İçeriğe geç

Karanlık Zihinler Kitap Alıntıları – Alexandra Bracken

Alexandra Bracken kitaplarından Karanlık Zihinler kitap alıntıları sizlerle…

Karanlık Zihinler Kitap Alıntıları

Bahar gelmiş olmasına rağmen havalar hâlâ dengesizdi. Bir gün buz gibiyken ertesi gün sıcacık olabiliyordu.
Liam o, tek bir hatamla kırabileceğim değerli bir şeydi. Birlikte olamayacağım biriydi. En azından şimdi ve bu hâlimle.
Bunu yapabilirsin. Yapabileceğini biliyorum.
Bahar gelmiş olmasına rağmen havalar hâlâ dengesizdi. Bir gün buz gibiyken ertesi gün sıcacık olabiliyordu.
Liam o, tek bir hatamla kırabileceğim değerli bir şeydi. Birlikte olamayacağım biriydi. En azından şimdi ve bu hâlimle.
Bunu yapabilirsin. Yapabileceğini biliyorum.
Bitti. Her şey bitti.
Yapma bu her şeyi daha da kötüleştirir.
Her şey nasıl daha da kötüleşebilir ki?
Yalnız kalmaya ihtiyacım var.
Atmam gereken turlar, konuşmam gereken insanlar var ama ben sana yardım etmeye çalışıyorum. Burada seninleyim.
Seni kaybetmek istemiyorum.
Yanımda sen olmadan bir ağacın tepesinde oturmak çok yalnız hissettiriyor.
Bütün gece ne yaptığını öğrenmek istiyorum,
Bugüne kadar nasıl hayatta kaldın?
Haftalar geçmiş olmalıydı, aylar, belki de yıllar İçimde giderek artan tükenmişlik duygusunun beni ağır bir zincir gibi sardığını hissedebiliyordum.
hiç durmadan deli gibi koşuyordum. Ağaçlara doğru koşuyordum Karanlığa doğru
Fikrini değiştirirsen biz burada olacağız.
Sanırım bu gece pek keyfim yok,
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Bitti. Her şey bitti.
Atmam gereken turlar, konuşmam gereken insanlar var ama ben sana yardım etmeye çalışıyorum. Burada seninleyim.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Ve o gün gelene kadar geçen her gün seni özleyeceğim.
Sanırım her şeyin yeri doldurulabiliyor, bizim bile.
Seni kaybetmek istemiyorum.
Yanımda sen olmadan bir ağacın tepesinde oturmak çok yalnız hissettiriyor.
Bütün gece ne yaptığını öğrenmek istiyorum,
Bugüne kadar nasıl hayatta kaldın?
Haftalar geçmiş olmalıydı, aylar, belki de yıllar İçimde giderek artan tükenmişlik duygusunun beni ağır bir zincir gibi sardığını hissedebiliyordum.
hiç durmadan deli gibi koşuyordum. Ağaçlara doğru koşuyordum Karanlığa doğru
İstediğim her şey ile şimdi olmak zorunda olduğum her şey arasında bölünmüşdüm.
İnsan bir defa en kötüsünü yaşayınca artık oldukça kötü pek o kadar korkunç gelmiyor kulağa.
Hayal kurmak sonunda hayal kırıklığına, hayal kırıklığı da öyle kolayca atlatılamayan sıkıntılı bunalımlara yol açar. Siyaha yem olmaktansa grinin sınırlarında kalmak daha iyi.
Her son bir başlangıçtır. Bir zamanlar sahip olduklarını geri alamasan da onları arkanda bırakabilirsin. Yeniden başlarsın. En baştan.
Kalbi parçalayan suçluluk duygusunu, bedeni ele geçiren ve bir türlü bırakmayan üzüntüyü insan nasıl anlatabilirdi ki? Nasıl kelimelere dökebilirdi?
Ne oldu sana? diye sordu. Söylemek isteyip de içime attığım onca şey kalbimi sıkıştırırken başımı sallamakla yetindim Onun için yapabileceğim en iyi şey, ortadan kaybolmakdı.
Hayal kurmak sonunda hayal kırıklığına, hayal kırıklığı da öyle kolayca atlatılamayan sıkıntılı bunalımlara yol açardı. Siyaha yem olmaktansa grinin sınırlarında kalmak daha iyiydi.
Nasıl bir his?
Ne nasıl bir his?
