Ahmet Ümit kitaplarından Kavim (Cep Boy) kitap alıntıları sizlerle…
Kavim (Cep Boy) Kitap Alıntıları
“Ölüler tuhaf varlıklardır Can,onları toprağa koyduğumuzda,hatta çürüyüp kemikleri un ufak olduğunda bile aramızda yaşamaya devam ederler.”
Evet, burası kirli, burası kalabalık, burası hoyrat. Bu ülkede insanlar çok acımasız, çok kaba, çok bencil. Ama burası benim ülkem Nevzat.
Ne yazık ki bizde adalet kolay gerçekleşmez.
Benim için arkadaşlık kutsaldır. Vatan gibi, bayrak gibi.
Bazı yazılar, okumak için değil, okumamak için yazılır.
Gerçekler her zaman güzel olmayabilir. Bazen ne kadar az şey bilirsen, o kadar iyidir.
“İnsanları mutlu etmek için çiçek vermek yetmez, onların ihtiyaçları olan şeyi vereceksin. O da çok zor. Çünkü kimin neye ihtiyacı olduğunu bilemezsin. İnsanlar çoğu zaman kendileri bile bilmiyor neye ihtiyaçları olduğunu…”
Her Kürt, PKK’lı olacak diye bir kural mı var? Yani Kürt olup da PKK’ya düșman olan milyonlarca insan var șu memlekette .
( .) Babam, ‘Kendi kararını her zaman kendin ver kızım’, derdi. Bașkalarına dayanarak sonuna kadar yürüyemezsin.
Bana gelince suç önlemek için suçluyu yakalamanın, adaleti sağlamak için yasa uygulamanın hiçbir işe yaramadığını karşılaştığım yüzlerce olayda birebir yaşayarak öğrendim.
Keşke öğrenmemiş olsaydım, diyorum çoğu zaman,
keşke yalan da olsa dünyada adalet diye bir şeyin var olduğuna inanabilseydim. Ama inanamıyorum.
çünkü insan denen bu tuhaf yaratığı kötülükten uzak tutacak ne bir güç var, ne de bir yasa.
Keşke öğrenmemiş olsaydım, diyorum çoğu zaman,
keşke yalan da olsa dünyada adalet diye bir şeyin var olduğuna inanabilseydim. Ama inanamıyorum.
çünkü insan denen bu tuhaf yaratığı kötülükten uzak tutacak ne bir güç var, ne de bir yasa.
Kadınlar böyledir işte, birinden hoşlanmaya başladı mı, hemen dünyanın en sevimli insanı gibi sunarlar onu size. Kuşkusuz önce böyle olduğuna kendilerini inandırırlar.
Gerçek inanç nüfus kağıdında yazmaz( ).Gerçek inanç yüreğimizdedir. Gerçek inanç ruhumuzun ta kendisidir .
Dışarıda kalabalığın, gürültünün tersine, kütüphanenin içinde kesin bir sessizlik, derin bir huzur var. Camide, kilisede, sinagogdaki gibi ama daha aydınlık, öteki dünyadan çok bugüne ait bir huzur.
Kimse kimseyi tanıyamaz. Tanıdığımızı sanırız. Tanıdığımız kadarına inanırız.
Tıpkı söylediği gibi, ağlarken bile yalnız.
Sezgileriniz sizi aklınızın asla götüremeyeceği bir gerçeğe götürebilir.
“Gerçekler her zaman güzel olmayabilir. Bazen ne kadar az şey bilirsen , o kadar iyidir.”
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
“Kimse kimseyi tanıyamaz. Tanıdığımızı sanırız . Tanıdığımız kadarına inanırız. Eğer gerçekten tanısak , bırakın aşkı falan,kimse kimseyle arkadaş bile olamaz.”
Tıpkı söylediği gibi, ağlarken bile yalnız.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Haklıydın. Yanlış olan bendim, hayatı hep başkalarıyla birlikte düşünüyorum. Bu doğru değil. Sevgili, arkadaş, dost, aile, hepsi bir yere kadar; tek gerçek yalnızlığımız.
