İçeriğe geç

Kendi Tercihlerinizle Yaşamak Kitap Alıntıları – Osho

Osho kitaplarından Kendi Tercihlerinizle Yaşamak kitap alıntıları sizlerle…

Kendi Tercihlerinizle Yaşamak Kitap Alıntıları

Hayır diyemeyen bir insan, onun evet inin hiçbir anlamı yoktur.
Burası çok tuhaf bir dünyadır! İnsanların gerçek yaşamlarını bilemezsin; bildiğin tek şey, yüzlerindeki maskelerdir.
Bu değersizlik hissinin sebebi, etrafındaki tüm insanların senden doğal olmayan taleplerde bulunması, sana farklı şeyler dayatmasıdır. Kimse seni olduğun gibi sevmez: herkes senden şunu olmanı, bunu olmadı ister.
Kimse değersiz doğmaz. Varoluşun gözünde herkes eşittir. Ama unutma, eşitlik demek benzerlik demek değildir. Her insan eşit derece eşsizdir.
Taklitle geçen bir yaşam gerçek bir yaşam değildir. Samimi değildir. İnsan dört basamakta da doğal yaşamalıdır. İçgüdü bedenden gelir. Zeka zihinden gelir. Sezgi kalpten gelir. Ve dördüncü turiya, benlikten gelir.
Her insan egoisttir. Aynı gemide olduğunu görmen zordur. Diğer tüm insanların aynı gemide olduğunu görürsün. Sadece gör – derin bir cehalet içinde olan herkesin egoist olarak kaldığını ve hep ego bağlamında düşündüğünde gör.
İlk olarak neden kendini değiştirmek istiyorsun?
Sen olduğun halinle güzelsin – neden kendini kabul edemiyorsun?
Ve mucize şudur: Sen kendini kabul ettiğinde, değişim gerçekleşir.
İkisi de yapılmalıdır: Kişiyi kalabalıklardan çek, sonra kalabalıkları kişinin aklından at ki kendiyle baş başa kalabilsin.
Hiçbir konuda ciddi olmamayı, aksine eğlenceli, vurdumduymaz kalmayı hatırlaman gerek çünkü ne kadar eğlenceli ve vurdumduymaz olursan anlayışın o kadar berrak olur.
Varoluş dinamiktir, statik değil. Asla durağan bir havuz olamaz. Daimi bir sürekliliktir, akıştır.
Evet, çok mutsuz olacağın anlar olacak. Ne olmuş? Öyle mutsuz ve hayatlarında tek bir coşkulu an bile yaşamamış insanlar var ki sen çok şanslısın; o da geçecek, o yüzden takılıp kalma. Dert etme. Tıpkı gün ve gece gibi neşeli anlar da var, hüzünlü anlar da; onları doğanın ikililiğinin bir parçası olarak kabul et, oldukları gibi.
Asıl mesele budur: bildiğin her şeyin geçmişe ait olduğunu, çoktan geçip gittiğini net bir şekilde görebilmek. Onlar mezardadır. Sen de mezarda mı olmak istiyorsun, yoksa canlı olmak mı? Ve bu, yalnızca bugünün meselesi değildir; mesele yarın da aynı olacak ve bir sonraki gün de. Son nefesine kadar mesele hep bu olacak.
O yalnızlıkta çiçek açtı çiçeklenen tüm benlikler.
Evet, şimdi çok karanlık ama ışığı bulmak için geri dönmene gerek yok. Işığı bulmak için ilerlemek zorundasın. Gece ne kadar karanlıksa sabah o kadar yakındır ve sabaha çok az insan ulaştı.
Ve uyanık olmazsan, saplantı ve zekâ arasında çok fark yoktur
Önemli olan, doğru olduğunu hissettiğin şey her ne ise onun arkasında durmaktır.
Güzelliği saplantıya dönüştürmemelisin çünkü saplantı hastalıktır
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
İnsanlar yalnızca tek yoldan mutlu olabilirler: kendileri olurlarsa. O zaman mutluluk pınarları akmaya başlar; daha canlı olurlar; görmesi, birlikte zaman geçirmesi bile keyif olur. Bir şarkı, bir dans olurlar.
Hiçbir yere gitmene gerek yok. Olmak istediğin her şeyin tohumu içindedir.
Sen kendini anladığında, işte o gün tüm insanlığı anlamış olursun.
İnsanlar zamanlarını, yaşamlarını ve enerjilerini boşa harcar dururlar.
Bakmaya başlarsan, görmek üstün bir zekâ gerektirmez, yalnızca basit bir masumiyet gerektirir.
Hayatın güzel yanlarına bak, gülleri say, dikenleri görme. Onlar oradadır, farkında ol ama onlara odaklanma.
Varoluş dinamiktir, statik değil.
Tek bir evet binlerce hayır dan daha güçlüdür.
İnsanlık tarihine bakarsan tamamı savaşlardan, insanın insanı öldürdüğü savaşlardan ibarettir.
Benliğinde büyümek istiyorsan tüm korkaklıklarından vazgeçmek zorundasındır.
İnsanlar neden yeni olan her şeyi heves ve neşe yerine isteksizce ve korkuyla karşılar?
Hayatı yaşamanın tek yolu kendi başına yaşamaktır.
Bilinene tutunmak bir cesede tutunmaktır.
Burası çok tuhaf bir dünyadır! İnsanların gerçek yaşamlarını bilemezsin; bildiğin tek şey , yüzlerindeki maskelerdir.
Ödün vermek sadece sağlam bir zeminde olmadığın anlamına gelir. Ödün vermek yerine yerini bul, köklerini, bireyselliğini bul. Bir duygu samimiyeti, yüreğinin desteğini bul. Sonuç ne olursa olsun, fark etmez.
Dünyadaki herkes yeni olmak ister çünkü eski kimseyi tatmin etmez. Eski kimseyi tatmin etmez çünkü o her ne ise sen onu tanırsın. Bir kez tanıdın mı kendini tekrar etmeye başlar; sıkıcı, monoton olmaya başlar. Sen ondan kurtulmak istersin. Keşfetmek, serüvenlere atılmak istersin. Yeni olmak isteriz ve buna rağmen yeni gelip kapını çaldığında kaçarsın, geri çekilir ve eskiye saklanırsın. İkilem budur.
Hakikat tektir. Yalan milyonlarca. Milyonlarca şekilde yalan söyleyebilirsin; hakikati milyonlarca şekilde söyleyemezsin. Hakikat basittir, tek bir yol yeter. Sevgi tektir, yasalar milyonlarca. Özgürlük tektir, hapishaneler bir sürü.
Gelen her nefes yaşamdır ve giden her nefes ölümdür. Sen gelen her nefesle doğar ve giden her nefesle ölürsün. Her anın bir doğum ve ölüm olmasına izin ver.
Şimdi eğer sen bir aslanı bir koyun olmaya zorlarsan o kedini değersiz hisseder. Sen ona, doğal olmayan bir şey dayatmış olursun.
Her yerden bir şeyler öğren ama asla taklit etme.Kendin ol.Sadece kendin olmak zorundasın.Ve önceden kim olduğunu bilmenin imkanı yok.İçe dönüp kim olduğuna bakmadıkça kim olduğuna nasıl karar vereceksin?
Senin ilk sorumluluğun kendi benliğini dönüştürmektir. Ve senin benliğin dönüştüğünde, her şey kendiliğinden olmaya başlar. Sen bir ışık olursun ve insanlar senin ışığınla yollarını bulmaya başlarlar. Işığa ihtiyaç duyan her kimse sana gelir. Kimsenin peşinden gitmeye gerek yoktur çünkü bu peşinden gitme durumu aptallıktır.
Kimse değersiz doğmaz. Varoluşun gözünde herkes eşittir. Ama unutma, eşitlik demek benzerlik demek değildir. Her insan eşit derecede eşsizdir.
Hayatın güzel yanlarına bak, gülleri say, dikenleri görme. Onlar oradadır, farkında ol ama onlara odaklanma.
