Charles Bukowski’nin kitaplarından Kasabanın En Güzel Kızı kitap alıntıları sizlerle.
Kasabanın En Güzel Kızı Kitap Alıntıları
Hayvanlara aşığım. İnsanlarla problemlerim var.
Cüzdanım boş ama dünya benim, çünkü düş dolu ceplerim.
“Sen paranoyak mısın?” diye soruyor. Elbette. Aklı başında herkes kadar.
Seks ilginçtir ama o kadar da önemli değil. Fiziksel olarak dışkıdan daha önemsizdir bir kere. Hiç seks yapmadan 70 yıl yaşayabilirsiniz ama bir hafta helaya çıkmazsanız hayatınız tehlikeye girer.
Tanrım, insan hayatta kalabilmek için nelere katlanmak zorunda kalıyor.
Güzelliğinle neden uğraşıyorsun? Kabullensene? Başka bir şey gördükleri yok da ondan. Bir bok değil güzellik. Uçar gider. Çirkin olduğun için talihlisin. Biri seninle ilgilendiğinde başka bir şey için olmadığını biliyorsun.
Herkes sonunda hüsrana uğratır…
Ya çok neşeliydi ya da hüzünlü. Arası yoktu.
Milyonlarca kadının arasından biri çıkar ve içinizde uykuya yatmış ne varsa canlanır.
Benim dahi ya da geri zekâlı olduğumu düşünmelerinin önemi yoktu. Ben biliyordum ne olduğumu. İkisi de değildim.
Lüks içinde yaşarım, çünkü düş dolu ceplerim…
İnancını yitirdin mi? Evet, inancımı yitirdim.
Bir odada boğuluyorum hissine kapılmadan beş dakikadan fazla kalabileceğim insan sayısı bir elin parmaklarını geçmez.
Delilik söz konusu olduğunda taraf tutmam.
Demokrasi ile diktatörlük arasındaki fark: Demokrasi’de önce oy kullanıp sonra emir alırsın, Diktatörlük’de seçimle filan zaman kaybedilmez.
Her şeyden korkuyorum. İnsanlardan, binalardan, şeylerden, her şeyden. En çok insanlardan.
Erkeklerin çoğu canavardır gerçekten, anlama yeteneğinden yoksunlar. Ve sen öyle tatlısın ki, adaletsizlik bu.
Çünkü çok güzelim. Kıskanıyorlar, kıskanıyorlar, kıskanıyorlar.
Her tür dostum var ve hiç dostum yok.
Çok şey biliyormuş havalarındasın.
Hayır, PİŞMAN değilim, usandım pişman olmaktan…
Neden yalan söylerlerdi insanlar? Artık merak etmiyorum, ama hala hatırlıyorum, ve yalan söyledikleri an hissediyorum yalan söylediklerini.
İnsanlardan iğreniyorum.
Bilgi nedir?
Mümkün olduğu kadar az şey bilmektir.
Ne demek o?
Bilmiyorum efendim.
Mümkün olduğu kadar az şey bilmektir.
Ne demek o?
Bilmiyorum efendim.
İnsan ırkı en aşağılık ırktır.
Köpeğe tavuk kemiği vermek çocukların elma şekerlerinin içine jilet koymaktan farksızdır.
Yetenek fark edilmiyordu. Yeteneğin önü kesiliyordu. Torpilin yoksa şansın yoktu.
Hiçbir şeyim yok, ama her şey benim. Yıldızlar benim, güneş benim, pırıl pırıl deniz benim.
Bir b*k değil güzellik. Uçar gider. Çirkin olduğun için talihlisin. Biri seninle ilgilendiğinde başka bir şey için olmadığını biliyorsun.
Şiir kısa sürede çok şey söyler, düzyazı uzun sürede az.
Gülecek bir şeyler bulmakta da güçlük çekmiyorduk. İçten gülüyorduk. Anlayamıyorlardı.
Acı bize Tanrım, diye geçirdim içimden, üç beş kuruş için bunlara katlanmak, böyle yaşayıp ölmek.
Sokaklarda akıllıyı deliden ayırmak mümkün değil ve birden, bir kez daha, hayatlarımızın geri zekâlıların elinde olduğunu görüyoruz.
Senden bir kadın yaratmak istedim ama lanet bir fahişeden başka bir şey değilsin!
Bir embesilin cesareti önemsizdir; düşünen kişinin cesaretidir önemli olan…
Hala kendime ve yakalanıp durduğum tuzağa gülebiliyorum.
Sonlara her zaman hazırlıklı biri olarak hazırlıksız yakalanmıştım.
… oturdu ve bir sigara yaktı. Böyle bir işte sigarayı bırakmanın alemi yok, diye geçirdi içinden.
Topluma karşı kin duymuyordum. Onlardan biri olmadığım gerçeğini çoktan kabullenmiştim.
Başarmıştım. On dakika dinlenip, bir kahve içtim mi beni hayatta çökertemezdi.
Her insan hayata tutunmaya çalışır ve talihli olmayı umar. Gerisi hikaye.
Dakiklik konusunda ne kadar titiz olduğunu bilirsin.
Gözleri yoktu, sesleri yoktu, hiçtiler ve farkında bile değillerdi.
Sürüp giden bir savaş.
Deliliğe yakın bir mizacı vardı; mizacına delilik diyenler de.
Severdi dinlemeyi; insanlar en sevdiği gösteriydi ve giriş ücretsizdi.
… aşk habersiz gelir gider.
Ruh diye bir şey yok.
Çok hüzün verici, her şey o kadar hüzün verici ki -geri zekâlılar gibi yaşayıp sonunda ölmemiz.
Dünya bu, diye geçirdim içimden, bin bir hali var.
… insanın kendi ölümünden sorumlu olması, ölümün Özgürlük, Demokrasi, İnsanlık, Milliyetçilik ve/ veya diğer palavraların bir sonucu olarak gelmesinden çok daha az rahatsız edicidir.
Öldürmeye değecek kadar önemli değilim.
Kahraman yok. Kazanan yok -yutturmacadan başka bir şey değil. Azizler yok. Dahiler yok- oyunun devamını sağlamak için uydurulmuş bir masal.
Mutlu ol. Seni sevdiğimizi söylemeyeceğim, bu kolaya kaçmak olur.
Bir insanı sevmek mümkün mü?
İyi tanımadığınız biri ise belki. Ben insanları pencereden izlemeyi severim.
İyi tanımadığınız biri ise belki. Ben insanları pencereden izlemeyi severim.
Korse, pudra, makyaj, vatka binbir türlü numara var. Anneanneni bile on altı yaşında gösterebilirler.
Seçimimiz seçim değil. Çok hızlı hareket edersek ölürüz. Yeterince hızlı değilsek yine ölürüz. Onların destesi ile oynuyoruz.
Küçük çocuklar dayak yemeye devam edecekler ve (eğer) büyüyebilirlerse onlar da başkalarını marizleyecekler.
Düşünce, incelik ve güçten yok-sun, yoğunluğu olmayan yüzler. boş, bomboş… dümdüz ölü ciltler. gözsüz.
Çirkin erkeklere yanaşmak gibi bir huyu vardı. Yakışıklı erkeklerden iğrenirdi. “Hayat yok onlarda” derdi. “Mükemmel kulaklarından ve burunlarından başka bir b*k düşünemezler. Yüzeyseldirler. İçleri yoktur…
Sokaktaki adamın ayağında sağlam bir çift kundura olsun, karnı tok olsun,…
Çünkü mutlu değilsem işe yaramıyorum ve işe yaramaz biri olmak istemiyorum.
Tek bir fırsat yetebilir insana hayatta…
Mahkeme salonlarında karar baştan bellidir, gerisi tiyatrodur. sorgulama sonrası ya yarım-insansın ya da artık değilsin.