Ölmek. İnsan bunu hissediyor mu? Herkes için aynı olmadığını, kalbinin ve nefes alış verişlerinin duracağını da biliyorum ama bu nasıl bir his?
İnsanlar ölünce, diyordu, nefes almayı bırakırlar. Yemek yemek zorunda kalmaz, konuşmaz, düşünmez ve bizim onları özlediğimiz gibi bizi özlemezler. Hiç ama hiçbir zaman uyanmazlar.
ÖLÜM UYKU DEĞİLDİR. HERKESİN BAŞINA GELİR. HER AN OLABİLİR. BİR DAHA GERİ DÖNEMEZSİNİZ.
İnsanlar yalnız yaşamaz.
+ Nasıl bir his?
– Ne nasıl bir his?
+ Ölmek. İnsan bunu hissediyor mu? Herkes için aynı olmadığını, kalbinin ve nefes alış verişlerinin duracağını da biliyorum ama bu nasıl bir his?
İnsanlar ölünce, diyordu, nefes almayı bırakırlar. Yemek yemek zorunda kalmaz, konuşmaz, düşünmez ve bizim onları özlediğimiz gibi bizi özlemezler. Hiç ama hiçbir zaman uyanmazlar.
ÖLÜM UYKU DEĞİLDİR. HERKESİN BAŞINA GELİR. HER AN OLABİLİR. BİR DAHA GERİ DÖNEMEZSİNİZ.
İnsanlar yalnız yaşamaz.
‘Tüm dünya senin düşmanın olacak, Binlerce Düşmanı olan Prens, seni yakaladıkları yerde öldürecekler. Ama önce seni yakalamaları gerek; yanı kazıcı, dinleyici, koşucu, süratli Prensi. Kurnaz ve hilekâr ol. Ol ki halkın asla yok edilemesin.’
Portekizce. Saudade. Hiç duydun mu?
Şey gibi tam bir tanımı yok. Bir duygunun tarifi gibi çok büyük bir üzüntünün. Bir zamanlar kaybettiğin bir şeyin sonsuza dek kaybolduğunu ve bir daha asla senin olmayacağını anladığın an yaşadığın bir his.
Biri gittiği zaman sonsuza dek giderdi. Ölü çiçekler çiçek açmaz, büyümezdi.
onurlarını her şeyin üzerinde tutmalı ve her şeyden öte kaderlerini kabullenecek iradeye sahip olmalıdırlar.
Biliyor musun beni o kadar mutlu ediyorsun ki bazen nefes almayı unutuyorum.
Yolda oyalanmak için yanıma ne bir kitap ne de video oyunu alırdım çünkü onlara ihtiyacım yoktu. Başımı cama yaslar ve manzaranın tadını çıkarırdım.
Hadi gel geri dönelim, dedi kendine gelmiş gibi başını sallayarak. Ben iyiyim. O ikisini bir daha yalnız bırakmamalıydım.
Bence bir dakikaya daha ihtiyacın var, dedim. Ve bence bunu kullanmalısın çünkü arabaya döndüğünde sana güvenen ve desteğine ihtiyaç duyan insanlarla olacaksın.
Hadi gel geri dönelim, dedi kendine gelmiş gibi başını sallayarak. Ben iyiyim. O ikisini bir daha yalnız bırakmamalıydım.
Bence bir dakikaya daha ihtiyacın var, dedim. Ve bence bunu kullanmalısın çünkü arabaya döndüğünde sana güvenen ve desteğine ihtiyaç duyan insanlarla olacaksın.
O hâlde biz hangi tarafı tutuyoruz? diye sordum.
Kendi tarafımızı, dedi
Camı sonuna kadar indirip, dirseklerimi koyarak yüzüm iki elimin arasında dışarı bakmaya başladım. Sabah havası, günün ilk ışınlarıyla ılınmıştı. Yabani ağaçların hemen tepesinde, masmavi bir gökyüzünden başka hiçbir şey yoktu.
Bu benim ruhumun müziği,
Öğretmenimiz, bir kâğıda en sevdiğimiz hayvanı yazmamızı ve sonra sınıfta aynı hayvanı yazan birini bulana kadar dolaşmamızı istemişti. Demek ki arkadaş edinmek bu kadar kolaydı, filleri seven bir başkasını bulmak kadar kolay.
O hâlde biz hangi tarafı tutuyoruz? diye sordum.
Kendi tarafımızı, dedi
Camı sonuna kadar indirip, dirseklerimi koyarak yüzüm iki elimin arasında dışarı bakmaya başladım. Sabah havası, günün ilk ışınlarıyla ılınmıştı. Yabani ağaçların hemen tepesinde, masmavi bir gökyüzünden başka hiçbir şey yoktu.
Öğretmenimiz, bir kâğıda en sevdiğimiz hayvanı yazmamızı ve sonra sınıfta aynı hayvanı yazan birini bulana kadar dolaşmamızı istemişti. Demek ki arkadaş edinmek bu kadar kolaydı, filleri seven bir başkasını bulmak kadar kolay.
Neden ağlamaya başladığımı bilmiyorum. Bir dakika önce gayet iyiydim ama şimdi sanki kalbim yerinden sökülmüş gibiydi.
Sen iyi misin?
Sen iyi misin asıl?
Sadece bu yaşananları atlatabilmem için uyumam lazım sanırım.
Sonsuz yaşlı ağaç sıraları geçiyordu penceremin önünden. Bunlardan ancak birkaçı bahara hazırdı. Üzerlerindeki yaprakları görebilmem için fazla hızlı gidiyorduk ve hava da iyiden iyiye kararmıştı. Nerede olduğumuzu bilmiyordum ama burada, geçen sonbaharın çürümüş yapraklarının asfaltta bıraktığı izler hâlâ taze gibi görünüyordu. Sanki uzun zamandır bu yoldan geçen ilk araba bizimkisiydi.
Neden ağlamaya başladığımı bilmiyorum. Bir dakika önce gayet iyiydim ama şimdi sanki kalbim yerinden sökülmüş gibiydi.
Tüm dünya senin düşmanın olacak, Binlerce Düşmanı olan Prens, seni yakaladıkları yerde öldürecekler. Ama önce seni yakalamaları gerek; yani kazıcı, dinleyici, koşucu, süratli Prensi. Kurnaz ve hilekâr ol. Ol ki halkın asla yok edilemesin.
Suç dolu hayatımızı sevdin mi?
Sen iyi misin?
Sen iyi misin asıl?
Sadece bu yaşananları atlatabilmem için uyumam lazım sanırım.
Sen iyi misin?
Sonsuz yaşlı ağaç sıraları geçiyordu penceremin önünden. Bunlardan ancak birkaçı bahara hazırdı. Üzerlerindeki yaprakları görebilmem için fazla hızlı gidiyorduk ve hava da iyiden iyiye kararmıştı. Nerede olduğumuzu bilmiyordum ama burada, geçen sonbaharın çürümüş yapraklarının asfaltta bıraktığı izler hâlâ taze gibi görünüyordu. Sanki uzun zamandır bu yoldan geçen ilk araba bizimkisiydi.
Erkekler. Neden erkek olmak zorundaydılar ki ?
Portekizce. Saudade. Hiç duydun mu?
Başımı salladım. Ben kendi dilimdeki kelimelerin bile yarısını bilmiyordum ki.
Şey gibi tam bir tanımı yok. Bir duygunun tarifi gibi çok büyük bir üzüntünün. Bir zamanlar kaybettiğin bir şeyin sonsuza dek kaybolduğunu ve bir daha asla senin olmayacağını anladığın an yaşadığın bir his.
ben ne istediğimden tam olarak emin değildim.
her son bir başlangıçtır. Bir zamanlar sahip olduklarını geri alamasan da onları arkanda bırakabilirsin. Yeniden başlarsın. En baştan.
Sanırım içimdeki bir parça beklemekten hiç vazgeçmedi. Arkadaşıma yaptığım şeyi düzeltip düzeltemeyeceğimi görmeyi bekliyordum çaresizce. Ama artık beklemeyecektim. Olan olmuş; o gitmişti. Bunun tek suçlusu da bendim. Onun için yapabileceğim en iyi şey, ortadan kaybolmak olurdu.
ben ne istediğimden tam olarak emin değildim.
her son bir başlangıçtır. Bir zamanlar sahip olduklarını geri alamasan da onları arkanda bırakabilirsin. Yeniden başlarsın. En baştan.
Portekizce. Saudade. Hiç duydun mu?
Başımı salladım. Ben kendi dilimdeki kelimelerin bile yarısını bilmiyordum ki.
Şey gibi tam bir tanımı yok. Bir duygunun tarifi gibi çok büyük bir üzüntünün. Bir zamanlar kaybettiğin bir şeyin sonsuza dek kaybolduğunu ve bir daha asla senin olmayacağını anladığın an yaşadığın bir his.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir