Stephen King kitaplarından Karanlık Çökünce kitap alıntıları sizlerle…
Karanlık Çökünce Kitap Alıntıları
Bazen bir ampul de tamamen tükenmeden önce çok parlak ışık verir. Eminim aynı şey insanlara da oluyordur.
İtiraf, insanın ruhuna iyi gelir.
Bazen hayatın acıklı bir iş olduğunu düşünüyorum.
OKB hastaları ölüm döşeğinde değilseler, her zaman verilen görevleri eksiksiz yaparlar.
İnsanın yaşı ilerledikçe bir şeye başlaması daha zor oluyordu.
Her geçen gün bir öncekinin aynısı olduğu halde her güne sanki yepyeni bir şeymiş gibi başlıyordu…
Gözünün önündekini görmüyorsun.
Mucizelerin, bunları her yerde gören kaçıklar dışında kimse için anlamı yoktur.
Ailenin varlığı birçok nedenden dolayı önemlidir, ama en temel işlevi üyelerden birinin ölümü halinde bir araya gelmesidir; özellikle de o ölüm cinayet veya intihar gibi, beklenmedikse ve şiddet içeriyorsa.
Gerçek, bir bilinmezliktir, Doktor Bonsait ve varlıkların günlük dokusu aslında onların karanlığını ve parlaklığını meskelemek için örttüğümüz bir bez parçasıdır. Bence ölülerin yüzünü de aynı nedenle örtüyoruz. Cesedin yüzünü bir çeşit giriş kapısı olarak görüyoruz. Bize kapalı bir kapı, ama her zaman kapalı kalmayacağını da biliyoruz. Bir gün her birimiz için açılacak ve her birimiz o kapıdan gireceğiz.
Rüyalar bilinçaltının şiirleridir.
Hayat boyunca işittiğin bir sürü yalanı eleyebilirdin, ama hayat önemlidir, diyen yalana sımsıkı sarılırdın.
Blöfü yaptığın kişi neyle karşı karşıya olduğunu anlamamışsa, o blöf işe yaramazdı.
Hayatta tesellinin ekmekten daha önemli bir gıda olduğuna inanıyordu.
Yalnız olmak bile, bir sevgilinin yanında
yalnız hissetmekten iyidir
yalnız hissetmekten iyidir
Her ayrıntısı o kadar net ve parlak ki
Gözünün önündekini görmüyorsun.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Seni hala seviyorum. Sen de hala beni seviyorsun, değil mi?
Bazen bir ampul de tamamen tükenmeden önce çok parlak ışık verir. Eminim aynı şey insanlara da oluyordur.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Beni öldürmeyen şey, beni güçlü kılar.
Bir dolu kusuru olabilirdi, ama başladığı işi mutlaka bitirme huyu vardı.
İtiraf, insanın ruhuna iyi gelir.
Bazen hayatın acıklı bir iş olduğunu düşünüyorum.
OKB hastaları ölüm döşeğinde değilseler, her zaman verilen görevleri eksiksiz yaparlar.
İnsanın yaşı ilerledikçe bir şeye başlaması daha zor oluyordu.
Rüyalar bilinçaltının şiirleridir.
Hayatta tesellinin ekmekten daha önemli bir gıda olduğuna inanıyordu.
Zaten sen o dünya düz dese, bunu da kabul edersin.
Algılama her şey değildir.
İnsan ıssız bir yerde nişanlısını bırakıp gitmez.
Olmamanın çığlığı, yüreğin içinde duyulan eksiklik.
İnsanın yaşı ilerledikçe bir şeye başlaması daha zor oluyordu. Zaman sessizce akıp giderken insan sadece eşinin ve çocuklarının sorumluluklarını üstlenmekle kalmıyordu. Örneğin, her zaman kredi kartlarının cezbeden tuzağı vardı. Kredi kartları teknenin altına yapışan midyeler gibiydi ve insanı yavaşlatırdı.
Bazen hayatın acıklı bir iş olduğunu düşünüyorum, doktor. Bu kısa süreli soruşturmamın (ben buna araştırma diyordum) sonunda ilginç bir şey öğrendim: mucizenin tıbbi tanımı yanlış teşhismiş. evlilik söz konusu olunca, yaşayan bebekler tutkal görevi yapıyor. Ölü bebekler de asit gibi
Üstünde yağmurluk olan birine herkes güvenir. Nedendir, bilmem. Hayatın o esrarengiz gerçeklerinden biri herhalde.
1972 yılında bir gün işten eve geldiğimde karımı mutfak masasına oturmuş, önündeki bahçe makasına bakarken buldum. Gülümsüyordu; demek ki, başım çok fazla belada değildi; ama benden cüzdanımı isteyince bu hiç de hoşuma gitmedi. Buna rağmen istediğini yaptım ve cüzdanımı ona uzattım. Karım, Texaco benzin kredi kartımı çıkardı -bu kartlar yeni evlilere o zamandan beri gönderilir- ve onu makasla üç parçaya böldü. Ben hemen tepki gösterip bu kartın çok işe yaradığını ve her ay en azından minimum ödeme miktarını, hatta bazen daha da fazlasını ödeyebildiğimizi söyledim. Karım başını iki yana salladı ve kredi faizlerinin bizim kırılgan bütçemizin kaldıramayacağı kadar yüksek olduğunu ileri sürdü.En iyisi bundan kurtulmak, dedi Tabby. Ben kendiminkini kestim bile. Bu kadardı işte. Bunu izleyen iki yıl boyunca ikimiz de hiç kredi kartı kullanmadık. Karım akıllıca bir iş yapmıştı ve haklıydı, çünkü o sırada ikimiz de yirmili yaşlardaydık ve iki çocuğumuz vardı; ayın sonunu güçlükle getirebiliyorduk.
Kırk yaşından sonra fazla kilolar tıpkı bebek bokunun yatak odası duvarına yapışması gibi insanın kıçına yapışıp kalır.
evlilik söz konusu olunca, yaşayan bebekler tutkal görevi yapıyor. Ölü bebekler de asit gibi.
Bazen hayatın acıklı bir iş olduğunu düşünüyorum, doktor.
Gerçek, bir bilinmezliktir ve varlıkların günlük dokusu aslinda onlarin karanligini ve parlakligini maskelemek icin örttüğümüz bir bez parcasıdır.Bence ölülerin yüzünü de ayni nedenle örtüyoruz. Cesedin yüzünü bir çeşit giriş kapısı olarak görüyoruz. Bize kapalı bir kapı, ama her zaman kapalı olmayacağını da biliyoruz. Bir gün her birimiz için açılacak ve her birimiz o kapıdan gireceğiz.
Bebekken ilk zaferimiz, dünyanın küçük bir parçasını tutabilmek olur, ki bu da annelerimizin parmaklarıdır. Daha sonraysa dünyanın ve dünyadaki şeylerin bizi tuttuğunu, başından beri hep tutmakta olduğunu keşfederiz.
Rüyalarda mantık aranmaz, değil mi? Rüyalar bilinçaltının şiirleridir.
Sanırım Aşkın Ne Olduğunu Sadece Şairler Biliyor,Ama Şairlerin Ne Yazdığını Kimse Anlamıyor..
Bazen hayatın acıklı bir iş olduğunu düşünüyorum, doktor. Gerçekten öyle.
En büyük ümidim, aşkın ölümden sonra da devam edeceğidir. (Evet, ben romantiğim; n’apalım? İsterseniz mahkemeye verin.)
Bazen bir ampul de tamamen tükenmeden önce çok parlak ışık verir.
Bir dolu kusuru olabilirdi, ama başladığı işi mutlaka bitirme huyu vardı.
Ben çok yoruldum.
İtiraf insanın ruhuna iyi gelir.
Kredi kartları teknenin altına yapışan midyeler gibiydi ve insanı yavaşlatırdı.
… rüyalarda mantık aranmaz, değil mi? Rüyalar bilinçaltının şiirleridir.
Her geçen gün bir öncekinin aynısı olduğu halde her güne sanki yepyeni bir şeymiş gibi başlıyordu… bir öncekinin uzantısı olmaktan daha çok kendi başına yeni bir şey.
Hayatım hiçbir zaman aynı olmayacak dedim yüksek sesle. Dünyaya hiçbir zaman eskisi gibi bakamayacağım.
İnsanın yaşı ilerledikçe bir şeye başlaması daha zor oluyordu.
Gerçek ince bir dokudur ama her zaman karanlık değildir.
Ne var ki, en hızlı koşucular bile bir an gelir, durup savaşmak zorunda kalırlar.
Beni öldürmeyen şey, beni güçlü kılar.
Gayret ettiniz, dedi. Önemli olan budur. Yine gözlerimin yandığını hissettim. Onun bu kibarlığı karşısında.
Son olarak babasının not bırakıp bırakmadığını sordum. Evet, dedi. Üç kelimelik bir not. Ben çok yoruldum.
Son olarak babasının not bırakıp bırakmadığını sordum. Evet, dedi. Üç kelimelik bir not. Ben çok yoruldum.
Gerçek, bir bilinmezliktir, Doktor Bonsaint ve varlıkların günlük dokusu aslında onların karanlığını ve parlaklığını maskelemek için örttüğümüz bir bez parçasıdır.
Bazen hayatın acıklı bir iş olduğunu düşünüyorum, doktor. Gerçekten öyle.
Herhangi bir yanlış ebediyen sürebiliyor ve bunu önceden bilmiyoruz
Sonunda hep böyle olur, hikayenin salak kahramanı, bu defa son der. Bir daha bunu hiç yapmayacağım.
Hayat boyunca işittiğin bir sürü yalanı eleyebilirdin, ama hayat önemlidir, diyen yalana sımsıkı sarılırdın.
Açılır kapanır köprünün diğer tarafına geçtikten sonra bıraktığı yerden devam edeceği yaşamında neyi yanında tutacağını, neyi söküp atacağını düşündü.
Sanki ağlayacak gibisin.
Olmamanın çığlığı, yüreğin içinde duyulan eksiklik.
Çünkü dünyanın ötesinde karanlığın kontrol eden şey, bizim dünyayı görüş biçimimizdi
Stephen king karanlık çökünce
Algılama her şey değildir, demişti Willa, ama algılamayla beklenti birleşince? Her şey mümkündü.
Rüyalar bilinçaltının şiirleridir.
Bazen hayatın acıklı bir iş olduğunu düşünüyorum, doktor.
Bu kısa süreli soruşturmamın (ben buna araştırma diyordum) sonunda ilginç bir şey öğrendim: mucizenin tıbbi tanımı yanlış teşhismiş.
Gerçek, bir bilinmezliktir, Doktor Bonsaint ve varlıkların günlük dokusu aslında onların karanlığını ve parlaklığını maskelemek için ördüğümüz bir bez parçasıdır. Bence ölülerin yüzünü de aynı nedenle örtüyoruz. Cesedin yüzünü bir çeşit giriş kapısı olarak görüyoruz. Bize kapalı bir kapı, ama her zaman kapalı olmayacağını da biliyoruz. Bir gün her birimiz için açılacak ve her birimiz o kapıdan gireceğiz.
Aslında Maine’in o harap haldeki kesimine on beş yıldan beri gitmemiştim. Mesafe olarak yakın, ama arzu olarak uzak bir yer.