“Çünkü insan denen bu tuhaf yaratığı kötülükten uzak tutacak ne bir güç var,ne de bir yasa.”
Hakiki sevgiler kıyas kabul etmez.
Gerçekler her zaman güzel olmayabilir. Bazen, ne kadar az şey bilirsen, o kadar iyidir.
Kadınlar bir erkeği sevince ama gerçekten sevince tuhaf bir güç geliyor üzerilerine. Yıkıcı olduğu kadar yapıcı bir güç; o anda sizi öldürebilirler ya da sizin için gözlerini bile kırpmadan ölüme gidebilirler.
Boşta kalan akıl sevdiğini ararmış, derler
Bu ülke de çok acımasız Başkomserim. Bu topraklar çok sert, bu toprakların insanları çok hoyrat, bu ülke gerçekten çok acımasız be Başkomserim.
Bir keresinde, galiba epeyce de sarhoşken, Evgenia’ya Çok param olsa, bir çiçekçi dükkanı açar, gelen geçene bedava dağıtırdım demistim. Hiç değilse yaptığım iş, insanları mutlu eder.
Olmaz be Nevzat demisti. İnsanları mutlu etmek için cicek vermek yetmez, onların ihtiyaçları olan şeyi vereceksin. O da çok zor. Çünkü kimin neye ihtiyacı olduğunu bilemezsin. İnsanlar çoğu zaman kendileri bile bilmiyor neye ihtiyaçları olduğunu
Çünkü birini öldürürsen, biraz da kendini öldürürsün. Kendi hayatını, kendi ruhunu, kendi masumiyetini. Ölüler tuhaf varlıklardır Can, onları toprağa koyduğumuzda, hatta çürüyüp kemikleri un ufak olduğunda bile aramızda yaşamaya devam ederler. Bir yerlerden düşlerimize sızarlar, hayallerimizi gölgelerler, umutlarımızı karartırlar. O yüzden ben kimseyi öldürmek istemem. Çünkü birini öldürdükten sonra artık yaşamımın eskisi gibi olmayacağını bilirim.
Gerçekler her zaman güzel olmayabilir.Bazen de ne kadar az şey bilirsen,o kadar iyidir
Hakiki sevgiler kıyas kabul etmez.
Seni özlemek güzel şey. Beni hayata bağlayan, hayatın hala yaşanabilir olduğunu kanıtlayan duygulardan biri seni özlemek.
Ne bu dünyaya Ne de bu bedene güvenirim ben. Bunlar geçici. Bu dünyayı da, bu bedeni de tanrı yaratmış olsa bile, gerçek dünya, gerçek yaşam bu değil. O nedenle yıpranmalarını sevinçle bile karşılarım, çünkü bedenin dayanıksızlığı ilahi bir mesajdır aslında. ‘Bu bedene inanma, onun arzularının esiri olma, daha derindekine, daha içerdekine bak. Onu görmeye çalış, çünkü o hiç yaşlanmaz.’ diyen bir mesaj.
Kimse kimseyi tanıyamaz. Tanıdığımızı sanırız. Tanıdığımız kadarına inanırız.
Şu dünyada tümüyle tanıyacağın biri yoktur.
Gerçekler her zaman güzel olmayabilir.Bazen ne kadar az şey bilirsen o kadar iyidir.
Kimse kimseyi tanıyamaz. Tanıdığımızı sanırız. Tanıdığımız kadarına inanırız.
Çünkü insan denen bu tuhaf yaratığı kötülükten uzak tutacak ne bir güç var, ne de bir yasa.
Bellek güçlü ama işlemcin yavaş. İşlemci yaşlı bir ihtiyar gibi olunca büyük bir hard disk ne işe yarar?
Tıpkı hayatında olduğu gibi, ölümünde de yalnız kaldı.
Ölümle gerçekleştirilen adalet, ölümü yüceltmekten başka bir işe yaramaz.
Birini öldürürsen, biraz da kendini öldürürsün. Kendi hayatını, kendi ruhunu, kendi masumiyetini.
Anlamsız yaşayanlar rüzgarda savrulan bir virüs gibidir.
Her yerde, herkese bulaşırlar.
Her yerde, herkese bulaşırlar.
Yaşamının anlamını yitirmiş bir insan, iblisten daha tehlikelidir.
-Hayat bazen kafasını karıştırıyor insanın.
-İyi ki karıştırıyor, yoksa dünya çok sıkıcı bir yer olurdu.
-İyi ki karıştırıyor, yoksa dünya çok sıkıcı bir yer olurdu.
Bu ülke de çok acımasız Başkomserim. Bu topraklar çok sert, bu toprakların insanları çok hoyrat, bu ülke gerçekten çok acımasız
Gerçekler her zaman güzel olmayabilir. Bazen ne kadar az şey bilirsen, o kadar iyidir.
Yaşamdan çok, ölüm çekiyor beni. Ölüm daha cazip geliyor bana.
Hiçbir şey tümüyle yeni değildir yeryüzünde. Her yeni düşünce, her yeni inanç, kendinden öncekileri taşır içinde.
İki dünya vardır: İlki beş duyumuzla algıladığımız dünya, ikincisi ise duyularımızla algılayamadığımız, ancak sezebileceğimiz bir dünya.
İnsanı düzeltmek için Allah nice peygamberler göndermiş yeryüzüne ama Ademoğlunun bencilliği, zalimliği, yalancılığı, yıkıcılığı hiç eksilmemiş.
İsa hiçbir zaman, ben Hristiyanlık diye bir din getirdim, dememişti. Zaten İsa, Tanrı ile insan arasında herhangi bir aracı kabul etmez.
Eski dinler, eski inanışlar birdenbire yok olmazlar, kültürel değişimler içinde yeni olanla birleşerek, başka bir inanç biçimi olarak ortaya çıkarlar.
Tanrı’nın evine açılan tek bir kapı var, o da insanın yüreği.
İnsan yaşadıkça aşkın da geçici bir duygu olduğunu anlıyor.
Bedenin dayanıksızlığı ilahi bir mesajdır aslında. ‘Bu bedene inanma, onun arzularının esiri olma, daha derindekine, daha içerdekine bak. Onu görmeye çalış, çünkü o hiç yaşlanmaz.’ diyen bir mesaj.
Kötülüğe yenilme, kötülüğü iyilikle yen.
Gerçek inanç nüfus kağıdında yazmaz Nevzat Bey. Gerçek inanç yüreğimizdedir. Gerçek inanç, ruhumuzun ta kendisidir.
Bu dünya sonludur, çünkü bu beden günahkârdır, kirlidir. Saf ve ölümsüz olan sadece sevgidir. Bizi gerçek kurtuluşa götürecek olan da bu sevgidir
Sanırım adalet, vicdanımız ile yasa arasında bir yerde duruyor.
Mükemmel yasa yok. Belki de bu yüzden yasalar sürekli değişip duruyor.
Yasalar, adaleti korumak için varsa da çoğu zaman başarılı olamadıklarını da biliyorum.
Bilim, yasa elbette gerekli ama hepsinden önce, aynı anlayışa sahip olduğumuz, sonuna kadar güvenebileceğimiz insanlar gerekli.
Gerçekler her zaman güzel olmayabilir. Bazen ne kadar az şey bilirsen, o kadar iyidir.
Kimse kimseyi tanıyamaz. Tanıdığımızı sanırız. Tanıdığımız kadarına inanırız. Eğer gerçekten tanısak, bırakın aşkı filan, kimse kimseyle arkadaş bile olamaz.
Şu dünyada tümüyle tanıyacağın biri yoktur.
Cinayet masasında yaygın bir inanış vardır. Katiller suç işledikleri yere geri dönerler.
İnsan denen bu tuhaf yaratığı kötülükten uzak tutacak ne bir güç var, ne de bir yasa.
Keşke yalan da olsa dünyada adalet diye bir şeyin var olduğuna inanabilseydim. Ama inanamıyorum.
Öldürmeyeceksin.
İkimiz de aynı anlamın farklı görünümleriyiz.