Aklın kalp karşısındaki her zaferi bir ıstıraptır.
Güzel sözler çirkin güzelliklerin üzerini örter.
Bizler çok uzun zamandır yıkıcılıkla yaşıyoruz ve ne başardık?
Şimdi çok karanlık ama ışığı bulmak için geri dönmene gerek yok. Işığı bulmak için ilerlemek zorundasın. Gece ne kadar karanlıksa sabah o kadar yakındır ve sabaha çok az insan ulaştı.
Aynadaki yansıma senin yansımandır, her ne kadar senin zıttın da olsa.
Meditasyon yapan, seven, yeni bir gündoğumunu bekleyen insanlar yeni bir toplum olasılığı yaratabilir. Onların mevcudiyeti bile başkalarını dönüştürmek için yeterli olacaktır.
Toplumu şiddet yoluyla değiştiremezsin çünkü toplumun can damarıdır şiddet.
Bu dünyada olabilirsin, dünyanın bir parçası olmadan.
Her şey geçer ama sen kalırsın. Sen gerçekliksin, diğer her şey bir rüya
Evet, çok mutsuz olacağın anlar olacak. Ne olmuş ? Öyle mutsuz ve hayatlarında tek bir coşkulu an bile yaşamamış insanlar var ki sen çok şanslısın; o da geçecek, o yüzden takılıp kalma. Dert etme. Tıpkı gün ve gece gibi neşeli anlar da var, hüzünlü anlar da; onları doğanın ikililiğinin bir parçası olarak kabul et, oldukları gibi.
Yeniyi her zaman büyük bir sevinçle karşıla. Bazen seni rahatsız edici durumlara soksa da değer. bazen seni dibe sürükle de değer. çünkü yalnızca hatalarla öğrenebilirsin ve yalnızca zorluklarla büyüyebilirsin. Yeni zorluklar getirir. Bu yüzden eskiyi seçersin -hiçbir zorluğu yoktur bir tesellidir, bir sığınaktır.
İsyankar savaşarak, mücadele ederek toplumun içinde yaşar. kalabalıkların içinde kalmak ve kalabalıklara itaat etmemek ama aynı zamanda insanın kendi vicdanına itaat etmesi, büyüme için muazzam bir fırsattır, içindeki en iyi ortaya çıkarmana yardım eder; sana itibar kazandırır.
Kimse değersiz doğmaz. Varoluşun gözünde herkes eşittir. Ama unutma, eşitlik demek benzerlik demek değildir. Her insan eşit derecede eşsizdir.
Senin ilk sorumluluğun kendi benliğini dönüştürmektir. Ve senin benliğin dönüştüğünde, her şey kendiliğinden olmaya başlar. Sen bir ışık olursun ve insanlar senin ışığınla yollarını bulmaya başlarlar. Işığa ihtiyaç duyan her kimse sana gelir. Kimsenin peşinden gitmeye gerek yoktur çünkü bu peşinden gitme durumu aptallıktır.
Bu dünyada hayatta olmana gerek yok. Bu dünya bir tımarhanedir. Burada hayatta kalman gerekmez. Hırsın, politikanın, egonun dünyasında var olman gerekmez. Bu bir hastalıktır. Ama olmanın başka bir yolu daha var: Bu dünyada olabilirsin, dünyanın bir parçası olmadan.
Biri para ister, biri ekmek ister, biri onay ister. Tüm insanlar dilencidir.
Bu kiliseler ve dinler yalnızca sen özgün yüzünden uzaksan var olabilir çünkü özgün yüzüne sahip olan bir insanın ne işi olabilir ki papaya gitme ihtiyacı duysun? Neden bir insan Müslüman, Hristiyan ya da Hindu olsun? Neden?
Neden uluslara gerek olsun ki? Tüm dünya tektir. Yalnızca haritalar üzerinde çizgiler çizersiniz ve o çizgiler üzerinde savaşmaya, öldürmeye ve katletmeye devam edersiniz. Bu öyle aptal bir oyundur ki tüm insanlar deli olmadıkları takdirde, bunun nasıl devam edebildiğini anlamak imkansızdır.
Toplum sende bir vicdan yarattı. “Bunu yap, bu doğru, onaylandı, saygı duyuyoruz. Bunu yapma; bu seni değersizleştirir. Bunu yaparsan kınanırsın.” Ve senin içinde doğru ve yanlış arasında, “olmalı” ve “olmamalı” arasında bir ayrım yaratıldı.
“İçsel güneşi gördüğümde, o zaman dışarıdaki güneşin kara bir delik olduğunu anladım. İçsel yaşamımı gördüğümde, dışarıdaki hayatımın ölüme verilen bir diğer isimden başka bir şey olmadığını anladım.”
Dünyadaki herkes yeni olmak ister çünkü eski kimseyi tatmin etmez. Eski kimseyi tatmin etmez çünkü o her ne ise sen onu tanırsın. Bir kez tanıdın mı kendini tekrar etmeye başlar; sıkıcı, monoton olmaya başlar. Sen ondan kurtulmak istersin. Keşfetmek, serüvenlere atılmak istersin. Yeni olmak isteriz ve buna rağmen yeni gelip kapını çaldığında kaçarsın, geri çekilir ve eskiye saklanırsın. İkilem budur.
Evet, şimdi çok karanlık ama ışığı bulmak için geri dönmene gerek yok. Işığı bulmak için ilerlemek zorundasın. Gece ne kadar karanlıksa sabah o kadar yakındır ve sabaha çok az insan ulaştı. Güneş ışıklarını onların gözlerinde görebilirsin. Yaydıkları kokuları duyabilirsin. Dolayısıyla bu, yalnızca biraz daha sabır, biraz daha cesaret meselesidir.
Ben kendi gerçeğimi bulmadıkça tüm ödünç gerçekler bana yüktür; benim yükümü hafifletmezler. Bilgili olabilirim belki ama hiçbir şeyi kendi benliğimle bilemem; herhangi bir deneyime bizzat tanık olamam.
İnsanlar ölümlerinden önce ölürler. Güvenliğe, rahatlığa teslim olurlar. Mezarımsı bir varoluşa
razı olurlar.
Sebepler değişti belki ama cinayetler devam ediyor ; sebeplerse yalnızca mazerettir. İşin aslı insanın öldürmekten haz almasıdır.
Kendine izin ver. Her şeyi akışına bırak. Yürü ve yürüyerek kendi yolunu aç. Büyük anayolları izleme. Onlar ölüdür ve sen o yollarda hiçbir şey bulamayacaksın.
Doğada yol yoktur, sabit kalıplar yoktur. Binbir farklı kalıp vardır ama hepsi spontanedir. Git ve izle bir sahilde otur ve denizi izle. Milyonlarca dalga yükselir ama her dalga eşsiz ve farklıdır. Birbirinin aynısı olan iki dalga bulamazsın. Hiçbiri aynı kalıbı izlemez.
Nietzsche’nin duvarında şu söz yazardı: Tehlikeli yaşa. Biri ona sordu: Bunu neden yazdın? O şöyle yanıtladı: Bana hatırlatması için çünkü korkularım müthiş.

Tehlikeli yaşa çünkü yaşamanın tek yolu budur. Başka yolu yoktur. Her zaman bilinmeyenin çağrısına kulak ver ve hareket halinde ol. Hiçbir yere yerleşmeye çalışma. Yerleşmek ölmek demektir; erken ölümdür.

Farkı gör: Bir şeylerden kurtulmak asla bütünlük değildir; özgürlüğün bir şeylerden olması seni geçmişte tutar. Bir şeylerden özgür olmak asla gerçek özgürlük değildir. Bir şey için özgürlük de gerçek özgürlük olamaz; bu, yeni bir kölelik arayışıdır. Ve bu bir şeylerden özgürlük ve bir şey için özgürlük her zaman madalyonun iki yüzüdür.
Benim öğrettiğim şey sade, yalın özgürlüktür – sadece özgürlük; ne geçmişe karşı ne gelecek için, sadece mevcut anı yaşamak için.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir