İçeriğe geç

Kaygılarımızın Kışı Kitap Alıntıları – John Steinbeck

John Steinbeck kitaplarından Kaygılarımızın Kışı kitap alıntıları sizlerle…

Kaygılarımızın Kışı Kitap Alıntıları

Seo leo gif hep blades onbirigth anıt aerest hire ladteow. ( Zincirlenmiş dişi aslan eğer kanı tadarsa başta efendisini ısırır.)
İnsanların sana ne kadar az kafa yorduklarını bilseydin hakkında ne düşündüklerini bu kadar takmazdın.
Başkalarının dertlerini sen yüklenemezsin.
Belki düşünecek vakti bulamamak, düşünmek istememek anlamına geliyordur.
Çoğunlukla ne kadar çok şey bilmediğimi öğreniyorum.
Çoğu kişinin gizli ahlaksızlıkları vardır
Onsuz nasıl olurdu, diye düşündüm ama karanlıkla çevrili bir durum olacağı haricinde bir şey tasavvur edemedim.
Bir şeyi yok eden birinin, dengeyi yeniden kurmak için bir şey yaratmaya çalışması doğaldır herhalde.
Para kibar değildir. Paranın daha fazla paradan başka dostu yoktur.
Belki düşünecek vakti bulamamak düşünmek istememek anlamına geliyordur.
Bir kişi için doğru olan bir başkası için yanlıştır ve neyin ne olduğunu ancak sonunda anlarsın
Bazılarının kitaplara gömülmesine neden olan belki de akranlarından soyutlanmalarıydı ya da belki gemilerin dönmesini beklerkenki bitmek bilmez bekleyiş, bazen üç yıl süren, bazen sonsuzluğa uzayan bekleyişti onları tavan aramızı dolduran türde kitaplara iten.
”İnsanların sana ne kadar az kafa yorduklarını bilseydin hakkında ne düşündüklerine bu kadar takmazdın. ”
İhtiyar kaptan, büyükbabam, ‘Biriyle arkadaşlığını korumak istiyorsan onu sınama, derdi hep.
Senin bir nimet, kıymetli bir parça, puslu bir hayatın içinde bir ışık kaynağı olduğunu söylüyorum.
Ama adını düşününce gönül telim titriyor.
Onu gerçekten seviyorum ve bu çok garip bir durum çünkü başka herkeste iğrendiğim her şeyi bünyesinde barındırıyor ve ona bayılıyorum.
İnsan her şeye alışıyor. Kıyıma, cenaze kaldırmaya, hatta idama bile; insan bir kere alıştıktan sonra işkence masasıyla kerpeten de yalnızca birer aletten ibarettir mutlaka.
Kimsenin nasihat istediği yok – herkes onaylanma derdinde.
Bu meseleyi kendin çözmelisin. Bir kişi için doğru olan bir başkası için yanlıştır ve neyin ne olduğunu ancak en sonunda anlarsın.
Herhangi bir başarı için cesaret şarttır.
Sır, insanı fevkalade yalnızlaştıran bir şeydir.
İnsanların sana ne kadar az kafa yorduklarını bilseydin hakkında ne düşündüklerine bu kadar takmazdın.
İnsanı insan yapan görgü kurallarıdır.
Uzaya roket gönderebiliyoruz ama öfkeye ya da tatminsizliğe çare bulamıyoruz.
Onsuz nasıl olurdu, diye düşündüm ama karanlıkla çevrili bir durum olacağı haricinde bir şey tasavvur edemedim.
Bir insanın ne kadar basit ya da karmaşık olduğunu kestirmek zordur.
Dünyaya yeni gözlerle, hatta yeni merceklerle bakın ve bam -karşınıza yeni bir dünya çıkıyor.
Ondan biraz korkuyorum çünkü onu anlamıyorum.
Paran ne kadar çok olursa o kadar yetersiz kalıyor.
İnsanlar nakavt olmaz, daha doğrusu büyük şeylere karşı direnebilirler. Onları asıl öldüren aşınmadır; hafifçe dürtüklene dürtüklene başarısızlığa itilirler.
Öyle çok yasa var ki insan birini çiğnemeden derin bir nefes bile alamıyor.
Herkesin bildiği şeyler genelde yanlış olma ihtimali en yüksek şeylerdir. Sen hiçbir çocuğun fazla çalışmaktan öldüğünü duydun mu? Hayır; yanlızca yetişkinlerin başına gelir bu. Çocuklar bu hataya düşmeyecek kadar zekidirler; dinlenmeye ihtiyaç duyduklarında dinlenirler.
Yavaş yavaş yürürken, dillendiremediğim hoşçakalı hissettim, elvedayı değil. Elvedada tatlı bir tereddüt tınısı var. Hoşçakal kısa ve nihai, geçmişi geleceğe bağlayan ipi koparabilecek kadar keskin dişli bir sözcük.
.
Birlikte olurduk, kitaplarımızı alırdık ve geceleri pencereler açık ve yıldızlar parlakken yatakta sıcak olurduk.

Kimsenin nasihat istediği yok, herkes onaylanma derdinde.
Herhangi bir başarı için cesaret şarttır.
Karın üzerinde tek bir ayak izi yok. Üzerine kimsenin basmamış olduğu karda yürümek çocukluğumdan beri hoşuma gider ve içimi heyecanla doldurur. Kendimi yapayalnız bir dünyada bulunuyormuş ve kullanılmamış, dokunulmamış, tertemiz bir şeye değiyormuş gibi hissederdim.
Oysa ben, kemiklerim ve etimle, günün birinde öleceğimi biliyorum.
Evet, korku, insanın içine yavaş yavaş yerleşir. Çürütür insanın yüreğini.
Yalnız olduğu zaman var mıydı onun? Yalnız kalabilir miydi?
Ahlak kuralları nelerdir? Yanlızca sözcüklerden mi ibaretlerdir? Babamın zayıf noktasını – cömert bir yapıda olmak ve diğer adamların da aynı derecede cömert olduğu hayaline kapılmak- belirlemek onurlu bir hareket miydi? Hayır, onun için bir çukur kazmak yeterli bir hamleydi. Çukura düşen kendisiydi . Onu kimse itmemişti. Bir kere düştükten sonra onu soymak ahlaksızlık mıydı? Görünüşe göre hayır.
Uzaya roket göndere biliyoruz ama öfkeye ya da tatminsizliğe çare bulamıyoruz.
Belki de Morph haklıydı. Bazı insanlar, namuslu davrandığınızı duyunca, sizi buna teşvik eden namusuzluğu bulmaya çalışıyor.
Kuralları bir süreliğine rafa kaldırırsam yara izleri alacağımı biliyordum ama bunlar, halihazırda taşıdığım başarısızlık yaralarından daha mı kötü? Yanlızca yaşamak bile yaralı olmak demektir.
Hiçbir insan diğer insanları gerçekten anlayamaz.
Aptalca davranmak bazen çok eğlenceli olabiliyor.
Rüyalarım, gündelik sorunların saçmalık derecesine varmasından ibaret.
Ve bir gün değişirken günün özneleri de değişir, böcekler ve kuşlar, kediler, köpekler, kelebekler ve insanlar.
-Güç ve başarı her zaman eleştiriden uzak, ahlaktansa üstün tutulmuştur. Önemli olan şu ki adam akıllı ve fırsatçı, ilerleyen her zaman saygı görür. Cezalandırılan tek şey başarısızlıktır.
– Para hiçbir zaman yetmez. Yalnızca iki ölçü vardır: Para ya hiç yoktur, ya da kafi değildir.
İnsanların sana ne kadar az kafa yorduklarını bilseydin hakkında ne düşündüklerine bu kadar takmazdın.
İnsan denen şey, sayaçlardan, kadranlardan ve kayıt makinelerinden oluşan bu kütle ne kadar ürkütücü bir mahluk; bunların yalnızca birkaçını okuyabiliyoruz ve onları da belki yanlış okuyoruzdur.
Herkes öyküden istediğini ya da alabildiğini alır, böylece kendi doğrultusunda biçimlendirir. Kimileri belli bölümleri seçip geri kalanı reddeder, kimileri öyküyü kendi önyargı ağından geçirir, kimileriyse öyküye kendi zevklerinden oluşan bir perde çeker. Öykünün okurlara en azından birkaç temas noktası bulunmalıdır ki okur onun içindeyken kendini evinde hissetsin. Okur mucizeleri ancak o zaman kabullerinebilir.
Hayatım boyunca kaç kişiyi bakıp da görmedim acaba? Düşüncesi bile korkutucu. Yine referans noktası. İki insan tanışdığında her biri karşısındaki aracılığıyla değişiyor, böylece yeni iki kişi oluyorlar.
Aynı insan değil gibisin.
Değilim. Belki kimse uzun süre aynı kalmıyordur.
Şu hayatta yiyenler ve yenilenler var. Başlangıç noktası olarak iyi bir kural bu. Yiyenler yenilenlerden daha mı ahlaksız? Nihayetinde her şey -ama her şey- yeniliyor, toprak tarafından yutuluyor, en acımasız,en kurnaz olanlar bile.
Gerçek askerler göğüs göğüse çarpışır, savaşla uğraşmaz, derler. Savaş siviler içindir.
Hiçbir insan diğer insanları gerçekten anlayamaz.
Kutsal Cuma beni hep üzmüştür. Çocukken bile Kutsal Cuma günü büyük bir kedere kapılırdım; çarmıha gerilmenin ıstırabı karşısında değil, çarmıha gerilmenin kahredici yanlızlığını algıladığım için.
Benim ihtiyar ölmeden kısa süre önce bana söylediği bir şey vardı, neredeyse unutuyordum. Hakaret eşiğinin zeka ve güvenceyle doğrudan ilişkili olduğunu söylemişti. Orospu çocuğu kelimelerinin ancak annesinden şüphelenen bir adam için hakaret sayılabileceğini söylemişti
Başkalarının ne kadar az düşündüklerini bilsen, bu kadar kaygılanır üzülmezdin.
Arkana bakma, belki geçmişten bir şey seni yakalar
Sadece Tanrı bir kuşun düşüşünü görebilir ama o bile buna karışmaz.
İnsan alıştıktan sonra işkence etmek meslek bile olabilir.
Anlayış, zekayı gereksiz kılar.
Para hastalıklı olmayı değiştirmez sadece belirtileri değiştirir.
Savaşta her şey barış için değil mi?
Diyelim ki sınırlı bir zaman için kuralların tümünü hiçe saydım. Amaca ulaştıktan sonra kurallara yeniden bağlanılamaz mı?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir