizi bir av samyorlar. İstediklerini alana kadar dünyanın en iyi insan rolünü oynuyorlar. Ya ondan sonra
Gerçek yüzleri ortaya çıkıyor. Peki kaybeden kim oluyor? Kızlar tabiî Ondan sonra bırakıp, bir masum kızı daha yakıyorlar.
Emin olunca da evlenirsiniz. Olmazsa aynlırsımz.
Görünüşte ne kadar mantıklı değil mi? Hayır, hiç de öyle değil Flört eden erkeklerin yüzde doksanı bizi bir av samyorlar. İstediklerini alana kadar dünyanın en iyi insan rolünü oynuyorlar. Ya ondan sonra
Gerçek yüzleri ortaya çıkıyor. Peki kaybeden kim oluyor? Kızlar tabiî Ondan sonra bırakıp, bir masum kızı daha yakıyorlar.
O anı, o günü, o aayı ve içimi hâlâ kanatan o vedâyı asla, ama asla unutamıyorum.
Meğer ki hiç bir koku annemin kokusuna benzemiyormuş Hiç bir gönül anneminki gibi sevgi ve şefkat saçmıyormuş Hiç bir insan annem kadar dost olamıyormuş
Meğer ki hiç bir koku annemin kokusuna benzemiyormuş Hiç bir gönül anneminki gibi sevgi ve şefkat saçmıyormuş Hiç bir insan annem kadar dost olamıyormuş
Gençsin, güzelsin. Daha olgunlaşmadan, acılar seni olgunlaştırdı. Gençliğine ve güzelliğine güvenme. Bil ki her güzel de çirkin gibi huzur-u ilâhide hesap verecektir.
Bir türlü bitmeyecek, bir türlü dinmeyecek, bir türlü soluk aldırmayacak bu katlanılmaz acılar, bitmez-tükenmez felâketler sıraya dizilecek, bizleri hayat köprüsünün üzerinde yakmaya devam edecekti.
Zirveye ulaşmak zor ama kalmak daha zor. Îhlâsla istismarın birbirine geçebileceği bir noktadır zirve. Asıl imtihan burada, bu noktada.
Demekki dünya, bunca kötülüğe rağmen hâlâ ayakta kalıyorsa ömrünü Allah’a adamış insanlar sayesindeydi.
Kul layık olmazsa Mevla’m ona hidayet nasip etmiyor.
Önce kulun istemesi ve hidayete hazır olması lazımdır.
Önce kulun istemesi ve hidayete hazır olması lazımdır.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera