Beyza Alkoç kitaplarından Karantina: Mahşerin Dört Atlısının Hikayesi — Beşinci Perde kitap alıntıları sizlerle…
Karantina: Mahşerin Dört Atlısının Hikayesi — Beşinci Perde Kitap Alıntıları
Kendi kendini koparan dalın kurmaktan başka çaresi yoktur .
Merhaba eski dostum.
Nasılsın? Ben nasıl mıyım?
Yorgun, yıpranmış, halsiz, yılmış
Kendimi hiç bilmediğim bir evde, bilmediğim bir odada bulmanın üzerinden beş sat geçti
Nasılsın? Ben nasıl mıyım?
Yorgun, yıpranmış, halsiz, yılmış
Kendimi hiç bilmediğim bir evde, bilmediğim bir odada bulmanın üzerinden beş sat geçti
Gecenin karanlığına mı koşar insan,
Gece mi koşar insana doğru?
Kendi ayaklarıyla mı girer hapsine,
Hapis mi onun etrafına kurulur?
Çırpındıkça daha da mı hapsolur insan,
Yoksa hapsoldukça mı çırpınır?
Gece mi koşar insana doğru?
Kendi ayaklarıyla mı girer hapsine,
Hapis mi onun etrafına kurulur?
Çırpındıkça daha da mı hapsolur insan,
Yoksa hapsoldukça mı çırpınır?
Elimi kalbime götürdüm ve kalbimdeki acının sebebini sorguladım.
“Neden?” diye fısıldadım kendi kendime . “Her şey çok güzel, öyleyse bu acı neden?”
“Neden?” diye fısıldadım kendi kendime . “Her şey çok güzel, öyleyse bu acı neden?”
Hayat bir gölge gibi; her adımımızda tepemizden yükselip bizi karanlıkta bırakan ama aynı zamanda da güneşten koruyan.
“Karanlığı yaşamadan aydınlığa ulaşamaz hiçbir insan ”
Çünkü mutluluklarımız kalabalıktır ama acılarımızın bizden başka kimsesi yoktur
Rüzgar Söner, ateş diner, su çekilir, boşluk daralır ve yokluk bile yok olabilir bazen. Bazı şeyler zaman alır ve zaman da bazı şeyleri alır bizden. Yok demek var demektir ve var demek yok demektir bazen. Hiçbir şeyin her şeyin olabilir olabilir, hiçlikten birçok şey dünyaya gelebilir bazen. Güneşin doğmasını beklerken akşam olabilir bir anda ve akşam vakti güneş doğabilir hiç beklenmediğin bir anda.
Ve unutma karanlık yoksa ışıklar bir hiçtir.
Her gecenin sonunda güneş doğar ve güneş her batığında gece olur.
-Günes doğdu
-Ve hala gece
-Ve hala gece
Mesele hiçbir zaman karantinalardan kurtulmak değildi. Mesele karantinayı sevmekti
Bazı imkansızlıklar sadece birini görene kadardır
Der ki;
Kanma sözlerine; kılıkları başka, kendileri bambaşkadır.
Kanma sözlerine; kılıkları başka, kendileri bambaşkadır.
Acılarımızın bizden başka kimsesi yoktur..;)
Teşekkür ederim.
Teşekkür mü edersin?
Teşekkür mü edersin?
Çünkü mutluluklarımız kalabalıktır ama acılarımızın bizden başka kimsesi yoktur
Kendi kendini koparan dalın kurumaktan başka çaresi yoktur.
Bu hayata seni korumak için geldiğimi hissettim ben Zeynep.
𝐺𝑜̈𝑘𝑦𝑢̈𝑧𝑢̈𝑛𝑑𝑒𝑘𝑖 𝑠𝑜𝑛 𝑦𝑖𝑙𝑑𝑖𝑧 diye mırıldandım ama devam edemedim.
𝑌𝑎𝑛𝑖𝑝 diye devam ettirdi Burak.
𝐾𝑢̈𝑙 𝑜𝑙𝑢𝑛𝑐𝑎𝑦𝑎 𝑘𝑎𝑑𝑎𝑟 diye tamamladı Mert.
Sonra birbirimize sarıldık. Onur’umuzun yattığı odanın tam
önünde üç çocuk gibi çaresizce yere oturup birbirimize sarılmış ve
her şeyin geçip gitmesini bekliyorduk
𝑌𝑎𝑛𝑖𝑝 diye devam ettirdi Burak.
𝐾𝑢̈𝑙 𝑜𝑙𝑢𝑛𝑐𝑎𝑦𝑎 𝑘𝑎𝑑𝑎𝑟 diye tamamladı Mert.
Sonra birbirimize sarıldık. Onur’umuzun yattığı odanın tam
önünde üç çocuk gibi çaresizce yere oturup birbirimize sarılmış ve
her şeyin geçip gitmesini bekliyorduk
“Teşekkür ederim.”
“Teşekkür mü edersin?”
“Teşekkür mü edersin?”
Karanlıkta kalmadığınız sürece
ışıkları nasıl yakacağınızı öğrenemezsiniz.
ışıkları nasıl yakacağınızı öğrenemezsiniz.
Hayat bir gölgedir
gezinip duran
‘Shakespeare
gezinip duran
‘Shakespeare
..Güneşin doğmasını beklerken akşam olabilir bir anda ve akşam vakti güneş doğabilir hiç beklemediğin bir anda..
Bazı şeyler zaman alır
ve zaman da bazı şeyleri alır bizden..
ve zaman da bazı şeyleri alır bizden..
Yağmur bu sefer bizi eski sularla buluşturmak için yağıyordu.
Çırpındıkça daha da mı hapsolur insan, yoksa hapsoldukça mı çırpınır?
“Ay benim gece senin”
Güneş doğdu, dedim titreyen sesimle.
Ve hâlâ gece… dedi Onur etkileyici sesiyle.
Gecenin ortasına bir güneş doğdu, dediğimde ağlamaktan zar zor konuşabiliyordum. Onur bana doğru eğildi, alnıma bir öpücük
kondurdu.
Teşekkür ederim Zeynep.
Teşekkür mü edersin?
Teşekkür ederim…
Ve hâlâ gece… dedi Onur etkileyici sesiyle.
Gecenin ortasına bir güneş doğdu, dediğimde ağlamaktan zar zor konuşabiliyordum. Onur bana doğru eğildi, alnıma bir öpücük
kondurdu.
Teşekkür ederim Zeynep.
Teşekkür mü edersin?
Teşekkür ederim…
Sen benim içinden hiç çıkmak istemediğim karantinamsın.
Hava günlerdir yağmurluydu ama bu sefer ruhlarımızı temizlemek için yağmıyordu yağmur .
Sanki bir labirentin içinde kaybolmuşum gibi değil de labirentin ta kendisi benmişim gibi
Otobüsün en arkasında,
Sınıfın en sığ köşesinde,
Hastane koridorlarının en tenha tarafında oturanlar,
Bekleyenler bilir içimize attıklarımızın ne kadar ağır olduğunu..
Sınıfın en sığ köşesinde,
Hastane koridorlarının en tenha tarafında oturanlar,
Bekleyenler bilir içimize attıklarımızın ne kadar ağır olduğunu..
Kim ağlattı seni söyle onu bana .
Tutayım ayaklarından atayım zindanlara
Tutayım ayaklarından atayım zindanlara
Kim küstürdü seni, göster onu bana
Sorayım hesabını en derin kuyularda
Sorayım hesabını en derin kuyularda
Ve bir siper kazarsın kendine mezar olur
Mesele karantinayı sevmekti..
Burası sihirli bir evrendi.bambaşka hayatlar yaşayıp aynı şarkıların aynı cümlelerinde kendimizi buluyorduk
Üzgünüm Juliet, beni hayatının sonuna kadar göreceksin Her an, her saniye
Artık dünyaya ait hissetmiyorum.
Müziği duyamayanlar dans edenleri deli sandı..
Mesele hiçbir zaman karantinadan kurtulmak değildi.
Mesele karantinayı sevmekti.
Mesele karantinayı sevmekti.
-Ey sevgilim, gece Ay’ ı, sabah Güneş’ i gören, dağları, denizleri, çiçekleri gören gözlerim, görmedi hiçbir zaman senin kadar güzelini.
+Ama bu Romeo ve Juliet’ te geçmiyor .
-Bu Juliet’ e yazılmadı Bu sana yazıldı, Zeynep’ e.
+Ama bu Romeo ve Juliet’ te geçmiyor .
-Bu Juliet’ e yazılmadı Bu sana yazıldı, Zeynep’ e.
Belki de karantinadan çıkmak istemiyoruzdur,
Belki de özgür olmak istemiyoruzdur,
Buradayız, birlikteyiz ve daha büyük bir özgürlüğe ihtiyacımız yok.
En büyük özgürlüğümüz bir arada olmak.
Bizi karantinayla bir araya getirdiler
Belki de karantinadan çıkmak demek birbirimizden ayrılmak demektir.
Ve bu asla olmayacak,
Asla,
O zaman hazırsanız soruyorum.
Hâlâ benimle misiniz?
Seninleyiz!
Seninleyiz ve aşağı yüzerek inmek istemiyoruz!
Seninleyiz ve hamburger yemeye gitmek istiyoruz!
Belki de özgür olmak istemiyoruzdur,
Buradayız, birlikteyiz ve daha büyük bir özgürlüğe ihtiyacımız yok.
En büyük özgürlüğümüz bir arada olmak.
Bizi karantinayla bir araya getirdiler
Belki de karantinadan çıkmak demek birbirimizden ayrılmak demektir.
Ve bu asla olmayacak,
Asla,
O zaman hazırsanız soruyorum.
Hâlâ benimle misiniz?
Seninleyiz!
Seninleyiz ve aşağı yüzerek inmek istemiyoruz!
Seninleyiz ve hamburger yemeye gitmek istiyoruz!
Karanlığı yaşamadan aydınlığa ulaşamaz hiçbir insan
Yıldızlar senin içindedir, onları her an görebilirsin. Gözlerin kapalı olsa bile.
Her gecenin sonunda güneş doğar ve güneş her battığında gece olur.
Ne yaşarsanız yaşayın, nasıl yaşarsanız yaşayın, yaşadığınız her acının arkasında durmalıydınız.
Acılarımızın bizden başka kimsesi yoktur
Sen günbatımını izlerken günbatımı da seni izliyor aslında
Bazı imkansızlıklar sadece birini görene kadardır
Karanlıkta kaldıysanız aydınlık aramadan önce karanlığı sevmeyi deneyin; belki de mutluluğu karanlıkta bulursunuz ve sonra karanlık bile aydınlık gelir size
Işıklar artık aydınlıkta bile yanıyordu
-Beni sana âşık eden birlikte yaşadığımız bu hikâye değil
+Ne peki?
-Gözlerin
+Ne peki?
-Gözlerin
Sonuna geldiğimizi hissedene kadar savaşacaktık ve sonuna geldiğimizi hissetmiyorduk
Affet beni, demek ki başaramadım
Affet Juliet,
Seni sahnenin arkasına alamadım.
Alamadım ki görüyor gözlerin bu satırları,
Alamadım ki okuyor dudakların eşsiz kelimelerimi.
Zaman makinesi misali,
Sen bunları okurken kader durdurdu belki de benim kalbimi.
Shakespeare’ i severim bilirsin.
Ama bir sözünü daha çok severim.
Der ki;
Kanma sözlerine; kılıkları başka, kendileri bambaşkadır.
Sonuna geldiğinde, bunu hissedersin Juliet.
Babam bana bir şey öğretmedi deme,
Sana yegâne öğreti budur.
Sonuna geldiğini hissediyor musun?
Sonuna geldiğini hissedene kadar savaş.
Ben dağıttım seni ve toparlayamadan gitmişim belli ki,
O zaman kalk ayağa,
Çadırı yak, insanları geçve adamı indir attan.
At senin mesajın, at senin anahtarın.
O at benim sana tek mirasım.
Anahtarın orada, karşında.
Bir başkasının parmak izinde saklı
Affet Juliet,
Seni sahnenin arkasına alamadım.
Alamadım ki görüyor gözlerin bu satırları,
Alamadım ki okuyor dudakların eşsiz kelimelerimi.
Zaman makinesi misali,
Sen bunları okurken kader durdurdu belki de benim kalbimi.
Shakespeare’ i severim bilirsin.
Ama bir sözünü daha çok severim.
Der ki;
Kanma sözlerine; kılıkları başka, kendileri bambaşkadır.
Sonuna geldiğinde, bunu hissedersin Juliet.
Babam bana bir şey öğretmedi deme,
Sana yegâne öğreti budur.
Sonuna geldiğini hissediyor musun?
Sonuna geldiğini hissedene kadar savaş.
Ben dağıttım seni ve toparlayamadan gitmişim belli ki,
O zaman kalk ayağa,
Çadırı yak, insanları geçve adamı indir attan.
At senin mesajın, at senin anahtarın.
O at benim sana tek mirasım.
Anahtarın orada, karşında.
Bir başkasının parmak izinde saklı
İsimler önemsiz,
Gelip ağladığın taşlar sandığın taşlar değil,
Gözünün gördüğü insan,
gördüğünü sandığın insan değil.
Ben benim desem, ben ben miyim?
Söylesene, ben kimim?
Gelip ağladığın taşlar sandığın taşlar değil,
Gözünün gördüğü insan,
gördüğünü sandığın insan değil.
Ben benim desem, ben ben miyim?
Söylesene, ben kimim?
Zihin çok şey kurar
Zamanı gelmez çoğu zaman;
beklerken her şey anını,
kader işler ve zihin alkışlar
Zamanı gelmez çoğu zaman;
beklerken her şey anını,
kader işler ve zihin alkışlar
İnsan mı tuzağı kovalar,
tuzak mı insanı?
Yürür mü herkes tehlikeye,
tehlike mi yürür herkese?
Gecenin karanlığına mı koşar insan,
gece mi koşar insana doğru?
İnsan kendi ayaklarıyla mı girer hapsine,
hapis mi onun etrafına kurulur?
Çırpındıkça daha da mı hapsolur insan,
yoksa hapsoldukça mı çırpınır?
tuzak mı insanı?
Yürür mü herkes tehlikeye,
tehlike mi yürür herkese?
Gecenin karanlığına mı koşar insan,
gece mi koşar insana doğru?
İnsan kendi ayaklarıyla mı girer hapsine,
hapis mi onun etrafına kurulur?
Çırpındıkça daha da mı hapsolur insan,
yoksa hapsoldukça mı çırpınır?
+Başın dönüyor mu?
-Başımı döndürüyorsun, çok güzelsin.
-Başımı döndürüyorsun, çok güzelsin.
Bir siper kazarsın kendine, mezarın olur.
Dünya karşılarında, gece yanlarındaydı.
Üzgünüm Juliet, beni hayatının sonuna kadar göreceksin
Her an, her saniye
Her an, her saniye
Gökyüzündeki son yıldız yanıp kül oluncaya kadar
Ve hiç unutma, karanlık yoksa ışıklar bir hiçtir.
Hiçbir şeyin içinden çıkmamamız gerekmiyor.
Hiçbir şeyden kurtulmak zorunda değiliz.
Hiçbir şey özgür hissetme imkanımızı elimizden alamaz.
Sana kendini karantina altında gibi hissettiren her neyse ondan kurtulmaya çalışma, onu sev.
Kafana taktığın seni üzen ne varsa sev onu.
Hiçbir şeyden kurtulmak zorunda değiliz.
Hiçbir şey özgür hissetme imkanımızı elimizden alamaz.
Sana kendini karantina altında gibi hissettiren her neyse ondan kurtulmaya çalışma, onu sev.
Kafana taktığın seni üzen ne varsa sev onu.
Çantamın içinden çıkardığım bir şişe suyu içerken bile kendimi mutlu hissediyordum.
Su içmenin bile ne kadar güzel bir eylem olduğunun bu yaşıma kadar farkına varmamış olduğuma içerledim.
Su içmenin bile ne kadar güzel bir eylem olduğunun bu yaşıma kadar farkına varmamış olduğuma içerledim.
Nefes almak, gülümsemek, kalbinin atışını dinlemek…
Her biri o kadar değerli ki…
Bize sıradan normal gelen her şey hayatın bize harika hediyeleri…
Bir şeyler yolunda gitmediğinde, sıradan giden bir hayatın ne kadar değerli olduğunu anlıyoruz. Oysa böyle olmamalı, hayatın kıymetini her an bilmeliyiz.
Manzara senin baktığın her yerdir.
İnsan bomboş bir duvara bakıp o duvarı güzel bir manzara olarak görebilir.
Yeter ki güzel bir şeyler görmek iste…
İnsan bomboş bir duvara bakıp o duvarı güzel bir manzara olarak görebilir.
Yeter ki güzel bir şeyler görmek iste…
Eğer o duvarın karşısında mutluysan bir duvarı izlemek denizi izlemekten daha güzel gelebilir. İnsan dünyanın en güzel manzarasının önünde oturup mutsuz olabilir.
Karanlıkta kaldıysanız aydınlık aramadan önce karanlığı sevmeyi deneyin, belki de mutluluğu karanlıkta bulursunuz ve sonra karanlık bile aydınlık gelir size…
Kendi kendini koparan dalın kurumaktan başka çaresi yoktur…
-Shakespeare-